
REŞAT NURİ EROL
Seek00:00Current time00:00Volume
MAKALEYİ DİNLE“Erdoğan ve danışmanları neden kulak vermiyor?!” başlıklı ve “ FAİZ -ENFLASYON” ile ilgili yazımın yayımlandığı gün, Erdoğan’ın Ekonomi Başdanışmanı Cemil Ertem’in “NATO ve faiz-enflasyon meselesi üzerine...” başlıklı yazısı, Milliyet’te yayımlandı… NATO meselesini geçiyorum… Ama içki ile ilgili meşhur sözde (İçki bütün kötülüklerin anasıdır) ifade edildiği üzere, denilebilir ki; ‘FAİZ bütün ekonomik ve sosyal kötülüklerin anasıdır’. Malum olduğu üzere, ADİL DÜZEN, ADİL EKONOMİK DÜZEN çalışmalarımızda, ülkemizin ve insanlığın ana sorunlarını çözmede geliştirdiğimiz metot “TEŞHİS-TEDAVİ” usulüne dayanmaktadır. Bu konuda çalışma arkadaşlarımızla yazdığımız birkaç kitap ve yüzlerce makale mevcut. Bunları bilenler biliyor; bilmeyenlere veya bilip de bilmemezlikten gelenlere, bu vesileyle bir kere daha hatırlatmış olalım!
Başdanışman Cemil Ertem “Faiz-enflasyon meselesi”nde TEŞHİS ile ilgili görüşlerini yazmış; TEDAVİ reçetelerini de istirham ediyoruz... Ertem’in teşhisleri şöyle:
“Faiz-enflasyon meselesi... / İşin faiz-enflasyon tartışmasına gelince, burada bir isim vereceğim: Paul Volcker. Volcker’in Alan Greenspan’den sonra en ünlü FED başkanı olduğu söylenebilir. Kendi adıyla anılan politika, uygulama ve kurallar neoliberal iktisat literatürüne girmiştir. Bu Volcker ne yaptı size kısaca anlatayım. / Dünya 1980’i gördüğünde sistem, 1973’te kapısını çalan ancak petro-dolar gibi geçici birikimlerle uzattığı büyük bir krize adım atmıştı. Tek çare olarak, devletçi uygulamalardan vazgeçmek ve kamu tarafındaki sermaye birikimini, ucuza özel tekellere devrederek, düşen kâr oranlarını yukarı çekmek yolu benimsendi ve önceİngiltere ’de Thatcher ile sonra ABD ’de Reagan ile neoliberal politikalar devreye sokuldu. ABD’de buna ‘arz yönlü iktisat’ denirken, İngiltere’de yoğun özelleştirme dalgasıyla gelen süreç ‘Thatcherizm’ diye adlandırıldı. / Bu dönem, Türkiye, Latin Amerika gibi gelişmekte olan ülke ve bölgelerde ise darbeler ve faşist askeri süreçlerle geçildi. İşte bu karanlık dönemin başaktörlerinden birisidir Paul Volcker... Volcker, faiz artırarak enflasyonu önleyeceğini sanan iktisat aldatmacasının en büyük ve ilk uygulayıcısıdır. / Volcker, ABD’li tekellerin kârlarını artırmak için, para arzının kontrolünü para politikasının temel ekseni haline getirmiş ve reel faiz oranları 1973’ten sonra ilk defa pozitif hale gelmiş ve faizi de yüzde 17’ye kadar çıkarmayı başarmıştır. Çünkü düşen kâr oranları ancak faizle birlikte gelecek finansallaşmayla telafi edilebilirdi. / Bir yanda Volcker’in sıkı para politikası ve yükselen faizler, bir yanda Reagan’ın tekeller için hızla düşürdüğü vergi oranlarıyla ABD’de tekelci sisteme ‘can suyu’ verilmiş ve kriz halının altına süpürülmüştü. / Peki, ne oldu? Üretim hızla düştü, işsizlik 1945’ten beri görülmemiş düzeye çıktı, on yıl hiç düşmedi ve şimdiki krizin temel dinamiğini oluşturdu. Dolar değerlendi, ABD’nin cari açıktan başlayarak devasa tasarruf-yatırım, kamu açıkları oluştu. Ama bunlar, ABD savaş makinesinin sağladığı dolar