09.12.2011
BİR: “Yaşasın! AK Parti çatırdıyor” diyenlerin hevesini kırmak pahasına bir kez daha yazıyorum: Gücü elinde bulunduran yapılar, güç eksilmesi olmaksızın çatırdamazlar.
İKİ: “İyi ama birbiri ardına yapılan açıklamalara ne diyeceksin?” diye soranlara şunu söylerim: Bakan Hayati Yazıcı’ya bakın... Başbakan Erdoğan’dan işaret gelince nasıl tornistan etti?
ÜÇ: Bülent Arınç ortada pek bir şey yokken “Ben kimseye biat etmem” demişti. Arınç’ın aykırı çıkışları, o açıklamanın altını doldurma maksatlı. Büyük anlamlar yüklemeyelim lütfen.
DÖRT: Bir iddiam var: Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “aynen iade” sonucunun doğacağını bilseydi, yasayı veto etmezdi. Bazen siyaset tesadüfleri sever.
BEŞ: AK Parti dağınık bir görüntü veriyor ya... Bu dağınıklık öğretmeni sınıfa gelmeyen öğrencilerin dağınıklığı gibi... Öğretmen gelir, dağınıklık biter.
ALTI: “Çatırdama” iddialarına bel bağlayanları tek bir nedenle mazur görebilirim: Bu zamana kadar emir komuta zincirini bozmamış, hiyerarşiye bu denli titizlenmiş bir partide bu kadar farklı ses çıkması...
YEDİ: AK Parti içinde farklı seslerin çıkması, ülkedeki muazzam muhalefet boşluğuna da işaret etmiyor mu? Adamlar “Bu memlekete muhalefet gerekiyorsa onu da biz yaparız” demek istiyor olamazlar mı?
SEKİZ: Yazdım, yine yazıyorum: Siyasette başarıyı, rakip partinin parçalanmasına ya da liderinin bir biçimde ekarte olmasına bağlayanların sonu hüsrandır. AK Parti parçalansa bile, talih onun parçalanmasından medet umanlara gülmeyecektir.
Yazının tamamı için tıklayınız.
Yorum:
Yasama komedisi
Ortaokuldan beri sürekli öğretilirdi “kuvvetler ayrılığı” ilkesi. Neydi bu kuvvetler ayrılığı? Neydi bu kuvvetler?
Yasama: TBMM tarafından yapılır. Meclis ekseriyet sistemiyle kanunlar çıkarır.
Yürütme: Cumhurbaşkanlığı başkanlığındaki bakanlar kurulu tarafından yapılır. Meclis tarafından yapılan kanunlara göre devleti idare ederler.
Yargı: Bağımsız mahkemeler tarafından yapılır. Hakimleri Hakimler, savcılar yüksek kurulu (HSYK) atar. HSYK üyeleri ise şunlardır: Adalet bakanı ve müsteşarı doğal üyedir. Cumhurbaşkanı 4 üyeyi seçer. Yargıtay 3 asıl, 3 yedek üyeyi seçer. Danıştay 2 asıl, 2 yedek üyeyi seçer. Türkiye adalet akademisi 1 asıl, 1 yedek üye seçer. Adli yargı ve hakimleri 7 asıl, 4 yedek üyeyi seçer. İdari yargı ve hakimleri 3 asıl, iki yedek üyeyi seçer. Danıştay ve Yargıtay üyelerini de HSYK seçer. Anayasa mahkemesinin 17 üyesinin 14’ü Cumhurbaşkanı tarafından, üçü de meclis tarafından seçilir.
Olması gerekenler bunlar. Bakalım bugün nasıl?
Yasama: TBMM’ndeki çoğunluğu elinde bulunduran partinin lideri olan Başbakan tarafından yapılır. Başbakan nasıl isterse bütün kanunlar öyle çıkar. Milletvekillerinin itiraz hakkı yoktur. Yoksa bir daha ki seçimde aday olamazlar. Yani yasama başbakan tarafından yapılır.
