Yapımız Uygun Mu?
1228 Okunma, 2 Yorum
Mahir Kaynak - Star
Süleyman Karagülle

 

27/10/2013

-Savaşta muhalefet iktidarla birlikte olmalıdır. Hakan Fidan’ı ABD sermayesi istemiyor. ABD ise istiyor. Sermaye ile siyasiler arasında bu çatışma 11 Eylülde başladı.

-Sermayenin tarihi görevi sona ermiştir. Bu savaşı devletler kazanacak. Halk Partisinin 1920’lerden bir adım gidememesi normaldir.

 

-Savaş sermaye ile ulusal devletler arasındadır. Sermaye ekonomik baskılar yapabiliyor.

-Sermaye karşılıksız dolara dayanmaktadır. Karşılıklı ulusal paraların çıkarılması ve altının uluslararası ödeme aracı kabul edilmesi gün sermayenin işi biter. Sermaye ülkemize bir şey yapamıyor çünkü ekonomimiz kayıt dışı bir ekonomidir.

 

-ABD siyasi gücü ikiye ayırdı. Bu ekonomik güç bölünmesidir.

-ABD sermayesi ikiye ayrıldı. Bankerler ve patronlar. Bu çıkar çatışmasıdır. Reel ekonomi sahibi patronlar, karşılıksız dolara dayanan finans ekonomisi sahiplerini yeneceklerdir. Dünya devletleri de patronları tutmaktadır. Sermayeyi yenmek için mevcut para sistemini değiştirmek yeterlidir.  Karşılıksız faiz parası yerine, emek karşılığı çıkarılan ürün parası ikame edilecektir.

 

-Sermaye; Obama, Putin ve Erdoğan ittifakını yıkmak istiyor. Muhalefetimiz de onlara çanak tutuyor.

-Üçlü ittifakın başarılı olması için, İstanbul’da bir kuyumcular kooperatifi kurmalıdırlar. Bu kooperatif altın bonosunu çıkaracak, dünyada kuyumculara verecek ve altın bonosu uluslararası transferlerde para olarak kullanılacaktır. ABD Federal devletleri, dolar dışında kendi paralarını çıkarmalı ve kendi ekonomilerini onunla düzenlemelidirler. ABD devleti de dolardan başka bir parayı çıkarmalıdır. Rusya, Çin, Avrupa devletleri parayı altın bonosu ile kullanılır hale getirmelidirler.

 

-Muhalefet ve bürokrasi direnmekten vazgeçmelidir.

-İnsanlığın büyük sorunları arasında karşılıksız dolar kadar kötü etkisi olan şey bürokrasidir.  Sermaye insanlığı sömürmesi için bir takım formaliteler koymuş ve bunları milli bütçelerle finanse etmektedir. Siyasiler patronlar tarafındadırlar. Bürokratlar ise sermaye taraftarıdırlar. Bürokrasiyi çözmek için:

a)Herkes sigorta edilmeli, aidatsız sigorta edilmelidir.

b)İsteyen bürokratlara faizsiz kredi verilerek iş kurmalarını sağlayıp bürokrasiyi boşaltmalıyız.  

c)Bürokratların gelirini genel hizmetliler almalıdır.  

d)Hizmet kooperatifleri kurulmalıdır.

 

 

02/11/2013

Merkel’e operasyon

-Merkel’in telefonu dinlendi. Yadırgandı.

-Devlet içinde kurumlar birbirini dinliyor da devletlerarası dinlenmesi söz konusu olamaz mı? Dinlemenin bir zararı yoktur, dostluk teyit edilmiş olur.

 

-Dost ülkeye bize güvenemiyor, ya da bize bir şey yapmak istiyor.

-Devlet işlerinde farklı muamele yapılmaz,  dost ve düşman dinlenir. Ona göre dost ve düşman kabul edilir. Bu dinlemeler beni rahatsız etmez. Güvenilir istihbaratın bizi dinlemesi bizim için iyidir.

