Kötülüklere karşı sadece buğz ederek demokrasiyi
1624 Okunma, 7 Yorum
Ruşen Çakır - Vatan
Tayibet Erzen

Ruşen Çakır - Not supported field expression!

15.03.2012

 

Önceki akşam İstanbul’da Sakıp Sabancı Müzesi’nde Açık Toplum Vakfı’nın Türkiye’deki 10. yılı kutlandı. Gecenin en dikkat çeken konukları hiç kuşkusuz bir gün önce tahliye olan Nedim Şener ile eşi Vecide’ydi. (Bilmeyenler ve unutanlar için: “Mahalle baskısı” tartışmaların hemen ardından Açık Toplum’un desteğiyle “Türkiye’de Farklı Olmak” başlıklı bir rapor hazırlanmıştı. Nedim de bu raporu hazırlayan Prof. Binnaz Toprak’ın liderliğindeki ekipte yer almıştı.)


Gecede Açık Toplum Enstitüsü’nün dünya çapındaki ağlarının başkanı Aryeh Neier de bir konuşma yaptı. Çok sayıda yakınını Nazi toplama kamplarında kaybetmiş olan Neier, ABD İnsan Hakları Derneği başkanıyken, 1977 yılında Skokie adlı kasabada Neo-Nazi bir grubun gösteri yapmasının yasaklanmasına karşı çıkmış ve mahkeme kararının iptal edilmesini sağlamış bir kişi. Sırf bu yüzden yaklaşık 30 bin kişinin dernek üyeliğinden istifa ettiği biliniyor.


Bizde de her ne kadar çok kişi, Fransız düşünür Voltaire’e atfen “Görüşlerinize katılmıyorum ama bunları açıklayabilmeniz için sonuna kadar yanınızda olacağım” gibi fiyakalı sözler etse de değil farklı düşüncede olanlarla, kendilerine yakın kişilerle bile, mağdur duruma düştüklerinde dayanışma içine girmekten nedense kaçınıyorlar.


Örneğin sözünü ettiğimiz gecede bir meslektaşımın Şener çiftiyle hatıra fotoğrafı çektirdiğini gördüm. Daha sonra Nedim’e de sordum, geçen 375 gün içinde o kişinin herhangi bir destek yazısı, hatta cümlesini hatırlamadığını söyledi; ben de öyle.


Aynı şekilde Pazartesi akşamı televizyon kanallarındaki yorumları gördüğümde, “Meğer ne kadar kalabalıkmışız da haberimiz yokmuş” diye sordum kendime; aynı soruyu nice zorluk ve engellemelere rağmen Ahmet ve Nedim’e hep sahip çıkmış arkadaşlarımızın da sorduğunu gördüm.


Ertesi gün Ahmet’e, “Tutuklanmaları baştan yanlıştı” diyen meslek büyüğümüzü hatırlattığımda “Kendisiyle en son Agos Gazetesi’nde karşılaştığımızda bana ‘Ergenekoncu’ muamelesi yapmıştı” dedi ki şaşırmadım.


Bir hadis


“Nasıl oluyor da oluyor?” diye soranlara Hz. Muhammed’in bir hadisini hatırlatmak isterim: “Eğer bir kötülük görürseniz, elinizle düzeltin. Elinizle düzeltmeye gücünüz yetmiyorsa dilinizle düzeltin. Dilinizle de düzeltmeye gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğz edin. Fakat buğz etmek imanın en zayıf derecesidir.”

Yani…

 

Devamı için Not supported field expression!

 

Yorum:

Garantici İman

Hz. Muhammed’in bu tavsiyesi bizde her nasıl anlaşıldıysa farklı bir mekanizma üzerinden işliyor. Nerdeyse toplumsal bir hastalık haline gelen bu tutum, iyi bir icraat veya yararlı bir iş gördüğümüz zaman önce kalben buğz etmemizle başlıyor ki, bu kıskançlığın en zayıf evresidir. Bununla sakinleşemiyorsak dille müdahale etmeye kalkıyoruz, onu da yapamazsak elle müdahale ediyoruz. Artık bu aşamada kıskançlığımızı ve kötü niyetimizi saklayacak bir durum kalmamıştır o yüzden illaki müdahil oluyoruz ve faaliyeti durduruyoruz. Şahsi veya siyasi menfaatimize katkısı olmayan hiçbir şeye olumlu yaklaşamıyoruz.

