17 Kasım 2012
Silivri’de yattı, çıktı, kalp ameliyatı oldu. Aramızdan ayrıldı. Orhan Karaveli, Miyase İlknur onun için kitaplar yazdılar. Bahsedeceğim diyor, Emre Kongar.
Yorum:
Yazarlık
Türkiye’de dış siyaseti doğru anlayan Mahir Kaynak artık yazmıyor. Bana Emre Kongar’ı tavsiye ettiler. Şimdilik devam edeceğim. Kendi basit konular üzerinde durarak sizlere bu basit yazıların nasıl olması gerektiğini anlatmaya çalışacağım.
İnsanı tanımlarken doğumdan ölünceye kadar kendisine şekil veren bir varlık olarak anlatılmaktadır. İnsan dünyaya zaten bunun için gelmiş kendi kedisini oluştursun diye insan yaratılmıştır. Kendi kendini eğiten tek varlık insandır. Doğduğu günden itibaren öğrenmeye başlar. 33 yaşına kadar yaparak öğrenmeye çalışır. Ondan sonra üretime geçer. 66 yaşına kadar da bildikleri ile denemeler yapar. Daha ileri bir varlık olmaya çalışır. Yani öğrendiklerine bir şey katar. Bu sayede insanlık devamlı gelişir. 66 yaşına geldiği zaman, artık onun beyninde babasından daha ileri bir kişidir. Evet, benim babam bir medrese hocası idi. Benin gibi bir çok insan yetiştirdi. Ben denemeler yaptım. Akevler’i kurduk. Tecrübeler elde ettik şimdi genç kardeşlerimle bu bilgileri paylaşıyorum. 66 yaşından sonra yaşadığı müddetçe kendi denemelerini torunlarına onların akranlarına anlatmaktadır. Ahrete vardığı zaman işte bu insan başka özel bir insandır. Nasıl yüzü, parmak izleri farklı ise sonunda her insan orda ayrı varlık olarak haşredilecektir.
Emre Kongar ve İlhan Selçuk öldükten sonra inanmıyorlar, öyle biliyoruz. Peki insan kendi heykelini kendisi yapar, sonra ölür dağılan heykel. Selçuk Bey ölmüş. Hedefine ulaşamamış. Türkiye dinsizleşmemiş. Onlara göre ahret hayatı yok. O halde bu heykeltıraşlık boş çalışma değil mi, abesle iştigal değil mi? İnsan bir heykeldir ama o kendi heykelini kendisi yapmaz. Heykele son şeklini verir. Kendisi de başkalarını yetiştirir. Heykeltıraşlık gelişir.
Kitap yazanların hayatlarının hatıralarını anlatmasının bir anlamı yoktur. Yazar zaten kendi düşünceleri yazmıştır. Başkasının anlatmasına gerek yoktur. Kitap yazmamış kimselerin hayatlarını anlatmaları gerekir. Çağımızı anlatmamız gerekir. İlhan Selçuk neyi savundu. Bunu bilmiyoruz. Emre Kongar bunu ortaya koymalıdır.
Türkiye’de, üç ana ekol vardır:
a) Cumhuriyetçiler, Osmanlıcıların devamıdırlar. Devletin varlığı için çaba gösterirler. Başka bir hedefi ve gayesi yoktur. Bunlar neden bu devlette mesela İran devleti değil bunu izah edemiyorlar.
b)İslamcılar. Bunlar Allah’a inanıyor ve devleti ve ulusu buna yöneltiyorlar.
c) Türkçüler. Ulusu veya ırkı esas alıyorlar.
d) Uygarlıkçılar. Bunlar Türkiye’yi sermaye uygarlığına uydurmaya çalışırlar. İlhan Selçuk bu gruptandır. O’na göre devlet önemli değildir. Ulus önemli değildir. Din zaten gereksizdir. Uygar olmak gerekir. Yani tekel sermayenin emrine girmek gerekir.
Tekel sermayenin iki kolu vardır, kapitalist ve sosyalist. İlhan Selçuk kapitalistlerle çalışmaktadır. Ama solculuğu savunan bir kimse gibi geliyor bana. Emre Kongar da bu gruptandır. Cumhuriyet gazetesi bu ekolü temsil eder.
İslamcılar ise gruplaşmışlardır.
a) İslamiyet’i sadece ibadetlere indirgemek ve yenilik yapmayıp bin sene evvelki halini korumak. Dünya işlerini ise akılla çözmek.
b) İslamiyet’i bugünkü uygarlığa uydurmak. Ayetleri öyle yorumlayalım ki bugünkü batı uygarlığına aykırı olmasın
c) İslamiyet’i müçtehitlerin içtihatlarına dokunmadan yeniden dört delile dayanarak içtihat yapmak. Bunlar Kuran ile diğer üç delili eşit kabul ederler.
d) Biz diyoruz ki asıl delil Kuran’dır. Allah’ın sözüdür. Zamanla ve mekânla değişmez ve eskimez. Diğer üç delile Kuran’ı anlamamız için ihtiyacımız vardır. Yardımcı delillerdir. Onlar asıl değildir. Kuran’ı anlamamız için onlara ihtiyacımız vardır.
Adil Düzen Kuran’ın yeniden yorumlanması ile ortaya çıkan bir düzendir. Ne var ki bu yorum yapılırken dört delillere kaynağa dayanmaktadır.
a) Peygamberin Kuran’ı yorumlamasıdır.
b) Birinci, ikinci ve üçüncü devir âlimlerin icmaları ile sabit olan Kuran’ın yorumları.
c) Çağımızın ilmine dayanarak hükümlerin hikmetlerini ortaya koymaktır. Yani hükümleri yararları ile açıklamaktır.
d) Uygulamada kolaylığın sağlanması için hikmetleri gerçekleştirecek illetleri bulup kıyaslar yapmak.
İlhan Selçuk ve Emre Kongar ciddi yazar iseler, bizi dinleyebilmeli, bizimle tartışmalıdırlar. Mensub olduğu ekolu bize karşı savunmalıdırlar. Yazarlar bu görüşleri okuyuculara ulaştırıp kendi görüşlerini ortaya koyarlar. Bu sebepledir ki bize göre Necip Fazıl ciddi yazar değildir. İlhan Selçuk da değildir. Çünkü onlar Adil Düzen’i değerlendirememişlerdir. Adil Düzen’i ortaya koyanlara karşı olmuşlardır.