22 Kasım 2012 - Cumhuriyet
Emre Kongar’a göre:
CHP milletvekili Onur Öymen’in son kitabı “Uçurumun Kenarında Dış Politika” adını taşıyor.
Türkiye gibi sömürge olmayan, siyasi gücü olan ülkelerin dış politikaları, kendi ulusal çıkarları doğrultusunda oluşmalıdır! Türkiye’nin bölgesindeki sınırlı etkisi dışında insanlığa etki edecek gücü yoktur. Sorunlu bölgede ABD, Rusya ve Çin arasında dengeyi göstermelidir.
İdeoloji, güdülme, istikrarsızlık. Ulusun çıkar politikalarının düşmanıdır.
Ak partinin, İslami ve mezhep politikası ile istikrarı bozulmuştur.
Ne yazık ki Türkiye AKP döneminde, bu her üç hatanın üçünü de işlemiş bir duruma düşmüştür: ABD güdümünde bir politika izlemiştir. Tutarsız ilişkilere girmiştir.
Türkiye dış politika yapmıyor, esen yele göre savruluyor. Öymen bu sorunları çözümlüyor. Geleceğe ışık tutuyor.
Tamamı için http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=380086&kn=37&ka=4&kb=37
Yorum:
Adil Düzen’de dış politika
Bugün insanların yanıldığı husus İslamiyet’in dine dayalı devlet ilkesini kabul ettiğidir. Oysa Kuran’a göre siyasi güç ulusların gücüdür, devletleri uluslar kurarlar. Aynı dinden olanlar, bir devlet oluşturmadıkları gibi, bir devlette de değişik dinde olanlar yaşarlar. Devletin görevi güvenliği sağlamak, adil yargılama sitemini oluşturmaktır. Değişik ırk ve dinlerin bir arada barış içinde yaşamalarını sağlamadır. Onların din ve ırk yapılarına karışmamaktır. Bu da ancak yerinden yönetim ve hakemlik sistemi ile sağlanır.
Yine bu gün ulusal devletler, kabul edilir ve devletler çıkar çatışması içinde boğuşurlar. Herkes kendi devleti için gerekeni yapar. Devletin gayesi sadece kendisinin yaşamasıdır. Devlet başka bir şey düşünmemelidir. Kuran bu anlayışı reddeder. Devletler, insanlık içinde; iller, devlet içinde; bucaklar, il içinde; ocaklar, bucak içinde çıkar beraberliği içinde barış içinde yaşarlar. Her grup kendi çıkarını düşündüğü gibi komşularının ve insanlığın çıkarını da düşünmelidir. Asıl olan çıkar çatışması değildir. Asıl olan çıkar beraberliğidir. Hakemlerden oluşan yargıya herkesin uyması ve merkezlerin taşraların iç işlerine ve düzenine karışmaması ile barış sağlanır. Çıkar paralelliği gerçekleşir. Silahlı güç hakem kararlarına uymayanları yola getirmekten ibarettir. Silahlı gücün her hangi bir dayatması söz konusu olamaz. Savaş barış için olursa meşrudur.
Başka bir yanılgı da devletin varlığı siyasi güce dayanır. Dünyaya etkili olmak için askeri ve iktisadi güç etkileme için gerekli ve yeterli şarttır. Oysa Kuran’a göre adil olanlar, hakka teslim olurlar, güçlenirler ve diğer insanlar çıkar beraberliği içinde etki ederler. Zulmedenler er geç güçlerini kaybederler ve insanlık tarafından lanetlenirler.
Bu durumda, Türkiye için belirlenen yanlış politikaların teşhisinde kısmen isabet vardır. Geleceğe yönelik imaları uygun bulmuyorum.
1) Gayesi olmayan topluluk, topluluk değildir. Gaye insanlığa barış ve adaleti getirmek olmalıdır. Çıkar beraberliği içinde ülke içinde ve ülke dışında barış içinde yaşamak ideoloji olmalıdır.
2) AB, ABD, Rusya ve Çin'in her birine karşı takip edilecek siyaset, barış ve adalet olmalıdır. Tüm dünya devletlerine karşı tutumumuz bu olmalıdır. Güçlü olduğu için değil haklı veya haksız olduğu için onun yanında olmalıyız. Bu onların hepsini bize saygılı hale getirir. Bizim beyanlarımızın gerçek olduğunu bildikleri için herkes bizden değil gerçekten korkar. Biz gerçekleri ifade ediyorsak düşmanlıkları bize değil gerçeğe olur. O da onları batırır.
3) Uyumluluk başkadır, güdümlülük başkadır. Süper güçlerin bu gün dünya düzenini korudukları bir gerçektir. Yeni düzen gelinciye kadar bu düzenin varlığına saygılı olmalıyız. En kötü düzen düzensizlikten iyidir.
4) Saldırı gücüne ancak süper güçler sahip olurlar, dünya dengesini kurmak da onların işidir. Biz ise güçlü savunma gücüne sahip olmalıyız. Topraklarımızı dünyaya karşı savunmalıyız. Ama bizim dışımızdaki ülkeler hakkında beyanda bulunuruz. Ama süper güçlerden birinin taşeronluğunu yapma yanlıştır.