Selefiler, Mısır'ı nasıl batırdılarsa, 'Cemaat' de Türkiye'yi öyle batırıyor!
Yusuf kaplan
10 ocak 2014
Markar Esayan, Çarşamba günkü yazısını, 'tehlikenin farkında mısınız?' diye sorarak bitirmiş.
TEHLİKENİN FARKINDA DEĞİLİZ HENÜZ!
Hayır, tehlikenin farkında değiliz.
Küresel sistem, Türkiye üzerinden çok katmanlı, zekice, İngiliz-işi küresel bir saldırı için düğmeye bastı...
Burada ayartıcı ve hedef şaşırtıcı bir komplo teorisi filan geliştirmiyorum. Komplo teorilerine iltifat etmeyecek kadar ne dediğini bilen, söyleyecek sözü olan biriyim.
Sonuçta, ne olduğunu bilemediğimiz, boyutlarını henüz tam olarak kestiremediğimiz küresel bir saldırıyla karşı karşıyayız.
Saldırı, Türkiye'nin büyümesine; siyasî, ekonomik, teknolojik ve stratejik hedeflerini büyütmesine; bölgenin geleceğini belirleyecek ölçekte önalan ve önaçan yürüyüşüne yönelik, dolayısıyla Türkiye'yi Menderes öncesi döneme fırlatacak büyüklükte bir saldırı değil sadece.
Saldırı, Türkiye'nin coğrafî sınırlarını kat be kat aşıyor.
Türkiye'nin coğrafî sınırlarını ziyadesiyle aşan kültürel sınırlarına ulaşmayı, medeniyet coğrafyamızı nihâî olarak ipotek altına almayı amaçlayan küresel bir projenin ilk somut ve büyük saldırısı bu...
Türkiye'nin kültürel sınırları meselesi, yeni bir dünyanın kurulduğu 'belirsizlikler çağı'nda (Wallerstein), tahmin edebileceğimizden daha da önemli. Bu meseleyi ayrıca mercek altına alacağımı hatırlatmakla yetiniyorum burada.
ASIL BÜYÜK SALDIRI DAHA SONRA GELECEK...
Proje, sanıldığından da büyük, yıkıcı ve küresel. Küresel sistem, Türkiye üzerinden bir 'proje' uyguluyor. İslâm'ı dönüştürecek 'ılımlı İslâm' projesi bu.
Türkiye'deki ('İslâm' denilince tüyleri diken diken olan, entellektüel melekeleri dumura uğrayan) sol-Kemalist-ulusalcı seküler çevreler, 'ılımlı İslâm' projesine karşı çıkıyorlar/dı, bilip bilmeden!
Neden? Bu projenin Türkiye'yi İslâmlaştıracağı paranayonasından ötürü!
Dikkat: 'Ilımlı İslâm' projesi, bir yeri 'İslâmlaştırmak' amacıyla değil, hâkîkî İslâm'dan uzaklaştırmak amacıyla geliştirilmiş bir projedir.
İşte bu, Türkiye'deki seküler-sol entelijansiyanın entelektüel melekelerinin ne kadar opaque'leştiğini / donduğunu bir kez daha gözler önüne seren bir göstergedir.
Bu meseleyi de daha sonra yazacağım. Burada şu kadarını söylemiş olayım: Asıl büyük saldırı, daha sonra gelecek...
İSLÂM'IN PROTESTANLAŞTIRILMASI VE İSLÂM DÜNYASININ SİLBAŞTAN YENİDEN DİZAYN EDİLMESİ
'Ilımlı İslâm' projesi, kitleleri ayartmak için böyle adlandırılmış olmalı.
Bu proje, 1989'da Soğuk Savaş'ın fiilen sona er/diril/mesinden sonra, İslâm'ın, -bizzat zamanın NATO Genel Sekreteri Willy Cleas'ın açıklamalarıyla- küresel sistemin önündeki tek engel olarak görülmesinden ötürü geliştirilen, teorik çerçevesi aynı yıllarda Bernard Lewis tarafından çizilen, 'İslâm'a Karşı İslâm' stratejisinin bir uzantısı.
