Müslüman ülkeler genel olarak gelir, eğitim seviyesi, yaşam süresi gibi birçok gelişmişlik ölçüsüne göre dünya sıralamasının oldukça alt sıralarındadır.Ancak birçok kişi bu konuyu pek fazla önemsemez. Bu dünyada sıkıntılı bir hayat yaşasak da ahirette Allah’ın bizi ödüllendireceği dile getirilir. Bazen de gelişmiş toplumların her ne kadar maddi açıdan önde olsalar da aslında çok huzursuz, yalnız ve manevi tatmin duygusundan yoksun oldukları dile getirilir. Her iki görüşün de belirli bir doğruluk payı olduğunu hemen herkes kabul etse de geçtiğimiz hafta beni bu konuda düşünmeye sevk eden bir haber yayınlandı. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), yaşam memnuniyet çalışması sonuçlarını açıkladı. Buna göre Türkiye, 36 ülke arasında vatandaşları en mutsuz iki ülkeden biri olarak belirlendi. Bu haber üzücü olsa da OECD ülkeleri birçok yönüyle dünyanın en gelişmiş ülkeleri olduklarından, çok şaşırtıcı değildi. Nitekim takip edebildiğim kadarıyla medyada da fazla yer almadı.
Türkiye’nin ve diğer Müslüman ülkelerin durumlarını incelemek için daha çok ülkeyi karşılaştıran Birleşmiş Milletler’in Dünya Mutluluk Raporu 2013 çalışmasını okudum. Maalesef burada da Türkiye’nin yeri pek parlak değil. Detaylara girmeden önce çok kısa mutluluk ve yaşam memnuniyeti araştırmaları hakkında bilgi vermek istiyorum. Bu çalışmalar genelde anket tekniğine bağlı olarak yapılıyor. Temel olarak kişilerin yaşamlarının genel düzeyinden memnuniyet dereceleri belirlenmeye çalışılıyor. Bunu yaparken de kişinin o anki ruh halini yansıtan duygusal durumdan (kızgınlık, hayal kırıklığı, neşe vs...) kaynaklanan etkiler arındırılmaya çalışılıyor. Her ne kadar tüm anket çalışmalarında olduğu gibi bu konuda da tam objektifliğe ulaşmak mümkün olmasa da, uzun zamandır oldukça profesyonel, titiz ve bilimsel olarak yapılan bu anketler belirli bir olgunluğa ve güvenilirliğe ulaştı. Hatta bazı ülkelerde memnuniyet düzeylerindeki iyileştirme, aynı milli gelir ve işsizlik oranlarındaki iyileştirmeler gibi politika hedefleri haline getirilmeye başlandı.
Buna göre dünyanın en mutlu insanları sırasıyla Danimarka, Norveç ve İsviçre’de yaşıyor. Ayrıca gelişmiş ülke vatandaşlarının genelde daha mutlu olduğu göze çarpıyor. Ancak Müslüman ülkelerden ilk yirmiye sadece Birleşik Arap Emirlikleri girebilmiş. Bunun haricinde Müslüman ülke vatandaşlarının da hayatlarından memnun olduklarını söylemek oldukça zor. Sıralamada Suudi Arabistan 33., Türkiye 77., Bosna 107., İran 115., Yemen 142. olarak yer alıyor. Ayrıca Müslüman ülkelerdeki memnuniyet düzeyinin hızla yükseldiğini söylemek de pek mümkün değil. 2005-2012 yılları arasında bazı ülkelerde memnuniyet düzeyi artmış, bazılarında azalmış. Türkiye’deki memnuniyet düzeyinde küçük bir atış gözlemlenmiş. Ülkemiz bu dönemdeki iyileştirme yönüyle 130 ülke arasında 57. sırada yer alıyor.
Çalışmada ayrıca toplumların genel memnuniyet seviyelerini etkileyen faktörler de belirlenmeye çalışılmış. Toplumsal destek mekanizmaları (ihtiyaç halinde güvenebileceği kişilerin varlığı), özgürlük (insanın kendini ilgilendiren konulardaki kararlara etki düzeyi, cömertlik (bireylerin yardım faaliyetlerine ne kadar katkı yaptığı), sağlıklı yaşam süresi ve milli gelir düzeyi bireylerin memnuniyet düzeyini artırırken ülkedeki algılanan yozlaşma ve yolsuzluk düzeyi ise memnuniyet düzeyini azaltıyor. Bu faktörler arasında en az etkiyi ise maddi etkiler diye değerlendirebileceğimiz sağlıklı yaşam süresi ve milli gelir seviyesi yapıyor. Daha çok manevi faktörler olarak nitelendirebileceğimiz toplumsal destek mekanizması, özgürlük, cömertlik ve yozlaşma algısı ise rakamsal olarak daha fazla etkiye sahip.
