Bugün Baykalcıyım
2568 Okunma, 27 Yorum
Ahmet Hakan - Hürriyet
Lütfi Hocaoğlu

16.04.2010

İZNİNİZLE bugün biraz Baykalcılık yapacağım.

Çünkü...

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği “Kutlu Doğum Haftası” etkinliğine katılarak yaptığı muhteşem konuşma benim gönlümü fethetti.

Teslim oldum, çarpıldım, hayran kaldım, etkilendim, takdir ettim...

Neden mi?

Şu sekiz nedenden dolayı:

* * *

*  BİR: Şaşırtarak ve ezber bozarak “İşte budur” dedirttiği için...

*  İKİ: Hz. Muhammed’i en iyi bilen insanlara Hz. Muhammed’i en doğru, en güzel ve en etkileyici biçimde anlatmayı başarabildiği için...

*  ÜÇ: Hz. Muhammed’i en iyi bilen insanların içtenlikli alkışlarını kazanmayı başardığı için...

*  DÖRT: “Kutlu Doğum Haftası” ile CHP arasında sarsılmaz bir bağ oluşturduğu için...

*  BEŞ: Bir muhalefet lideri olarak, Hz. Muhammed’in hayatını iktidara çakmak için kullanmaya tenezzül etmediği için...

*  ALTI: CHP Lideri’nin de İslami kavram ve terimlere hakimiyet sağlayabileceğini gösterdiği için...

*  YEDİ: Bir CHP Lideri’nin de Hz. Muhammed’in evrensel mesajını derinliğine kavrayabileceğini ve içselleştirebileceğini kanıtladığı için...

*  SEKİZ: İslami kesimde “Biz şimdi bu konuda nasıl bir tutum alacağız?” türünde tartışmalara yol açmayı başardığı için...

Yazının tamamı için tıklayınız.

 

Yorum:

Adil Düzeni kimler getirecek?

Deniz Baykal kendisinden beklenmeyen ilginç bir konuşma yaptı. Konuşma kutlu doğum haftası etkinlikleri içinde gerçekleşti. Daha önceden bu etkinliklere katılmasının Ak Parti için kapatma davasında delil olarak kullanılması işi daha da ilginçleştirdi.

Kutlu doğum haftası gibi etkinlikler İslami değildir. Ne Hz. Muhammed ne de sahabeler böyle bir uygulama yapmışlardır. Kaldı ki Hz. Muhammed’in doğum yılının 570 mi, 571 mi olduğu bile ihtilaflıdır. Diyelim ki denildiği gibi doğum gününü kılı kılına biliyoruz. Yine de böyle bir etkinlik İslam dininin nasıl da kişiyi kutsallaştırmaya dönüştüğünün göstergesidir. Baykal da konuşmasında bunu belirtmiş ama konuşmayı İslamiyet’e aykırı bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın düzenlediği ve yine İslamiyet’e aykırı olan kutlu doğum haftası etkinliğinde yapması ilginç bir paradokstur. Kutlu doğum haftası, Mevlit kandili bid’atinin katmerleşmesidir. Mevlit kandili bid’ati bid’at susuzluğunu gidermemiş olmalı ki yılbaşı gecesinin yerine ikame edilen Mevlit kandilini, Noel yerine ikame edilen kutlu doğum haftası ile taçlandırmak gerekiyormuş. Noel’e benzemesi için de miladi takvime göre kutlanmalıydı.

Bunlar bir tarafa, Deniz Baykal’ın konuşmasının ilginçliği diğer tarafa. Deniz Baykal konuşmasında İslamiyet’in ahlaki yönünden çok düzen yönünü ön plana çıkarıyor ve İslamiyet’in ilim ve hayatın gerçeklerini kapsadığını anlatıyordu. Ama paradoks olan kendi uygulamalarında bunlara dikkat etmemesidir. Bana göre en azından şimdilik Baykal’ın sözleri sözde kalacaktır.

Peki Adil Düzen kimlerle gelecek, analiz yapalım.

İnsanlarda değişime direnç vardır. Değişime direnmeyen insan sayısı çok azdır. Kuran onlara Ulu-l elbab diyor. Daha önceki makalelerimden birinde uzun uzun özelliklerini anlattım.

İnsanların değişime direnme sebebi yerleşmiş inançları ve alışkanlıklarıdır. Bu inançlar, alışkanlıklar, gelenekler, töreler kişinin değişime direnci için kullandığı referanslarıdır. Bu referansları zayıf olan insanlar değişime daha kolay ayak uydururlar. Bunun en tipik örneği İslamiyet tebliğinin Hıristiyanlara veya Yahudilere değil putçu Arap kabilelerine yapılmasıdır. Onlarda da şiddetli bir direnç meydana gelmiştir. Ancak Yahudi ve Hıristiyanların referansları putçu Arap kabilelerinden çok daha güçlü olan tahrif edilmiş olsa da kutsal metinlerdi. Onların İslamiyet’e geçişi putçu Arapların geçmesinden çok daha zordu.

Gelelim günümüze. İslamiyet Hz. Muhammed’le geldiğinde ve ilk uygulaması yapıldığında hayatın içinde bir dindi. Yani hem düzen hem ahlak yönünde bir bütündü ve asıl olarak düzen üzerine kurulmuştu. Ancak zamanla düzen yönü görmezden gelinmeye başlandı ve İslamiyet hayatın dışına itilerek Hıristiyanlaştırıldı. Hz. Muhammed insanlara tesbih çektirme, zikir yaptırma, namaz kıldırma, oruç tutturma peygamberi gibi görülmeye başlanmış ve tıpkı Hıristiyanlardaki gibi din adamlığı müessesesi uydurulup papazların benzeri olarak namaz kıldırma memurlarının ortaya çıkarılması (halk arasında imam! deniyor) ve bunları yetiştiren ruhban okulu benzeri okulların kurulması ile süreç tamamlanmıştır. Tasavvuf uygulamaları ve tarikatların İslamiyet’in asıl müessesesi olarak görülmesi ve hayattan kopuk keşiş tarzı yaşamını sürdüren insanların kamil Müslümanlar olarak görülmeye başlanması da zihinlerdeki süreci tamamlamıştır. Artık insanların kafasında İslamiyet’in ne olduğuna dair bir referans meydana gelmiştir. Bu sahte İslamiyet referansı çok sağlam bir şekilde Müslümanların kafasına yer etmiştir, adeta bir çivi gibi çakılmıştır.

Gün gelmiş, Adil Düzen ortaya çıkmıştır. Ancak bu Adil Düzen insanlara anlatılınca ne olmuştur. Koskoca bir parti Adil Düzen’i bir parti programı olarak benimsemiş, ancak Adil Düzen o partinin başkanı haricinde neredeyse tamamının kafasına çakılmış olan geleneksel İslamiyet çivisini çıkaramamıştır. Çünkü çivi çok sağlam çakılmıştır. Siyaset gereği o günlerde Adil Düzen’ci görünen parti eşrafının daha sonra partiden ayrılanları Adil Düzen’ci olmadıklarını, karşı olduklarını açıkça söylemişlerdir. Peki parti içinde kalanlar Adil Düzen’ci midir? Hayır tabi ki. Sadece açıkça söyleyemiyorlar. Bugün Saadet Partisinde Adil Düzen’ci olduğunu söylemek dışlanmak demektir. Çünkü onların kafasında da geleneksel İslamiyet çivisi vardır. Ben denedim, siz de deneyin. Saadet partisinden bir yetkiliye Adil Düzen’den, Süleyman Karagülle’den bahsedin. Mutlaka tanıyacaktır. Ya bıyık altından alaycı bir şekilde gülecek ya da konuyu değiştirecektir. Çünkü onlar Adil Düzen’e şiddetle karşıdırlar. O kadar rahatsız edicidir ki Saadet Partisi için Adil Düzen, aklınız durur. En önemli sorun o çiviyi çıkarmaktır.