Benim 'Bizantinizm' olarak adlandırdığım, 12 yıl önce bu sütunda, 'İslâm'ı Protestanlaştırma Projesi' olarak tarif ettiğim, -o vakitlerde Umran dergisinde kapak yaptığımız- küresel sisteme eklemlenecek, itiraz etmeyecek bir İslâm anlayışının İslâm dünyasında tohumlarının ekilmesini hedefleyen ama sonuçta İslâm'dan eser kalmayacak yüzyılın yegâne büyük stratejisidir.
Bu stratejinin iki hedefi var: Birincisi, İslâm'ı, protestanlaştırarak / sekülerleştirerek dönüştürmek, böylelikle içini boşaltmak ve 'öldürmek'...
Tıpkı Hinduizm, Budizm, Zen, Taoizm gibi ölü, antropolojik dinlere dönüştürecek şekilde hadım etmek...
İkincisi de, İslâm dünyasının, tarihe girmesini önleyebilmek için İslâm dünyasını silbaştan yeniden dizayn etmek...
CEMAAT'İN ŞİFRELERİNİ ÇÖZMEDEN ASLÂ!
İşte bu büyük tehlikeyi göğüslemek ve püskürtebilmek için, Cemaat'in yapısının, söyleminin ve hedeflerinin şifrelerini çok iyi çözmemiz ve daha da önemlisi, Cemaat'i ve mensuplarını nasıl bir tehlikeye âlet oldukları konusunda uyarma yükümlülüğümüzü yerine getirmemiz gerekiyor.
Cemaat'in mensupları, bu projenin ne denli tehlikeli bir proje olduğunu idrak edebilecek basiretten de, entellektüel derinlikten de yoksun -maalesef.
Şimdi, böyle bir cümle kurdum diye, a-sosyal medyayı, adeta bir yerden düğmeye basılmışçasına 'sürü mantığı'yla robot gibi kullanan, twitter militanları 'sanal dünyanın baltaları'yla bana saldırmaya başlayacaklar...
Ama benim bu sürecin başından itibaren sürekli hüsnüzan'la hareket ettiğimi, sorunun büyümemesi için tarafları basirete, ferasete, akl-ı selime çağırdığımı, taraflara yalvarırcasına sulh çağrıları yaptığımı, istişareyi aslâ ihmal etmemeleri gerektiğini hatırlattığımı; yani sabrettiğimi, sabrettiğimi ama operasyondan ve zelilleştirici bedduadan sonra sabır taşımın çatladığını -bu sığlıklarından ve klonlanmış robot kişiliklerinden ötürü- hiç bir zaman göremeyecekler!
'CEMAAT'İN ÜÇ KATMANLI YAPISI
Cemaat'in yapısı, söylemi ve örgütlenme biçimi, sözünü ettiğim projeyi uygulamaya fazlasıyla müsait ve Cemaat'in müntesipleri de buna -elbette ne olup bittiğinin farkında olmadıkları için- ziyadesiyle teşne zaten.
Önce Cemaat denilince homojen bir yapıdan sözetmediğimi özellikle vurgulamak zorundayım.
Şu net anlaşıldı çünkü: Cemaat'in tavan'ı ile taban'ı arasındaki makas gözle görülür bir şekilde açıldı.
Taban, Allah rızası için koşturuyor.
Tavan ise, Türkiye'ye karşı komplo üstüne komplo kuruyor.
Kısaca söylemem gerekirse, üç tür 'Cemaat' var. Bunları teker teker mercek altına alarak tahkik etmeye ve belirginleştirmeye çalışacağım burada.
