CEDDİMİZ OSMANLI
Bu milletin bir ferdi olduğu halde Ceddimiz Osmanlı'yı belki bilmediği için, belki anlamadığı için sevmeyenler de var. Geçen hafta sayın Ekrem Şama'nın, ''OSMANLI DÜŞÜNÜYORDU'' isimli eserini okudum. Ceddimiz Osmanlı'ya hayranlığım bir kat daha arttı.,Buradan kendisine teşekkür ediyorum. Bu konu ile ilgili yazmak istedim.
Osmanlı padişahları çeşitli tarikatlara bağlı olmakla birlikte, bütün mürşidi kamillere karşı hürmetkar idiler, onlarla istişare ederler ve istişarelere mümkün mertebe uyarlardı. Bütün Osmanlı padişahları Kuran'a karşı son derece saygılı idiler. Gerek Ertuğrul Gazi'nin, gerekse oğlu Osman Gazi'nin Kuran'a olan saygıları nedeniyle gördükleri rüyalarda ve bu rüyaların Şeyh Edibali'ye tabir ettirilmesi sonucu alınan müjde, Osman oğullarının asırlarca İslam'a hizmet edecekleri, dünyanın bir çok yerine hakim olacakları bildiriliyordu.
Askerin durumu da yine böyle idi. Asker savaşa giderken geçtikleri bağlardan bir salkım üzüm koparmıyordu, alanlarda parasını dallara asıyordu. Kuşatılan bir kalenin ileri gelenleri, kaledeki kızlardan birkaçını pınara gönderiyorlar, askerlerimiz dönüp bakmıyorlar, bunun üzerine kaleyi anlaşarak teslim ediyorlar.
Kadıyı istifa ettiren şu dava da, halkın dini ve ahlakı bakımdan yaşantısını ortaya koymaktadır.
Bir tarla satılmış daha sonra tarla sürülürken bir küp altın bulunmuştur. Tarlayı alan kişi, satan kişiye bu altınlar senindir, der. Tarlayı satan kabul etmez, tarlayı sana sattım bunlar senindir, der. Kadı, halk böyleyken bize ihtiyaç yok, diyerek istifa etmek ister. Tarlada bulunan bu altınların devletin hazinesine verilmesini talep eder fakat ''Biz savaşmadan elde edilen altınları, haram ve şüpheli malları hazinemize koyamayız.'' cevabını alır. Bu olayın devamını daha önceleri bir yerden okumuştum. Tarlayı satan ve alan kişilerden birinin kızı, birinin de oğlu vardır, bunları evlendirirler, bulunan bir küp altını onlara verirler.
Yine böyle bir olay; bir esnaftan bir şey almak isterler, bu esnaf, bende var fakat ben bugün satış yaptım, siz şu dükkana gidiniz, der.
Günümüzde böyle olayların yaşanması mümkün mü, diye kendime soruyorum.
Şeyh Edibali'nin Osman Gazi'ye, Osman Gazi'nin oğlu Orhan Gazi'ye vasiyet/nasihatleri de önemli.
Osman Gazi'ye nasihatlerinden kısa bir paylaşım ekleyelim:
''İyiliğe kötülük, şer kişinin kârı,
İyiliğe iyilik her kişinin kârı,
Kötülüğe iyilik, er kişinin kârıymış oğul.!
Ey Oğul!.. Üç kişiye acı: Cahillerin içindeki âlime... Zengin iken fakir düşene... Hatırlı iken itibarını kaybedene...
Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın.''
Osman Gazi'de, Orhan Gazi'ye nasihatinin başlarında,
''Beni kır, Şeyh Edibali'yi kırma. Şeyh Edibali obamızın ışığıdır.'' diyerek, oğluna ve onun şahsında gelecek tüm padişahlara yol göstermişler, Şeyh Edibali gibi manevi öğretmenlere sahip çıkmalarını tavsiye etmişler.
Belli bir zaman sonra Yeniçerilerin değişmesi, halkın batı hayranlığı vb sebeplerle, Duraklama, Gerileme dönemleri neticesinde Osmanlı Devleti yerine Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
Bu dönemlerle ilgili halk arasında yanlış bilgiler vardır.
Cennetmekan Abdulhamit Han'ın Kıbrıs'ı İngilizlere verdiğini söyleyenler vardır. Halbuki, Kıbrıs yönetimi ve mülkiyeti Osmanlı Devletine ait olmak üzere, İngilizlere geçici bir süre için üs olarak, devletin diğer bölgelerdeki menfaatlerinin korunması sağlanarak verilmiştir. Kudüs'ü Yahudilere satmadığı için, Yahudilerin desteğiyle İttihat ve Terakkiciler tarafından tahttan indirilmiştir.
Sultan Vahdettin Han, Mustafa Kemal Paşa'yı yurdun kurtarılması için görevlendirmek istediğinde, ''Kemal Paşa cumhuriyetçidir.'' diyerek karşı çıkanlar olmuşsa da, Vahdettin Han: ''Ülkemiz kurtulsun da, cumhuriyet olsun.'' şeklinde karşılık vermiştir.
Bugün el ele, ilim ve irfana önem vererek, ülkemizi ileriye götürmek hepimizin borcudur. Düşman saldırılarına karşı yurdumuzu canla, başla savunmak, gerektiğinde şehit ya da gazi olmak bu millet için yüce bir mertebedir.
Allah vatanımıza, milletimize, devletimize zeval vermesin.