O zaman kimler Adil Düzen’ci olacaklardır. En başta mümin olup, ulu-l elbab olanlar. Ya da tersi, ulu-l elbabdan olduğu için mümin olanlar. Çünkü bunlar her söze kulak verirler ve en güzeline hemen uyarlar. Bunlar en önemli gruptur. Peki taraftarları ve destekleyicileri kimler olacaktır. Tabi ki kafasındaki çivileri gevşek olanlar. Ya daha önceden İslamiyet’e cemaatlere katılmadan bağlı olanlar, ya da uzak olup düşman olmayanlar. Bunların kafasında önceden yerleşmiş, çakılmış çiviler olmadığı için alternatifleri daha sağlıklı bir biçimde değerlendirip Adil Düzen’e inanırlar ve en azından uzaktan desteklerler ve düşman olmazlar. Namaz kılmayan, sol görüşlü ama İslamiyet’e düşman olmayan insanlara Adil Düzen’i anlattığım zaman “Ben böyle bir İslamiyet’e her zaman varım” şeklinde cevap veriyorlar. Cemaat içinde yetişmiş, kafasında yerleşmiş geleneksel İslami düşüncesi olanlar ise o kadar şiddetli reaksiyon veriyorlar ki, hatta bazıları Adil Düzen’i küfür olarak nitelendiriyorlar.

Buna göre Adil Düzen’in tebliğini acaba yanlış kimselere mi yapıyoruz diye soruyorum kendime.

 

Deniz Baykal’ın konuşması

İslam'ın toplumsal hedefi adaletli ve ahlaklı bir düzeni kurmak ve toplumu gerçekleştirmektir.

Hz. Peygamber, gelen vahyi tebliğ etmesiyle canlı ve hayatla iç içe kişiliğiyle, Kuran ayetlerini hem fiilleriyle, hem de sözleriyle tefsir etmekteydi. Hz. Muhammed'in  hayatı, Kuran-ı Kerim'in bizzat bir tefsiridir. Böylece Hz. Peygamber Kuran-ı Kerim'in yaşanılabilir olduğunu ortaya koymuştur.

Hz. Muhammed insanlık tarihinde bir dönüm noktasıdır. O başka bazı peygamberler gibi uluhiyeti bizzat kendisi temsil etmez. O bir beşer olarak ilahi bir mesajı taşır. Uluhiyet Allah'tadır. İslam inancında bu peygambere isnat edilmez.

Hz. Muhammed kurban olmuş değil, örnek olmuş bir insandır. Yaşayarak bir makama çıkmıştır ve bir akıl peygamberidir. Vahiy akılla çelişmez.

Kuran, Hz. Muhammed'in en  güzel örnek olduğunu belirtir. Örnek olmak, taklit edilmek anlamına gelmez. Hz. Muhammed'in taklit edilmeye değil, anlaşılmaya  ihtiyacı  vardır.

Kuran ısrarla insanların aklını kullanmasını, düşünmesini söyler. Hz. Muhammed akla vurgu  yaparak, “Bilim talep etmek kadın-erkek her Müslüman’ın farzıdır” ifadesiyle bilimi teşvik etmekle kalmamış, insanlık tarihinde ilk okuma-yazma seferberliğini başlatmıştır.

Kuran toplumsal hayatta adaletin belirleyici olmasını esas almıştır. Kuran'da insanın topraktan yaratıldığı belirtilmiştir. Bu tüm insanların yaratılış bakımından eşit düzeyde olduğu anlamına gelir. Kuran bir kavme, bir soya değil, tüm insanlara inmiştir.

Kimin daha iyi Müslüman olduğunu ancak Allah bilir. İslam'ı doğru anlamanın tek yolu Kuran'ın ve Hz. Muhammed'in yaşamının doğru anlatılmasını sağlamaktır.

Dinin bir başka amaçla, bir servet, bir menfaat beklentisi içinde olanlar tarafından inhisara alınmış gibi takdim edilmesi İslamiyet'in özüne yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. İslam, iman, sorumluluk ve kurtuluş bakımından bireyi esas alır. Her insan aklı ve kendi hür iradesiyle sorumluluğunu üstlenir, hiç kimse bir başkasının günahını çekmez, herkes kendi günahının ve sevabının sahibidir. Cennete ancak hak eden girer. Cennette hiçbir cemaate toplu rezervasyon yapma imkanı yoktur.

Kuran'ın ve İslam'ın siyasetle ilişkisi konusunda yanlışlıklara karşı herkesin duyarlı olmasına ihtiyaç vardır.

Kuran'da siyasi birtakım düsturların ön plana çıkmıştır, şura, adalet ve işlerin ehline verilmesi gibi ilkelerin Kuran'ın öngördüğü temel ilkelerdir.

Ama bunlar herhangi bir devlet modelinin, rejim biçiminin, herhangi bir siyaset anlayışının tekelinde olmayan evrensel, her zaman ve her rejim için, her siyaset için mutlaka gözetilmesi gereken temel ilkelerdir. Elbette istişare olmadan doğru fikre ulaşmak imkanı yoktur. Doğru, kimsenin tekelinde değildir, istişare şarttır. İstişareyi ister mecliste yaparsın, ister partiyle yaparsın, ister kendi çevrendeki bilim adamlarıyla yaparsın, ama istişare şarttır. Şart olan İslam'ın öngördüğünü şuradır. Şuranın biçimini, devletin düzeni tayin eder. İşi ehline vereceksin. “Benim adamımdır, yakınımdır, dostumdur, hısımım, akrabamdır” diyerek iş vermeyeceksin, İşi ehline, en iyi yapacak olana vereceksin. Adaleti gözeteceksin. Adaletsiz yönetim olmaz. Padişahlıksa da adalet olacak, cumhuriyet ise de adalet olacak, demokrasiyse de adalet olacak. Hangisinin olacağına Kuran karar vermiyor. Kuran, bir devlet rejimi tavsiye etmiyor. Hz. Muhammed, hayatının belli bir noktasından sonra devlet başkanı olarak sorumluluk üstlendi, ama bu Kuran'ın İslamiyet'in belli bir devlet rejimi önerdiği anlamına hiçbir şekilde gelmez, gelmemiştir.

Hz. Muhammed vefat ederken yerine kimseyi bırakmamıştır. Onun vefatını takip eden siyasi gelişmeler ve Kuran bunu insana bıraktığını göstermiştir. İslam’ın toplumsal hedefi, adaletli ve ahlaklı bir düzeni kurmak ve toplumu gerçekleştirmektir. Dinin egemenlik iddiası yoktur. İslam dini ile Müslümanların meydana getirdikleri fıkıh özdeş değildir.

