06.12.2012
Ülkenin dediği dedik, çaldığı düdük olan diktatörüyken linç edilmeyi beklemek nasıl bir tutku ki, Beşar Esad Suriye'den çıkıp gitmek yerine, kendi halkı ile boğuşmaya devam ediyor?
Bunun yakın örneğini Kaddafi'de görmüştük.
O kadar güçlüydü ki...
Trablus'ta Aziziye Kışlası'nın bahçesinde kurdurduğu rengârenk Bedevi çadırında Kaddafi'yle görüşmek için, çadırın kapısından girmek üzereydim.
Yanımda, bu görüşmede Türkçe- Arapça çevirmenlik yapmak için Ankara'daki elçilikten gelen Libyalı diplomat vardı.
Tam çadırın kapısından girmek üzereyken Libyalı diplomat sonbahar yaprağı gibi titremeye başladı.
Elimi tuttu "Muhammed Bey, ben çadıra girmeyeceğim" dedi.
Şaşırmıştım, "Ne demek bu, neden girmeyeceksiniz" diye tepki gösterdim.
Korkuyordu...
Gözleri yaşlı cevap verdi bana:
- Korkuyorum... Gözüme bakar ve beni beğenmezse, çeker tabancasını vurur beni... İki çocuğum var Ankara'da... Korkuyorum... Ben girmeyeceğim çadıra...
Kaddafi'nin hunharca öldürülmesinin görüntülerini izlerken, Libyalı diplomatın çadırın kapısındaki halini hatırladım.
Acaba Beşar Esad da izledi mi Kaddafi'nin son dakikalarının görüntülerini?
Veya Çavuşesku'ların karı-koca kurşuna dizilmelerini izlemedi mi acaba?
O kadar güçlüydü ki Çavuşesku...
Uçağı indirtmişti
Devamı için Not supported field expression!
Yorum:
Kafir inadı ve Milletlerin Bilançosu
Kaddafi, bir diktatördü. Buna rağmen böyle bir ölümü hak etmemişti. Kim hak edebilir ki zaten? Ona bunu reva gören insanımsılar zalimlere gözdağı verdiklerini mi sanıyorlar? Hiç sanmam. Bu kadar feci bir ölüm bile Esad diktatörünü ülkeden kaçırtamadı. Belli ki kendince hesaplarını sağlam yapmış, bildiğini okuyor.
Suriye’de tırmanan gerilim ile Gazze’de yaşanan katliama baktığınızda ne hissediyorsunuz?
Acıma, üzüntü, öfke, acizlik, vicdan azabı…???
Biri, bazıları, hiçbiri!
Bunlar muhtemel cevaplar. Ne yazık ki, hepsini hissedecek kadar dünyaya duyarlı olamadık. Bizler ancak zulüm bize ulaşınca canı yanı tayfadanız. Böyle olunca da kılımız kıpırdamıyor. Sağdan soldan gıda ve giyecek toplayan kuruluşlar, onlara destek vererek sorumluluğu üzerinden attığını sanarak vicdanlarını susturan insanlar, meydanlarda diktatörlere başparmaklarını sallamakla lider olunduğunu sanan başkanlar.
Evet, bunların hepsi bir araya gelince ortaya katledilen insanlar, yok olan milletler, daha da güçlenen emperyalistler çıkıyor. Sonra da oturup düşünüyoruz “Müslümanlar niye eziliyor, bu zulüm hiç bitmeyecek mi?” diye.
Hayır, bitmeyecek. Tutumumuz bu olduğu sürece bitmeyecek. Biz sınırda ağırladığımız bir avuç mültecinin bile barınma masrafını mesele ettikçe bitmeyecek.
Kuran zulüm görenlerin, bize sığınanların ensarı olmamızı telkin ediyor; yurtlarına girip onlar için savaşmamızı değil. İzlenecek siyaset bu kadar açık ve basitken her gün yüzlerce insan ölüyor, binlerce dolar para harcanıyor. Hepsi yok yere, Kuran’a kulak vermememizin cezası olarak yaşanıyor. Biz küfürde direndikçe de devam edecek.
Muhakkak ki Allah tövbeleri çokça kabul edendir.