KUR’AN VE İLİM 937. hafta seminer notlarından
Bu yazı ‘Pazar Yazısı’dır. Ne diyorduk? Son üç yazımızın başlıklarını hatırlayalım:
1. Çağımızdaki yeni uygarlığı Türkiye gerçekleştirecek
2. Yeni Kur’an uygarlığının özellikleri ve (önemli konu)
3. Yeni Kur’an medeniyeti nasıl gelecek (özet)
Dördüncü yazı da yazıldı, onun başlığı da şöyle (Pazartesi günü yayımlanır inşallah):
4. Yerli ve millî Motor, Otomobil ve “Adİl Düzen”
Bugün dördüncü yazıya değil de, ‘Pazar Yazısı’ niyetine, KUR’AN VE İLİM seminer çalışmalarımızın 937. yani bu haftaki notlarından derlediğimiz kısa kısa bölümlere bakalım…
***
‘Allah insanları değişik yetenekler sahibi kılmıştır, değişik görevler vermiştir.
İmanda sevgi, ilimde tartışma, ekonomide yarışma, siyasette ise korkutma esastır.
Her mesleğin kendine göre özelliği vardır. İnsanların kimi merhametli, kimi çalışkan, kimi cesur, kimi araştırmacı yaratılmıştır. Aslında insanların hepsi yaratılışta eşittirler, sadece yetenekleri farklıdır. Kimse kendisini başkasından üstün göremez. Kimse de kendisini başkasından aşağı görmemelidir. Herkes, ‘Allah bana bu yetenekleri vermiştir, o halde ben bunda görevliyim ve sorumluyum’ demelidir...
İnsanların diğer canlılardan farkı; diğer canlılar kurallarını genlerden aldıkları halde, insanlar yaşama ve çalışma kurallarını kendileri koyarlar. İşte bu kuralları koyma aracı da sözlerdir, mukavelelerdir. İnsanlar sözleri ile teklif ederler, sözleri ile kabul yaparlar. Teklif ve kabulden önce özgürdürler. Ne isterlerse onu teklif ederler, ne isterlerse onu kabul ederler. Teklif ve kabulden sonra atık sözün emrine girerler. Artık söz onlara emreder...’
‘Öğrenmenin dört kademesi vardır; görerek öğrenme, dinleyerek öğrenme, ders alarak öğrenme ve tartışmalı öğrenme.
Asıl olan görerek öğrenmedir. Bu sebepledir ki Kur’an düzeninde okul çağı yoktur. İnsan beşikten mezara kadar öğrencidir ve öğretmendir.
Kişi çıraklık döneminde görerek ve yaşayarak öğrenir. Hocası ona gösterir, sorularını cevaplandırır. İşte buradaki “talim” kelimesi bu sebeple tefil babında gelmiştir. Öğretmen danışmandır. Kişi ilmi kendisi elde eder, öğretmeni danışmanıdır. Tedrisatın ana ilkesi böylece ortaya çıkar. Öğrenci çalışarak öğrenir, öğretmen de yaparak ve göstererek öğretir. Çalışmadan talebelik çağı olmadığı gibi çalışmadan öğretme mesleği veya çağı yoktur...’
‘İnsan girdileri birleştirir, sonra onun üzerinde düşünür ve kararını verir.
Girdiler tam değilse karar vermez.
İnsanın bir işi yapabilmesi için sonuç alması gerekir. Ara hedeflerde sonuç kontrolle alınır. Üretenler ürettiklerini kontrolden geçirip ambara teslim ederler. Böylece hedeflerine vardıklarını bilirler. Parça başına takdir edilen pay da kendilerine bildirilirse, işte o zaman sabırlı olur o işe devam ederler. Bunun için iki şeye ihtiyaç vardır. Üreticinin eline proje vereceksin. Proje hedeftir. Malzeme vereceksin. Malzeme araçtır. Kişi malzemeyi projeye göre üretecek ve kontrole verecek...’
‘Kur’an zamanda planlamayı men etmektedir, ‘inşallah yaparım de’ diyor ama mekânda planlamayı da emrediyor.
Önünü görme demek, plan ve projeye göre hareket demektir...
Demek ki proje yapacaksınız. Böylece ilminizle önünüzü göreceksiniz. Sonra da o projeye göre hareket edeceksiniz...’
***
Not: 1. yazıda geçen “laiklik” konusunda, İ.Yıldız ve Bilal B. isimli iki okuyucumuz tanım istemiz. Bizim Kur’an anlayışımıza göre; Kur’an’da geçen “din” kavramı “düzen, sistem, nizam” demektir; “laiklik” de “lâ ikrahe fi’din” yani “dinde/düzende zorlama yoktur” ve “leküm dinüküm veliye din” yani “sizin dininiz/düzeniniz size, bizim dinimiz/düzenimiz bize”... Daha fazlası ve detaylar, ilgili yazılarımızda ve kitaplarımızda mevcuttur. Ve’s-selam…