Kuran bir hukuk kitabı değildir. İslam'a göre iman, sorumluluk ve kurtuluş bireyseldir. Hiç kimse ne Müslüman olması için, ne de Müslümanlığı yaşaması için zorlanabilir. Çünkü dinde zorlama yoktur. Kimin iman etmiş olduğu, ne zaman imanın gerçekleşeceği, o kişinin kendi takdiri ile ortaya çıkacak bir iş değildir, Allah'ın takdirindedir.

 

Lütfi Hocaoğlu


YorumcuYorum
Mete Firidin
18.04.2010
19:19

Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla.

1. Andolsun kuşluk vaktine

2. Ve sükûna erdiğinde geceye ki,

3. Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.

4. Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.

5. Pek yakında Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın.

6. O, seni yetim bulup barındırmadı mı?

7. Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?

8. Seni fakir bulup zengin etmedi mi?

9. Öyleyse yetimi sakın ezme.

10. El açıp isteyeni de sakın azarlama.

11. Ve Rabbinin nimetini anlat da anlat.

Duha suresi

Nedenmi yazdım.Çünkü Adil düzen denince hemen akla bir politikacımız geliyor.

Bu söz yani adil düzen sözü bir hayli yıpratıldı.Aynı gerçeği başka bir isimle anlatsan belki insanlar sana daha iyi kulak verebilirler.

Özellikle 11. ayeti tavsiye ederim.

Tayibet Erzen
18.04.2010
23:52

Meydan boş kalınca böyle olur işte.

Müminler Adil Düzen’e, Kuran’a sahip çıkmazsa, elbette bir çıkan olur. Bu kişi Deniz Baykal bile olsa bizim için fark etmez. Önemli olan Adil Düzen’in gelmesidir. Bunun gelmesi için Allah’ın bize ihtiyacı yoktur. O ister ve elbet birilerine yaptırır.

Kuran o kadar büyük bir mucize ki, onun ışığıyla aydınlanmaya çalışan her kim olursa olsun, aklıselimse kurtuluşa erer.

Ben şahsen Baykal’ın tespitlerini yerinde bulsam da kendisinin samimi olduğuna inanmıyorum. Erdoğan’a karşı bir alternatif olma çabası göz boyama ve oy toplama taktiğinden öteye geçmese de, söyledikleri düşündürücüdür.

Bana göre bu ifadeleri bütün cesaretini toplayarak iman etmiş bir politikacının, bir AK Partilinin söylemesi daha yerinde olurdu.

Baykal’ın samimiyetsizliğine gelince, bundan daha birkaç sene evvel bir gazetecinin kendisine yönelttiği başörtüsü sorunun çözümüne dair soruya “Erdoğan kızını yurtdışında okutarak bu sorunu aile içinde çözmüştür, bizim ise zaten böyle bir sorunumuz yoktur.” cevabını vererek Türkiye’de yaşayan bilmem kaç bin başörtülüyü hiçe sayabilmesi ve ardından oy hırsıyla bir iki çarşaflıya rozet takarak, sağda solda bir iki hadis tekrarlayarak durumu kurtardığını zannetmesinden ileri geliyor.

Meydanın bu tür oyunlara sahne olmaması için nitelikli politikacıların bir ara uyanmaları ve büyük bir özveriyle çalışmaları gerekiyor.

Reşat Nuri Erol
20.04.2010
09:47

Önemli Bir SORU:

- Evet, "ADİL DÜZEN"i kim getirecek?!.

Önemli Bir Konuşma ve O Konuşmada Söylenen ÖNEMLİ SÖZLER:

- "İslam’ın toplumsal hedefi adaletli ve ahlaklı bir düzeni kurmak ve toplumu gerçekleştirmektir..."

Artık Kendimize "KOCAMAN BİR SORU" Sorma Zamanıdır:

- "Adil Düzen’in tebliğini acaba yanlış kimselere mi yapıyoruz?!."

Soruyu başka şekilde de SORABİLİRİZ:

- ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI OLARAK BUGÜNE KADAR DOĞRU DÜRÜST TEBLİĞ YAPABİLDİK Mİ?

- ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI OLARAK TEBLİĞİ ULAŞMASI GEREKEN HER YERE VE HERKESE ULAŞTIRABİLDİK Mİ?

- YOKSA ENERJİMİZİ LÜZUMSUZ ŞEYLERLE Mİ HARCAYIP İSRAF ETTİK?

- YA DA TEMBELLİK EDİP HİÇBİR ŞEY YAPMADIK MI?!.

SORUMLULUĞUMUZ BÜYÜK !!!

-

Lütfi Hocaoğlu
20.04.2010
16:27

Mete beye,

Adil Düzen denince akla Erbakan’ın gelmesinde bir sakınca yok. Erbakan tarafından Türkiye ve dünyaya ilk defa duyurulmuştur ve bu nedenle gayette iyidir.

Adil Düzen Milli Görüş değildir. Adil Düzen bir sistemdir. Kimsenin tekelinde değildir. Bizim de değildir, başka bir partinin de değildir.

Adil Düzene kim sahip çıkarsa onundur. Adını değiştirmek gereksizdir. Çünkü Erbakan’ın anlattığından farklı bir şey değildir. Aynısıdır. Sadece tek durum Erbakan’ın Adil Düzen’i uygulamaması, slogan olarak kalmasıdır. Ama bunun da faydası olmuştur. Adil Düzenin reklamı yapılmıştır ve insanlar en azından adını öğrenmişlerdir.

Sizin dediğiniz gibi zararı ise iktidara geldiği halde Adil Düzeni bırakan Erbakan’ın “Adil Düzen uygulanamaz” izlenimi oluşturmasıdır ki bu izlenim bugün Saadet Partililer ve Ak partililer arasında yaygındır.

Ama bize düşen bu ismi bırakmak değil, ismin altındaki içeriği anlatmaktır.

Lütfi Hocaoğlu
20.04.2010
18:23

Ben zaten Mete Beye cevap verdim. Madem öyle Hakan Beye de cevap verelim.

“Kuran bir devlet rejimi önermiyor” ifadesi “Kuran bir sistem önermiyor” anlamında ise yanlıştır.

Kuran bir anayasa kitabı değildir. Kuran her çağda anayasalar için bir delil kitabıdır. Kuran’a dayanarak günün ihtiyaçlarına göre hükümler çıkarılarak anayasalar yapılır.

Zaten din kelimesinin Türkçe karşılığı sistemdir yani düzendir. Dinde zorlama yoktur (La ikrahe fi-d din) ayeti düzen içinde zorlamanın olmadığını söyleyerek sistemin temelini ifade ediyor. Sonrasında her yerinde topluluğa hitap ederek ve Ya Eyyühellezine amenu ayetleri ile düzeni koruyanlara hitap ederek emirler veriyor.

Kuran hem düzen hem ahlak kitabıdır. Ama asıl olarak düzen kitabıdır.

Lütfi Hocaoğlu
20.04.2010
18:42

Adil düzenin temel parametreleri:

- Ekseriyet demokrasisi yoktur, biat demokrasisi vardır.

- Saltanat yoktur.

- Merkezi yönetim yoktur, yerinden yönetim vardır.