 

-Türkiye’de 1960 darbesini Türkiye’deki ABD nüfuzunu kırmak için İngiltere yaptırmıştır.

-Yanlış. Yanlış. 1960 müdahalesini ABD tekel sermayesi yaptırmıştır. Menderes’e kredi verildi sadece alt yapıyı yapacak İsrail’e yol açacaktı. Oysa Menderes Türkiye’yi, tarım döneminden sanayi dönemine geçirdi. 1954’te altınları dövize çevirdi, 1957’de karşılıksız para çıkardı ve kalkınmayı tamamladı. Bunun için Menderes asıldı. Ne var ki Türkleri korkutamadı ve Türkiye bugün gelişmiş ülkeler içinde yer aldı.

 

-Milli istihbarat sadece, askeri operasyonları haber etmez. Ekonomik ve sosyal olayların perde arkasını devletine bildirir.

-Gizli istihbarat servisleri, ikinci Cihan savaşı sonrasında kurulmuştur. Gayesi insanlığı denetim altına almaktır. Bugün emrinden çıkmıştır. Askeri istihbarat meşrudur. Ama hukuk düzeninde gizli istihbarat İslamiyet’te meşru değildir. Açık istihbarat var. Herkes bildiğini kamuya bildirir. Kamu lehinde ve aleyhinde alınan haber karşı ilgiliye bildirilir. İlgilinin savunması da dosyalara konur.

 

-İstihbarat başka ülkelerde siyasi gidişi öğrenir, gereken yönlendirmeleri yapar.

-Askeri amaçlar dışında gizli istihbarat meşru değildir. İlgili haberdar edilmelidir. Hele başka ülkede operasyon yapmak tamamen nehiy edilmiştir. Bu anarşiye girer. Askeri amaçla istihbarat yapılabilir. Sadece savaşta kullanılabilir.

 

-Yabancı ülkelerde istihbarat iş ve siyasette dostları galip getirmek için yapılabilir. Türkiye’de AB ve ABD taraftarları çatışması vardır.

-ABD’deki bankerler Avrupa’yı etkisiz hale getirmek için çaba sarf etmişler. Kiliseyi yenmediler.  Sermaye Türkiye ile AB’ye girip İngilizleri güçlendirip Fransa ve Almanya’yı ikinci dereceye indirmek istemiş, Türkiye Almanya tarafı olunca oyun bozulmuştur.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

Üçlü İttifak

Sermaye dünyayı iki bloka ayırmış, bunları çatıştırmıştır. Her ülke içine de bunların temsilcilerini koymuş ve denge sağlamış, dünyayı idare etmiştir. Baştan bu dengeyi dinler çatışması üzerine kurmuş, bunun sonuç vermeyeceğini görünce 1897’de Basel’de yaptığı kurultayda dinler arasındaki çatışmayı rejimler arası çatışmaya çevirmiştir. Birinci ve ikinci Cihan savaşlarını bunun üzerine yapmış ve soğuk savaş ile yirminci yüz yılın sonlarına kadar devam ettirmiştir.

Sermaye Müslümanlarla CHP’lilerin birlikte olamayacaklarını işliyor ve bunların çatışmasına dayanarak kendisi ülkeyi yönetiyordu. Ecevit ile Erbakan arasında koalisyon oluşunca bu oyun bozuldu. Başarılı bir hükümet çıkardılar. Kısa zaman sonra sermaye bu koalisyonu bozdurdu. Ne var ki artık akış durmadı. Humeyni o zaman Bursa’da idi. Burada gördüklerini İran’a taşıdı. Sonra Gorbaçov yenilik yaptı. Sol ile sağ arasındaki düşmanlık sona erdi. Sömürü sermayeye karşı dindarlarla solcular anlaşmaya başladı.

ABD’de de benzer ikil çatışma vardı.  Siyahlarla beyazları çatıştıran sermaye, siyah Müslümanlarla ABD yönetimini çatıştırarak denge kuruyordu. ABD; halkını zenci düşmanı, İslam düşmanı gösteriyordu. Erbakan’ın anlatmaları ile ABD halkı uyandı ve Zenci bir Müslümanın çocuğunu devlet başkanı yaptı. Böylece Amerikan halkı insanlığa, ben zenci düşmanı değilim, ben Müslüman düşmanı değilim dedi.

