Başbuğ ne yapacak?
1139 Okunma, 0 Yorum
Ahmet Taşgetiren - Bugün
Zübeyir Erol

14.03.2011

Adam bostana girmiş ve kavunları karpuzları koparıp, çuvala doldurmaya başlamış.

Tam da o sırada bostanın sahibi çıkagelmiş ve adamın başına dikilmiş.

-Ne bu, ne yapıyorsun diye çıkışmış.

Adam pişkin cevap vermiş:

-Görmüyor musun fırtına var, ben de bostana tutunarak fırtınanın uçurmasından korunuyorum.

Bostan sahibi bu defa çuvaldaki kavun karpuzlara yöneltmiş bakışını:

-Peki bunlar neyin nesi?

Adam bu defa ıkınmış sıkınmış:

-Ben de tam onların ne olduğunu düşünüyordum demiş.

Bu anekdot, işlenen bir cürümün ortaya çıkması durumunda, suçlunun çaresizliğini sergilemek üzere anlatılıyor.

İnternet andıcı meselesi bu anekdota uyuyor.

Ortada bir cürüm var.

Genelkurmay bünyesinde, meşru hükümete karşı kara propaganda yapmak üzere 42 site oluşturulmuş. Bu açık. Bunu, andıç davasının baş sanığı gibi görünen Dursun Çiçek "Andıçlar bir gerçek" diye ifade etmiş durumda.

Şimdi sorun, "Bu cürümü kim işledi" noktasında toplanıyor.

Üstelik bu cürümle ilgili dava, medyaya "AKP ve Gülen'i bitirme planı" diye yansıyan "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" davası ile de birleştirilmiş durumda.

Dursun Çiçek her iki davanın da sanığı idi.

Ve başından beri Dursun Çiçek, savunmasını "Bir suç varsa bu Genelkurmay bünyesinde işlenmiş olmalıdır ve Genelkurmay'da ben tek başıma değilim" mantığı üzerine oturtmuş bulunuyor.

Hoş, bu arada Genelkurmay'dan yapılan açıklamada, "sitelerin her birinden o görevde bulunan kişilerin sorumlu olduğu, amacı dışında kullanılması durumunda sorumluluğun siteyi kullananlara ait olduğu" belirtilerek Dursun Çiçek hedef gösterildi.

Dursun Çiçek ise her şeyin emir komuta sistemi içinde gerçekleştiğini ifade etti.

Ve sonra...

Belgelerin üzerinde "Üst komutana arz" ifadelerinin yer aldığı görüldü.

Ve andıç davasının bir numaralı sanığı olan Genelkurmay eski İkinci Başkanı Hasan Iğsız dahil tüm sanıklar "Bu ifade en üst komutanı, yani Genelkurmay Başkanı'nı, yani (o dönem için) Başbuğ'u işaretler" açıklamasında bulundular.

Kaç zamandır parmaklar Başbuğ'u gösteriyor.

Başbuğ da bunları görüyor olmalı.

Peki ama ne düşünüyor olabilir?

En üstün bir altı olarak Hasan Iğsız tutuklandı.

Şöyle bir savunma getiriliyor:

-Canım komutanlar paraf atmıştır o kadar, içinde ne olup bittiğine bakmamışlardır.

Belki de öyledir.

Ama işin taa başına gidildiğinde, bu sitelerin, kuruluş kararları verilirken bir misyon tayini olduğunda kuşku yok.

O zamanlar, hükümet aleyhinde iş kotarmanın çok da yadırganır bir şey olmadığından kuşku yok.

Ama bir gün geliyor, Türkiye'nin meşruiyet çizgileri yerli yerine oturuyor ve bu işlerin yasa dışı olduğu keşfediliveriyor. İşte orada, Genelkurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Hıfzı Çubuklu'nun "sitelerdeki bazı malzemeleri imha" talimatı devreye giriyor. Yani suç malzemelerinin ortadan kaldırılması eylemi...

