Üstadın ‘Elveda’ şiiri… ‘Arif Hocaya Veda’ yazısı - 2
Geçen yıl Eylül ayı bizim için hüzün ve vedalaşma ayı oldu. Önce Prof. Dr. Arif Ersoy ağabeyimiz hayata veda etti... Kırk yılı da aşan bir birliktelik ve birlikte yapılan çalışmalardan sonra yaşanan bu ayrılık döneminde yazılar yazdık, yapılan programlara katıldık, hocamızı andık... Meğer o yaşayacağımız hüzün ve vedalaşmaların sadece başlangıcıymış…
Bu yılın Mayıs ayı sonunda da, yarım yüzyılı aşan bir zamandan beri, ilgilenenlerin yakinen bildiği malum ilmî ve amelî çalışmaları yaptığımız Süleyman Karagülle Hocamız hayata veda etti, onunla da vedalaşma durumunda kaldık ve derinden etkilendik…
Üstadın ‘Elveda’ şiiri ile başladık… ‘Arif Hocaya Veda’ yazısı ile devam ediyoruz…
“Prof. Dr. Arif Ersoy Hoca birçoğumuzun bildiği üzere geçtiğimiz yıl Eylül ayında vefat etti. Kendisini kısa bir süre tanıma şansı yakaladım. Bu kısa süreye rağmen Arif Hoca’nın kişiliği beni çok etkiledi. Uzun süredir Arif Ersoy Hoca’nın bana kattıklarını düşünüyor, kendisini hayırla yâd ediyordum. Bu noktada kendisi için bir yazı yazabileceğimi fark ettim.
Arif Hoca’nın ismini ilk kez kendisinin kaleme aldığı “İktisadi Düşünceler Tarihi” kitabında görmüştüm. 2014 yılında lisans 3. sınıfta okurken, İktisadi ve Mali Düşünceler Tarihi dersimizde bir ödev hazırlıyordum. Hacettepe Üniversitesi Beytepe Merkez Kütüphanesi’nde iktisadi düşünceler tarihi ile ilgili çeşitli kitapları inceledim. Arif Hoca’nın kitabı ilgimi çekti, incelemeye başladım, kendimce ödevim için notlar aldım. Hazırladığım ödevimi derste çok sevdiğim Alparslan Hoca’ya ve arkadaşlarıma sunarken biraz heyecanlandım, elim ayağım birbirine dolandı. Sonuç olarak kötü bir sunum gerçekleştirdim. Alparslan Hoca: “sadece ders kitabımız üzerinden ödevi hazırlamışsın gibi gözüküyor, biraz daha farklı kaynaklardan araştırma yapmanı öneririm” deyince de ona cevaben: “olur mu hocam kütüphanede bir sürü İktisadi Düşünceler Tarihi kitabı inceledim” demiştim. Hoca hangi kitapları incelediğimi sorunca da: “Arif Ersoy’un kitabına baktım hocam” demiştim. Alparslan Hocam, Arif Ersoy ismini duyunca önce duraksadı, Arif Hoca’nın kitabını okumama şaşırdı. Ardından kendisinin akademik geçmişiyle ilgi birçok güzel söz söyledi. O gün Arif Ersoy ismini aklıma kazımıştım.
Tevafuk, bu olayın yaşanmasından bir süre sonra Ankara’da ADAM’da İslam İktisadı ile ilgili bir okuma grubu keşfettim. Ozan Abi koordinatörlüğünde biz birkaç ay okuma grubunda faaliyete devam ettikten sonra yine ADAM’da 2015-2016 döneminden itibaren Arif Ersoy tarafından İslam İktisadı dersleri verilmeye başlandı. Okuma grubu faaliyetlerine Arif Hoca ile devam etti. Arif Hoca, o dönem Yıldırım Beyazıt Üniversitesi iktisat bölümünden yeni emekli olmuştu. Her hafta onun derslerine heyecanla katılıyorduk. Bir süre sonra Arif Hoca İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nin kadrosuna katıldı. İstanbul’a taşınmasına rağmen bize verdiği sözü tutmak için iki haftada bir Ankara’ya gelip derslerine devam etti.
Kendisinin azmine hayranlık duyuyordum. Bir defasında İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde bir konferansa katılmış, üniversitenin yurdunda misafir olarak kalmıştım. Tesadüf eseri kendisini uzaktan gördüm. Arif Hoca gece 10 gibi lisans öğrencilerini toplamış yurtta sohbet ediyor ve onlara tavsiyeler veriyordu. Zaten yine derste verdiği örneklerden insanlara bir şey anlatma azminin hayatı boyunca sürekli onda mevcut olduğunu anlıyordum. Arif Hoca bizlere derslerde hayatının farklı kesitlerinden örnekler verirdi. Bu örneklerde, kimi zaman yurtdışında öğrenim gördüğü sırada ev sahibine İslam’ı anlattığını, kimi zaman farklı coğrafyalardan akademisyenlerle çeşitli İslami meseleleri tartıştığını öğreniyorduk.
Bir dönem Ankara’da üst üste bombalı saldırılar yaşanmıştı. O dönemde yine şehirde hafta sonu bir bombalı saldırı yapılacağından endişe ediliyordu (daha doğrusu böyle bir söylenti dolaşıyordu). Arif Hoca’ya durumu izah edip, isterse dersi o haftalık yapmayabileceğimizi söylemiştik. Arif Hoca “Allah’a sığınıp geleceğim” dedi ve İstanbul’dan çıkıp geldi. O haftaki derse çok az kişi gelmişti. İtiraf edeyim, ben de derse giderken biraz korkmuştum. Ama Arif Hoca olanlara hiç aldırmadan dersini işlemişti. Zaten kendisini hep verdiği sözlere riayet etmeye çalışıyordu. Derslerine hep önceden gelir, bize de bir kişiyle buluşacaksak en az beş dakika öncesinden buluşma yerine gitmemizi tavsiye ederdi.” (Şükrü Çağrı Çelik / Devamı var)