Geçtiğimiz haftalarda Rehman ve Askari adlı iki araştırmacının ülkeleri ne kadar İslami (dinin ibadet boyutu hariç) olduklarına göre sıraladıkları çalışmayı başka bir yorum yazısında özetlemiştim. İslamiyet’in ahirette cennet, dünyada da saadet vaat ettiği gerçeğinden yola çıkarak toplumların bu iki çalışmadaki yerlerini karşılaştırdım. Aslına bakarsanız oldukça çarpıcı bir sonuç çıkıyor. Danimarka, Norveç, İsviçre, Yeni Zelanda, İrlanda, Lüksemburg, Kanada, İsveç, Finlandiya, Avusturya, İzlanda, Avustralya her iki listede de ilk yirmide yer alıyor. Başka bir ifade ile Rehman ve Askari’nin çalışmasına göre daha İslami olan ülkelerin vatandaşları aynı zamanda daha mutlu oluyorlar. Listenin başındaki bu paralellik geri kalanında da genel olarak devam ediyor. İki sıralamanın basit korelasyon katsayısı 0,7 düzeyinde. Korelasyon katsayısı genel olarak iki farklı değişkenin ne kadar paralel gittiğini gösteren bir katsayı. Birbirinden tamamen bağımsız hareket eden yani hiçbir ilişkisi olmayan değişkenlerde korelasyon katsayısı 0 iken birbirine tamamen bağımlı ve birlikte hareket eden değişkenlerin korelasyon katsayısı ise 1 oluyor. Buna göre “İslamilik” ve “mutluluk”un oldukça paralel seyrettiğini söyleyebiliriz.
Peki bu paralelliği nasıl yorumlayabiliriz? Ben iki sonuç çıkarabileceğimizi düşünüyorum. Birincisi İslamiyet hakikaten mutluluğu getiriyor. Eskilerin ifadesiyle ‘Huzur İslam’da’. Müslümanların inancına göre, insanı yaratan Allah, diğer insanları da, diğer tabiat varlıklarını da, bunların bağlı olarak hareket ettikleri, doğa ve sosyal kanunları da yaratmıştır. Dolayısıyla insan için en iyi davranış ve düşünce kalıplarını belirleyip bunu Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (sas) aracılığıyla bize bildirmiştir. Allah’ın belirleyip bize tavsiye ettiği bu kalıplara uygun yaşayan birey ve toplumlar daha huzurlu yaşarlar. Bana göre İslamilik ve Mutluluk indekslerindeki bu yüksek korelasyon bu görüşün doğruluğunu teyit ediyor. Daha “İslami” ülkeler Allah’ın tavsiye ettiği bu kalıplara uygun hareket ettiklerinden aynı zamanda daha “mutlu” oluyorlar.
İkinci ve daha karamsar olan yorumum ise şu şekilde: Müslüman ama İslami olmayan ülkelerin (ve vatandaşlarının) mutluluk indeksinin aşağılarında yer alması, onların moda tabirle özde değil sözde Müslüman olduklarını gösteriyor. Bu durum dinin bazı şekil şartlarını yerine getirseler de Allah’ın kendilerine tavsiye ettiği davranış kalıplarına uymadıklarını düşündürtüyor. Yalan söyleyen, başkasının malına, canına, namusuna ve diğer haklarına göz diken, tembel olan, tefekkür etmeyen vs… ama bazı ibadetlerini yerine getiren Müslümanlar ve onlardan teşekkül eden toplumlar huzurlu ve mutlu olamıyor. Müslümanların ahiretteki durumları hakkında hiç kimsenin kesin bir şey söylemesi mümkün değildir. Hiçbirimiz kişilerin kalbinde ne taşıdığını bilemeyiz ve Allah’ın tasarrufuna sınırlama koyamayız. Ancak bir nokta var ki beni oldukça korkutuyor. Allah Müslümanlara hem bu dünyada hem de ahirette mutluluk vaat ediyor. Eğer bu dünyada toplum olarak mutlu değilsek muhtemelen hakiki Müslüman da değiliz. O zaman ahirette…