12 Eylül tezgahı ile dünyayı birbirine katacaktı. Başaramadı.  Gorbaçov’u uzaklaştırdılar. Sermaye yerine sarhoş Yeltsin’i koyarak, tekrar eski sömürüsünü sürdürmek istedi. Yeltsin yerine Putin’i koyarak, Sermaye’nin oyununu bozdu. Rusya tarihinde adını şanla yazdıracaktı.

            Obama ve Putin ortak hasımlarını bildirdikleri için anlaştılar ve sermayeye birlikte karşı koymaya başladılar. Yanlarına Erdoğan’ı aldılar. Neden Erdoğan’ı yanlarına aldılar.

           a)Bütün devletlere yayılmış bulunan Müslümanları kullanarak devletlere karşı ayaklandırma yapmayı istemediler. Obama-Putin ikilisi, bu oyunu bozmak için Müslümanları yanlarına almak istemişlerdir. Bunun ancak Milli Görüş’ü Türkiye ile olacağını bildikleri için Erdoğan’ı yanlarına aldılar.

          b) Sermaye karşılıksız paraya dayalı sermaye sömürüsünü sürdürmektedir. Buna son vermek için yeni düzene gerek vardır. Bu da Türkiye’de getirilecek olan Adil Düzen’dir. Adil Düzen’den yararlanmak için Türkiye’yi yanlarına almayı istemektedirler. Edroğan Milli Görüş’ten gelmektedir. Adil Düzen’e bu başkan ve ancak AK Parti ile ulaşabilir. Bu sebeple Erdoğan ile işbirliği yapma ihtiyacını duymuşlardır.

          c)Yeni düzen ancak iki uygarlığın sentezinden oluşur. Bu da batı uygarlığı ile İslam uygarlığıdır. Bu sentezi yapacak ülke iki uygarlığı eşit şartlarla bilen Türkiye olabilir. Dolayısıyla Erdoğan’sız yeni düzen kurmak mümkün değildir.

         d) Nihayet Türkiye uygarlıkların merkezindedir. Barış da savaş da Türkiye’den başlayabilir. Bu sebeple Türkiye ile iş birliği yapmak zorunluluğu vardır. Bu sebepledir ki Türkiye güç bakımından süper güç değildir. Ama etkili olma bakımından Türkiye de Rusya ve ABD kadar önemlidir.

          Adil Düzen çalışan arkadaşlarımızı, hazır olduktan sonra en az on kişi, Adil Düzen’e göre İnsanlık Anayasası’nı öğrendiği zaman bunlara tebliğ yapabilir onlara yardımcı olabiliriz. Şartlar hazırlanmıştır. Bizim çalışmamız beklenmektedir.

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
03.11.2013
09:54

ÖNCE BİR HABER:

LİSELERDE...

Yüz öğrenciden 45’i sigara,

32’si alkol, 9’u uyuşturucu kullanıyor ZAMAN gAZETESİ, MANŞET 3 Kasım 2013

İstanbul’da 32 bin lise öğrencisiyle yapılan anket, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Çoğunluğu lise 1. sınıfta okuyan her 100 öğrenciden 45’i sigara, 32’si alkol, 9’u uyuşturucu kullanıyor. Çalışmayı yapan Prof. Pumariega, “Önleminizi bir an önce alın. Yoksa durumunuz Batı ülkelerinden farklı olmaz.” uyarısı yaptı.

HABERİN TAMAMI İÇİN:

http://www.zaman.com.tr/gundem_yuz-ogrenciden-45i-sigara-32si-alkol-9u-uyusturucu-kullaniyor_2161383.html

***

VE BİR MAKALE:

Liseleri kaldıralım 1 İbrahim Halil Er Millî Gazete, 03 Kasım 2013 Çoktandır üzerinde düşündüğüm lise eğitimi sistemi hakkında aykırı bir görüş öne süreceğim. Bu görüş bir çoklarınızın tepkisine neden olabilir. Ama unutmayın ki her yeni görüş tepkiye neden olmuştur. Çiçeklerle karşılanan hiçbir peygamber olmamıştır. Ben burada bazılarının yaptığı gibi lise eğitimin ıslahı değil, tamamen kaldırılmasından yanayım. Bunun nedenlerini de aşağıda sıralayacağım. Eğitimde Hedef Eğitimin en önemli unsuru bir hedefinin olmasıdır. Maalesef bir lise eğitiminde bu ciddi bir eksikliktir. Yani tek hedef üniversiteye şartlandırmadır. Çocuk üniversiteyi kazanmadığı zaman büyük bir buhrana girmektedir. Günümüz lise eğitiminde maalesef hedef belirtilmemiştir. Gençler, günlerini geçirmeye veya kız erkek ilişkisine girmeye çalışmışlardır. Liselerde şiddet, alkol, uyuşturucu kol gezmektedir. Bu da lise eğitiminin hedefsiz olmasından kaynaklanmaktadır. Gençlerde hiçbir gelecek kaygısı ve sorumluluk bilincinin oluşmamasının bunda etkisi vardır. Fakat liselerin kaldırılması bütün bu sorunları ortadan kaldıracak, gençler üniversitelerde hedefe kilitlenecekler ve seçtikleri alanlarda başarılı olmaya çalışacaklardır. Bugün, dünyada eğitim sistemi büyük bir krizin içindedir. Okulların çok olması, insanların bu okullarda iyi bir eğitim görmeleri cehaleti kaldırmıyor. İnsanlar, daha iyi birer eşkıya, hırsız ve terörist oluyor. Hapishanelere baktığımızda büyük ve karmaşık suçların eğitimli kişilerce işlendiğini görmekteyiz. Bu durum, eğitimin tek başına yeterli olmadığını, eksik bir şeyler olduğunu göstermektedir. Lise Eğitimi Neden Gereksizdir Öncelikle Türkiye’de uygulanan lise eğitim sistemi bence tamamen kaldırılmalıdır. Çünkü hiçbir amacı ve hedefi olmayan, gençlere sadece zaman kaybına yol açan böylesine gereksiz bir eğitim, tarihin hiçbir aşamasında uygulanmamıştır. Lise eğitimi hem gereksiz ve hem de masraflı bir eğitimdir. Lise eğitiminin hiçbir amacı olmadığı gibi, günümüzde liseyi bitirmiş olmanın kişiye kazandıracağı hiçbir artı özellik de bulunmamaktadır. Eğer kişi üniversiteye gitmeyecekse lise eğitimi ve diploması onun için bir lüks olmakta ve orda öğrendiği bilgiler, hayatının hiçbir aşamasında kendisine yararı dokunmamaktadır. Düşünebiliyor musunuz solucanın sindirim sistemini bilmek veya Firiglerle ilgili tarihi bilgileri ezberlemiş olmak, ya da trigonometriyi, atomun numarasını bilmek kişiye ne kazandıracaktır. Tamamen gereksiz ve fuzuli bir bilgi verilerek kitap yüklü merkepler (Kur’ani bir deyimdir) yetiştirilmektedir. İnsanların her şeyi bildiği ama aslında hiçbir şeyi bilmedikleri bir sistem. Cehli mürekkep dedikleri durum. Bilen cahiller. İşin ironisi de kimse cehaletini kabul etmiyor. Çünkü bundan 100 sene önceye göre oldukça çok okumuşlar. Bundan yüz sene önce bu kadar okumuş olan insanlar standart üstü ve bilgin olabilirdi. Şimdi ise birer cahil…. Faydasız Bir İlim Peygamberimiz bir hadisinde “faydasız ilimden Allah’a sığındığını” belirtiyor. Günümüzde maalesef o kadar faydasız ilim öğretiyoruz ki... Her yıl bir sürü seçmeli ders çıkmakta. Biz öğretmen olarak o derslerin kitabını alıp öğrenip ardından öğrencilere bunu anlatmaktayız. Ne işlerine yarayacaksa... İslam ilim literatüründe ilimler Farzı Ayın, Farzı Kifaye, Müstehap ve Haram ilimler şeklinde sınıflandırılmaktadır. (ilmi anlamda ilimlerin tasnifi çok uzun bir konu ama kısaca böyle) Farzı ayın ilimler, her Müslümanın öğrenmesi gerekli olan ve günlük hayatında lazım olacak ilimlerdir. Farzı kifaye ise toplumda bazı insanların bilmesi ile diğer insanların sorumluluktan kurtulduğu ilimlerdir. Mesela Tıp ilmi bunlardan birisidir. Müstehap ilimler çoktur. Yani öğrenilmesinde zorunluluk yok, ama öğrenildiğinde güzel olan ilimlerdir. Haram ilimler ise temelde insanlara zarar veren veya faydasız ilimlerdir. Sihir, büyük vs. gibi. Düşünsenize birçok lise mezunu işsiz var çevremizde... Birçok lise mezunu amele de var... Hayatları boyunca kullanmayacakları bir bilgi ile donatmışız... Lüzumsuz bilgiden Allah’a sığınırım... Üretken Bir Çağın Lüzumsuz Bilgilerle Geçiştirilmesi Eğitimdeki diğer bir handikap da insanların ömürlerinin üçte birinden fazlasının saçma bir eğitim ve meslek öğrenmeyle geçtiğidir. İlk, orta, lise, üniversite, ihtisas, askerlik ve evlilik gibi aşamaları geçen birisinin yaşı 30’e ulaşmaktadır. Bu döneme kadar gencin bakımını ailesi veya devlet sağlamaktadır. Bu aşamaya ulaşıncaya kadar kişi hayatı boyunca bir kere bile ihtiyaç duymayacağı, kullanmayacağı saçma bilgilerle kitap yüklü merkeplere dönüştürülmektedir. Bu da eğitim sistemimizdeki açmazların başında gelmektedir. İnsanın en üretken çağı, saçmalıkları öğrenmekle geçirilerek, belki de insanları bir yarış atı haline getirerek asli görev ve fonksiyonlarından uzaklaştırılmaktadır. Bu süreç daha da kısaltılabilir. Kişilerin ne olacağı daha erken yaşlarda tespit edilerek yetişmek istediği alana yönelik eğitim verilerek daha genç bir çağda hayata atılabilir. Bir diğer nokta da lise çağındaki gence çocuk muamelesi çekildiğinden maalesef o da kendisini çocuk görmekte ve çocuk gibi davranmaktadır. Halbuki onlar erginlik dönemine girmiş birer yetişkindirler. Onlara yetişkin muamelesi yapıldığında onlarda yetişkin gibi davranacaklar ve davrandıkları gibi düşüneceklerdir. Kaynak ve Zaman İsrafı Örneğin lise eğitimi tamamen lüzumsuz bir eğitimdir. Burada verilen bilgilerin daha az yoğunluğu ilköğretimde verilmektedir. Aynı bilgilerin lisede tekrarlanmasının hiçbir akli mantığı yoktur. Bu uygulamayla milyarlarca kaynak, sermaye israf edildiği gibi, milyonlarca gencin de en güzel yılları heba olmaktadır. Yapılması gereken en doğru yöntem, ilköğretimin kalitesinin artırılarak, gence temel eğitim verildikten sonra doğrudan ihtisaslaşmaya yönelmektir. Böylece gencimiz bir dört yıl kazanacaktır. Düşünebiliyor musun? Yirmi yaşında doktorlarımız, mühendislerimiz ve öğretmenlerimiz olacak. İnsanlar daha erken bir çağda üniversiteyi bitirdiklerinden iş hayatına atılarak daha verimli olacaklar. Okul bittiğinden daha erken çağda evlenerek, çocukları ile aralarındaki makas fazla açılmamış, kuşak çatışması fazla doğmamış olacaktır. Ayrıca, uzun yıllar bekar kalarak cinsel sorunlarla karşılaşmamış olacaklardır. Bu aşamanın ekonomiye verdiği kaybı da düşünürsek varın siz hesaplayın.. Bir lisede en az 30 öğretmen 5 personel var.. Her öğretmen ve personelin 1200 TL aldığını sosyal haklar ve emekli sandığı ödemesi ile 2000 TL masraf yaptığını hesaplarsak bir okulun sadece öğretmen parası ayda 60000 TL eder. Bunun elektrik, su, yakıt ve diğer masraflar da hesaplandığında rakam daha da artacaktır... Boşa harcanan bir para. Bu parayla çok daha kaliteli eğitim verilebilinir... Ayrıca, bu para ile insanlara iş imkanları da sağlanabilir... Lise Müfredatının Gereksiz Hantallaştırıldığı-Emperyalist Politikalar Bu lise programları ve müfredatları tamamen batı orjinli. Büyük olasılıkla sömürge ülkelerine uyguladıkları programlardır. Biz Missisipi’nin uzunluğunu ezberlemekle meşgulken onlar petrolümüzü ve kaynaklarımızı çalmayla uğraşıyorlardı. Yani zihnimizi boş şeylerle dolduruyorlar. Böylece genç ve dinamizmimizi çalıyorlar. Artık bu uykudan uyanma vakti gelmiştir. Uykudan uyanmanın yolu lise bölümlerimizi tamamen kaldırmaktadır. Ya da ilköğretim 4, orta öğretim 2, lise 2 olmak üzere sekiz yıla sığdırabiliriz. Zaten lisede öğretilen bilgiler ortaöğretimin bir tekrarından başka bir şey değildir. Bir öğretmen olarak lise öğrencilerinde edindiğim intiba, zoraki bir eğitimden geçtikleridir. Öğrenciler, okumamak için direnmektedirler. Günümüzde biz topuzun ucunu iyice kaçırmışız. Lisede yoğun bir şekilde her ilimden bilgiler vermekteyiz. Halbuki kişinin hiç kullanmayacağı bir bilgiyi vermek ona bir şeyler katmayacağı gibi onu sadece aptallaştırmış olacaktır. Her şeyden biraz bilen ama hiçbir şeyi derinlemesine bilmeyen bir gençlik veya bir nesil yetiştiriyoruz.

http://www.milligazete.com.tr/koseyazisi/Liseleri_kaldiralim_1/17208#.UnYAhvnwkRs

Reşat Nuri Erol
08.11.2013
07:52

HAYRETTİN KARAMAN'IN BUGÜNKÜ YAZIZSININ SONUNDAKİ BİR PARAGRAF:

"Peki çare nedir? Bana göre birinci çare, yüzde yüze yakını Müslüman olan bu toplumda 'İslam'ı temel referans alan bir demokratik düzen'dir..."

*

GERİYE NE KALDI?

"ADİL DÜZEN" DEMEK VE İLGİLENMEK...

BAKALIM OLACAK MI?..





Sayı: 229 | Tarih: 3.11.2013
Yusuf Kaplan
İnsanın sürgününü uzatma daha fazla..üfle sur'a..
Öncü kuşak nasıl yetişir?
1249 Okunma
2 Yorum
Ali Bülent Dilek
Mahir Kaynak
Yapımız Uygun Mu?
Üçlü İttifak
1228 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Örtü özgürlüğünün sağladığı üç fayda
Olmayan yasağın kalkması
1207 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Önemli Olan Laiklik Değil Din Hürriyetidir Meclis
Şimdi Sırada Ne Var?
1122 Okunma
1 Yorum
Emine Hocaoğlu
Mehmet Barlas
Türban sorunsalının yokluğunda neyi tartışacağız?
Neyin kavgasını yapacağız?
1097 Okunma
1 Yorum
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler