Bir Rus, ‘Global Politika Forumu’na evsahipliği yapmak üzere Yaroslavl’a gelmiş Rusya Devlet Başkanı’na, “Dmitry” diye seslenmiş; “Lütfen sefere çıkmasını durdur şu ölümcül uçaklarımızın...”
İstatistikler Rusya uçaklarının çok kaza yaptığına tanıklık ediyor. Oysa, uzmanlara göre, Rus pilotlar hem iyi yetişiyor, hem de dikkatli ve titizler; hemen her kazadan sonra otomatik olarak gelen ‘pilotaj hatası’ gerekçesi artık Rusları da tatmin etmiyor.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le birlikte Yaroslavl’a vardığımızda kent matemdeydi. Bir gün önce Yakovlev-42 modeli bir Rus uçağı düşmüş ve kentin hokey takımı Lokomotiv’in oyuncularının ve destek personelinin hayatları Volga nehrine çakılan uçakta son bulmuştu.
Ölenler arasında son bir yıl içerisinde kulübe transfer edilen yabancı sporcular da var.
“Rusya’da neden başka yerlerden fazla uçak kazası oluyor?” sorusunu etrafımızda soran çoktu. Bu da ‘Forum’a katılmak üzere davet edilmiş konukları evsahibi Rusya ülkeye kendi havayollarıyla taşıdığı için normal; delegeler “O uçakta biz de olabilirdik” endişesini elbette taşıyacak...
‘Pilotaj hatası’ gerekçesine inanmayanlar gerçek suçluyu aramaya başlayınca ilginç bilgilere ulaşıyorlar: Son kazayı Yakovlev-42 uçağı yaptı, ama Haziran’da 44 kişinin öldüğü kazayı Tupolev-134 uçağı yapmıştı.
İkisi de yerli yapım uçaklar bunlar...
Suçlayıcı parmaklar şimdi altyapı ve bakım eksikliğine çevrilmiş görünüyor.
Hiç kuşkum yok: Ruslar sorunun ne olduğunu tespit edip daha az kazalı hava trafiğine sahip olmayı becereceklerdir.
“Bize ne Rusların kazasından” demeyin sakın. Artık bizim insanımız ekmeğin peşinde dünyanın her tarafını dolaşıyor. Yakın bir dostum geçen ay Moskova’dan pek az rastlanan bir hastalıkla döndü. Doktorlar, “Uçakta kapmış olmalısın” demişler virüs için... Uzun süre yatağa çakılı kalmaya ve sıkça hastaneye gidip doktorlara görünmeye zorlayan bir virüs uçakta kapılabiliyor.
Ayrıca başka ülkelerin bizden değişik sorunları üzerinde düşünürken kendi sıkıntılarımızla ilgili farklı sorular sormayı da akıl edebiliyor insan... Rusya’da uçak kazası, bana, İsrail’le en son yaşanan Palmer Raporu tartışmalarıyla dışa vuran gerilimin PKK terörünün artmasıyla ilişkisi olup olmadığını düşündürdü sözgelimi...
Ya da PKK terörü artışıyla Suriye’nin sıkıştırılması arasında doğrudan bir ilinti olup olmadığını...
Kendimi bir an Suriye’de ‘Muhaberat’ diye bilinen istihbarat örgütünün en önemli koltuğunda oturan birinin zihin koridorlarında dolaşırken buldum. 1999-öncesinde Bekaa Vadisi’ndeki PKK kamplarının gözetiminden sorumlu olsun bu kişi; dolayısıyla Şam’da oturan PKK liderini ziyaret eden örgüt elemanlarıyla da tanışsın...
Türkiye’nin baskısıyla Beşşar Esad Baas mekanizmasını dağıtmaya karar verirse, başkalarıyla birlikte bu Muhaberat yetkilisi de hayatını kaybedebilir; hem de Yakovlev ve Tupolev tipi bir uçağa binmediği halde...
Sorum şu: “Bu adam PKK’daki eski dostlarıyla ilişkisini yenileyip örgütten Türkiye’nin başını ağrıtacak eylem yardımı ister mi istemez mi?”
Veya Kuzey Irak’ta ABD işgali sonrasında cirit atan bir Mossad ajanı, Mavi Marmara sonrası iki ülke arasında tırmanan gerginliği kendi adına çözmek üzere, vaktiyle helikopterle ülkesine taşıyıp sağlık kontrolünden geçirttiği PKK liderlerinin birinden yardım istemiş olamaz mı?
Öz-güveninizi sarsmak istemem; bunun için lâfı uzatmadan bizim uçakta bulunan ve verecekleri cevap bir anlam taşıyan kişilerin konuya nasıl baktığını özetle ve hemen aktarayım: Sorularımın ilkine “Hayır, isteyemez”, ikincisine ise “Hayır, olamaz” cevabını aldım.
Eh, ne yapayım, bendeniz bu konuda da yalnız kalmış bulunuyorum.
Galiba bizimkilerin aklını çelmeyle uğraşmayı bir kenara bırakıp Ruslar’a,”Yakovlev’ler Tupolev’ler uçak ihtiyacınızı dışarıdan karşılamaya sizi zorlamak için düşüyor olmasın?” uçuk sorusunu yöneltsem daha iyi olacak...
Taha Kıvanç tkivanc@stargazete.com
10 Eylül 2011 Cumartesi
Yorum:
Bugün güçlü olan haklıdır. Ülkeler de güçlü olmak için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Güç geçer akçe iken ahlak ilkesi falan aramaya gerek yok. Neticede ‘bu sadece iş’.
Ayrıca terör hem iç hem de dış politika aracı olarak uzun zamandan beri kullanılıyor. Ekonomik işleri de ayrı düşünmek saflık olur.
Kırkıncı kırk yılda tekrarlayalım: adalet olmadıkça bu tartışmaların hepsi anlamsız.
Adalet de bir bitki olmadığına göre bu yedekte tutarak başka şeyler tartışmamız gerekiyor.