ve ABD kâğıdı talebiyle finanse edildi. Daha değerli dolar, daha yüksek faiz daha fazla güneyli, doğulu kanı demekti. Sonrasını biliyorsunuz, Volcker, aslında enflasyonu gerçek anlamda önleyemediği gibi, sistemin en derin krizinin temellerini attı. / Ancak Volcker’in tezleri ve uygulamaları MiltonFriedman’ın teorileriyle mutlaklaştırılıp, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelere dayatıldı. Bugün dalgalı kur rejimi uygulayan, açık bir ekonomide bu yöntemin geçerli olmadığı biliyoruz. Enflasyonun ağırlıkla arz yönlü olduğu ekonomilerde, hele Türkiye gibi maliyet enflasyonunun en yüklü kalemini faiz giderlerinin oluşturduğu ülkelerde, merkez bankası faizle enflasyonu daha da geniş olarak, finansal istikrarı kontrol edemez. Tam aksine, yangına benzin döker. Tabii bu politika, aynı zamanda, kur da hedeflediği için yerel parayı nihai olarak değerli yapmayı amaçlar. Bu da orta vadede üretim ekonomisini boğar ve ekonomiyi, uluslararası dolaşıma konu olan malların üretiminden uzaklaştırarak bir rant ve dışarıya kaynak aktarma, ithalat ve borç çevirme ekonomisine dönüştürür. Bu ekonomi-politikasının siyasi karşılığı küresel egemen gücün çıkarları için siyaset yapan politik yapı ve siyasi partilerin ya da darbeci askerlerin iktidarıdır. / İşte şimdi bütün bu yoksullaştırıcı, bizi köle eden paradigmayı bitiriyoruz. Bu açıdan önümüz aydınlıktır. Siyasi ve ekonomik olarak...” TEDAVİ NASIL?
Erdoğan ve danışmanları neden kulak vermiyor?!.
21.11.17 - Cumhurbaşkanı ve ...
Allah bizi koruyacak ve “Adil Düzen” gelecek...
20.11.17 - KUR’AN VE İLİM haftalık seminer çalışmalarımızın 939’uncu hafta yani geçen hafta çalışmamızdan bir bölümünü daha, istifade edil...
İlim-amel olarak çalışmak bizden, başarı Allah’tan
19.11.17 - KUR’AN VE İLİM haftalık seminer çalışmalarımızın 939’uncu haftasına da ulaştık, elhamdülillah… İLİM VE AMEL olarak çalışmalarım...
1. Kongre; Küresel Krizler, İslam Dünyası ve Batı
18.11.17 - Millî Görüş Önderi Necmettin Erbakan Hocamızın birincisini yıllar öncesinde (1992) başlattığı kongre, “Küresel Krizler, İslam D...
Dünya düzeni iflas etmiş, dünya Adil Düzen’e hasret
17.11.17 - Evet, bu da beşinci yazımız ve bu yazımıza ilk yazıya yorum yazan Abdurrahman Serdar ile başlıyoruz: “Doğrusu Dünya düzeni...
Neler Oluyor; Neredeyiz ve Nereye Gidiyoruz?
15.11.17 - İki sohbet ve o sohbetlerdeki ‘NELER OLUYOR?’ sorusuna cevaplarla başladık… Birbiriyle olabildiğince irtibatlı üç
“Adil Yargı Düzeni” kurulmadan ‘adalet’ olmaz
13.11.17 - İnsanlık tarihine bakmamız gerekiyor… İnsanlık olarak nerden geldik, hangi süreçleri yaşadık, günümüzde neredeyiz ve...
Ertuğrul, Abdülhamit, Atatürk, Erbakan, Erdoğan…
12.11.17 - Bu başlığın her biri müstakil bir
İki sohbetteki ‘neler oluyor?’ sorusuna cevap!
11.11.17 - Öncekİ akşam, üç yakın dostum (İsmail B., Gürsel K., Hüseyin Ş.) bir araya gelmiş, bir mekânda yemek hazırlığındalar; davet ett...
Kur’an’a yani Kur’an düzenine yönelmeliyiz...
08.11.17 - Bir şeyi bilmek başkadır, yapmak başkadır. İnsanda dört meleke vardır; fikir, his, irade ve ünsiyet. Her birinin...
12345678910