03.07.2014
Belki bu fıkrayı bilirsiniz... Cimriliği had safhadaki baba ile oğlu birlikte bir düğüne gitmişler. Cimri baba oğlunun elinden tutmuş ve onu düğünde ikram edilen yiyeceklerin bulunduğu ziyafet masasının yanına götürmüş...
Bak oğlum... Burada her çeşit yemek var. Tıka basa ye ve karnını iyice doyur... Bugün için de ye, yarın için de ye ki, eve gidince karnın hiç acıkmasın, demiş. Çocuk acı acı gülmüş,
Babacığım, bugün ve yarından önce dünün ve evvelsi günün yemeklerini yesem daha doğru olmaz mı, demiş cimri babasına...
Bizim dünyamızın siyasetinde de "Dün"ün sorunlarını bir türlü çözüme kavuşturamadığımız için "Yarın"a pek bakamadığımızın, herhalde sizler de farkındasınızdır... Bu durum iç siyasette de dış politikada da aynı değil mi? Uzlaşmaları gereken tarafların hepsi geçmişteki kuyruk acılarından kaynaklanan kan davaları ile bir türlü yarına dönük çözüm arayışlarına giremiyorlar... Bu kısır döngüyü aşmayı deneyenlere ise hemen "Hain" damgası vurulmuyor mu?
Hain olmak çok kolay
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2014/07/03/dune-takili-kalmaktan-bugune-gelemeyenler
Yorum:
Gündemi Yakalamak
80 Darbesi’nin, 28 Şubat’ın hesabını sormayı kendilerine milli bir görev olarak görenlerin, devlet siyasetini intikam oyununa çevirenlerin, ancak devamlı cadı avına çıkarak aldıkları oyların hakkını verebileceklerini sananların dün kavgasından dert yanmaya da hakları yoktur. Sil baştan yapmaya bir türlü yanaşmayıp günün sorunlarını sürekli yıllar öncesine taşıyarak elde edecekleri tek şey tabii ki bugünün siyasi arenasından uzak kalmak olacaktır.
Medya aracılığıyla devamlı uyutulmaya çalışılan bir halk var. Bugünden haberi olmasın ki yapılacaklara müdahale edemesin, bu sayede ülke Sermaye’nin istediği yere gitsin diye geçmiş olaylar ısıtılıp ısıtılıp servis ediliyor, halkın arasında kin, nefret hiç eksik olmasın diye devamlı çalışılıyor.
Bırakın artık bunları.
Bırakın halk değişen alfabenin, konuşulan dilin, giden şapkanın, gelen takkenin, mesture iktidarın derdine düşmesin. Artık temel ihtiyaçları karşılama safhasından ilim, bilim, sanat düşünecek hale gelelim. Bırakın piramitte bir üst düzeye çıkalım. İlk kabileler gibi yeme, içme ve üremeden başka bir derdimizin olmamasını mutluluk olarak algılamayalım. Büyüyünce büyük düşünür ve yaşarız yoksa hep aynı filme bakar, sonunu da merakla bekleriz.