POSTMODERN ZAMANLARIN TÜREDİ HASAN SABBAH ÇETESİ
Birincisi, iç ve dış şer şebekeleriyle derin ve kirli ilişkiler kuran, küresel şebekeler tarafından kullanılan 'türedi Hasan Sabbah çetesi'.
Bu türedi Hasan Sabbah çetesini, 'planlayıcılar' ya da 'beyin takımı' olarak adlandırabiliriz.
Bu çete, küresel ölçekte faaliyet gösteriyor ve Cemaat'i her bakımdan bu 'küresel çete' yönlendiriyor.
Bu 'küresel çete'nin önü, küresel şebekeler tarafından inanılmaz bir şekilde açılıyor.
Zaman zaman sorunlar yaşasa da, hedeflerine ulaşıyor bu çete ve ayartıcı bir 'zafer sarhoşluğu' (euphoria) yaşıyor o yüzden.
KÜRESEL SİSTEMİ KULLANDIĞINI SANAN AMA SİSTEM TARAFINDAN KULLANILAN UYGULAYICILAR CEPHESİ
İkincisi, küresel sistemi kullandığını sanan ama küresel şebekeler tarafından kullanıldığını bile anlayamayan, yalnızca önlerine konulan planları -Allah rızası için- adım adım, tam bir zafer coşkusuyla hayata geçiren uygulayıcılar cephesi.
Bunlar, iyi niyetliler ama nasıl bir tezgâha getirildiklerini, neye hizmet ettiklerini anlayabilecek derinlikten yoksunlar.
TABAN: 'ROBOT'LAR ZÜMRESİ VE SAMİMİ MÜMİNLER CEMAATİ
Üçüncüsü de, taban'dan oluşuyor. Taban'ın iki ana gövdesi var.
Birinci gövde, 'tepe'den gelecek her emre uymayı görev telakki eden, entelektüel yetileri de, basiretleri de, zihinleri de donmuş robotlar zümresi.
İkinci gövde, yapılan şeyin hizmet olduğuna yürekten inanan ve Cemaat'in kahir ekseriyetini oluşturan, yurt içinde ve yurtdışında Allah rızası için koşturan ama yaşananlara hiç bir anlam veremeyen, dünyaları yıkılan, yürekleri yangın yerine dönen vefakâr, cefakâr ve her şeylerini hizmete adayan samimi müminler cemaati.
Asıl Cemaat bu.
Adına 'Camia' denen 'Cemaat'ten kurtarılması gereken hakîkî cemaat bu kişilerden oluşuyor.
Cemaat'i 'Cemaat'ten kurtarmak gerekiyor, derken kastettiğim bu ana gövde işte.
ÇETE'NİN HEDEFLERİNE ULAŞMAYI BAŞARMASININ SIRLARI
Bu çete'nin hedeflerine ulaşmayı başarmalarının gerisinde yatan nedenleri iyi tahlil etmek ve belirginleştirmek gerekiyor:
Birincisi, postmodern zamanların ayartıcı, sinsice yöntemlerine başvuruyor bu çete.
O yüzden, hedefe ulaşmak için her yolu deniyor, her yöntemi meşru, mübah olarak görüyor.
İkincisi, İslâm dünyasında faaliyet gösterdiği yerlerdeki bütün İslâmî hareketlerle, oluşumlarla, cemaatlerle 'Cemaat' arasına gözle görülür bir mesafe koyuyor.
Böylelikle küresel sistemin desteğini kolaylıkla arkasına almayı başarmış oluyor.
Ve ayartıcı diyalog ve hoşgörü stratejisini sadece ve sadece güç sahibi Yahudi ve Hıristiyanlarla ilişki ve irtibat kurmak şeklinde uyguluyor.
Üçüncü olarak, hedefe ulaşmak için her türlü yalana, her türlü baskı ve sindirme yöntemine başvurmakta hiç bir sakınca görmüyor.
