Söylenene değil söyleyene bakarak anlamalıyız...
12.09.2014
Sade siyasette değil her alanda kavramlar, seslendiren kişiye göre farklı anlamlar içerir. Örneğin ABD Başkanı Obama "Ortadoğu'da istikrar sağlanmalı" dediği zaman bu ne Mısır'da demokrasinin hayata kavuşması, ne Gazze'deki insanların yaşama hakkına saygı duyulması anlamını içerir... Ortadoğu ülkelerinde Amerika'nın çıkarlarını gözeten yönetimler varsa, bu yönetimlerin şekli ne olursa olsun, bölgede istikrar egemen demektir. Bu çıkarlar tehlikeye girdiği zaman da, barış ve istikrar için her şey yapılabilir.
Neticede ABD Başkanı Obama'nın IŞİD'le mücadelenin stratejisini açıkladığı konuşmasındaki kilit söylem şu değil midir?
"-Benim başkanlığımın ana ilkesi şu: Eğer Amerika'yı tehdit ediyorsanız, sığınacak bir güvenli yer bulamayacaksınız"
"Tehdit" kavramı görüldüğü gibi Suriyeli yüzbinlerin yaşamları söz konusu olduğunda, fazla bir anlam taşımıyor. Bir başka deyişle Esad kendi vatandaşlarını değil de Amerika'yı tehdit etseydi, demek ki şimdiye kadar işi çoktan bitirilmiş olurdu.
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/09/12/soylenene-degil-soyleyene-bakarak-anlamaliyiz
Yorum:
Algıların Değişimi
Doğruluk, doğru sözlü olmak yitik bir kavram olmak yolunda. Edilen söze itibarın kalmayışı söyleneni anlamsız, değersiz yapmıştır. Kuran bu hususta “Niçin yapmadığınız şeyleri söylersiniz?” der. Ne güzel der. Ölçü bellidir. Bir şeyi söylüyorsanız onu yapmış olmanız, yapmayacağınız sözü de söylememeniz gerekir. Bu, bizim için çok uzak bir ölçüdür. Kendimizi bu kritere göre tartmayız ancak ulaşılmaz(!) insan olan Muhammed Peygamber’den bahsederken veya ulu zatlardan bahsederken Onların özü, sözü doğru kimseler olduğu ileri sürülebilir ve Kuran’ın bu zatları muhatap aldığı sanılır.
Sıradan insan olan bizlerin, hele hele siyasilerin böyle bir yükümlülüğü yoktur. Bizler işimize geldiği gibi konuşmakta ve davranmakta özgür kabul ederiz kendimizi. Böyle yapılınca da bir anlamda herkes yeni bir profil oluşturmuş oluyor. O kadar ki, bu çirkin tutum, kavramları yeni algılara dönüştürüyor.
Örneğin, ABD ‘demokrasi’ dedi mi, huylanacaksınız. Tabii. Onlar bir yerlere insanlık namına katkıda bulunacak değiller. Artık bunu tüm dünya maalesef ki çok acı tecrübelerle biliyor. ABD’nin özellikle petrolü ve stratejik önemi olan bölgelere olan bu anaç tavrı yürek dağlayan cinsten. Aynı hassasiyeti Türkiye’deki ırkçılarda da görebilirsiniz. Onlar da ‘kardeşlik’ dedi mi, bilin ki orada buram buram ırkçılık vardır, anarşi vardır. Sözün sahibi manaya hükmeder olmuş, ne rezalet.