Nasıl Davranalım?
1192 Okunma, 2 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

12/10/2014

- Barış dönemini baltalamak isteyenler, uluslararası hukuka da aykırı olmak üzere bizim Suriye’ye saldırmamızı istiyorlar.

- İslamiyet’te savaş meşrudur ama başka ülkelerin iç işlerine karışmak orda fesat ve fitne çıkarmak meşru değildir. Oradaki halkı muhacir olarak kabul edebiliriz. (Mülteci olarak değil). Baştan beri hata edilmektedir.

 

- IŞİD Kürtlere saldırmaktadır. Kürtleri tutarsak Sünni Müslümanlara saldırmış oluruz. IŞİD'i tutarsak  vatandaşlarımızı karşımıza alırız. Türkiye açmazda.

- Suriye devletine karşı çıkarsanız, onu zayıflatırsanız böyle olur. Bizim yapacağımız, Suriye yönetimini ülkede hakim kılmaktır. İktidarda olanı desteklemektir. Muhacir kabul etme, savaşma dışında çözüm yoktur.

 

-Türkiye’de eylem yapanlar,  aleyhine eylem yaptıkları kimselerin emellerine hizmet etmektedirler.

- Eylem yapanlar, işsiz kimselere para mukabili istihdam edilen kimselerdir. Çözüm olarak, önce herkese iş bulunmalıdır. İkincisi de eylem yapanların elebaşlarını bulup sehpada teşhir etmedir.

 

18/10/2014

Terörün Hedefi ne?

- Türkiye’deki terörü Almanya destekliyor deniyor.

- Bunların hedefi saptırarak savunma alanları boş bırakmadır. Dünyada hiçbir uluslararası olay sermaye fitne ve fesadından başka bir şey değildir.

 

-  Türkiye devleti IŞİD'la savaşırsa, İslam’a karşı gelmiş, savaşmasa Kürtlere sahip çıkmamış olur.

- Türkiye, Türkiye Kürtlerine sahip çıkmak durumundadır. Türkiye’nin, Türkiye Müslümanlarına sahip çıkması gerekir. Yurt dışındaki halklara hicret etmeden önce sahip çıkmak fitne çıkarmaktır.

 

- IŞİD'in saldırıları Kürtler’e yönlendirmesi Türkiye’yi çıkmaza sokmaktadır.

- Sünni olan Kürt ve Sünni olan Türklerin arasını açmaya çalışması onun Sünni olmadığını ifade eder.

Gaye, Sermaye’nin emrinde Sünni devlet oluşturmadır. Suriye, Irak Sünni devletlerdir. Kürtleri Türkiye’ye sürmeyi hedeflemiş olabilirler. Böylece Türkiye’de Kürtler Türkler kadar söz sahibi olurlar.

 

- Kürtlerin eylem yapmaları Kürtlerin lehine değildir.

- Kürtler eylem yapıp Türkiye’yi IŞİD ile savaştırınca sonuçta Kürtler, Türkiye’ye sığınacaklar ve Suriye ve Irak birleşerek belki de Ürdün, Libya, hatta Arabistan’ı katarak güçlü Sünni devleti oluşturma ve böylece Adil Düzen’e benzemiş gerçek Sünni bir devleti devre dışı bırakma hedeflenmiş olabilir. Bu arada Türkiye’de Kürtler artacak, güçlenecek ve Türkiye bölünerek birbirine hasım üç Sünni oluşturmadır.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:  

Çözüm

Sermayenin parası var. Sahte mezhepler üretip Sünnileri, Şiileri, Kürtleri, Türkleri, Arapları bölebilir. Bunun tek çözümü vardır.  Ortadoğu’daki dört devlet, Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri bir araya gelip kendi sorunlarını kendileri çözmelidirler. Putin ve Obama bu çözümleri desteleyecektir. AB ve Çin de ses çıkarmayacaklardır. Bunun dışında bir çözüm, çözüm değildir.

