Eceli gelen büyük devletlerin saldırdığı Afganistan
Erbakan Hocamın talimatıyla, 2003 yılı Ekim ayından itibaren, Millî Gazete’mizde yayımlanmak üzere İslam ülkelerini geniş olarak tanıtan dosyalar hazırlamaya başladım…
Afganistan Dosyası hazırlığı alfabetik sıraya göre en başta nasip oldu…
Afganistan Dosyası çalışmasının girizgâh başlığı şöyleydi: “ECELİ GELEN BÜYÜK DEVLETLERİN SALDIRDIĞI İSLÂM ÜLKESİ AFGANİSTAN”.
Önce bu başlık altında özet olarak yazılanları okuyalım…
Adeta dünyanın merkezi konumunda bulunan Türkiye’de; ayrıca iki kıtayı birleştiren ve dünya başkenti gibi duran İstanbul’da yıllardır yaşıyorsanız, kendinizi dünyaya ve ülkelere bakma konusunda imtiyazlı gibi hissedersiniz... “Din ve Turizm / Kur’an ve Seyahat” isimli ve konulu bir kitabın (akademik bir çalışmanın adıdır, 1976’da yazıldı) yazarıysanız… Bu arada seyahatin dışında Avrupa ve Asya’da birkaç (beş) ülkede yıllarca yaşadıysanız, kendinizi ülkeleri ve şehirleri yazma konusunda daha çok yetkili kabul edersiniz... İşte bu ve benzeri sebeplerle, Erbakan Hocam ve Millî Gazete yöneticileri, İslam ülkelerini tanıtan dosyalar ve yazılar yazmanızı teklif ettiklerinde, bu konuda yazmaya karar verirsiniz...
Nitekim ben de öyle yaptım ve yazmaya başladım…
Millî Gazete’mizin bu sayfasında her seferinde İslam ülkelerinden birini genel olarak siz değerli okuyucularımıza çok yönlü olarak tanıtmaya çalışacağız. İslâm âlemi ve ülkeleri, özellikle geçtiğimiz yüzyılda ve öncesinde çok büyük dalgalanmalar geçirdi. Bu dalgalanma, değişim ve gelişmelerin sembol ülkelerinden biri de Afganistan’dır. Alfabetik seçimimizdeki bir tevafuk olarak da İslâm ülkelerini tanıtmaya bu ülkeden yani Afganistan’dan başlıyoruz...
Afganİstan son yıllarda önce Sovyet işgaline karşı verilen CİHAD ve komünizm rejimine karşı yapılan Bağımsızlık Savaşı… Sonra mücahit grupları arasındaki İktidar Kavgası, Taliban ile muhalifleri arasındaki İç Savaş... Ve son olarak da ABD İşgali yüzünden uzun süreden beri İslâm âlemi ve dünya kamuoyunun gündeminde olan bir İslâm ülkesi...
Afganİstan sanki dünyanın büyük devletlerinin çöküş dönemlerinde adeta onlara sembolik olarak mezar olmak için var edilmiş bir ülke… Önce İngiltere (Büyük Britanya)… Sonra Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği… Ve şimdi de Amerika Birleşik Devletleri… Eceli gelen büyükler hep Afganistan’a saldırıyor ve bu saldırılar sonlarının başlangıcı oluyor...
Büyük Britanya / İngiltere: I. Afgan - İngiliz Savaşı (1838-1842); Hayber Geçidi’nde bir İngiliz ordusu yok edildi… II. Afgan - İngiliz Savaşı (1878)... III. Afgan - İngiliz Savaşı (Ravalpindi Ateşkesi, 08.08.1919 ve Kâbil Antlaşması, 22.11.1921). B. Britanya sona eriyor…
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB): Afganistan - SSCB Cihadı (1978-1989) ve bu cihadın sonunda Sovyetler Birliği’nin çöküp dağılması...
Amerika Birleşik Devletleri: 21. yüzyılın başında da Afganistan - ABD Savaşı başladı. Eceli gelen ABD önce Afganistan’a, sonra Irak’a saldırdı… Bu saldırıların sonunu hep beraber göreceğiz… Nitekim 1976 yılında yazdığı “NİHAÎ ÇÖKÜŞ / Sovyet Kesiminin Çöküşü Üzerine Deneme” adlı kitabıyla Sovyetler Birliği’nin dağılacağını ve çökeceğini 15 sene öncesinden haber veren Fransız düşünür Emmanuel Todd oldu… Daha sonra aynı yazar, yazdığı “İMPARATORLUKTAN SONRA (Apres L’Empire) / Amerikan Sisteminin Çöküşü Üzerine Deneme” kitabında, benzer öngörüleri Amerika Birleşik Devletleri için ileri sürüyor ve ABD’nin çöküşün eşiğinde olduğunu belirtiyor... Önce Büyük Britanya (İngilere)… Sonra Sovyetler Birliği (SSCB)… Şimdi Amerika Birleşik Devletleri (ABD)…
Yazımızı Ergun Diler’in 25.08.2021 tarihli “Sırlar 10’da” başlıklı yazısının sonunda yazdıkları ile bitirelim: “Trump'tan önce Başkan Obama'nın da "GÖREV ALMASI" için TUTUKLULUK HALİNİN uzamamasını istediği Molla Abdulgani BARADAR ülkesine döndü ve yıldızı giderek parlamakta... İPEK YOLU'nda Afganistan'ın nasıl bir görev aldığını yakında anlayacağız... Olacaklar Baradar'ın kayıp 10 yılı ile yakından ilgili... Bir de Afganistan'da geçmişte KAÇIRILAN ABD askerlerinin perde gerisinde BARADAR'ın yakın çevresinde olduğunu öğrenir ve TALİBAN'ı eğittiğini duyarsak parçalar yerli yerine oturur...”