Hiç şüphe yok ki Andıç davası Başbuğ'a doğru hızla yaklaşıyor.

Başbuğ ne düşünüyor acaba?

Bence Başbuğ, şövalyelik göstermeli ve "Genelkurmay bünyesinde ne olmuşsa sorumlu benim" demeli.

Belki de gerçekten bu sitelerde ne olup bittiğini takip edememiştir.

Ancak Genelkurmay gibi bir yapıda vuku bulan "küçücük bir aksama"nın neye mal olacağını görmek açısından bir ders olmalı bu olay.

Değil mi?

Bir nal bir atı tökezletir, bir at bir komutanı düşürür, bir komutan bir savaşı kaybeder ve ülke kaybeder.

Hükümeti devirme andıçları düzenlenecek ve komutanın tepesindeki insan bunu görmeyecek... Böyle bir komuta kademesine ülke güvenliği teslim edilebilir mi?

Başbuğ sorumluluğu üstlenecek ve "Bu bize ders olsun" diyecek...

Bence şövalyelik, centilmenlik budur. Dursun Çiçek'i kurban verip işin içinden çıkmak değil. Hem öyle işin içinden çıkılabilir mi o da meçhul. Ya yarın Başbuğ için de yakalama emri çıkarsa...

Yorum: Ordu vs İktidar

Evet, Genelkurmay bünyesinde hükümet aleyhine propaganda yapmak üzere 42 site oluşturulmuş olur. Fakat Genelkurmay bunu ancak -kendine göre- ülke menfaatine gördüğü için yapmış olabilir. Ordu mensupları eğer ülke elden giderse kendisine başka bir yaşam alanı bulamaz. Dolayısıyla ihanet varsa bile bu Genelkurmayın politikası şeklinde değil bireyseldir. Aksi takdirde sadece Genelkurmay başkanını cezalandırmakla kalınmamalı ordu tamamen kaldırılıp yeni ordu kurulmalıdır.

Madem emir doğrudan Genelkurmay başkanından geliyor o zaman doğrudan o yakalanıp cezalandırılmalıdır. Neden aradaki şahıslar da tutuklanıyor. Askeri sivil mahkemede yargılamanın sonucudur bunlar. Emir komuta zincirinde sadece en üstteki komutan suçlu sayılır ve cezalandırılır. Şimdiki durum tam bir arapsaçıdır.

Ordunun dış etkilere en uzak yapı olduğunu kabul ettikten sonra dış etkilere en açık kurumu da belirtmek gerekir. Takdir edersiniz ki bugünkü siyaset yapma tarzı politikacıyı kendi menfaatini ve parti geleceğini her şeyin üzerinde tutmak zorunda bırakıyor. Bu orada kalmak için her yolu meşru görme sonucunu doğuruyor ve bu itibarla dış etkilere en azından orduya nazaran çok daha açık bir yapılanma teşkil ediyor.

Ordu ile iktidarın bu denli çatışma içerisine girdiği bir durumda kimin daha güvenilir olduğunu bir kez daha düşünmek gerekir…

 

 

 

Zübeyir Erol






Sayı: 113 | Tarih: 14.08.2011
Mahir Kaynak
Askerî vesayet
Askerî düzen
2179 Okunma
11 Yorum
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Bravo Başbakan'a
Somali'ye palyatif yardım
1915 Okunma
10 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Mehmet Şevket Eygi
Müstehcen Seks ve Şehvet Azgınlıkları
Doğrular Anlatılmalı
1283 Okunma
Emine Hocaoğlu
Ruşen Çakır
Maalesef bildiğimiz gibi değil!
Bakış Açısı
1154 Okunma
Tayibet Erzen
Ahmet Taşgetiren
Başbuğ ne yapacak?
Ordu vs İktidar
1139 Okunma
Zübeyir Erol
Zülfü Livaneli
yaşam tarzı
medeniyetler ve kültürler
1090 Okunma
Ali Bülent Dilek


© 2024 - Akevler