Durum bu olunca demokrasi haliyle bir lüks oluyor çünkü ilerleme adına yapılan tüm faydalı işler baltalanmış, gelişime yol açacak projelere sekte vurulmuş oluyor ve yerimizde sayıyoruz.

Bu çirkin tutumun en bariz örneklerinden sadece birini görmek isterseniz, haber saatinde kanallar arasında zaping yapmanız yeterli. İktidar ve muhalefet arasındaki bu çirkin iletişim, bazen söz düellosuna dönüşecek kadar seviyesizleşebiliyor ve siz de izliyorsunuz. Öyle ya sizden beklenen de sadece bu. Belli aralıklarla sandığa zarf katkısı yapmak sonra da TV karşısına kurulup eğlenceyi izlemek.

Bunları görünce hem kendime hem de siyasi potansiyeli ve kabiliyeti olduğu halde köşesine çekilip meydanı(meclisi) bu insanlara bırakanlara çok kızıyorum. Kendime kızıyorum çünkü dil ve eli denemeden işin en kolayına kaçıyorum. Güdülmeye tahammülüm yok ama çalışmaya da bir o kadar gayretsizim.

Bir şeyler yapmak için ihtiyaç parti mi? Hiç sanmıyorum. İcraatsız onlarca parti var, kaldı ki iktidarın bile icraatları ortada. Sanırım yeterince inanmıyoruz, sanırım güçsüzlüğümüz yola yakıtsız çıkmamızdan. Biz bir şeylerin değişebileceğine, düzelebileceğine inansak, gerçekten değiştirebileceğimiz çok şey olurdu. Öncelikle kafalardaki bu setleri yıkmak lazım.  Biz sonuçtan değil, niyetimizden ve yaptıklarımızdan sorumlu tutulacağız o yüzden bu garanticiliğe bir son verip, sadece uygulama yapmamız gerekiyor.

 

 

 

Tayibet Erzen


YorumcuYorum
Ali Bülent Dilek
19.03.2012
16:11

9 seneye yakın refah partisi bakırköy (1986-1988 )ve küçükçekmece1988-19939 ilçe teşklatlarında ilçe idare amiri

olarak çalıştım.haftalık yönetim kurulu toplantılarına ilçe ve il divanlara katıldım.şunu gördüm.

parti tek ve en büyük güç.

ama nasıl kurulmuşsa ideolojisi ne olursa olsun öyle gidiyor.

değiştirmek mümkün değil.

çözüm yeni bir parti,yeni mekanizma ve çalışmak,çalışmak,çalışmak...

onoun için 3 kişideva rsa hemen "ADİL DÜZEN PARTİSİ"diyorum.

40 yıl önceki gibi insan sorunumuz yok.

"seyrani kaldır parmağın,

vakti kalmadı durmağın,

deryaya akan ırmağın,

çer-çöp olsam/olsak sellerine..."

Tayibet Erzen
19.03.2012
19:48

Çalışmalar bir kooperatif bünyesinde sürdürülemez mi? Bir parti niye şart anlayamıyorum. Belki de şöyle demeliyiz, iktidar olma kaygısı taşımayan bir parti kurulmalı.

Ali Bülent Dilek
20.03.2012
00:03

parti olunca otomatikman yönetim için davet ediliyor ve iş belli oluyor.

ve süratle organize olunuyor.

kooperatifin konuları çok ve dağınık yönetimle ilgili değil.

siyasi çalışmada ülkemizde kanunen sadece parti kurularak yapılıyor."adil düzen partisi" bence

onun için farz ı ayın adil düzen çalışanlarına.

çünkü direk "islam düzeni"getirmek için çalışıyoruz...

Ali Bülent Dilek
21.03.2012
15:49

cengiz kardeş sizi anlıyorum.

Siz zaten Adil Düzeni savunan Saadet Partisi var diyorsunuz ama

maalesef Saadet Partisinin birinci gündemi rahmetli Erbakan Hocamızın

son genel başkanlığı süresinden başka hiçbir zaman "Adil Düzen'i"kurmak olmadı.

benim takip edebildiğim kadarıyla.

işte bende bunun için talip olmak farz ı ayn diyorum bu iş "adil düzen çalışanlarına".

Adil Düzen Partisi'nin kurulmasına talip olmak yani.

Ülkemizde ve dünyada Adil Düzen yoksa bunun için "Çalışma Cihad'ı"farz ı ayn değil mi ben de mü'min'im

diyenlere...

