Bu gerilim ve kutuplaşma hali bugünün meselesi değil. Darbe dönemleriyle, gençliğin çatıştırılmasıyla, tutuşturulan yangınlarla büyütülen Türk-Kürt, Sünni-Alevi, laik-dindar ayrımlarıyla kin ve nefret tuzaklarına çekildik. Millet bünyemizde yaralar açıldı, zaaflar oluşturuldu. Bunların üzerine tuzaklar kuruldu, planlar yapıldı, oyunlar oynandı. Bölgemiz, etrafımız hallaç pamuğu gibi atıldı. Mısır, Suriye, Irak, Libya kan gölüne döndü. Şu anda milletçe biz de endişeliyiz. Kapımızdaki tehlike bertaraf edilebilmiş değil. Şu 30 Mart’a kadar geçecek 40 gün bile, kazasız belâlısız atlatmak için dua dua yalvardığımız ne uzun bir zaman dilimi oldu. Yerel seçimlerden dört ay sonra da Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Önümüzdeki beş ay, yüksek tansiyon altında biter mi? Giderek artan kutuplaşma, gerilim -Allah muhafaza- provokasyonlarla, suikastlarla tırmandırılırsa, ya hayati organlara pıhtı atma tehlikesi doğarsa? Bindiğimiz dalı kesiyor olma endişesi, şu anda makul çoğunluğun kimyasını bozuyor.
Yaşadığımız bir kâbus olmalı. Daha aylar önce, farklılıklarımızın zenginlik olduğunu, bir arada yaşamanın erdem olduğunu konuşuyorduk. Birbirimizi dinleyelim, anlamaya çalışalım, uzlaşmamız lazım, diyorduk. Bu ülke hepimizin, kimse kimseyi bu topraklardan söküp atamaz, gelin birbirimizle uğraşmayı bırakalım, hayırda, iyiliklerde, refah ve huzur için beraber olalım, diyorduk. Ne oldu böyle bize? Ne oldu da Sayın Cumhurbaşkanı; “Bir zamanlar çok parlayan ışığımız, aynı parlaklıkta değil bugün…” diye iç geçiriyor? Bir daha düşünelim…
Yorum:
Sahte Işık
Siyasetimiz İslam'dan uzak, ekonomimiz İslam'dan uzak, adli sistemimiz İslam'dan uzak Ahlakımızın İslam ile alakası yok. Toplumsal yapımız bu kadar Allah'ın emirlerinden uzak olursa parlayan bir ışıktan bahsetmek ancak kendini kandırmak olur. Zaten bugüne kadar estirilen hava da yalancı bahardan başkaca birşey değildi. Bu durumu görenler gerekli uyarıları yaptılar lakin çok da dikkate alınmadılar hatta düşmanlıkla suçlandılar.
İnandığımızı söylediğimiz kitap elimizdeyken, Hz.Peygamber gibi bir örneğe sahipken düştüğümüz bu durum aslında onlardan ne kadar uzak yaşadığımızın en önemli göstergesidir. Bu musibet umarım kaynaklarımıza gerçek manada dönüşe ve hayatımızı onlarla dizayn etmemiz gerektiğinin anlaşılmasına vesile olur. İşte o zaman gerçekten parlayan bir ışığımız olabilir.