Ziya Küçük'e,
Lütfi Hocaoğlu yazıyı hatırlattı ben de okudum. Yazıyı okuyup kendiniz değerlendireceksiniz. Yoruma kendi yorumunuzu koyacaksınız. Biz İslamiyet'i, Kuran'dan kendi yorumlarımızla öğreniyoruz. Siz de katılın. Birlikte Kuran'ı yeniden anlayalım. Bir yazar seçerek yorumcu yazar olunuz. Kendi beyninizde oluşan soruları tartışalım selam.
Süleyman Karagülle
-Yani, Müslümanların ''Eşitlik her zaman adalet değildir'' cümlesi doğru bir cümledir, ancak kullandıkları örnekler ve kıyaslar yanlıştır.
Canlı, canlı doğar, gelişir yaşlanır ve ölür. Bu arada kendisinden sonra kendisinin yerini koyacak başka canılar oluşturur. Kendisi ölür ama nesli yaşar.
Birisi birden fazla yavru yaptığı için çoğalırlar. Başlangıçta tek bir hücre yaratılmışken şimdi dünyayı doldurmuşlardır. Nesilde dejenerasyonu önlemek için tüm canlılar çift yaratılmıştır. Erkek ve dişi. Bunlar çiftleşerek çoğalırlar. Bozuk olan tarafları atarlar ve kendilerinden sağlam yavru meydan getirirler. Ayrıca erkek ve dişi aralarında iş bölümü yaparak hayatlarını sürdürme imkanın bulular.
Kadın çocuk doğurup onu emzirmekle yükümlüdür. Erkek ise nafaka temin edip aileyi savunma ile yükümlüdür. Erkekler çocuk doğurup emziremezler. Kadınlar da erkekler kadar iş yapamazlar ve savaşmazlar.
Kadın hakları, erkek hakları, çocuk hakları diye bir kavram yoktur. İnsan hakları vardır. İnsan borçlu ve alacaklı olur. Bu sayede yaşayabilmekte, çalışabilmekte, çoğalabilmekte ve istediğini yapabilmektedir. Her hak bir başkasının borcu demektir. Herkes topluluğa borçlanarak doğar ve gelişir. Olgunlaşınca çocuklar yetiştirerek borcunu öder. Olgunken yaşlılara bakarak alacaklı olur, yaşlanınca da alacağını gençlerden tahsil ederek tamamlar.
Borç alacak ilkesinde insanlardan ancak yapabilecekleri şey istenir. İnsanlara ihtiyaçları kadar verilir. Ayrıca çalışanların çalıştıklarından dolayı bir hakları vardır. İşte insan hakları bunlardır. İnsanlar eşittir. Eşit haklara sahiptirler. Adam öldürene aynı cezayı veriyoruz. Kadın öldürdün, çocuk öldürdün demiyoruz.
- Dil, din, ırk, cinsiyet, siyasi görüş, cinsel tercih…vs gibi insanın profilini çizen hiçbir özellik de bu maddenin dışında değildir.
Dil, din, ırk, cinsiyet, siyasi görüş, cinsel tercih, bunlar varsa biz yok saysak da onlar vardır. Hak ve görevler bu farklılıklarından dolayı farklıdır. Bu farklılık olduğu için topluluk vardır. Hayat vardır. Hukuk insanlar arsındaki bu farklılıklardan doğan hak ve görevleri düzenleyen bir sistemdir. Bu sebepledir ki eşitlik değil adalet vardır. Biri borçlu ise diğeri alacaklı olur. İkisi borçlu olamaz. İkisi alacaklı olamaz. Eşitlik yoktur. Sadece borçlu borcu ödemekle, alacaklı da alacağını almakla yükümlü oldukları için adalet vardır.
-Mirasta kadın erkek eşitliği yoktur.
Canlıların iki görevi vardır. Biri yaşamak diğeri neslini devam ettirmek. Canlılar neslini devam ettirmeyi kendi hayatlarına tercih ederler. Ölüm yenilere hayat imkanı sağlamak için vardır. İnsanın da iki görevi vardır. Yaşamak ve nesli devam ettirmek. Mirasın iki anlamı vardır:
a) Yaşayanlar, birbirine dayanışma ve yardımlaşma zorundadırlar. Anne baba çocuğa bakacak, çocuklarda büyüyünce anne babalara bakacaklardır. Hayatta bu yükümlülüklerden dolayı biri öldüğü zaman diğerine varis olurlar. Bu mirasta kadın erkek eşittir. Anne baba eşit miras alır. Anadan kardeşler eşit miras alır. Hatta ana mirası kıyas yoluyla eşit paylaşılır. Karı koca 1/6 olarak eşit miras alırlar. Boşanma tazminatı olan mihir ölüm halinde boşanma olmadığı için iade edilmelidir. Bu, sıkıntılı durumlar doğurabilir. Bu sebeple kadın ölmüşse aldığı mihri iade etmez, almamışsa alır, buna karşılık miras altıda birden dörtte bire çıkar. Erkek ölmüşse mihri kadın vermez, almamışsa alır, buna karşılık miras dörtte bire düşer. Bu miras yakın varsa uzağa gitmez. Babası varsa dedesi miras alamaz. Oğlu varsa torunu varis olamaz.
b) Mirasın ikinci alanı ise nesil yetiştirmedir. Yani ocağı yaşatmadır. Bu görevin hizmet kısmı kadına, mali kısmı ise erkeğe yüklenmiştir. Çocuklar ana babalarının miras sahibi olurlar. Çünkü onlar evlenir ve çocuk yetiştirirler. Hizmet yapmak için paraya ihtiyaç yoktur. Sadece yaşamaya ihtiyaç vardır. Oysa erkekler bir taraftan kadınlar gibi yaşamak içim maddi imkanlara sahip olmak zorundadırlar. Diğer taraftan kazanıp ailenin nafakasını temin etmek içinde sermayeye ihtiyaçları vardır. O sebeple erkek çocuk kadının iki mislini alır. Çocukları olmayanların yerine aslen baba, onlar da yoksa kardeşler çocuklar yerine geçerler. Tartışma konusu erkek kadın eşitliği olamaz. Hiçbir varlık diğer varlığa eşit değirdi. Adalet var mı yok mu ona bakarız. İslamiyet'i eleştirenler, adil olmadığını söyleyebilirler. Gerçek şudur ki içtihatlarda adil olmayan hükümler mevcuttur. Ama Kuran'da böyle bir hüküm yoktur. İslam deyince sadece Kuran'ın hükümlerini anlamak gerek. Diğerleri Kuran'ı anlamak için araçlardır.
- Zaten evlilikte benim senin yoktur, kadın kendi parasından çocuğuna, evine, evin borcuna, eşinin borcuna...vs harcamıyor mu ? erkeğe kadına bakması söylenmiyor, itaat etmeyen kadının dayak yemesi meşru görülüyor… ''erkekler mallarından harcadıkları için ve üstün o de kadın hep düşük pay alıyor. kadın erkek egemenliğinde olmak istemiyor olabilir, işlerde zorla çalıştırılmamalıdırlar., üstelik insan hakları ve eşitlik söz konusu olduğunda menfaat ön plana çıkmamalıdır. Kuran tam da 1400 yıl önceki insan kafası ve Arap adetlerine göre erkek egemen bir toplum dizayn etmiş. ‘’eğer kadınlar itaatsizlik ederse’senin bu avantajların kadını sıkabilir, Zinadan dolayı evden çıkarılması bence de iki nedenden daha mantıklı görünüyor: 1 ) Kadın iddet sayıyor ise, iddetin amacı da İddet zamanı keyfi olarak belirlenmiş,. Bu konuda erkeğe yetki veriyor Kuran, ''onları evden çıkarmayın'' diyor. kadının hamile olup olmadığı çok daha hızlı şekilde anlaşılıyor)
Roma hukukunda ailenin kişiliği vardı. İslamiyet'te ve bugünkü batı hukukunda ailenin tüzel kişiliği yoktu. Aile birlikte yaşama ve çocuk yetiştirme ortaklığıdır. Bedeni hizmetleri ve işleri kadın yapar. Mali yükümlülüğü ise erkek taşır. Bu sebepledir ki erkek çok fakir, kadın çok zengin olsa, yine de evin masraflarını erkek karşılar, karşılayamazsa erkeğin erkek akrabaları karşılar. Ev işeri de kadına aittir. Yapamazsa kadının kadın akrabaları yardım ederler. Hukuk kendi varsayımları içinde değerlendirilir. Mihir yoksa karı koca eşit miras alırlar. Nafakaya kadın da iştirak ediyorsa o zaman kız ve erkek çocuklar da eşit miras alırlar. Hangisi doğrudur? Herkesin fıkhi mezhebi vardır, özel hukukta o mezhebe göre hükmedilir. Her bucağın kendi şeriatı vardır. Kamu hukukunda bucak icmaları ile hükmedilir. Kişiler bucaklarını değiştirme hak ve hürriyetine sahiptir. Devlet göç edenin taşınamaz mallarını değer fiyatla satın almak zorundadır. Kuran hükümler koyar. Ama zorlamaz. Düzende zorlama yoktur. Kadının tüm maddi giderlerini erkek karşılar. Hizmetleri ise kadın akrabaları yaparlar.
الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ اللَّهُ بَعْضَهُمْ عَلَى بَعْضٍ وَبِمَا أَنْفَقُوا مِنْ أَمْوَالِهِمْ
Erkekler, kadınların işlerini görürler. Onların kayyumudurlar. Çünkü erkeklere daha çok mal kazanma imkanı verilmiştir. Erkekler ailede mallarını harcayarak onların işlerini görüler.
Burada Bi harfi tekrar edilmiştir. Birinci bi ile ikinci bi ayrı manadadır. Bu Arapçada kuraldır. Yoksa ikincisinde bi iade edilez sadece ma gelirdi. Birincisi sebebiyet bi'sidir. İkincisi ise istiane bi'sidir. Hakim olma vardır. Kayyum olma vardır, bir de hadim olma vardır. Hakim olanda işleri yapan işleri yapılandan üstündür. Hadim olanda iş yapan iş yapılandan aşağıdır. Kayyum da ise iş yapanla iş yapılan eşittir. Bu ayette kadın erkek eşit kabul edilmiştir. Koca bu görevleri yaparken kadından bir şey isteme hakkı yoktur. Çünkü o Allah'ın verdiğini harcamaktadır. Kadın da Allah'ın verdiği ile çocuğu büyütmektedir.
Hukuk menfaatlerin dengelenmesidir. Hukukta menfaat aranmaz demek mantıksızdır. O hukukun değil dinin konusudur. Bu ihsandır. Arap adetidir diye dalga geçilmez. Bir şey adet olduğu için atılmaz, adet olduğu için de alınmaz. Bir şey Arapların adetidir diye almayacak mı idi? Siz de çağın modasına uyarak ahkam kesiyorsunuz. Çağın modası olduğu için alınmaz. Çağın modası olduğu için de atılmaz. Hükümlerin hikmetlerini tartışırız, menşelerini değil.
Erkek müminler, askere giderler, kendi komutanlarını kendileri seçerler. İstedikleri zaman komutanlarını değiştirirler. Askeri emir komuta zinciri içinde üstlerin astlara zorlama yetkileri vardır. Suç işleyen birini hukuk kuralları değil de iki tokat atarak cezalandırabilirler. Ast üstünü değiştirirse tokat atana davacı olur ve tazminat alabilir. Ama üstünü değiştirmezse dava açamaz.
Sivil yönetimde böyle değildir. Üst asta emredemez, zorlayamaz, ceza veremez.
Kadınlar askere gitmezler, bedel de ödemezler. Ama kadınlar da erkekler gibi siyasi haklara sahip olurlar, seçme ve seçilme haklarını elde ederler. Bunun için askerlik yapan bir erkeği kendilerine komutan seçerler. Bu, babaları kardeşleri, kocaları olabildiği gibi halkın tabiri ile yedi yabancı da olabilir. İşte bu kendi seçtiği komutanın onu azarlama yetkisi vardır. Komutanını değiştirerek tokat atana davacı olabilir.
Kadın rahim taşımaktadır. Rahim kadına topluluğun emanetidir. Onu bir iddet içinde ancak bir erkeğe ortak edebilir. Yakınlarına ortak edemez. Yakınların kimler olacağının belirlenmesi için de gizli ilişkide bulunamaz. Erkek eğer kendine hakim olamayacaksa onun cezası bucaktan sürmedir. O bucağa giremez. Kadın kendisine hakim olamayacaksa bucaktan sürülemez. Ona komutanı sahip çıkar. Mahkeme kararı ile kadın komutanın izniyle hareket eder. Bunun karı koca arasında bir alakası yoktur.
İddet keyfi olarak belirlenmemiştir. Hayız olan kadınlar için üç hayız müddeti konmuştur. Bu sadece hamile olup olmadığının anlaşılması için değildir. Bu arada barışabilirler. İddet gören kadınlar için üç ay konmuştur. Kocası ölen kadınların iddeti daha uzundur. Bu arada kocasını unutsun, yeni kocası ile daha iyi geçim sağlasın diye 4 ay 10 gün gelişi güzel konmamıştır. 4 ay 10 gün 128 gün eder bu da 2, 4, 8, 16, 32, 64 ve 128 standartları içindedir. Ayrılık önce hasreti artırır. 128 gün sonra ise artık hasret azalmaya başlar. Yaratan müsaade edin biraz senden fazla bilsin.
Kadınların evden çıkmayacaklarına dair bir hüküm yoktur. Kadın erkek gibi her zaman evden çıkar, her işi yapabilir. Sadece kısıtlı kadınlar komutanlarına bilgi vermek zorundadırlar. Kuran'da sadece evden çıkmak istemezlerse çıkarmayın diyor. Yoksa onları hapsedin manasında değildir.
Bir kadının iki erkekle birleşmesi hormonlarda çatışma meydana getirmektedir. Hatta AIDS virüsü böylece yayılmaktadır. Bir kadının başka erkekle buluşmasın için birleştiği erkeğinin hormonlarının boşalması gerekir. Bir kaba yeni yiyecek koymak için eskisini boşaltır, yıkar ondan sonra koyarsın. Kuran diyor ki küfredenlere anlatsan da anlatmasan da inanmazlar. Çünkü onlar peşin hükümlüdürler. Ben bu cevapları onu yazana vermiyorum, siz okuyuculara anlatıyorum.
"Boşanma iki defadır. Kuran’a göre evladın sahibi erkektir, Annenin de 2 sene emzirme hakkı vardır, ancak babayla ( İslam hukukuna göre çocuğun sahibiyle ) ücret konusunda anlaşmalı.
Boşanma erkeğin de hakkıdır, kadının da. Sadece kadınları korunak için erkek boşadığı zaman mihri ödemek zorundadır. Kadın boşadığı zaman mihri sadece iade eder. Yani kadın kocasını her zaman hiçbir şey vermeden boşayabilir. Erkek ise mihri vererek boşayabilir. Kadın haksızsa erkek mihrin bir kısmını geri alarak boşar. Koca haksızsa kadın mihri alarak boşayabilir.
Çocuk emzirme görevi annendir. Kocadan ayrıca bir şey isteyemez. Emzirme müddeti iki senedir. Taraflardan biri razı olmazsa emzirme zorunluluğu vardır. Hatta karı koca anlaşsalar bile çocuk için zararsa diğer akrabaları kadına süt vermesi için mahkeme kararını aldırabilirler.
Çocuk süt anneye verilecekse ikisinin rızası gerekir. Süt anneye ödenecek meblağ mali olduğu için bu erkeğe ait olur. Yani koca kadına süt anneye verilmesine rıza göstermeyebilir. Ama gösterse masrafları erkeğe ait olur. Bunlar açık oturumda tartışılmalıdır.
Boşanmayla ilgili tüm analizleri de yaptık.