Ortadoğu’da yapılacak işler:

1- Belediye ve köy ayırımı kaldırılmalıdır. On bin nüfuslu bağımsız bucak birimleri kurulmalıdır ve her topluluk kendi ırkı ve dini içinde istediği gibi yaşamalıdır.  Yüze yakın bucak birleştirilip iller oluşturulmalıdır. İller de bağımsız olacaklardır. İç güvenliği iller kendileri sağlayacaktır. Devlet milli ordulara sahip olacak ve devletlerin savunmasında yer alacaktır.

2- Hakemlik sistemi getirilmelidir. Çıkan her türlü ihtilaflar hakemler yoluyla halledilmeli ve hakimlik sistemi kaldırılmalıdır.

3- Bu dört devlet birbirlerinin iç işlerine karışmamalıdır. Sadece hicret etmek isteyene mani olmamalıdırlar. Hicret edenlerin taşınmazlarını hicret ettiği devlete satacak, hicret alan devlet onu ülkesine yerleştirecektir.

4-Devletler dış siyasetlerini bağımsız yürütmelidirler. Türkiye, İran, Çin, Irak, ABD, Suriye de Rusya’nın müttefiki olabilir. Böylece bu dört devlet dünya barışına da hizmet etmiş olur.

 

Devletler Sermaye’yi önce Ortadoğu’dan çıkarmalıdırlar. Bunun için bu devletler bunu tek uluslararası para olarak kendilerinin çıkaracağı altın bonosu ile sağlamalıdırlar. Yani dolarla savaşacak bir para çıkarmamız gerekmektedir. Ortadoğu’ya yalnız dolar girmemelidir. Ruble, Yuan, Euro, Dolar eşit şekilde geçerli olmalıdır.

 

Bu önerimizi daha önceki yazılarımızda da tekrar ettik.  Türkiye, Suriye devlet düşmanlığından vazgeçmelidir. Dost olarak onun demokratikleşmesini sağlamalıdır.   

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
20.10.2014
07:57

http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/suleyman-karagulle/durum-degerlendirmesi-ve-cozum-8116.html