- Zorlama, baskı yoktur.

- Suçları önleme mekanizmaları yerine cezalarla suçtan caydırma vardır.

- Çok hukukluluk vardır.

- Hepsinden daha önemlisi hakimlik yoktur, hakemlik vardır.

- Vatandaşını suç işleme potansiyeli olan varlıklar olarak görmez, herkesi baştan iyi kabul eder, suç işleyene ceza verir.

- Bugünkü sistemlerde serbestler dışında herşey yasaktır, Adil Düzen’de yasaklar dışında herşey serbesttir.

Mete Firidin
21.04.2010
10:06

Kuran rehber kitaptır. Herşey için.

Benim vurgulamak istediğim:Toplumun kitaba ait bilgisinin yetersiz olduğudur.

Ayrıca Erbakan adil düzeni siyasi bir araç gibi kullanmış ve gayri ciddi tutumu ile adil düzen sistemini halk gözünde küçük düşürmüştür.

Mete Firidin
21.04.2010
10:52

SN Lütfi bey :Adil düzen Erbakan tarafından duyurulmadı.Adil düzen 1400 yıldır var.Erbakan bunu sadece politik malzeme olarak kullandı.Osmanlılar da adil düzen uygulamaya çalıştılar.Fakat bunu yapmaya çalışırken Kuranı halka öğretmediler yüzeysel olarak arapca ne olduğunu idrak etmeden sinirli birtakım sözler gibi öğrettiler belki kendileri de böğle algıladılar. Daha sonra ise kitabı ardına attılar ve mezarlıkta okunan sihirli sözler olarak tanıttılar. Sonuç malumunuz.

Bizde kitabı gerçeğin ta kendisi olduğunu insanımıza anlatamassak Adil düzeni kursak bile birkaç yılda ortadan kaybolacaktır.

Cüneyt Özcan
21.04.2010
14:35

adil düzen tüm insanlığın malıdır. Herkesin dayanışmasını gerektirir ve dayanışma temellidir, doğaldıri fıtridir. İnançla desteklenir, inançla temellenemez.

Mete Firidin
21.04.2010
15:46

Yusuf da ,yusufu kuyuya atanlarda islamdı.Fakat yusuf gibi salih kimseler değildiler.Yusuf mısıra düzen ve dirlik getirmeden önce de tam bir iman sahibiydi.Yusufdan sonra Mısır uygarlığı Putlarına tapmaya ve zalimliğe devam ettiler.Fakat Yusufun kardeşleri tövbe etti ve yine hak yolda devam ettiler.

Sen iman sahibi olmayanlara zorla da olsa bir düzen uygulatsan devamı gelmez.

Mete Firidin
21.04.2010
16:29

Al-i İmran

(103) Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.

Lütfi Hocaoğlu
21.04.2010
17:05

İman demek inanmaktır ancak toplumsal anlamda iman sahibi olmak demek düzeni getiren ve savunan demektir. Bu anlamda mümin demek düzeni getiren ve savunan demektir. Bundan dolayı tüm insanlar iman sahibi olmayacaktır. Diğer insanlar müslümanlardır ve onlar düzen geldikten sonra düzene uyarlar. İza cae ile başlayan nasr suresinde dine fevc fevc giren gruptur. Bunun için insanların iman sahibi olmasına öncelik verirsek Adil Düzen hiç gelmez. Mete beyin kastettiği iman Kuran’a iman yani inanmadır ki bu bizim konumuz değildir. Müslümanlar Kurana inanırlar ama müminler Kuranın getirdiği dini yani düzeni uygularlar. Ondan sonra topluluk düzelir. Yani sonuçta önce az kimseden oluşan müminler düzeni yani dini getirir. Diğer çok kimseden olan grup fevc fevc bu düzene girer. Bu nedenle öncelik kesinlikle düzendedir. Topluluğun inanması daha sonra olur.

Mete Firidin
21.04.2010
17:15

Muhtar bile secemeyecek durumdayken de mi?

Lütfi Hocaoğlu
21.04.2010
17:23

Hakkı getirmek için önce çoğunluğa sahip olmak gerektiği düşüncesi yanlıştır. Önce güçlenelim, siyaseti ele geçirelim, sonra hakkı getiririz düşüncesi yanlıştır.

Hak olup azınlıkta olmak, muhtar seçmemek daha iyidir. Batıl olanın çoğunluğu önemli değildir. Eğer az olan hazırsa Allah ona öyle bir yol açar ki.

Mekke’de 10 yılda ancak 40 kişi olabilmişlerdi ve bunların bir çoğu Mekke’de en alt seviyeden görülen kimselerdi. Bu mantıkla bakarsak Hz. Muhammed’de Mekke’de muhtar seçebilecek durumda değildi.

Ne olursa olsun bize düşen düzeni getirmektir. İman dediğimiz Allah’a ve Kuran’a iman düzeni getirecek insanlardaki olmazsa olmaz şarttır, düzene uyacaklarda değil.

Mete Firidin
22.04.2010
11:00

Erbakanı eleştiremediğiniz bir düzende hiçbir şekilde demokrasi olmaz. Olsa olsa firavun düzeni olur.Bu sözle kastım:Başkan o kadar eleştirilmez,okadar mükemmel,o kadar yüce kabul edilir ki haşa sanki Tanrı gibi kabul edilir.Bunun olmaması için Başkanın ve sevenlerinin yada yardakcılarının Eleştiriyi kabul etmesi Gerekir.

Şimdi sıddıklığın da şüphe olmayan Hz.Ebu bekrin halife olduğun da söğlediğine bakalım: “Ey İnsanlar! Ben işlerinizi yapmak üzere sizler tarafından seçilmiş bulunuyorum. Ben sizin en hayırlınız değilim. Vallahi bu işi ne şimdiye kadar düşündüm ve ne de böyle bir isteğim oldu. Hiç istemediğim ve arzu etmediğimi bir vazife bana sizler tarafından verilmiş bulunmaktadır.

Emmâ ba’d feyâ İbadallah! / Bundan sonra; ey Allah’ın Kulları! Şayet iyilik yaparsam bana yardım ediniz. Fenalık yapacak olursam bana yol gösteriniz. Ben Allah’a ve Resulüne itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz. Şayet Allah’a ve Resulüne itaat etmezsem, sizin de bana itaat etmeniz gerekmez.

Doğruluk emânettir; yalancılık ihanettir. Bundan sonra İnşallah/Allah’ın izniyle içinizde en zayıfınız hakkı alınıncaya kadar katımda en güçlünüz olacak, en güçlünüz de üzerine geçirdiği hakkı kendisinden alınana kadar katımda en zayıfınız bulunacaktır.

Ey İnsanlar! Allah için cihadı asla terk etmeyiniz! Biliniz ki cihadı terk eden kavim zelil olur. Kendim için ve sizler için Allah’tan af ve afiyet dilerim…”

Reşat Nuri Erol
22.04.2010
13:28

Cengiz Kardeşe;

Son yorumlarına aynen katılıyorum...

Meseleyi güzelce özetlemişsin...

Anlamak isteyene yeterlidir.

Allah razı olsun.

Teşekkürler...