İnsanlar akit yapma hakkına sahip oldukları gibi akitleri her zaman sona erdirebilirler. Ne var ki bazı akitlerin sona erdirilmesi kolay değildir. Örnek olarak bir başkan ittifakla seçilir. Ondan sonra artık onu başkanlıktan çıkaramazsınız. Ama buna da kolaylık sağlanmıştır. O ocağı veya o bucağı terk edersiniz, hicret ederek başkanınızı değiştirebilirsiniz. İl başkanları, taşra bucaklarının başkanları değildir. Ülke merkez bucağı başkanları da öyle. Hakemleri değiştiremezsiniz. Ancak o bucaktan hicret eder ve hakem kararlarının infazını durdurabilirsiniz. Evlilikte de geri dönüş zorlaştırılmıştır. Erkekler mihir vermek zorundadırlar. Kadınlar da iddetlerini beklemek zorundadır. Bir de iki defa evlenmiş, boşanmış, üçüncü defa evlenmiş ve boşanmışsa aynı erkekle dördüncü evlilik yapamaz. Ancak başka erkeğe gider ve boşanırsa tekrar eski eşiyle evlenebilir. Görülüyor ki boşanma doğal haktır. Başkasına zarar vermeyecekseniz istediğinizi yapabilirsiniz. Bir kadının iki erkekle evlenmesi zarardır. Hem kendilerine hem de doğacak çocuğa zarardır. Ama bir erkeğin bir kadından daha fazlasıyla evlenmesinde kimsenin zararı yoktur. Olsa olsa eski karısının bazı rahatsızlığı olur. O da mihrini alır gider, bulabilirse yeni kocadan yeni mihir alır. Bulamıyorsa o kocada evlenemeyen kadınların hakkı vardır. Anlaşılan şudur ki İslamiyet'le ilgilenmiş ama İslamiyet'i anlayamamış. Onun gibilere iki şey tavsiye ederim.
1. Bir kitabı okurken peşin fikirli olmayın. Önce onun ne dediğini doğru anlayın, sonra da size göre doğru olanı alın, yanlış olanları da atın. Kuran bunu tavsiye ediyor. Sadece bu sözü bile Kuran'ın 1400 sene evvelki masallardır denmesine manidir. Her söze kulak verirler, en güzeline hemen uyarlar demektedir.
2. Kuran'ı siz okuyup anlamaya çalışın. Razinin kazinin söylediklerini Kuran kabul etmeyin. Sizin bilgilerinize uygunsa ona sahip çıkın. Akevler.org daki seminerlere katılın. Okuyun, orda tartışalım. Binlerce sene önceki yorumlarla Kuran'ı değerlendirmek Kuran'ı kabul etmemek demektir. Peşinen kabul etmemek demektir. Ben Allah'ın sözüyüm diyor. Önce bu husus tartışılmalıdır. 250 sayfalık Kuran mucizesi kitabımızı Reşta Erol'dan temin edebilirsiniz. İnternetten gönderebilir.
Zinet fitri ve suni zinetleri içerir
Öncelikle Kuran hükümler kitabı değil, deliller kitabıdır. Zaman ve mekana göre içtihat edilir ve kendileri hukuk sistemini oluştururlar. Buna fıkıh denmektedir. Kuran'ın ilk fıkhı bundan1000 sene önce 400 sene içinde tedvin edilmiştir. Kuran'a sünnete, icmaa ve kıyasa dayandırılmıştır. Fıkıh usulü oluşturmuşlardır. O günkü içtihatların modası geçmiş, uygulanamaz olduğunu söyleyenler vardır. Bu doğrudur. Onu bırakıp batı hukukunu almalıyız diyenler vardır. Türkiye 300 yıldır bu saplantı içinde, bu yanlıştır. Ne 1400 sene önce oluşturulmuş fıkıh bizim sorunlarımızı çözer ne de 500 yıldır batıda oluşan roma hukuku ve İslam fıkhı arası fıkıh bizim sorunlarımızı çözer. Biri uzak, biri yabancı. Biz İslam'ın usulü fıkhını, batının matematiğini öğrenerek yeni fıkıh oluşturmalıyız. Kuran diyor ki Kuran'dan iyisini getrin ben uyayım de diyor.
Yazıya kısaca değindim. Bu konuları tam kavramanız için www.akevler.org çalışmalarına, bilhassa Kuran seminerlerine katılmak gerekmektedir.
|