‘Berr ve bahrın zulumatından sizi kim inca eder?’ - 1
Millî Gazete’miz “Kurbana Bayramı” vesilesiyle dört gün yayımlanmadı. Geçmişte uzun yıllar dini bayramlarda ulusal gazeteler yayımlanmazdı. Şimdi o gelenek kaldırıldı ama sadece Millî Gazete’miz örnek alınası bu geleneği sürdürmeye devam ediyor...
Bu vesileyle tekrar geçmiş bayramımız mübarek olsun; nice bayramlara inşallah…
Bu arada Kurban Bayramı sıla-i rahime de vesile oldu; özellikle babamın vefatı sonrasında annemi bu ve benzeri ziyaretlerle sevindirmek ve sevinmek öylesine güzel ki…
Bu bayramları bizlere bahşeden ve bu sevinçleri yaşatan Rabbimize hamd olsun…
Bundan önceki “Ve (Allah) sizin üzerinize hafızlar irsal eder…” başlıklı yazımızda ne diyorduk? KUR’AN VE İLİM çalışmalarımızın 1125’inci haftasına da ulaştık, elhamdülillah… Bütün bu haftaların bir özelliği de bunları Üstadımız Süleyman Karagülle ile yapabiliyor olmamızdı. Hafta boyunca hazırladığımız KUR’AN VE İLİM seminer notlarımızı hafta sonunda çalışma arkadaşlarımızla birlikte okuyor ve son şeklini yayın sitemiz www.akevler.org’da yayımlıyorduk; yine öyle yapmaya devam ediyoruz. En’am Suresi üzerindeki çalışmamızın 11’inci haftasına da ulaştık, elhamdülillah… Üstadımız Süleyman Karagülle ile son olarak işte bu sure üzerinde çalışıyorduk ki; malum olduğu üzere, tam iki ay önce, 24 Mayıs sabahı kendisi Rahmet-i Rahmana kavuştu… Tevafuk olsa gerek, En’am Suresi üzerinde, vefatı öncesinde epey çalışıp bu günlere hazırlık yapmışız; O’nun vefatından beri işte o notlar üzerinde çalışıp yayına hazırlamaya devam ediyoruz… Bu yazılarımızda En’am Suresi 61-65’inci ayetler üzerinde yaptığımız çalışmalar esnasında derlediğim demetler sunacağım; istifade edilmesi dua ve dileklerimle… Yazdıklarımızdan da anlaşılacağı üzere, bu yazılarla aynı zamanda bir taraftan Süleyman Hocamızı anmaya, diğer taraftan O’nunla başlattığımız çalışmaları sürdürmeye devam ediyoruz…
Önceki yazımızda, yukarıdaki girizgâhtan sonra yazacaklarımızı yazmış ve en sonunda “Devam edeceğiz” demiştik; kaldığımız yerden devam ediyoruz…
En’am Suresi 63’üncü ayet ile hatırlatmalarımıza devam edelim…
“Kul men yunecciykum min zulümati’l berri ve’l-bahri ted’unehu tedarruan ve hufyeten lein encânâ min hazihi lenekûnenne mine’i-şakiriyne / Kavl et: Bundan bizi inca edersen sana şükredenlerden olacağız diye tadarruan ve hufyeten O’na dua etmekte iken berrin ve bahrın zulumatından sizi kim inca eder?” (En’am, 63)
Ayetin başında atıf harfi yoktur. Neden? Allah bundan önceki iki ayette kâinatın yaratılışına ve insanın kâinattaki yerine işaret etti. Allah bu dünyayı yarış alanı olarak var etti, bizi yarıştırdı, sonra ahirette bizim hesabımızı göreceğini bildirdi. Şimdi de üç defa arka arkaya “Kul/söyle” demektedir. Onların cevabının ne olacağı burada anlatılmıyor. Bizim söyleyeceğimizi söylüyoruz. Onlar ne diyecekler? Araplarda diyalogda karşılık olarak “Kale/Kale” şeklinde söylenir, “Ve” harfi getirilmez. “Ve” getirirseniz diyalog olmaz. Bunun için üç ayette de sadece “Kul/söyle” vardır. Ayet “Men/kİm” soru edatı ile başlamaktadır. Şuurlu varlıktan sorduğumuzda “kim” deriz. Şuursuz varlıktan sorduğumuzda “ne” deriz. Şuur demek iradeli hareket yapmak demektir. Allah bize emrediyor; “onlara söyle, sor” diyor.
İnsan aklı sebepsiz sonucu kabul etmez. Çevremiz var, şartları vardır. Ancak biz dar aralıkta yaşarız. Oysa çevre çok geniştir. İlk olarak onlara soracağınız şey şudur: Uygun çevre içinde olmak istersiniz, bu size sağlanmaktadır; bunu kim yapmaktadır? Dekart (Deckartes), “Düşünüyorum, o halde varım” diyor. Oysa “Yaşıyorum, o halde varım” denmelidir. İnsan hep yaşayacağı çevrede olmak ister. İnsan tüm hayatı boyunca hep bunun için vardır.
Devamında “Necat” kelimesi var; necat ne demektir? İnsanlar çardaklarını su kenarlarında kurarlar, sudan yaralansınlar diye. Yazın çekilen sular kışın kabarmaktadır. Kışın suyun ulaşmadığı yere “neca” denmektedir. Fiil olarak “necat” sudan dışarıya çıkma, kurtulma anlamındadır. Tehlikeli yerden tehlikesiz yere geçmedir. Kâinat tehlikeli alandan ibarettir. Ondan kurtulmak için özel şartlar söz konusudur. İnsan daima işte bu özel şartlara geçmek istemektedir. İnsanın bu isteği de kabul edilmektedir. (DEVAMI VAR)