Tayibet Erzen
22.03.2012
10:48

Numune konusunda Cengiz Bey’e kesinlikle katılıyorum. Doğru olduğuna iman ettiğimiz bu sistemin çok basit bile olsa bir uygulamasını yapıp herkesten önce kendimiz tatmin olmadan daha büyük işlere kalkışmamak gerekir, diye düşünüyorum. Şu anda SP ve AKP sözde varlar ama ben Adil Düzen açısından ikisini de icraatsız buluyorum. Bu yüzden parti olayını ikinci plana itiyorum.

Reşat Nuri Erol
23.03.2012
04:28

BİZ VE ONLAR Bizim karşımızda, “Adil Düzen”in karşısında iki grup var. BİRİNCİ GRUP: Bugün Müslümanlar sefil durumda, zelil durumda… Bunun sebebi nedir? Sebebi şeriattır! Herkes aklına gelene haram demiş, helalleri haram yapmış... Müslümanları hareketsiz hâle getirmiş, iş yapamaz yapmış... Fakirleşmişler, yenilmişlerdir... Gereksiz ibadetlerle vakitlerini doldurmuşlar, böylece işlerini aksatmışlardır... Biz Kur’an’a tâbi olmalıyız. Kur’an’da açıkça ne varsa sadece onu yapmalı veya yapmamalıyız. Domuz eti diyorsa sadece onu yemeyelim. Birçok şeyi ne diye hâlâ yapıyoruz? Namaz duadır. Duamızı yapalım; secde, rükû isteyen yapsın. Cemaatle değil ayrı ayrı kılalım. Vakitlerinde değil istediğimizde kılalım. Sitemizde tartışan Sam Adiyan, Yaşar Nuri Öztürk, Zekeriya Beyaz bunlardandır. * İKİNCİ GRUP: Kur’an geldi. 13 sene içinde bir devlet kurdu. Peygamber uyguladı, 10 sene içinde Arabistan’ı birleştirerek ulus devlet yaptı. Fukaha geldi, içtihatlar yaptılar, bir asır gibi bir zamanda tüm dünyada etkin süper güç oldular. Bu durum bin sene sürdü… Hangi delilinize dayanarak haram ve helallerin bizi geri bıraktığını iddia ediyorsunuz? Tam tersine şeriata uymadığımız için geri kaldık. M. Şevket Eygi, Davutoğlu gibi İstanbul uleması da bu görüşte. Cevat Akşit bile şimdi onların yanında. * BİRİNCİLERE SÖYLEYECEKLERİMİZ Önce siz haklısınız. İslâm âleminin geri kalmış olmasının sebebi bin sene önceki içtihatlarla bugünkü hayatı yaşamaya çalışmasıdır. Bu iddianızda yerden göğe kadar haklısınız. Ama bunun sebebi şeriatın yanlışlığı değildir, Kur’an değildir, Sünnet değildir. Fukahanın icma ve içtihatları değildir. Kur’an’ı bizim bugün anlamamız gerekmektedir. Bu hususta da sizden ayrılığımız yoktur. Sizden ayrıldığımız nokta şudur. Siz sorunlarımızı fıkıhla değil de Batının modaları içinde çözelim diyorsunuz. Herkes ne yapıyorsa biz de onu yapalım, biz de zengin olalım diyorsunuz. Hata ediyorsunuz. Onların zenginlikleri bizi sömürmelerinden ileri geliyor. Biz sömürülen kimseleriz. Biz sömürmek istesek bile kimi sömüreceğiz? Onların istediklerini yapmak demek sömürmek demektir. Faiz sömürme aracıdır. Biz faizle sömürülüyoruz. Biz borçluyuz. Biz onları nasıl sömüreceğiz? Onların çözümleri onlara aittir, hiç bize uyar mı?!. * İKİNCİLERE CEVABIMIZ Siz de Kur’an’ın, Sünnetin, icma ve içtihatların ne kadar büyük başarılar kaydettiğini söylüyorsunuz. Batı uygarlığının da bu dört delilden yapılan istinbatlarla oluştuğunu söylüyorsunuz. Bunda da siz yerden göğe kadar haklısınız. Sizin hatanız bin sene önceki içtihatları taklit etmenizdir. Kur’an bilemeyecekseniz sorun diyor, tâbi olun demiyor. Sorulan kimsenin hayatta olması gerekir. Önce ölü müçtehitler taklit edilmez. Bu kural sebebiyle de yeniden içtihat yapacağız. Onların içtihatları zamanımıza uyuyorsa reddetmeyeceğiz ki. O halde yeniden içtihat yapmamızda ne sakınca var. Böyle yaparsanız günümüzün problemlerini çözemezsiniz. O zaman fiilen laik hayat yaşarsınız. Birincileri haklı hâle getirirsiniz. BİZ NE DİYORUZ? İslâmiyet bir bütündür. Dört delil bir masanın dört ayağıdır. Birini çıkardığımız zaman o masa artık kullanılamaz olur. Çünkü o masa dört ayak üzerinde duracak şekilde yapılmıştır. Tevrat düzeninde kıyas ayağı yoktur. O üçayak üzerinde duracak şekilde düzenlenmiştir. Kur’an her devre, her döneme uysun diye dört ayaklı yapılmıştır. O halde Kitabı, Sünneti, icmaları ve kıyası kaynak kabul ederek bugünkü dünyanın sorunlarını müsbet ilimlerle tesbit ederek yeni şeriat oluşturacağız. Bu “Adil Düzen”dir. “Adil Düzen”i reddeden fiilen İslâmiyet’i reddediyor demektir. Günün sorunlarını Batının ekseriyet kanunları ile çözelim diyor demektir. Birinciler savunuyor, ikinciler fiilen bunu yapıyor. Bizimle kimse tartışmıyor. Sadece beyanlarda bulunuyor. Sadece Sam Adıyan tartışıyor. Üçüncü bin yıl uygarlığına büyük katkıları olacaktır. www.akevler.org sitesi bunun için vardır. SÜLEYMAN KARAGÜLLE Yay. Haz.:

REŞAT NURİ EROL

Reşat Nuri Erol
23.03.2012
04:32

BUNDAN SONRA

NE YAPMALIYIZ? -BUNU VASİYETİM OLARAK KABUL EDEBİLİRSİNİZ- Birinci “Adil Düzen” uygulamasında büyük başarı elde ettik. Allah tasavvur edemediğimiz her imkânı verdi. Ne var ki bu başarı “Adil Düzen”i getirmemize yetmedi. Sonunda “Adil Düzen” uygulamasından vazgeçerek imkânları kullandık... Bunun sebebi nedir? Biz “Adil Düzen”i öğrenmeden uygulamaya kalkıştık. Bilmediğimiz ve çevrenin şartları da müsait olmadığı için başarılarımız Batı (kapitalizm) düzeninde oldu. Batı düzeninde kooperatif kurduk, Batı düzeninde dershaneler (ve okullar/kolejler) açtık, Batı düzeninde vakıflar (ve dernekler) kurduk, Batı düzeninde partiler kurduk... “Adil Düzen”in ancak kokusunu getirdik. Bunu biz söyleseydik şimdi bize saldırırdınız ama bunu bizzat “Adil Düzen” uygulamasını yapan Erbakan söylemiştir. Eminiz ki Fethullah Gülen’e de sorsanız Necmettin Erbakan’ın dediğini diyecek, biz kokusunu bile getirmedik diyecektir. İşte Zaman gazetesi vardır; bizim gazetemiz gibi midir? Ordumuza saldıran bir gazete nasıl bizim gazete nasıl bizim olabilir ki? Ordudan en büyük zulmü Erbakan gördü. Ona 28 Şubatçıların yargılanması sorulunca ‘eğitim’ dedi, hapishaneyi tasvip etmedi. Bugün olanlar AK Parti’nin yaptıklarıdır. AK Parti’nin gücü yetse kendisini kapatmak isteyen savcıları yargılar. Başarısızlığımızın sebeplerini başkalarında aramamalıyız, kendi eksikliklerimizde aramalıyız. * Bundan sonra ne yapılmalıdır? Akevler benzeri yeni kooperatif kurulmalıdır. Akevler’deki hatalar yapılmamalıdır. Akevler’de ne gibi hatalar yapıldı. 1- İzmir Akevler’de 20 dönüm yer alındı. Ortaklardan sadece arsa paraları toplandı. Hâlbuki ortaklardan arsa payı kadar da inşaat paraları alınmalı ve bir blok apartman o para ile yapılmalı idi. 2- Fıkha göre olmayan mal satılmaz kuralı mevcut olduğu halde biz bunu görmemezlikten geldik, ortakların parası ile inşaat yaptık. Bu sefer kimileri para verdi, kimileri vermedi. Fıkha göre ortağı çıkaramadığımız için blokları zor yaptık. Ortaklara onların istedikleri zaman teslim edemediğimiz için bazı huzursuzluklar oldu. 3- Ortaklar “Adil Düzen”e göre yaşamak üzere değil de, bildikleri hayatı yaşamak üzere dairelere taşındıkları ve her birinin kendi tarikatları olduğu için uygulamada “Adil Düzen” örneğini gösteremedik. 4- Gayeye uygun olarak işyerleri oluşturduk. Fabrika aldık. Ne var ki “Adil Düzen”e göre çalışacak işçi bulamadık. Bunun için İzmir Kemalpaşa’da Aksanayi sitesini kurduk, işçileri yetiştirdik ama fabrikamıza iş bulamadık. Fabrikamızı yıllarca çalıştıramadık, zaman zaman cari düzende kiraya verdik ve sonunda sattık. 