Kıyafetname dikkatle incelendiği zaman insanın dış görünüşüne ait bütün uzuvları ele alınmış ve bu uzuvların niteliklerinden yola çıkılarak çeşitli yargılara varılmıştır. Örneğin günümüzde erkeklerin en büyük sorunlarından birisi saçlarının dökülmesi olayıdır. Bu sorunla karşı karşıya kalan erkek, saçlarını kaybetmemek için koca karı ilaçlarından tutun da teknolojinin bütün nimetlerine kadar her türlü çareye başvurur. İşte İbrahim Hakkı Hazretleri de, bu eserde, saçın sertliğinden rengine kadar çeşitli düşünceler ileri sunmuş, her ne kadar doğruluğu tartışılabilir olsa da, kel insanlara yaklaşılmamasını ve onlardan sakınılmasını öğütlemiştir.
Bir diğer örneğimiz ise, insanların ten rengiyle ilgilidir. İbrahim Hakkı, ten renklerini anlatırken ırki söylemlerden özellikle uzak durmuş, tenin esmerliği, kızıllığı ya da sarımsılığından yola çıkarak kişinin huy ve tabiatını yorumlamaya çalışmıştır. Hafızalarımızı şöyle bir yokladığımız zaman geçmiş yıllarda dünyanın belirli bölgelerinde insanlar renkleriyle ilgili birtakım ayrımcılığa tabii tutulmuşlardır. Özellikle ABD’de insanların siyahi renkte olması yaşamlarının dahi tehlikeye girmesine neden olmuştur. Beyazlar ve siyahlar ayrımı milletleri birbirlerine düşman etmiş ve bugün dahi bilinçaltına yerleşen bu kötü olumsuz hatırlar bazı Afrika ülkelerinde genel geçerliliğini sürdürmektedir. Kıyafetnamelerde ele alınan uzuvların büyüklük ve küçüklükleri, uzunluk ve kısalıkları birbirlerine üstünlük sağlamak amacıyla değil, insanın kendini ve nefsini tanıması için bir rehber özelliği taşımasından ileri gelmektedir.
İbrahim Hakkı Hazretleri, bütün bu uzuvların niteliklerini anlattıktan sonra bayanlar konusunda dikkat çekici bir hususla da bizleri aydınlatma yoluna gitmiştir. Kıyafetnamenin bir bölümünde kadınların güzelliğiyle ilgili özel bir kısım açmış ve bununla ilgili ilginç tespitlerini de bizlerle paylaşmıştır. Bu bölümde bir bayanın güzelliğini ele almış olduğu 32 noktadan yola çıkarak yorumlamıştır. Ona göre bir bayana –ki her bayan kendine göre güzeldir ve güzelliğinde göreceli olduğunu unutmayalım- güzel denilebilmesi için 32 noktasına özellikle dikkat etmemiz gerektiğini vurgulamıştır. Örneğin gözler, öteden beri bayanların en dikkat çekici uzuvlarından birisi olmuştur. Bununla birlikte, gözler hemen her şairin şiirinde ifadesini bulmuş, bazen kalbin aynası olurken bazen de hüznün ve sevincin yağmuruna dönüşmüştür. Yazar da gözlerin niteliklerini anlatırken siyah gözlülerin itaatli; kızıl gözlülerin cesur; mavi gözlülerin zeki ve ela gözlülerin ise, edepli ve terbiyeli olduklarını ifade etmiştir. Ve bunun yanında gözün özellikle siyah renkli olmasını bu bölümde ısrarla vurgulamıştır. Şüphesiz ki bütün bu tecrübeler dönem dönem şairlerin de şiirlerine ilham olmuştur. Mesela divan edebiyatı şairleri, gözlerin bakışlarına ve fitnesine daha çok vurgu yaparken; halk edebiyatının temsilcileri olan âşıklar ise, gözlerin renklerine ve bu renklerin çekiciliğine dikkat çekmişlerdir.
Sadece bir örneği vermiş olduğumuz bayanlara ait uzuv yaklaşımı en ince noktasına kadar anlatılmış ve İbrahim Hakkı, bütün uzuvlar sonucunda şu yargıya varmıştır: “Her yeri orta yani normal olan, şüphesiz ki güzel olur.”
