Türkiye'nin bağımsızlaşması ve 'darbe tamtamları'
Yusuf kaplan
12 kasım 2012
2008 ekonomik krizi, derinleşerek bütün AB ülkelerine yayılırken, Türkiye, bu krizden etkilenmedi bile.
Aksine Türkiye'nin hemen her alanda gözle görülür mesafeler katetmesi, küresel güçlerin pek hoşuna gitmedi, gitmiyor, gitmeyecek de.
Bunun en ilginç göstergelerinden biri, küresel güçlerin kontrolündeki kredi değerlendirme kuruluşlarının Türkiye'nin kredi notunu artırmamak için yıllardır 'takla' atıp durmalarıydı.
TÜRKİYE'NİN BAĞIMSIZ HAREKET
ETMESİ BATILILARI ÜRKÜTTÜ!
Ama en önemli gösterge, Türkiye'nin, özellikle dış politikada geliştirdiği atılımı müteakip, son iki yıldır, Türkiye'nin küresel güçler tarafından cezalandırılması oldu.
.........................................................
Ve Türkiye, içeride PPK şiddeti, dışarıda da Suriye sorunu üzerinden kuşatıldı; köşeye sıkıştırıldı.
Suriye sorununun Doha'da en yakın müttefikimiz (!) gibi görünen İngilizlerin oyunlarıyla başka bir mecraya girmesi, Türkiye'nin bölgeden etkisini kırma, yürüyüşünü durdurma projesidir.
Dış politikada Türkiye'nin 'en büyük hatası', dürüst hareket ediyor ve 'açık oynuyor' olması/ydı; Batılılar gibi 'kaçak güreşmemesi'ydi. Ve kendine özgü bir vizyon geliştirerek Balkanlarla, Kafkaslarla ve Ortadoğu'yla belli belirsiz bir medeniyet fikri ve ufku çerçevesinde bölgenin kaderini bölge ülkelerinin belirlemesini sağlamaya çalışmasıydı.
İşte bu, Batılı küresel güçlerin hoşuna gitmedi, fena hâlde rahatsız etti küresel güçleri.
TÜRKİYE'NİN, 'ORTAK GELECEK
İNŞASI' ÇAĞRISI
Tabii bu Batılılar açısından affedilemeyecek bir hataydı.
Türkiye'nin dar ve boğucu ulusal sınırların ötesine taşan bölgesel projeler geliştirmesinin, bölgeyi birlikte hareket etmeye çağırmasının, kısacası sömürgeci küresel güçlerden bağımsızlaşmasının bedelini şimdi içeride PKK, dışarıda Suriye üzerinden ödetiyorlar bize.
Bu açık, şeffaf ve dürüst tutum, kısa vadede bizim aleyhimize işliyor gibi gözüküyor; ama orta ve uzun vadede, Türkiye'nin bölgedeki, hatta küre ölçeğindeki saygınlığını da, etkinliğini de artıracaktır bu.
PKK terörünün yeniden horlatılması, Türkiye'nin, ilk defa bölgeye derinlemesine nüfûz etmesinden sonra sözkonusu oldu.
Türkiye'nin bölgeye ortak bir tarih, ortak bir kültür ve ortak bir irade zemini üzerinden nüfûz etmesi, aslında, bölge ülkelerinin Batılıların güdümündeki diktatörlüklerden kurtulmalarını, halklarının iradelerini dikkate almalarını ve bölgenin geleceğini bölge ülkelerinin belirleyeceği, Batılılardan her bakımdan bağımsızlaşmalarını sağlayacak ortak bir gelecek inşa etme çağrısıydı.
DARBE LOBİSİ İŞBAŞINDA
İşte Türkiye'nin bu çağrısı ve bu konuda ortaya koyduğu çaba, hem küresel güçleri fenâ hâlde tedirgin etmeye yetti; hem de Türkiye'deki sömürge kafalı entelijansiyanın yeniden darbe tamtamları çalmalarına neden oldu.
Türkiye'deki liberal, solcu, üstelik de Marksist cinsinden solcu entelijansiyanın her bakımdan Batı'ya bağımlı olduklarını, Türkiye'nin Batı'nın yörüngesinden çıkmasının sadece Batılıları değil, bu sömürgeci sözümona 'yerli' entelijansiyayı da rahatsız ettiğini, o yüzden darbe tamtamlarına soyunduklarını söylüyorum açık açık.
Yıllardır söyleyip duruyorum: Türkiye'nin entelijansiyası yok; Türkiye'nin entelijansiyası Batılıların gönüllü acentalığını yapan sömürge kafalı ve küresel şebekelerle birlikte hareket eden kişilerdir diye.
Marksisti de, liberali de, sömürgeci küresel Batılı düzenin dümensuyunda gidiyor Türkiye'de. Ve Türkiye'nin kendi kaderini kendi tarihî derinliği, kültürel zenginliği çerçevesinde kendisinin tayin etmesini, bölgeye yeni bir medeniyet fikri ve ufku önermesini, bütün eksikliklerine, arızalarına rağmen bu medeniyet fikrinin adım adım hayata geçirilmesini bir türlü hazmedemiyor Türkiye'nin sömürge kafalı entelijansiyası.
O yüzden darbe tamtamları yapmaya başladılar yine ve yeniden. Yuh yani.
TÜRKİYE, URLARINDAN
TEMİZLENMEDİĞİ SÜRECE…
Şu gerçeği görelim artık: Türkiye'de gerçek iktidar, siyasî iktidar değil. Türkiye'de gerçek ama görünmeyen iktidar başta 350 kişilik aileden oluşan ve bu ülkede küresel sistemin çıkarlarını korumaktan başka bir görevi olmayan İstanbul Dükalığı olmak üzere, Türkiye'nin medyasına, kültür hayatına, finans-kapitaline çeki düzen verecek kadar güçlü, (bu gücü, Batılı küresel sistemin çıkarlarını temsil etmelerinden ve korumalarından alan) küçük bir azınlık şebekesidir.
Ergenekon operasyonu, İstanbul dükalığına ve onların kültür, medya ve sanat dünyasındaki 'hempalarına', Türkiye'nin Batı'dan her bakımdan bağımsızlaşmasına ve kendi yörüngesini oluşturmasına karşı vargücüyle savaşan bu azınlık şebekesine karşı yapıldığı zaman Türkiye urlarından temizlenebilir ve gerçek Ergenekon operasyonunu yapmış olabilir.
Aksi takdirde, Türkiye'de darbe tamtamları her zaman çalacak; bu milletin belini kıracak; bağımsız, yörünge oluşturacak tarihî bir yürüyüşe soyunmasının önüne her zaman ket vuracak, takoz olacaktır.
http://yenisafak.com.tr/yazarlar/YusufKaplan/turkiyenin-bagimsizlasmasi-ve-darbe-tamtamlari/34985
yorum;
Halk ne istediğini iyi bilecek!
İslam Düzeni ancak öyle gelir.
Bunun içinde “gerçek halk partileri”oluşması gerek.
Bir parti bu işe başlamalı.
Başlamazsa başlayacak bir parti kurulmalı.
Yoksa o parti gelir ve gider bu parti gelir,düzen partilerinden
kurtulmak mümkün olmaz.
Çünkü önemli olan iç hıkıktur.İç hukuk adil olmazsa dış hukuku dönüştüremez.
Her yol “Adil Düzen Partisi”’ni acilen kurmaye çıkıyor vesselam.