5- Parti/ler kurduk, onlar birden gelişti, biz onlardan uzak kalmak zorunda kaldık. Nurcularla işbirliği yaptık, onlar birden gelişti, biz uzak kaldık. Necmettin Erbakan’ın dışında “Adil Düzen” için çalışan olmadı. 6- O dönemde bilgimiz olmadığı için kooperatifin yönetimindeki hesaplamalarda bazı eksiklikler olmuştu. Bilgisayarsız bilgisayarın yapacağı işleri yapmaya kalkıştık, başaramadık. * İşte bu denemelerden yararlanarak şimdi ne yapmamız gerekir? İstanbul’da ona yakın proje üzerinde çalışıyoruz. 1) Kur’an Seminerleri. Her hafta 10 sahifelik tefsir yapıp yayınlıyoruz. Bu tefsir çalışmasını güncel olayları tahlil etmek ve Kur’an’ın çağımızın sorunlarını nasıl çözdüğünü tespit etmek için yapıyoruz. Örnek yorumlamaları veriyoruz. 2) Ruhu’l-Kur’an çalışmamız var. Kur’an çalışmalarının bilgisayarlaştırılmasıdır. Geliştirilmeye devam ediliyor. İnternete aktarılacaktır. 3) Muhasebe Çalışması. Başarısızlığımızın ana kaynağını teşkil eden Adil Düzene göre muhasebeyi bilemeyişimizi aşmak için halk ekonomisine uygun muhasebe çalışmalarımız var. Sona doğru yaklaşıyoruz. Allah nasip ederse o programı da ileride internete koyacağız. 4) Dördüncü olarak Anayasa Çalışmamız var. Bu çalışmamız “Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” çalışmasıdır. Bu çalışma aynı zamanda fıkıh çalışmasıdır. İmam Ebu Hanife ve İmam Malik’in yaptığını biz şimdi anayasa adı altında yapıyoruz. Dört delilden yararlanıyoruz ama her cümlemizi Kur’an’a dayandırıyoruz. 5) Adil Düzene göre işsizlik sorununun çözümü ve yine Adil Düzene Göre Mimarlık çalışmasına devam ediyoruz. Medhal çalışma grubunun internet sitesi vardır, çalışmalarımız orada yayınlanmaktadır. 6) Ahşap Evler Ortaklığı denememiz olmuştur. Bir adet dört odalı evi yaptık ve sattık. Bir tek odalı evi yaptık ve sattık. Kendimize bir tek odalı evi yaptık. Çalışanların ve ilgilenenlerin olmaması sebebiyle tatil etmiş bulunuyoruz. 7) Bir bakkal denememiz oldu. Yerini satın aldık. Bir seneden fazla çalıştırdık. Çalışan olmadığı için tatil etmiş bulunuyoruz. 8) Bir ayakkabılık (portmanto) denememiz vardır, 24’er dolaptan 8 parti yaptık ve sattık. Çalışanı olmadığı için tatil ettik. Atölyesi duruyor. 9) Yüz dairelik inşaat projemiz vardır. Medhal’de oluşturuyoruz. Sözleşmeleri hazırlıyoruz. Şimdi iş olarak bunun üzerinde yoğunlaşmış bulunuyoruz. 10) Henüz arkadaşlarımla paylaşmadığım bir projem daha vardır. Artvin’in Camili bucağında yani kendi bucağımda bir dinlenme sitesini kurmayı hedefliyorum. Buradaki yer hazırlanmıştır. Girişimci beklenmektedir. * Bu çalışmalar devam ederken… “Adil Düzen” için ne yapmalıyız? Sizlere bunun projesini sunmak isterim. Bunu vasiyetim olarak kabul edebilirsiniz. 1) Yüz dairelik apartman projesini hazırlayacaksınız. Bunu 200 kişilik fabrika projesi olarak ele alacaksınız. Yüz daire bu fabrikada çalışacakların lojmanları olacaktır. 