Dr. Mete Kardeşe;

Ben kırk seneden beri hem Süleyman Hocam, hem de Erbakan Hocam ile birlikte çalışmaya/hizmet etmeye gayret ettim... Bu ömürlük uzun süre zarfında, her ikisini de iyi tanıdığımı zannediyorum ve yaşadığımız dönemdeki varlıklarından dolayı Allah’a hamd ediyorum... Her ikisinin birlikte olması gerektiğine, birlikte çalşmaları gerektiğine, birbirlerini tamamladıklarına inanıyor ve hep bunun gerçekleşmesi için çalışıyorum... İlim ile amelin, teori ile pratiğin at başı birlikte olması gibi bir şey... Ama Allah’ın takdiri ötesinde bir şey olmuyor; O (AALLAH) ne diyorsa ancak o kadarı gerçekleşiyor... Kusura bakmayın ama; sizler de dahil olmak üzere, Türk milletinin bu iki önemli şahsiyeti gerektiği gibi anlayamadığı ve değerlendiremediği kanaatindeyim... Bu konuda çok ama çoook MUZDARİBİM ama yapacak bir şey yok!.. Her şeyin yegane SAHİBİ ALLAH... O layık olduğumuz kadarını veriyor veya nasip ediyor, demektir... Kul olarak bizlere düşen sadece çalışmak, çalışmak, çalışmak...

Çalışmak ve yayret bizden, başarı ALLAH’tandır...

Bu vesileyle bu söylediklerim, Dr. Lütfi Kardeşim başta olmak üzere, bu mesele ile ilgilenen bütün çalışma rakadaşlarımıza da arz olunur...

Kırk yıldır yaptığımı size de tavsiye ederim...

Vesselâm...

RNE

Reşat Nuri Erol
22.04.2010
13:48

1.

Geçmiş haftalarda, özellikle de son bir-iki haftada, YORUMLARA-YORUM yazma ağırlığınızı Üstad KARAGÜLE yazılarının olduğu kısma çekmeye çalıştım ama maalesef başarılı olamadım...

2.

Bundan önceki yorumuma katkı olarak, bu hafta Süleyman Hocamın kendi yazısının altına yazdığı bir YORUMU, buraya aynen aktarıyorum:

"ERBAKAM ile BENİM tahlillerim arasında ayrılık yok. Tahliller birimiz diğerinden almış olabileceğimiz gibi; gerçek olduğu için ayrı ayrı da aynı sonuçlara varmış olabiliriz.

Bir fikri benimseyen o fikrin sahibidir, fikrin patenti yoktur.

Allah, Kur’an’da diyor ki; onlar mekir yaparlar, keyd yaparlar, Biz de mekir yaparız, keyd yaparız, Bizim keydimiz hayırlıdır.

Ak Parti’yi ve Akyazılı Vakfı’nı (Fethullah Gülen Cemaati) destekleyenler İslamiyet’e mekir yapmak istemişlerdir, Allah onların mekirlerini hayra çevirdi. İslamiyet siyasette ve eğitimde başarılar kaydetti. Bunları gerçekleştirenlerin durumu niyetlerine bağlıdır. Bunu da yalnız Allah bilir.

Onların yaptıklarını eleştireceğimize, BİZ NE YAPTIK, onun üzerinde düşünmeliyiz."

SÜLEYMAN KARAGÜLLE

RNE

Mete Firidin
22.04.2010
15:33

Yazımda Erbakanı değil erbakanı eleştrilmez kabul edeni eleştirdim.

Ayrıca hiçbir cemaate üye değilim.Üye olmayı da düşünmüyorum:Fakat bütün ehli sünnet erbakan dahil kişi ve cematleri seviyor ve destekliyorum.

Ama hiçbir cemaat ve kişi eleştrilmeyecek kadar mükemmel değil.

Lütfi Hocaoğlu
22.04.2010
16:25

Mete beye katılıyorum. Hiç kimse eleştirilmez değildir.

Ancak cemaatlerde ve partilerde yapılan bu yanlışı Mete bey dile getirmiş, ben de daha önceden bir çok kere dile getirince suçlandım. Hatta bu tartışmalar sırasında bazı ifadelerim kastını aştı, istemeyerek.

Bir kimseye biat etmek demek o kimsenin her yaptığını haklı kabul edip savunmak demek değildir. Biat ettiğiniz için ona uyarsınız ama yanlışlıkları görür, uyarır ve kabul edersiniz. Bir de kendi biat ettiğiniz şahsa herkesin biat etmesini bekleyemezsiniz. Yalnızca benim biat ettiğim kimse doğrudur, diğerleri yanlıştır da diyemezsiniz.

Bu bağlamda bazı arkadaşalarımız Erbakan’ın yaptıklarını savunmakta, ama başkası tarafından yaptığı herhangi bir iş yanlıştır denince, "o hata yapmaz, onun bunu yapmasının bir sebebi vardır." denmektedir. Yanlış olan budur. Herkes hata yapar. Erbakan’ın yanlış da yapsa iyi niyetle yaptığını bildiğimiz için sorun yoktur. Kendi içtihadıdır, yanılmıştır deriz. Belki de biz yanılmışız, onun yaptığı doğrudur. Sonuçta buradaki herkesin yorumu kendine göre doğruı olan yorumdur. Başkasına yanlış gelmesi de gayet doğaldır.

Ali Bülent Dilek
23.04.2010
15:29

Arkadaşlar;tartışmalarımız çok güzel yeni yeni yaklaşımlar çıkıyor.meseleleri çoklu bakış açılarına göre değerlendirme imkanımız oluyor.mesela ben Cengiz kardeşimin akevler(Süleyman karagülle şahsında)ve saadet partisi(Necmettin Erbakan şahsında)yaklaşımı dışında 3.bir bakış açısını milliçözüm gurubunun(Ahmet akgül şahsında)delillendirmeye çalışmasını ve savunmasını çok önemli buluyorum.belki orta yol ve çözüm adil düzenin pratize edilmesi noktasında ordan çıkacak.çünkü akpartiden ümit yok.saadet partisinin (genel başkan Numan kurtulmuş şahsında)de adil düzenin temellerini savunduğunu göremiyoruz.ayrıca akevler Adil düzen partisini henüz kuramadı.ama esas

Önemli noktaya gelecek olursak,her fikir kendi aşiretini kurup ta aşiret bazında yaşamaya başlamayınca savunulan fikirler havada kalıyor.ve ister istemez tartışmalarda kırıcı ve uzaklaştırıcı olunuyor.gelin hepimiz bir mekanda birleşerek orada bir aşiret oluşturalım.bedenler yaklaşsın ki gönüllerde yaklaşsın.ondan sonraki merhale de isteyen gurup aşiret seviyesine ulaşınca katını değiştirip kendi aşiretinde yaşamaya başlasın.bu açıdan 100 dairelik her katta 10 daire(aşiret)akevler

Sera evler toplu konut projesinin hayata geçirilmesi çok önemli.bence ilk önce 100 aileyi bulalım aynı mekanı paylaşacak.enerjimizin daha çoğunu buna ayıralım.bakınız ;505.seminer tefsirive506.ve507.seminertefsirleri.İŞLETMESEMİNERLERİ;57.58.ve59.seminerler.şu anda benim ve ailemin 15/1 hisseyle ortak olduğumuz(40 yıllık mahkemesini av.süleyman akdemir inbitirmek üzere olduğu) 4000 metrekare bir yerimiz var böyle bir binaya aday,İstanbul,k.çekmece,cumhuriyet mah.aşıkveysel cad.no:10/b adresinde internetten haritasına bakabilirsiniz.hatta mutlaka bakın ve niyet edin inşallah…

Lütfi Hocaoğlu
23.04.2010
16:38

Cengiz beye selamlarla,

Erbakan’ın hatalarını söylemek sonra geleceklerin o hataları bir daha yapmaması içindir. Yani hatalar başkaları için bir tecrübedir. Allah’a milyonlarca kez hamd olsun ben kimseyi İlahlaştırmıyorum. Size de tavsiye ederim.

Erbakan’ın usulü: Adil Düzeni slogan yapmak ama uygulamamak. Evet ona ait bir usuldür ve bu usul tamamen yanlıştır. Bu hatanın bir daha yapılmaması için güzel bir tecrübedir. Çünkü o zaman Allah sizi aşağı indirir. Ama size göre “o hata yapmaz” ya, aynı usulü tavsiye edin, bakın ne olacak?

Kusura bakmayın ama bizi suçladığınız Adil Düzeni henüz siz hiç anlamamışsınız: Neden mi?

[ Merkezi düzen yoktur, yerel düzen vardır diyorsunuz: Halbuki Adil Düzende Merkezi Düzen çok daha güçlendirilmiştir. Merkezi yönetim ifrat iken, Yerinden yönetim tefrittir, Adil Düzen ise bunların ortasında, Merkezi yönetim ve düzen Yerinden yönetim ve düzen ile desteklenmiş ve güçlendirilmiştir. ]

Merkezi yönetim sadece askerlikte vardır. Bunun dışında yoktur.

[ Düzen içinde zorlama yoktur, “laikrahe fiddin” diyorsunuz. Halbuki Dini ahlaki düzen sevgiye dayanır ve orada zorlama yoktur, Adil Düzen ise icbaridir, kimse başına buyruk hareket edemez, ortak icmalarla kabul ettikleri düzene uymakla yükümlüdür, uymayanlara müeyyide uygulanır. ]

Adil Düzende bucaklarda ceza hukuku uygulanır. Herkes kendi yaşayacağı bucağı seçer ve oranın ceza hukukuna göre hareket eder. İstediği bucağı seçme özgürlüğü onun başına buyrukluğudur. Beğenmezse başka bucağa gider. Özel hukuk ise sözleşmelere dayanır. Zorlamanın olmaması istediği bucağa gitmeyle sağlanan hicret demokrasisiyledir. Adil düzen asla ve asla icbari değildir. Hatta idam cezası verilen bile kendisi gelir asılır. Zorla asmaya götüremezsin.

[ Tek hukuklu düzene karşı çok hukukluluk vardır diyerek eksik bırakıyorsunuz, halbuki adil devlet düzeninde anayasal düzen esastır, devlet kamu hukuku tektir ve geçerli olduğu alanlar vardır, il kamu hukuku tektir ve geçerli olduğu alanlar vardır, bucak kamu hukuku tektir ve geçerli olduğu alanlar vardır, kısaca çok hukukluluğun ortak icmalarla cemlendiği bir devlet yapılanması vardır. ]

Ortak icmalarla cem edilenlerde bile uymayan bucaklar olabilir. Bu durumda yine zorlama yoktur. Ancak ve ancak hakem kararı ile orasıyla savaşılabilir.

[ Lütfi Bey siz ise 10 yıldır Adil Düzeni çok yakından birinci ağızdan her günki derslerinizle öğreniyorsunuz, daha Adil Düzeni anlamakta aciz kalmışsınız, en temel parametrelerinde ifrattan kaçmak için tefritin kucağına düşmüşsünüz, yörüngeden çıkıp dengeyi şaşmışsınız bu eksiklerinizi kapatıp bu rezaleti engelleyeceğinize, Erbakanın öğrendiği gibi bu işi öğrenmeye gayret edeceğinize boş işlerle uğraşıyorsunuz. ]

Benim Adil Düzeni anlamakta aciz kaldığımı nereden çıkardınız. Allah’a şükürler olsun ki ben Adil Düzeni öğreniyorum. Bilmediğim yerler çoktur. Ancak aciz kalmadım. Hala öğrenebilme yeteneklerim var. Şükür, geri zekalı da değilim. Okuduğumu da anlayabiliyorum.

Acaba ifrattan kaçarken tefrite düşen ben miyim, bu sözü söyleyen mi. Bence siz aslı kaybedip Erbakan’ı ilahlaştırma seviyesinde tefrite düşmüşsünüz. Hala geçmişte yaşıyorsunuz. Erbakan’ın 40 yaşına döneceğine inanıyorsunuz.

Benim boş işlerde uğraştığımı söylüyorsunuz. Size göre boş gelse de benim uğraştığım işleri sayıyım:

1.Ruhu-l Kuran projesi (Kuran’ın en derin Arapça analizlerini içeren proje).

2.Kuran Arapçası dersleri.

3.Adil Düzen Muhasebesini tutan yazılımın yapılması

4.Adil Düzen Dergisinin yazılımı ve alt yapısının yönetimi

Tabi size göre tek dolu iş Erbakan’ı yüceltmek, ne yapayım, ben o “dolu” (!) işi yapamam. Benim meşrebime uygun değil. Benim boş işlerim bunlar maalesef.

Biat konusunda benim hiçbir çelişkim yok. Ben sizin biat ettiğinize biat etmedim ki. Sizin biat ettiğiniz eleştirilmez değildir ki. Bal gibi de eleştirilir. Hataları söylenir ki başkalarına ders olsun. Tabi size göre hatasız olsa da bana göre hatalıdır. Ama bu böyledir ve hayatın gerçeği de budur.

Allah selamet versin.

Reşat Nuri Erol
24.04.2010
01:46

Cengiz Kardeş;

Önceki yorumunun tamamı ne kadar güzel olmuşsa, sonraki bu yorumun o kadar kötü olmuş. Bu dengesizliğinin ve yanlış anlamalarının, dolayısıyla saçma yorumlarının sebebini bir türlü anlayamıyor ve çözemiyorum...

Neden?!.

Mesela, şu yazdıklarını kabul etmek mümkün değil: [ Lütfi Bey siz ise 10 yıldır Adil Düzeni çok yakından birinci ağızdan her günki derslerinizle öğreniyorsunuz, daha Adil Düzeni anlamakta aciz kalmışsınız, en temel parametrelerinde ifrattan kaçmak için tefritin kucağına düşmüşsünüz, yörüngeden çıkıp dengeyi şaşmışsınız bu eksiklerinizi kapatıp bu rezaleti engelleyeceğinize, Erbakanın öğrendiği gibi bu işi öğrenmeye gayret edeceğinize boş işlerle uğraşıyorsunuz. ]

Süleyman Hocamızın ve hepimizin son yıllardaki en yakın çalışma arkadaşına yine HAKARETLER etmişsin. Bu saygısızlığı neye istinaden, niçin ve hangi hakla yapıyorsun; ANLAYAMIYORUM!!!

Allah selamet versin.

ÖNEMLİ NOT VE RİCA:

Süleyman Hocamdan Ve Lütfi Hocaoğlu’ndan RİCA EDİYORUM; derginin temel prensiplerini yeniden gözden geçirin.

HAKARET VE SAYGISIZLIK içeren YORUMLAR -Allah rızası için- konulmasın.

Acizane kanaatimce;

-Bu gibi ifadeler ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARIMIZA ZARAR VERİYOR...

-ADİL DÜZEN ÇALIŞMASI yapacağınıza, bambaşka şeyler yapıyorsunuz!!!

-Harcadığınız zamane mekana, enerjiye ve daha bilmem neye yazık değil mi?..

-Yaptıklarınızın zerre kadar faydası yok ama ZARARLARI pek çok; YETER ARTIK!!!

-TEKRAR EDİYORUM; PEK ÇOK ŞEYİ İSRAF EDİYORSUNUZ; HARAM FİİL İŞLİYORSUNUZ VE ALLAH İSRAF EDENLERİ SEVMEZ, SEVMEEEZ, SEVMEEEEEEEZ...

Allah hepinize akıl, fikir, feraset ve demek istediklerimi anlama basireti versin.

Bu tür atışmalar ve hakaretamiz ifadeler kabak tadı vermeye başladı; şu yaptığınızdan vazgeçin, tadında bırakın.

ALLAH RIZASI İÇİN YETER!

Vesselâm...

RNE

Mete Firidin
24.04.2010
10:11

Bakara 165:İnsanlardan bazıları Allah’tan başkasını Allah’a denk tanrılar edinir de onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarınkinden) çok daha fazladır. Keşke zalimler azabı gördükleri zaman (anlayacakları gibi) bütün kuvvetin Allah’a ait olduğunu ve Allah’ın azabının çok şiddetli olduğunu önceden anlayabilselerdi.

Lütfi Hocaoğlu
24.04.2010
13:24

Cengiz beye saygılarla,

Birincisi ben Devlet Bahçeli’ye biat etmedim ve üzülerek söylüyorum ki kimseye biat etmedim. Biat edecek kimse yok çünkü. Henüz Adil Düzenci bir lider yok.

Adil Düzenle ilgili söylediğiniz şeyleri biliyorum, defalarca okudum, benim bildiğimden farklı bir şey söylemiyorsunuz.

Ama ilginç olan şu: Süleyman Karagülle’den öğren demiyorsunuz, Erbakan’dan oku diyorsunuz. Adil Düzenin birinci kaynağı Süleyman Karagülle’dir, Erbakan değildir.

Diğer taraftan diyorsunuz ki, Kuranı öğrenmeden Adil Düzene çalışın. Yani Kuran’sız mümin olun diyorsunuz. Ruhu-l Kuran projesini küçümsüyorsunuz. Ruhu-l Kuran projesi çok büyük bir projedir. Allah rızası için yapılmıştır. Maddi kazanç getirmeyen ve benzeri olmayan bir projedir.

Özetle diyorsunuz ki: Kuran öğrenmeyin, Adil Düzen’i de sadece Erbakan’a inanarak uygulayın diyorsunuz.

Yani özetle Erbakan’a tapın, başka iş yapmayın diyorsun.

Muhasebe için eleştiriyorsunuz. Eleştirene kadar 10 yıldır muhasebeye ne katkıda bulundunuz. O kadar önemli olduğunu söylüyorsunuz, niye muhasebe çalışmalarına katılmıyorsunuz. Sadece çalışanları suçluyorsunuz.

Dergi konusunda hakem kararına uymadığımı söylüyorsunuz. Benim vaktim var da yapmıyorsam o zaman suçlayın. Yapacağım ama, vaktim olunca. Derginin kodunu isteyen kim olursa vereyim, o yapsın. Ben buna engel olmuyorum.

Eğer istiyorsan derginin kodunu ve şifrelerini göndereyim, istediğin şekilde yap veya yaptır. Ben bunu tekelime almadım, bir maddi kazancım da yok. Dergi ile ilgili masrafları da ben karşılıyorum hem de çalışıyorum. Siz çalışana destek olacağınıza sadece saldırıyorsunuz. Buyurun, yol açık. Vereyim kodu ister yapın, isterse birisine yaptırın. Size engel olan yok.

Çalışan insanlara saldırarak şeytana yardımcı olacağınıza siz de çalışın. Çalışmadan anladığınız Erbakan’a tapmaksa, buyurun onu yapın o zaman. Ama çalışanlara dil uzatmayın. Biz böyle çalışıyoruz, siz daha iyisini yapın. Yapanlara niçin yaptı demeyin. Biz sizin çalışmalarına karışıyor muyuz? Ama siz bize öyle çalışma, böyle çalış diye öğüt vermeye kalkıyorsunuz. Çalışın ve daha güzelini yapın. Meydan ortada.

Selametle.

Lütfi Hocaoğlu
24.04.2010
17:19

Ben çalışıyorum ve çalışma gücüm bu kadar. İnsanüstü bir varlık değilim. Ama siz istiyorsunzu ki ben çalışmayacağım, bunu beyan ettim. Ancak siz çalışacağım dediniz ya, insanüstü bir şekilde bazı işleri yapın diyorsunuz.

Ben dergide kitaplar bölümü var, daha onu koyamadım. Vaktim yok. Bir sürü işim var. Ama siz ben çalışmam, ama çalışan çalışacağım dedi ya, üzerine yükleneyim diyorsunuz. yardımcı olacağıma o işi üstlendi ya, yapacak, sırtına bin diyorsunuz. Kusura bakmayın, gücüm bu kadar.

Muhasebe çalışmaları o kadar kolay değil. 10 yıldan beri uğraşıyoruz ve hala bitiremedik. her akşam çalışıyoruz. Ne yapalım, gücümüz bu kadar.

Ve Reşat abi gayet haklı, size cevap vermekle kaybettiğim vakti faydalı çalışmalara harcamam daha doğru. Size de tavsiye ederim.

Bir de Erbakan’a saldırdığımızı söylüyorsunuz. Biz öyle yapmıyoruz. Siz o derece hassaslaşmışsınjız ki bu konuda herşeyi saldırı olarak algılıyorsunuz. Bir kere o insan çalışmış, hayatını bu işe vermiş. Ne diyeceğiz, ancak bize göre yapılmış hataları beyan edemeyecek miyiz? Bunu yapamazsak o zaman onu ilahlaştırmış oluruz. Hiç kusura bakmayın.

Reşat Nuri Erol
24.04.2010
20:07

Cengiz Kardeş;

Biz "ÜSTAD" ve "ADİL DÜZEN ÇALIŞANLARI" ile kendi hâlimizde çalışıyorduk...

Neden yaptığını hâlâ anlayamadığım bir "FİTNE" soktun; ısrarla onu büyütmeye çabalıyorsun ve bunda "ISRAR EDİYORSUN", acaba NEDEN???!!!

Benim safiyane ve samimi olarak yazdıklarıma bile "HAKARET" edecek veya en azından "SAYGISIZLIK" edecek bir şeyler buluyorsun; YAZIKLAR OLSUN!!!