Örneğin 17 Aralık operasyonunu sonuna kadar destekleyen yayınlar yapıyor ama televizyon televizyon dolaştırdığı tetikçilerine ve ne dediklerinden bîhaber, milleti aptal yerine koyduğunu göremeyecek kadar entelektüel birikimleri ve yetenekleri yerlerde sürünen 'sözcü'lerine, Cemaat'in operasyonla hiç bir alakasının olmadığı yalanını söylettiriyor papağan gibi!
YA KÖR OLMAK YA DA GÖZÜ KARARMIŞ OLMAK GEREK...
O yüzden hükümetin, cemaatin bu ana gövdesini incitmeden, küresel şebekeler için çalışan (ama esas itibariyle neye, niçin hizmet ettiğini bile düşün/e/meyen) 'türedi Hasan Sabbah çetesi'ni, sinsi planlarını, kirli bağlantılarını kılı kırk yaran bir hassasiyetle ortaya çıkarması ve çökertmesi şart.
Sonuç olarak şu hayatî uyarıyı yapmak zorundayım: Selefîler, nasıl Mısır'ı batırdılarsa, postmodern zamanların 'türedi Hasan Sabbah çetesi' de, hem 'Cemaat'i hem de Türkiye'yi öyle batırıyor!
Oysa bu, her şeyden önce, 'Cemaat'in kendi kendini bitirmesiyle sonuçlanacak intihar saldırısından başka bir şey değil.
Bunu görmemek için ya kör olmak gerek ya da gözü kararmış olmak...
……………………………….
Her şeye rağmen yazıyı yine de hüsnüzan'la bitirmeyi tercih ediyor ve şu soruları soruyorum:
Öncelikle, 'Cemaat', yaptığı şeyin, her şeyden önce, kendi intiharını hazırladığını göremiyor mu?
İkinci olarak, bir cemaat, Müslüman bir topluma değil, Müslüman olmayan bir topluma bile, her ne suretle olursa olsun, bu kadar büyük zarar verebilir mi, ülkeyi tam bir siyasî, iktisadî, sosyal ve manevî kaosun, hercümercin eşiğine sürükleyebilir mi?
Üçüncü ve son olarak, 'Cemaat', bütün bu işlediği 'cinayetlerle' hem Müslümanların yüzkarası hem de küresel şebekelerin maskarası olduğunu göremiyorsa, vay hâlimize!
Pazar günkü yazıda 'Cemaat'in, bizzat kendi yayınlarından yola çıkarak nasıl Müslümanların yüzkarası ve küresel şebekelerin maskarası olduğunu ürpertici delillerle gözler önüne sereceğim... Küçük dilinizi yutacaksınız o zaman...
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/selefiler-misiri-nasil-batirdilarsa-cemaat-de-turkiyeyi-oyle-batiriyor/47689
yorum;
CEMAATİN VE AK PARTİNİN, TAVAN VE TABANI ARASINDAKİ FARK AÇIK
Kendi kendini koruyamayan,içindeki zararlıları zararsız hale
getiremeyen yapıların “ömrü az zararı çok” olur.
Hem kendilerine hem de etrafına.
Maalesef Ak partide Gülen cemaatide aynı zaaflarla büyüdüler.
Bellikli büyütüldüler bugünler için.
“Sahtesini üret kullandır,aslını bulamasınlar”taktiği.
Problem;kendi fikrine Kurandan delil bulmak.
Bunun yolu da “fetvasını almak”
Halk dilinde “kendisine Müslüman” tabiri.
Oysa şöyle başlanmalıydı Kuran okumağa;
Kıyamete kadar bütün insanlığın problemlerini
Kuran nasıl çözer.
O zaman bulunan sistem uygulanırsa “uzun ömür ve
En az zarar”elde edilmiş olurdu.
Yazarımız ve benzerleri gibi yazmak ve konuşmakla olmuyor.
İlla da Kuran ve ilimleri üzerinde
çalışmak çalışmak çalışmak…