Türk kültür dairesi içerisinde önemli bir yer edinen kıyafetnamelerin anlatmış olduğu hususlar, yüzyıllar boyunca halkımızın düşüncelerinde yer etmiş bu türdeki eserler kültürümüzde çeşitli izler ve etkiler bırakarak günümüze dek süregelmiştir. Bu türden eserlerin önemli yönleri arasında; hizmet ve hitap ettiği toplumun genel eğilimleri, inanç ve dünya görüşü ile dönemin genel sosyolojik yapısından beslenmesi, bu bakımdan da halkın yaşamakta olduğu kültür dairesi hakkında bizlere sunduğu ipuçları ile folklorik materyal niteliği taşıması da söylenebilir.
Marifetname’de en dikkat çekici husulardan birisi, bedenin, hem bireyin kendisi hem de insanların birbirleri için dil ve göstergelerinin olduğunu ileri sürmesi ve “Sûreti sîrete, azayı ahlaka” ayna tutup, insan davranış, huy ve ahlakının bedenlerden anlaşılabileceğini, zira bedenin insanın gidişat ve ahlakının alamet-i farikası olduğunu belirtmesidir. Zaten ilahi kitabımız olan Kur’an-ı Kerim’de yüce yaratıcı olan Allah (CC), İsra suresinin 84. ayet-i kerimesinde: “De ki, herkes kendi mizaç ve meşrebine göre davranır” sözüyle beden dilinin toplumsal ilişkiler açısından bir analizini bizlere sunmaktadır. Bu sunumun arka planında ise, insanların birbirlerine muhabbetle muamele etmeleri ve birbirleriyle iyi geçinmeleri öğütlenmektedir.
Sonuç olarak, İbrahim Hakkı Hazretleri’nin beden yaklaşımının, bedenler arası etkileşim nazariyesinin temelinde, “Kendini bilen Rabbini bilir” sözü bulunmaktadır. O, insanın nefsini bilmesinin Allah’ı bilmek için gerekli olduğunu ısrarla vurgulamaktadır. Bu bakış açısıyla müellif, Allah’ı bilmek için kendini bilmek, kendini bilmek için de bedeni bilmek gerektiğini söylemektedir.
Marifetname’de beden âleme benzetilir ve âlemin bir kopyası olarak tanımlanır. Yerine göre küçük âlem veya büyük âlem olarak görülür, zaman ve mekâna, yer ve göklere benzetilir. Bu temelde insan bedeni, merkezî bir yere sahiptir; kâinatı anlamanın ve Allah’ın varlığını ve birliğini kavramanın, marifetullaha ulaşmanın yolu, insan bedenini iyi bilmekten geçer.
İbrahim Hakkı’nın insanın kıyâfeti olarak bedeninden hareketle huy, ahlâk, kişilik ve karakter özelliklerini analiz etmenin, anlayabilmenin mümkün olduğunu, zira her insanın iç dünyasını bedeninde aksettirdiğini söylemesi, ama insanın kendi iradesiyle bedenini değiştirebileceğini belirtmesi, onun beden yaklaşımının önemli bir özelliği olarak görülmektedir. Her toplumda sosyal hayatın bir uzlaşma, birbirini anlama temelinde inşa ve idamesinin mümkün olabileceğini işaret etmektedir.
Sosyal bilimler alanında kıyâfetnâme türü üzerine yapılan değişik çalışmalara rağmen, bu türün genel özelliklerinin belirlenerek açıkça ortaya konabilmesi noktasında; mevcut çalışmaların yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Yazılı kaynakların verdiği bilgilere göre, adı bilinen otuzu aşkın eser içinde birçok kıyâfetnâme üzerinde henüz çalışma yapılmamıştır. Yapılacak yeni araştırmalar ile bu alanda yeni bulgular ortaya konulabilecektir düşüncesindeyiz.
İbrahim Hakkı Hazretleri’nin görüşüne göre; varlığın gerçek mahiyetini bilmenin yolu, ilim sahibi olmaktan geçer. Bunun için ikinci temel eserine verdiği “Marifetname” adı özel olarak seçilmiştir. Bu nedenle İbrahim Hakkı Hazretleri, gereken ilmi bilgilerin geniş okuyucu kitlesine kolaylıkla ulaştırılmasına büyük önem vermiş; onların sanatsal, aynı zamanda anlaşılırbir şekilde ifade edilmesine, ayrıca gereken örneklerin milli şuurun kavrama özellikleri dikkate alınarak verilmesineçalışmıştır. O, bir sosyolog gibi toplumu, bir psikolog gibi insanları tahlil ederek, önce aile çevresini sonra yaşadığı muhiti ve daha sonra Osmanlı toplumunun eğitiminde etkili olacak görüş ve düşünceleriyle, çağının filozofu ve şairi olarak zirvedeki yerini almıştır.