09.01.2014
GAZETECİ Metin Göktepe, gözaltında polisler tarafından öldürüldüğünde...
“Eski Türkiye”nin egemenleri, emniyet teşkilatında bir bekçiye bile dokunmamışlardı.
*
“Eski Türkiye”nin egemenleri böyleydi de...
“Yeni Türkiye”nin egemenleri farklı mı?
*
Ali İsmail, Eskişehir’in ortasında “polis/vatandaş dayanışması” sonucu dövülerek öldürüldüğünde...
“Suçu polisin üzerine atmak için arkadaşları öldürmüş olabilir” dediler.
Bir tanecik emniyetçiyi bile oradan alıp şuraya vermediler.
*
Ethem, Ankara’da herkesin gözü önünde polis kurşunuyla öldürüldüğünde...
Vuran polise “Durum en azından tartışmalı, sen en iyisi bir süre polislik yapma” bile diyemediler.
Bırakın bunu demeyi...
Ankara’nın göbeğine “Türk Polisi! Ankara halkı seninle gurur duyuyor” diye pankart astılar.
*
Roboski’de ana kuzuları savaş uçaklarının bombardımanıyla katledildiğinde...
Bir tek askere bile dokunmadılar.
Ne dokunması!
Dağlanan yüreklerin karşısına daha dün dayadılar nal gibi “takipsizlik kararı”nı...
*
Ceylan diye bir kız çocuğu vardı.
Güneydoğu dağlarında çobanlık yapıyordu.
Havan topuyla öldürdüler Ceylan’ı...
“Belki bir cisim çarpmıştır” dediler.
Bir onbaşıya bile kıyamadılar.
*
Hrant Dink’in katline seyirci kalan polisler, istihbaratçılar, askerler falan...
Hiçbirinin keyfini bozmadılar.
Hiçbirinin...
*
Polisi yedirmediler, valiyi yedirmediler, savcıyı yedirmediler, istihbaratçıyı yedirmediler, generali yedirmediler, onbaşıyı yedirmediler, bekçiyi bile yedirmediler.
*
Ne zaman ki haklarında yolsuzluk ve rüşvet iddiaları ortaya atıldı.
Yemelere ve yedirmelere doyamıyorlar.
Habire yiyorlar, habire yediriyorlar.
İki bin polisi görevden aldılar, yine de yatışmadılar:
Göreve getirdiklerini bile görevden aldılar.
*
“Yedirmeyiz” falan hikâye oldu yani.
Artık nerede bir polis müdürü falan görseler, afiyetle yiyorlar.
“Yedirmeyiz” falan diyorlardı.
Resmen vampir oldular, resmen zombi oldular.
Durduramıyoruz: Habire yiyorlar.
Yazının tamamı için Not supported field expression!
Yorum:
Zallam
Zulüm düzeninde uyanık olmalısınız. Sürekli tetikte olmalısınız. Güç sizde olmalı. Zayıflık göstermemelisiniz. Her yerde adamlarınız olmalı ve size karşı yapılan komplolara karşı dikkatli olmalısınız. Rakibinizi ezmelisiniz. Rakibinizi ezdikten sonra sizin de yanınızda palazlanıp size rakip olacakları da fazla büyümeden sindirmelisiniz. Sürekli huzursuz, mutsuz, gergin bir şekilde iktidarda olduğunuzu sanırsınız.
Oysa zulüm düzeninde iktidarda olan, iktidarda olup düzenin gereği zalimlik yapan değil, zallam olandır. Zallam zalime istediğini yaptırır. Zallam her tür teşkilatın içine adamlarını yerleştirir. Hem de öyle yerlere yerleştirir ki en tepelere.
Amerika’da Gülen çok özel bir konuşma yapıyor. Bu konuşma yalnızca en yakınların yanında yapılabilen bir konuşma. Oysa tam karşısında oturan o “en yakın” gizlice çekim yapıp servis ediyor görüntüleri.
Amerika’da Gülen’in böyle “en yakınları” Türkiye’ye talimatlar veriyorlar. “Hocaefendi bunun böyle yapılmasını istiyor” diyorlar. Türkiye’deki cemaat mensupları bunu doğrulamak için Gülen’e soracak değil ya. O “en yakınlar”ın her dediği icra ediliyor.
Sadece cemaat mi? PKK kuruluyor. Kurucular dışarıdan organize edilmiş. Gün geliyor, KCK kuruluyor. Polis KCK yöneticilerini bir bir tutukluyor, sonra bir bir sessizce salıyor. Çünkü tutuklanan KCK yöneticisi MİT’im diyor. Polis MİT’e soruyor. Doğru çıkıyor.
Devlet büyüğü olan zatın da durumu çok farklı değil. Danışmanları var. O danışmanları önceden tanımıyor. Geçmişlerini ve geçmişlerindeki ince ilişkileri bilmiyor. Ona sunuluyorlar. O da kabul ediyor. O danışmanlar, istihbarat devlet büyüğüne gerekli istihbaratı veriyorlar. O da “en doğru” (!) emniyet müdürlerini göreve getiriyor.
Yine devlet büyüğüne veriyorlar mükemmel istihbaratı (!) ve mükemmel danışmayı (!). Generalleri hapislerde süründürürlerken bunun ne kadar önemli olduğunu, gerçekte iktidarda olmanın yolunun bu olduğunu bildiriyorlar. O da bunun için kendisine asla kazık atmayacağı (!), ona son derece bağlı olacak olan (!) savcıya özel yetkiler veriyor. Hatta özel korumalı arabasını bile tahsis ediyor. O kadar çok asker hapislerde süründürülüyor ki sonunda bu fütursuzluk genelkurmay başkanının terörist olması saçmalığı ile sonuçlanıyor.
Yine veriyorlar devlet büyüğüne mükemmel istihbaratı (!) ve mükemmel danışmayı (!). “Kürt sorunu” terimini kullanmasının sorunu çözeceğini söylüyorlar. Bunun ülkeyi bölünmeye götüreceğini akıl edemez hale sokuyorlar. Hatta o kadar becerikliler ki bu istihbarat ve danışmada, devlet büyüğüne öyle şeyler yaptırıyorlar ki PKK legal hale geliyor, Öcalan devlet büyüğü oluyor (!) ve kafalarındaki çözüm Öcalan’ın iki dudağı arasında oluyor. Mükemmel istihbarat (!) durumun buraya gideceğini anlayamıyor.
Yine bu kimin kontrolü altında olduğu belli olan KCK, gün gelecek, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi sokaklara dökülecek, ortalığı karıştıracak, öyle bir fitne çıkacak ki…
İşte bu insanlara zulümler yaptıran zallamı yenmenin tek yolu var: Adil Düzen. Bunun dışında mevcut zulüm düzeni, adı üstünde zallamın at koşturduğu düzendir. Deplasmanda onu yenmenize imkân yoktur. Önce maçı kendi sahanıza alırsınız yani Adil Düzeni getirirsiniz. Ondan sonra zallama sadece kösün kösün gitmek düşer.