Yürütme: Başbakan tarafından yapılır. Bakanlar başbakanın emrinin dışına çıkamazlar. Cumhurbaşkanı ise sembolik olarak bakanlar kurulu kararlarını imzalar. Yani her işi başbakan yürütür.
Yargı: Yargıtay ve Danıştay kendilerini seçen, hakimler ve savcılar da kendilerini atayan HSYK üyelerini seçiyor. Yani biri birini seçiyor, sonra tekrar seçilen kendisini seçeni seçiyor. Cumhurbaşkanı iktidar partisinden seçildiyse, Cumhurbaşkanının seçtiği üyelerde iktidar tarafından seçilmiş gibi oluyor. Yani iktidarda bir süre kalan partinin Başbakanı yargıda etkili olmaya başlıyor.
Görüldüğü gibi aslında kuvvetler ayrılığı değil, kuvvetler birliği ilkesi vardır. O kuvvetlerin toplandığı kimse ise başbakandır.
Aslında benim için hiç de önemli olmayan şike kanunu var gündemde. Ne olmuş, top oynamışlar, biri birine gol atmış, öbürü öbürüne gol atmış. Atarsa atsın, biri yense ne olur, öbürü yense ne olur? Bizim için önemli değil ama, kumar oynayanlar için son derece önemli. Çünkü spor üzerinden legal (kumar nasıl legal oluyorsa!) kumar adı altında spor toto, loto oynatıldığı gibi daha büyük bahisler ise illegal olarak oynanmaktadır.
Yasama yetkisini tek başına elinde bulunduran Başbakan çıkardı şike kanununu. aradan zaman geçti, aziz insanlar çok ağır cezalarla yargılanmaya başladılar. Başbakanın aziz kimselerin ağır cezalar çekmesine gönlü razı olmadı. Cezalarını hafifletmek için kanunu değiştirdi, cezaları hafifletti. Ama bir aksilik oldu. Hastalandı. Milletvekilleri ve Cumhurbaşkanı başıboş kaldı. Cumhurbaşkanı kanunu veto etti. Birdenbire başladı bir dağınıklık. Milletvekilleri, bakanlar kendi kendilerine konuşmaya başladılar, sanki yasama yetkileri kendi ellerinde imiş gibi. Başbakan hasta yatağından “ne oluyor size” dedi. Birdenbire tornistan. Birdenbire milletvekillerinin aklı başına geldi. Yasama yetkisinin kimde olduğunu hatırladılar. Kanun jet hızıyla meclisten olduğu gibi geçti.
Bu düzende hiç bir zaman değişmeyecek olan budur. Kılıçdaroğlu çırpınıyor. Hakimlere saldırıyor. Nasıl oluyor da 160 üye de blok oy kullandı diyor? O zaman soruyorlar ona? Bu 160 üyenin 21 tanesi Yar-Sav üyesi değil mi? Yar-Sav CHP’nin arka bahçesi değil mi? CHP’den daha şiddetli muhalefet yapmakla tanınmıyor mu? Nasıl oluyor da bunlar blok oya katılıyorlar? Sebebi çok basit: seçim mekanizması. Aykırı bir ses çıkaran sistem içinde elenecek ve ileride asla HSYK üyesi veya Anayasa mahkemesi üyesi olamayacak.
Bu sistem devam ettikçe bunlar böyle olmaya devam edecek. Kuvvetler ayrılığı ilkesiyle değil, kuvvetler birliği ilkesiyle, tek adam yönetimiyle yaşamaya devam edeceğiz. Bugün Erdoğan tek adam, yarın başkası olur. Gücü eline geçiren asla ve asla orayı bırakmak istemediği için sistem böyle devam edecektir.
Bunların hepsinin çözümü Adil Düzendedir. Adil Düzen gelmedikçe bu durum değişmeyecektir. Eğer memnunsanız bu düzenden o zaman oturmaya devam edin ve seyredin. Sonra görün bakalım yıkımlar nasıl oluyor?