Süleyman Karagülle Süleyman Karagülle yeniakit@yeniakit.com.tr Durum değerlendirmesi ve çözüm 20 Ekim 2014 Pazartesi Bu yazının başlığı “TEK ÇÖZÜM KUR’AN’A BAŞVURMAKTIR” şeklinde olabilirdi; siz yazının başlığı öyleymiş gibi de okuyabilirsiniz. Savaşın kuralı vardır. Kazanırsan yaşarsın. Kaybedersen, kişi olarak sağ kalsan bile, topluluk olarak, devlet olarak yok olursun. İstiklâl Savaşı’nı kazanamasaydık, şimdi Anadolu’da yüzde 90 Rum ve Ermeni halklarının oluşturduğu bir devlet var olacaktı. Kazandığımız için biz varız. Onun için kazanacağına kesin gözüyle bakmadığın zaman savaşa girmezsin; kaçarak, korunarak, tedbirler alarak yaşamaya devam edersin. Bugün savaşın bu kuralını sömürü sermayesi değiştirmiştir. Sermaye ulusları savaştırmakta, sonunda masaya oturup sınırları kendisi çizmekte, galip ve mağlup iki tarafa da sermaye hükmetmektedir. Birinci Cihan Savaşı’nda çizilen sınırlar İkinci Cihan Savaşı’nda değiştirilmemiş, sadece sömürü sermayesi daha çok hükmetmiştir. Ne var ki evdeki hesap her zaman çarşıya uymaz. Türkiye’de Erbakan’ın başlattığı sermayeye başkaldırma hareketi yayılmıştır, sermaye bugün devletlere söz geçirememektedir. Arap Baharı, Suriye’de ve Irak’ta çıkan olaylar, sermayenin kaybettiği gücünü yeniden kazanması içindir. Sermaye üçüncü cihan savaşını çıkarıp devletleri savaştırmak ve sonunda devletleri emrine almayı hedeflemektedir. Bu savaş ancak İran ile Türkiye arasında çıkabilir ve o zaman dünyaya yayılabilir. Türkiye-İran arasındaki savaş da Suriye ile Türkiye arasında başlarsa devam eder. Türkiye Suriye’ye kuzeyden girerse, güneyden de İsrail Suriye’ye girecek ve İran da Türkiye’ye saldıracaktır. Çin ve Rusya İran’a, NATO ve Avrupa Birliği Türkiye’ye katılacak ve Şii ve Sünniler birbirlerini kıracak. Sonunda sömürü sermayesi ‘yenileni destekleyecek’ ve masa başında dünya haritasını yeniden çizecektir. Bugünkü IŞİD olaylarını bundan başka türlü açıklamak mümkün değildir. Türk Ordusunun Suriye’ye girdiğini farz edelim. Şimdiden İran ve Rusya buna karşıdır, Suriye devletinin topraklarına saldırıyı kabul etmemektedir. Yani siz Suriye’yi yenseniz bile, Esed’e dokunamayacaksınız. Bunu AB ve ABD de istemez. Birleşmiş Milletler’de buna uygun karar çıkarmak mümkün değildir. Arap devletleri bunu istemez. Avrupa Birliği devletleri bunu istemez. ABD’de de sermayenin baskısı ile böyle bir karar çıkmaz. Sonunda, yendiğin kimseye dokunamayacağın bir savaş, savaş sayılmaz. Ortadoğu dünyanın merkezindedir. Ortadoğu’yu büyük güçlerden birisinin eline geçirdiğini varsayarsak, gerçekten tek kutuplu dünya oluşur. Tüm insanlık onun emrine girer. Dünyada tek devlet kurulur. Böyle bir şey Kur’an’ın bildirdiklerine aykırıdır, müsbet ilme de aykırıdır. Kâinat denge üzerine kurulmuştur. Kaldı ki Suriye ile savaşa girdiğimizde biz yeneriz ama tüm dünya ayağa kalkar, gizli kapaklı Suriye’yi destekler ve sonuç alamayız. Türkiye’de PKK sorunu var. Ancak PKK’ya teslim olduk da bekletiyoruz. Kendi sorunumuzu çözmüş değiliz. Suriye ve Irak gibi Türkiye’deki sorunların on misli daha karışık olan yerlerde işgalci bir ordu ile o sorunları nasıl çözeceğiz? Bugün bizi aldıracakları kararla destekleseler bile, yarın fiilen desteklemezler. Bizi ateşe sokar, sonra geri çekilirler. Hattâ daha başka bir şey yaparlar; alttan alta onları desteklerler. ABD’de Obama savaş taraftarı değildir. Ne var ki sermaye ile anlaşmak zorundadır. Onların baskısı ile şimdi Türkiye’nin Suriye’ye girmesini desteklemektedir. Yarın Suriye’ye girdiğimizde aynı sermaye bu sefer ‘destekleme’ diyecektir ve biz Suriye, İran ve İsrail ile ortada kalacağız! Bu durumda ne yapmamız gerekir? Irak’ta başımıza çuval geçirdiler; yuttuk... Açık denizde (Akdeniz) vatandaşlarımızı öldürdüler; sustuk... Musul konsolosluk mensuplarımızı 100 gün esir ettiler; kurtardık ama sustuk... Onlar bu tür eylemlerden vazgeçmeyecekler, şimdilik biz de bu tür eylemlere aldırış etmeyeceğiz. Durum budur. Bu durumda ne yapmalıyız? Daha önce yazdığım gibi; TEK ÇÖZÜM KUR’AN’A BAŞVURMAKTIR. Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletleri bir araya gelmeli, Kürt temsilcilerini de yanlarına almalıdırlar. Ortadoğu sorununu kendileri çözmelidirler. Süper güçlerden hiçbirisini çözüme karıştırmamalıdırlar. Bizim ‘saldırmaya’ gücümüz yetmez ama biz birleşirsek bütün dünyaya karşı bile ‘savunmaya’ gücümüz yeter.