ÜSTADIMIZ SÜLEYMAN KARAGÜLLE bu saçmalıklarını ciddiye alıp seni "MUHATAP" bile görmüyor ve şimdi iyice anlaşılıyor ki; EN DOĞRUSUNU HER ZAMANKİ GİBİ YİNE "O" YAPIYOR.

Lütfi ile benim yanlışım, seni "MUHATAP" alıp cevap vermemiz. Aslında ciddiye alıp cevap vermememiz gerekir ki; BUGÜNDEN VE BU SON YAZDIKLARINDAN SONRA -ALLAH’IN İZNİYLE- ONU YAPMAYA ÇALIŞACAĞIM... LÜTFİ KARDEŞİME DE AYNI ŞEYİ YAPMASINI TAVSİYE EDİYORUM...

[Lütfi Kardeş; bu tür saçmalıklar buraya konmazsa, biz/ben cevap vermek zorunda kalmayız. Derginin yayın anlayışını ALLAH RIZASI İÇİN yeniden gözden geçirin. Gerçekleri bilmeyenler yanlış anlar diye, aslında Cengiz için değil de, onlar yani bilmeyenler için MECBURİYETTEN için yazıyorum; ÇALIŞMALARIMIZ ZARAR GÖRMESİN DİYE CEVAP VERMEK ZORUNDA KALIYORUM. Ama Cengiz’in İŞİ YOK, BÖYLE BOŞ VE ZARARLI ŞEYLERLE UĞRAŞIYOR, DURMADAN YAZIYOR!!! HAYRA VESİLE OLACAĞINA NİCE ŞERLERE MOTOR OLUYOR!!! ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL!!!

ALLAH SELAMET VE SALİM AKIL FİKİR VE DE AMEL VERSİN...

CengiZ Kardeş;

-Sen daha bir yıl öncesinde bile böyle değildin...

-Aramızdan uzaklara gitsen bile; oradan güzel şeyler yapacağın ümidindeydim...

-Bütün o samimi dua ve dileklerimi YIKTIN ve artık tek kelimeyle "SAÇMALIYORSUN"!!!

-NE DİYE BU YOLLARA/YORUMLARA/ANLAYIŞLARA/SAYGISIZLIKLARA/HAKARETLERE7FİTNELERE7HARAMLARA GİRDİN; BİR TÜRLÜ ANLAYAMIYORUM!!

-BENİ BİLENLER BİLİR; HİÇ KASTETMEDİĞİM ŞEYLER ANLIYOR VE YAZIYORSUN, FİTNEYİ BÜYÜTÜYORSUN; YAZIKLAR OLSUN!!!

-"ALLAH"A VE "ADİL DÜZEN"E GERÇEKTEN İNANIYORSAN; ALLAH RIZASI İÇİN ARTIK SUS/YAZMA; YETER!!!

-ARTIK "ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARINA" KATIL(A)MAYACAĞIN ANLAŞILIYOR; ARTIK, SANA SON SÖZÜM: "GÖLGE ETME, BAŞKA İHSAN İSTEMEZ!!!"

-YAZIKTIR, GÜNAHTIR, İSRAFTIR, HARAMDIR; BİZİ DE GÜNAHLARINA ÂLET ETME; ETME!!! SANA DA YAZIKTRIK, BİZE DE...

-RAHAT BIRAK DA İŞİMİZE BAKALIM; ÇÜNKÜ GECE-GÜNDÜZ ÇALIŞMAMIZA RAĞMEN ANCAK BU KADAR YAPABİLİYORUZ; VAKTİMİZİ İSRAF ETME, KAFAMIZI/İNSİCAMIMIZI BOZMA...

-YA HAYIRLI İŞLER YAP, HAYIRLI ŞEYLER SÖYLE/YAZ; YA DA -ALLAH İÇİN- SUS/YAZMA!!!

... ... ...

... ...

...

Vesselâm mea’d-duâ; vesselâm, vesselâm...

TEKRAR, DERGİ YÖNETİCİLERİNE NOT VE RİCA:

-BU TÜR MESELELERLE İSRAF YAPMAYIN, HARAMA ARACI OLMAYIN, FİTNEYE SEBEBİYET VERMEYİN; BU TÜR YORUMLARI/YAZILARI BURAYA KOYMAYIN; SADECE "İLİM" YAPIN, SADECE " İ L İ M ". KIRK KUSUR YILLIK EMEKLERE VE ÇALIŞMALARA YAZIK ETMETİN. BUNA HAKKINIZ YOK, YOK, YOK!!! ÜSTAD DAHİL HEPİNİZE SÖYLÜYORUM; YETER ARTIK, YETEEERRR!!!

ADİL DÜZEN ÇALIŞANI

REŞAD NURİ EROL

Reşat Nuri Erol
24.04.2010
23:44

Cengiz; KEŞKE HERKES GİBİ SADECE "YAZARLIK" YAPSAN da ADİL DÜZEN ÇALIŞMALARINA VE ÇALIŞANLARINA ZARAR VERMESEN. Benim seninle bugüne kadar sorunum olmadığı gibi bundan sonra da sorunum olmaz, ben işime bakarım; mesele bu raddeye gelirse, hiç kimseye eyvallahım olmaz... "Müşrik"lik ve "mürtedlik"le itham edenle ise hiçbir işim olmaz... ARTIK MUHATABIM DEĞİLSİN ki hakeme gideyim... Ben bu saçmalıklardan çekiliyorum, maddî-manevî, dünyevî-uhrevî sorumluluk hepinize ait; artık ne halt ederseniz edin; İLGİLENMİYORUM VE ALLAH’A HAVALE EDİYORUM. (nokta)

RNE





Sayı: 45 | Tarih: 18.04.2010
Ebubekir Sifil
Kendi Dilini Konuşmak
2721 Okunma
44 Yorum
Zafer Kafkas
Ahmet Hakan
Bugün Baykalcıyım
2568 Okunma
27 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Dücane Cündioğlu
Yana Yakıla
1375 Okunma
Abdülkadir Altınhan
Ruşen Çakır
Ahmet Türk Türkiye’dir
1365 Okunma
3 Yorum
Tayibet Erzen
Mümtazer Türköne
Kutlu Doğum
1362 Okunma
Arif Ersoy
Mahir Kaynak
Amaç Ne?
1305 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Toktamış Ateş
İlle demokrasi...
1297 Okunma
Osman Eskicioğlu
Zülfü Livaneli
Kırılan kalp kırılan burun kırılan umutlar
1253 Okunma
Ali Bülent Dilek
Reşat Nuri Erol
İktisat stratejisi
1242 Okunma
Ilker Ardic
Ali Bulaç
Liberal eleştiri ve öneri
1231 Okunma
Ahmet Yasir Erol
Fehmi Koru
Generallere Amerikalı generaller ne fısıldamış ola
1196 Okunma
1 Yorum
Ahmet Kirtekin
Oktay Ekşi
Hakçası
1190 Okunma
Vahap Alma
Mehmet Şevket Eygi
Sanatsızlar
1187 Okunma
Emine Hocaoğlu
Rahmi Turan
Hak arama böyle olmaz!
1184 Okunma
1 Yorum
Serdar Turan
Mehmet Altan
Turgut Özal Kıbrıslımıydı
1136 Okunma
Mehmet Hikmetumut


© 2024 - Akevler