Önemli Olan Laiklik Değil Din Hürriyetidir Meclise Başörtülü Vekil Girmesini Tenkit Etmek Ayıptır
01 Kasım 2013
DİNİN ve mukaddesatın sömürülmesine karşıyım. Din sömürücülerini tenkit eder dururum. Bunu herkes bilir.
Din ve mukaddesat ulvî ve kutsaldır. Şahsî ve siyasî süflîemellere, menfaatlere, prestijlere âlet edilmemelidir.
Lakin ülkemizde, din hürriyeti ile din sömürüsünü birbirine karıştırmakta direnen kötü niyetliler bulunmaktadır.
Müslüman kadın ve kızların başlarını örtmeleri din sömürüsü değildir. Sade vatandaş da örtebilir, milletvekili de…
Birkaç hanım milletvekilinin Meclis’e başları örtülü olarak gelmeleri, din sömürüsü değil, din hürriyetinin bir tezahürüdür.
Hacca gitmişler, hacı olduktan sonra başlarını kapatmaya karar vermişler. Böyle bir karara herkesin hürmet etmesi gerekir.
Meclise sadece açık kadınlar girebilir, başı örtülü kadınlar giremez demek eşitsizliği savunmaktır.
Meclise başı örtülü milletvekili girmesinin laikliğe aykırı olduğunu iddia etmek, cahillik ve kültürsüzlüktür.
Laiklik evrensel bir değer değildir. İnsan hakları ile hiçbir metinde, laiklik ne bir hak, ne de bir vazife olarak yer almaktadır.
İnsan haklarının temeli din, inanç, vicdan ve inandığı gibi yaşamak hürriyetidir.
Türkiye’de laik bir devlet, laik bir rejim yoktur.
Devletin yüz bin resmî camisi olacak, yüz binden fazla devlet bütçesinden maaş alan imamı, müezzini, müftüsü, diğer din görevlileri olacak. Binlerce İmam-Hatip mektebi olacak. Devlet, bütün okullarında (ama şöyle ama böyle) mecburî din dersleri okutacak. Din işleri ve hizmetleri için yılda milyarlarca dolar harcayacak… Sonra bu devlet laik olacak. Böyle bir iddiaya kargalar bile güler.
Başörtüsü düşmanları, laiklik giderse demokrasi de gider diyorlar. Boş ve kof laflardır bunlar… Demokrasinin beşiği olan İngiltere krallığında laiklik yok ama demokrasi var, insan hakları var, âdil yargı var. Orada, hükümdar hem devletin, hem de resmî kilisenin-dinin başıdır. İngilterenin büyük bir bölümünde 1944’ten bu yana kolejlerde her sabah mecburî ayin ve ibadet yapılmaktadır.
Laiklik elden giderse cumhuriyet ve demokrasi de elden gider iddiası gerçeklere aykırı bir yalandır.
Bir kere bizde kesinlikle laiklik yoktur, “Devlet dini” sistemi vardır, din devletin boyunduruğu altındadır.
İkincisi, İngiltere örneği göstermektedir ki, laiklik demokrasinin, insan haklarının garantisi değildir.
Japonyada laiklik yoktur ama o doğu ülkesi demokrat, insan haklarına saygılı ve bağlı, âdil bir hukuk sistemine sahip medenî ve çok kalkınmış bir ülkedir.
Türkiyenin yakın tarihinde iç sömürgeciler, vesayet sistemi taraftarları, egemen ve zalim azınlıklar, Kriptolar; laikliği alet ederek çoğunluktaki Sünnî Müslümanları ezmişlerdir.
Laiklik aleyhine konuştu ve yazdı diye mâsum Müslümanları ağır cezalarda yargılayıp zindanlarda çürütmüşlerdir.
Bu ülkede Masonluk, Sabataycılık, nice gizli cemaat serbest olacak da, çoğunluğu oluşturan Müslümanlar niçin serbest ve hür olamayacakmış?
Hürriyet ve serbestlik nedir?
İnandığı gibi yaşamaktır.
Bunun örneği de, yüzde yüz olmasa da İngiltere’dir.
Orada isteyen Müslümanlar, özel hukuk konularında son yıllarda açılmış seksen beş Şeriat mahkemesine bile başvurabilmektedir.
İngilterede, dindar Müslümanların yaşadığı bazı mahallelerde İslam Mahalle Teşkilatı kurulmuş olup; buralara içki, domuz eti ve seksi kıyafetli dekolte kadınlar sokulmamakta, kumar oynanmasına izin verilmemektedir.
Halkının büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye Büyük Millet Meclisine iki başörtülü kadın vekilin girmesinden daha normal, daha tabiî bir şey olamaz.
Demokrasi bunu gerektirir. Eşitlik ilkesi bunu gerektirir. İnsan hakları ve din hürriyeti bunu gerektirir.
Türkiye halkının çoğunluğu Müslüman olan bir ülkedir. Çoğunluğun din, vicdan, inanç, inandığı gibi yaşamak hak ve hürriyetlerine saygı gösterilmelidir.
Agresif ve militan başörtüsü düşmanları resmî ideolojinin meftunlarıdır. Bugün dünyanın hiçbir demokrat ülkesinde resmî ideoloji heyulası yoktur.
Türkiyenin resmî ideolojisi insan haklarına, âdil hukuka, millî kimlik ve kültüre, din hürriyetine aykırıdır.
Meclise iki başörtülü vekil girdi diye yaygara kopartan başörtüsü düşmanları, kendilerini çoğunluktaki Müslümanlardan daha eşit mi sanıyor ve görüyorlar? Bu, bir tür ırkçılık değil midir?
1.11.2013
http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Onemli_Olan_Laiklik_Degil_Din_Hurriyetidir_Meclise_Basortulu_Vekil_Girmesini_Tenkit_Etmek_Ayiptir/17174#.UnZMt205nIU
Yorum:
Şimdi Sırada Ne Var?
Türkiye laik bir devletim diyor ama başörtüsü konusunda laik davranmıyor. Laik bir devletse kişilerin inançları gereği başörtüsünü kabul etmesi gerekir.
Halkın seçtiği milletvekili adayı nasılsa onu kabul etmemiz gerekir. Kapalı olan birisini kapalı, açık olan birisini açık kabul etmemiz gerekir. Halk seçip uygun görüyorsa ki bunu engellemenin hiç bir anlamı yoktur.
Üstelik sanki başörtüsü mü iş yapacak. İnsanları önyargıyla yargılamadan; yaptıklarına, çalışmalarına bakmak daha doğru olacaktır.
Ülkemizde şimdiye dek kapalı olanları bağnaz ve gerici olarak görmekte ve göstermektedirler. Açık olanları da bilgili ve ilerici olarak gören bir düşünce hakimdir. Bu düşünceyi önyargı olarak kabul ediyorum ve çok yanlış buluyorum.
Meclisteki insanların küçük şeylerle,dış görünüşle bu kadar uğraşacaklarına daha önemli bir çok konuyla uğraşmalarını tavsiye ederim.
Baş örtüsü konusu çoktan çözümlenmeliydi. Evet, nihayet şimdi başörtüsü de çözümlendiğine göre şimdi ne tür bir malzemeyi konu edinecekler ve halkı bölmek için ne gibi bir uğraş bulacaklar merak ediyorum.