Reşat Nuri Erol
20.10.2014
17:23

786.SEMİNER 11-12. SAYFADAN AZ ÖNCE TOPARLADIĞIM BİR BÖLÜMÜ AKTARIYORUM... SELAM VE DUA İLE.. REŞAD *** وَيَقُولُونَ لَوْلَا أُنْزِلَ عَلَيْهِ آيَةٌ مِنْ رَبِّهِ فَقُلْ إِنَّمَا الْغَيْبُ لِلَّهِ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ (20) (Va YaQUvLUvNa LaV LAv EuNZiLa GaLaYHi EAvYaTün MıN RabBıHIy FaQuL EinNaMav eLĞaYBu LilLAHı FaiNTaJıRUv EinNIy MaGaKuM MıNa eLMuNTaJıRIyNa) “Ve diyecekler; ona Rabbinden bir âyet inmeli idi. Söyle; gayb Allah’ındır. İntizar ediniz. Ben de sizinle beraber muntazırım.” Daha önce bu Kur’an değildir yahut başkasını getirdi dediler şeklinde ifade edilmişti. “Ve diyecekler” demektedir; diğer peygamberlere verilen mucizeler benzeri mucizeler verilmeli. Sopa yılan olmalı… Balığın karnından kurtulmalı… Ateş onu yakmamalı… Ölüleri diriltmeli... Buna benzer bir âyet ona verilmeli idi derler, diyor. Diğer peygamberlere bu kadar büyük mucizeler verildiğini kendisi anlatıyor da ondan sonra ben son peygamberim diyen hiçbir mucize gösteremiyor; göstermelidir diyorlar. Hazreti Peygamber’e hadislerde birçok mucizeler isnat edilir, mevlitler okunur. Oysa böyle bir mucize göstermediğini, böyle bir mucizesinin olmadığını Kur’an söylüyor. Son peygambere mucize olarak Kur’an verilmiştir, kıyamete kadar o mucize devam etsin diye. Evet, Kur’an Hazreti Muhammed aleyhisselâm zamanında ne kadar mucize ise bugün çok daha büyük mucizedir. O gün insanlar Muhammed’e değil Kur’an’a inandılar. Bugün biz de Kur’an’a inanıyoruz. Hattâ bizim daha fazla inanma şansımız vardır. 1400 yıllık uygulama Kur’an’ın söylediklerinin haklı olduğunu göstermiştir. Kur’an Mekke’de okundu, Medine’de uygulandı, halifeler zamanında istişare ile yorumlanarak uygulandı, fukaha döneminde onun beyan ilmi ortaya kondu. Ondan sonra gelen binyıl boyunca onun sayesinde dünyada büyük İslâm devletleri kuruldu, İslâm uygarlığı doğdu. Bu uygarlık Haçlı Seferleri ile Avrupa’ya geçti. Kur’an’ın verdiği bilgilerle Amerika keşfedildi. Tekrar hatırlatalım. Kristof Kolomb’un Amerika yolculuğunda tayfaları isyan ediyor, geri dönelim diyorlar. Kolomb dünyanın yuvarlak olduğunu Müslümanların kitaplarını şahit tutarak ikna ediyor. Avrupalılar Amerika’yı nasıl keşfettiler? Ellerinde pusula vardı. Astronomi ve coğrafya bilgileri vardı. Ateşli silahları vardı. Bunların hepsini Müslümanlardan öğrenmişlerdi. Müslümanlara da bunları Kur’an öğretmişti. Beş vakit namaz vakitlerinin tayını, Ramazan orucu, kıble, yiyeceklerin helal veya haram olması meseleleri Müslümanları matematiğe, fiziğe ve biyolojiye yöneltti. Kur’an’ı açıklamak için geliştirdikleri fıkıh onlara müsbet düşünmeyi öğretti. Avrupa uygarlığı böyle doğdu. Bugünün insanlarına şunları söylemeliyiz. Allah Kâinatı insanlar için yarattı. Hazreti Âdem’i yaratı ve ona nasıl insanca yaşayacağını öğretti. Uzun yıllar insanlar kişiler tarafımdan yönetildi. Belli bir olgunluğa gelince Hazreti Nuh’u gönderip kurallarla yaşamayı öğretti. Hazreti İbrahim, Hazreti Musa, Hazreti İsa geldiler ve insanlığa şeriat içinde yaşamayı öğrettiler. Kur’an son kitaptır. Bütün peygamberler