2) Bu yüz dairelik işyerinin finansını 1000 TL ile 5000 TL arasında katılacak Adil Düzen ortaklarından toplayacağımız para ile yapacaksınız. Ortak olacaklar. Yarın o işyerinin kirasından yararlanacaklardır. Orada oturmayı düşünmeyeceklerdir. 3) Yapacağınız yüz dairelik işyerine karı-koca orada çalışacak insanlara lojman olarak vereceksiniz. İşyerinde üretilen ürünlerden pay verilecek, işyerinin ve lojmanlarının kirası orada ödenecektir. 4) Apartman on katlı olacak, her katta 10 daire bulunacak, her katın ayrı asansörü olacaktır. Her katta birbirleri ile anlaşmış kimseler oturacaklardır. 5) Burada oturan işçilerimize Adil Düzen Dersleri verilecektir. Adil Düzen derslerindeki başarıları nisbetinde alt kattaki bodrumlarda iş verilecek ve ücretleri takdir edilecektir. Böylece bir taraftan çalışırken bir taraftan da “Adil Düzen” üzerinde çalışacaklar. Gelirlerini artıracaklar. Beşikten mezara kadar “Adil Düzen” üzerinde ilim yapacaklardır. 6) “Adil Düzen”i öğrenmeyen veya öğrenemeyen kimselerin ücretleri düşük olacağından kendiliğinden ayrılıp gideceklerdir. Onların yerine “Adil Düzen” üzerinde çalışacak kimseler geleceklerdir. 7) Bunlardan okuyup dışarıdan lise/üniversite bitirenler veya mastır ve doktora yapanların da ücretleri yükseltilecektir. Yani çalışarak mevcut okulları da okuma imkanını bulacaklardır. 8) Bu şekilde yüz dairelik işyerleri çoğaltılacaktır. Türkiye’nin değişik bölgelerine bu apartmanlar inşa edilip faaliyete geçtikten sonra dünyanın bütün ülkelerinde de bu sistem yerleştirilecektir. Böylece “Adil Düzen” ekonomik uygulama olarak yaygınlaştırılacaktır. 9) Bunlar sanayi ve tarım işyerleri olacaktır. Bunlardan on tanesi bir araya getirilerek “Adil Düzen Bucağı” kurulacaktır. 10) Değişik işyerleri değişik inanış ve mezheplerden olacak ve böylece Adil Düzene göre dinli laiklik sistemi de yerleşmiş olacaktır. İlim yapılacak ve ekonomi düzeni oluşacaktır.

Siyaseti sonra siyasi partiler yapacaktır. Şimdilik sizden istediğimiz bize böyle bir projede var olduğunuzu www.akevler.org sitesinin mesaj kısmına bildirmenizdir. SÜLEYMAN KARAGÜLLE Yay. Haz.:

REŞAT NURİ EROL





Sayı: 144 | Tarih: 18.03.2012
Ruşen Çakır
Kötülüklere karşı sadece buğz ederek demokrasiyi
Garantici İman
1624 Okunma
7 Yorum
Tayibet Erzen
Yusuf Kaplan
Medresetü'z-Zehra:Üniversite projesi mi,medeniyet
Bediüz-zamanı'ın(r.a)"Zehra"sı "ADİL DÜZEN"DİR.
1313 Okunma
Ali Bülent Dilek
Ahmet Hakan
Sevdiğim hekimlerin dokuz temel özelliği
İyi hekimlik
1197 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Mahir Kaynak
İstihbarat operasyonu
TEK ÇÖZÜM
1057 Okunma
2 Yorum
Süleyman Karagülle
Mehmet Şevket Eygi
Allah'ın Veli Kulları
Kuran Ahlaklı Her Yerde Sevilir
1011 Okunma
Emine Hocaoğlu


© 2024 - Akevler