“Bilginin İslâmîleştirilmesi, Tevhit, Hıristiyan Ahlâkı, İslâm ve Siyonizm, Niçin İslâm” gibi Türkçeye de çevrilen kitapları ve özellikle ülkemizde “İslâm Kültür Atlası” adlı hacimli eseriyle tanınan İsmail RâcîFârûkî, bu eserini eşi LamyâFârûkî ile birlikte hazırladı. Bu eserin Türkçeye kazandırılmasında o zaman özel ve yoğun emeğimiz oldu...
Bu iki muhterem insan, Ramazan’ın 18’ine tekabül eden 27 Mayıs 1986 gecesi, saat 02.30 sularında, Wyncote Pennsylvania’daki evlerinde, sahur vaktinde, azmettiricilerin yönlendirmesiyle şehit edildiler; bundan dolayı Ramazan ayında rahmetle anıyoruz…
Filistin’in Yâfa şehrinde kadı olarak görev yapan RâcîFârûkî, 21 Ocak 1921 günü dünyaya gelen oğluna İsmail adını koymuştu. Şeyh Râcî, biricik evladının İslâmî ilimlerle birlikte Batılı bir eğitim de almasını sağlayacak, böylece oğlunu “zamanın ihtiyaçları”na hazırlamış olacaktı. Disiplinli bir çocukluk geçiren İsmail RâcîFârûkî, Yâfa’nın merkezindeki Fransız okulu CollegedesFreres’e gönderildi. Burada ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra, Beyrut Amerikan Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden 1941’de mezun oldu. Ana dili Arapçanın yanı sıra Fransızca ve İngilizceyi de mükemmel biçimde okuyup yazabiliyordu.
Siyonistlerin Filistin’e yoğun olarak göç ettiği ve yerleştiği bir dönemde yetişen İsmail RâcîFârûkî, kendi kuşağındaki bütün gençler gibi siyasetle yakından ilgilendi. 1945-48 arasında Filistin’in Celîle bölgesinin valiliğini yapması onu sıra dışı bir tecrübeyle tanıştırdı. İsrail’in kurulması ve yerli halkın bölgeden sürülmesiyle, İsmail RâcîFârûkî “Celîle’nin son Filistinli valisi” olarak kayıtlara geçti. Filistinlilere kendi vatanlarında yaşam hakkı kalmamasının ardından, İsmail RâcîFârûkî, akademik alanda çalışmalarını yoğunlaştırmak için ABD’ye göç etti. Indiana ve Harvard üniversitelerinde felsefe yüksek lisansı yaptı, ardından 1952’de doktorasını tamamladı. Doktoradan sonra Kahire’ye giderek İslâmî ilimler alanında yüksek eğitim alıp diploma sahibi oldu. ABD’ye dönüşünde, Kanada’nın Montreal şehrinde bulunan McGill Üniversitesi’nde iki yıl ders verdi; Pakistan’ın Karaçi kentinde misafir hocalığının yanı sıra, ABD’nin Chicago, Syracuse ve PhiladelphiaTemple üniversitelerinde öğretim üyeliği yaptı, İslâmî araştırmalar bölümlerini kurup yönetti. İsmail RâcîFârûkî, Syracuse Üniversitesi’nde doçent olarak çalışırken, kısa bir süre sonra evleneceği LamyâFârûkî ile tanıştı. Lamyâ, Fârûkî’nin dersleri vesilesiyle İslâm kültürüyle tanıştı…
Müslüman dünyanın akademi ve düşünce alanlarında nasıl daha ileri gidebileceği üzerine kafa yoran İsmail RâcîFârûkî, 1970’lerde tartışmaya açtığı “Bilginin İslâmîleştirilmesi” teziyle dikkatleri çekti. İslâmî ilim ve disiplinlerle modern disiplinler arasında bir tür terkip içeren tez, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çok sayıda İslâm ülkesindeki akademisyenler, düşünürler, gazeteciler ve ilim adamları tarafından uzun süre gündemde tutuldu, hakkında çok sayıda kitap ve makale kaleme alındı...
İslâm dünyasının dört bir yanındaki akademisyenlerle ve ilim adamlarıyla organik bir iletişim içinde olan Fârûkî, 1977’de İsviçre’nin Lugano kentinde düzenlenen geniş katılımlı bir istişare toplantısının ardından, 1981’de Uluslararası İslâm Düşünce Enstitüsü’nün (IIIT) kuruluşuna öncülük etti. Ülkemizdeki 1980 müdahalesi sonrasında, 1981 yılında öğrenci olarak gittiğim S. Arabistan’da, enstitünün kurucularından Prof. Dr. Ahmet Tütüncü ile tanıştım ve o zamandan beri Bilginin İslamileştirilmesi Ekibi ile teşriki mesaimiz devam etmektedir...
İşte, Batı’nın İslâm coğrafyasındaki hâkimiyetinin, ancak bilgi temelli bir mücadele sayesinde geriletilebileceğini savunan Fârûkî, sadece yazdığı kitap ve makalelerle değil, yetiştirdiği binlerce öğrenciyle de İslâm düşüncesi alanında ciddi bir boşluğu doldurmuştu. Eşi Lamyâ Hanım da İslâm sanatı sahasına çok sayıda önemli eser meydana getirmişti.
Bir Ramazan gecesi, sahur vakti şehit edilen Prof. Dr. İsmail RâcîFârûkî ve eşi LamyâFârûkî’ye rahmet niyaz ediyoruz…
“Bir öncüye rahmetle…” başlıklı yazısıyla (29 Mayıs), Ramazan ayındaki bu şehadeti hatırlamamıza vesile olan Yeni Şafak’tan Taha Kılınç’a teşekkürler…