Allah’ın elçileridir. Kur’an onların oluşturduğu uygarlığın son kitabıdır. Eski kitaplar vahye dayanıyordu. Kur’an’ın kendisi de vahye dayanıyor. Kur’an’ın kendisinden sonra peygamber gelmeyecek, yeni kitap da inmeyecek. Kitap olarak Kur’an kalacak ve kıyamete kadar insanlığın bütün sorunlarını çözmeye devam edecektir. İçtihad ve icma müesseseleri ile Kur’an insanlığın sorunlarını çözecektir. Gelin şimdi bütün ilâhi kitapları ele alıp insanlık için sorunları çözmeye çalışalım. Bizden mucize isteyecekler, bizden keramet isteyecekler... Bizde mucize yok, bizde keramet yok; bizde Kur’an var. Kur’an III. binyılın nasıl olacağını haber veriyor, Kur’an düzeni hâkim olacaktır diyor. Gelin kerametlerle, mucizelerle değil de; Kur’an’dan müsbet ilme dayanarak yapacağımız yorumlarla geleceğimizi görelim ve ona göre amel edelim. İnsanlar gelmedikleri takdirde; o zaman bekleyelim görelim diyoruz. ‘Biz Millî Görüş gömleğimi çıkardık, biz Adil Düzenci değiliz, faiz insanlığın realitesidir ve dünya gerçeğidir’ diyen AK Partilere, ‘uçuruma gidiyorsunuz’ dedik... Kulak vermediler... Uçurumun kenarına geldiler... Ölümü gördüler... Bu Allah’ın onlara ikazı idi; şimdilik kaldırıldı. Onu yıkmak isteyenler yıkamadılar. Son seçimle yine iktidar oldular, 2015’de de iktidar onların gözüküyor... İNSANLIK ÖLÜME GİTMEKTEDİR AMA ÇARE VE ÇÖZÜM VARDIR. 1) İnsanlık kişilerde kurtuluş aramaktadır. Suçu kişilerde bulmakta, gelişmeyi kişilerin kabul etmektedir. İktidar değişince işlerin düzeleceğini zannetmektedir. Oysa kişiler kötü değildir, düzen kötüdür. Kötü düzende diktatörlük yapmak zorundasın. O halde insanlık “Adil Düzen”i getirmedikçe kurtuluşa gidemez. 2) İnsanlık ekseriyet kararları ile kanunlar çıkarmakta, bu durum mevzuat anarşisine sebep olmaktadır. Çözüm şekli istişari kararlardır. Başkan karar alacak, üyelerin hakemlere gitme yetkisi olacak. Ekseriyet demokrasisi yerine hicret demokrasisi oluşmalıdır. 3) İnsanlığı savaşlara ve açlığa sürükleyen karşılıksız faizli paradır. Çare ve çözüm olarak emeğe dayanan karşılıklı para yani karşılığı olan para sistemi getirilmelidir. 4) Sermaye modalar geliştirmekte ve insanları israf içinde sefalete sürüklemektedir. Yerinden yönetimle insanlar kendi sitelerinde, kendi bucaklarında, kendi ocaklarında kendi örfleri ile yaşamalıdırlar. Allah nurunu tamamlayacak, “Adil Düzen” yani Kur’an düzeni kurulacaktır. ‘Bekleyin; biz de bekliyoruz’ de, deniyor... *** tamamı; iki hafta sonra, inşaallah...





Sayı: 279 | Tarih: 19.10.2014
Yusuf Kaplan
Üniversitelerdeki paralel çeteleşmeye dikkat!
Medeniyet!üniversitesi fiyaskosu!
1511 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Nasıl Davranalım?
Çözüm
1192 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Ethem'in ailesini yargılamak
Ne günlerden ne günlere
1135 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Can Dündar
İkinci Cumhuriyet’e 10 Gün Kaldı
Hazımsızlık
1103 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Barlas
Kafa karışıklığı sosyo-politik bir gerçeğimizdir
Zihin değil, vaziyet karışık!
1083 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler