Bir toplantıda bana sordular:
- Başbakan Erdoğan'ın konuşmalarındaki üslubu beğeniyor musun?
Ben de şu cevabı verdim:
- Ben hayatımda hiç siyasi parti kurmadım.
Bu partiyle seçime girip üç kez tek başıma iktidar olmadım. İki referandumdan ezici halk desteği ile çıkmadım.
Bu sözlerime şimdi daha fazlasını ekleyebilirim...
- Vesayetçi demokrasiyi buharlaştıran ben değilim.
Demokrasimizin tarihinde hiçbir siyasetçinin el atmaya cesaret etmediği Kürt realitesini kalıcı bir demokratik çözüme kavuşturmaya çalışan da ben değilim.
Ekonomisi iflas etmiş bir ülkeyi 10 yılda dünya ekonomisinin parlayan yıldızı yapmayı da ben başarmadım.
Tabii ki Başbakan Erdoğan'ın her söylemini benim onaylamam mümkün değil.
.
.
.
Fitne ve gıybet
Bunun gibi, bazı cemaat mensuplarının da kendilerinin iktidara ortak edilmediklerinden yakındıklarını, fitne aracı olarak medyaya süren kötü niyetli taşıyıcılar da var.
Bunlardan bazılarının da
"Cemaat desteği olmazsa gelecek seçimde ne olacağını görürsünüz" diyerek, fitneyi tırmandırdıkları ve gıybeti araç olarak seçtikleri görülmekte.
Sanırım bu noktada herkesin aklının boyu ile ihtirasının ve egosunun boyutu arasındaki orantıyı gözden geçirmesi gerekmekte.
Ortadoğu coğrafyasında reformcu siyasetin taşıdığı riskleri, biz Türkiye'de askeri darbelerle, idamlarla, yasaklamalarla görmedik mi? "Biz iktidarın ortağıyız, bize borçlusun" diyenler kendi kendilerine arada bir sormalıdırlar.
Tamamı için Not supported field expression!
Yorum:
Ego’nun yolu çok
وَلَا تَمْشِ فِي الْأَرْضِ مَرَحًا إِنَّكَ لَنْ تَخْرِقَ الْأَرْضَ وَلَنْ تَبْلُغَ الْجِبَالَ طُولًا
“Yeryüzünde kibirlenerek yürüme. Muhakkak ki sen yeri yaramazsın ve boyca dağlara ulaşamazsın.” (İsra 17/37)
Bu ayetin üstüne daha başka ne söylenebilir ki?
Allah’ın yardımı olmadan hiçbir şey yapamayacağımız bu kadar açık olmasına rağmen kibirliyiz, şımarığız. Her başarıyı sadece kendimizden, her başarısızlığı ise başkasından bilecek kadar da nankörüz. İnsana has olan bu tutum kendini bazı cemaatlerde de göstermiş durumda. Sayısal üstünlüklerini ve yayılmacı politikalarını gurur kaynağı, övünme malzemesi yapan bu cemaatler kendilerini hidayet vesilesi, cennet anahtarı olarak görüyorlar. Bu çarpık tutum sadece cemaatlerde değil, siyasi partilerde de mevcut.
Her grup; lider havasında, her grup; “Biz seçilmişiz.” modunda. Bu aralarında bir yarışa, hak için çalışmaya vesile olsa amenna, maalesef sadece ve sadece asabiyetlerini arttırmakta, bize Yahudileri hatırlatmakta.
İşin özü, insan her çağda insandır. Yüce yaratıcı yarattığını elbette en iyi tanıyandır, Kur’an da bu anlamda evrenseldir. Allah’ın şımarıkları ve böbürlenenleri sevmediği bilinse de insanoğlu egosunu ilah, aklını rehber edinmeye devam edecek. Uyarılar nafile.