‘Vellezîne âmenû; iman etmiş olan kimseler’ - 3
Kur’an ayı Ramazan vesilesiyle KUR’AN NİZAMI üzerinde duruyoruz…
KUR’AN VE İLİM seminerleri çalışmalarımıza istinad ediyoruz…
Nisa Suresi 45. hafta, 122-125. ayetler söz konusu…
Kaldığımız yerden devam edelim…
Yukarıda kişinin mevcut düzen içinde sû’/kötülük işlemesinden…
Ve/veya mevcut düzen içinde amel-i salih işlemesinden bahsetti.
Burada ise düzenin nasıl kurulacağından bahsetmektedir.
Mevcut düzen içinde adil davranma başkadır…
Zulüm düzeni varken adil düzeni tesis etme başkadır.
İşte bu “İhsan”dır. (“İhsan”ın ne olduğunu önceki yazımızda açıkladık.)
Eğer “Adil Düzen” varsa, o düzen içinde amel-i salih işlemek, seyyieden kaçınmak gerekir. Ama Adil Düzen yoksa “Adil Düzen”in tesisi için çalışmak gerekir, hatta “Adil Düzen” olsa bile o zaman da onun bozulmaması için gayret göstermek gerekir.
Nisa Suresi 125. ayetin başında deniyor ki…
“Allah’a vechini islâm edenden daha ahsen düzeni kim kurabilir?”
-Evet, ahsen yani iyi düzeni (yani -bize göre- kim/ler “Adil Düzeni”) kurabilir?
İnsanlık bugün sıkıntıdadır. Herkes yeni düzen ve çözüm aramakta, inkılaplar yapmaktadır. Fransız İnkılabı’ndan beri dünyadaki herkes yeni düzen peşindedir. Ama olması gereken “adİl dünya düzenİ” bir türlü gerçekleşmemekte, aksine hep gelen gideni aratmaktadır. Kanla gerçekleşen inkılâplar eskilerini yıkmıştır, ama yeni hiçbir şey oluşturmamıştır. Neden? Çünkü yeni düzen yıkmakla kurulamaz, zulümle kurulamaz.
Yenİ düzen (ADİL DÜZEN) İhsanla oluşturulacaktır
Halk kuruluşu olan kooperatifler veya sivil toplum kuruluşları olan dernek, vakıf, partiler gönüllüleri toplarlar ve onlarla ihsan ederek Adil Düzeni tesis ettirebilirler.
İhsan nasıl yapılacak?
Millî Görüşçü Adil Düzen çalışanları yüzlerini Allah’a islâm/teslim edecekler yani topluluğun barışına kendilerini verecekler, fedakârlıklar yapacaklardır. Vakitlerini ve imkânlarını “Adil Düzen” topluluğunun tesis edilmesine yönelteceklerdir. Verecekler değil, yöneltecekler. Varlıkları yine kendilerine kalacak ama o varlıkları “Adil Düzen” için kullanacaklardır. Evleri varsa evlerini Adil Düzene vermeyecekler ama Adil Düzene katılmak için o evleri değerlendirip “Adil Düzen” içinde ev sahibi olacaklardır; yani yaşayışlarını yani evlerini yani aile hayatlarını ve çalışmalarını yani işyerlerini “Adil Düzen”in tesisi için yönlendireceklerdir; savaş içinde değil, barış içinde yönlendireceklerdir...
Kur’an’da “Vechini Allah’a islâm etmek” deyince, bunun pratik ve amelî anlamının olması gerekir. Bugünkü insanlar işin kolayını bulmuşlar; ‘ben şehadet getirdim ve iman ettim ya’ diyerek dünya işlerini bitirmektedirler! Oysa yeni bir düzen kurmak için bütün varlıklarını ve imkânlarını “Adİl Düzen” kurulması çalışmalarına yöneltmeleri gerekir...
Bugün biz bunları yazıyoruz, sizler de okuyorsunuz...
Şimdi Mekke devrindeyiz...
Bir gün gelecek insanlar bu gerçekleri idrak edecek ve bizim yanımızda yer alacaklar.
Bize de cesaret gelecek ve Medine’ye hicret edenler gibi hicret edeceğiz.
Sabredeceğiz, sebat edeceğiz ve evvelûn ile sabikûn olacağız.
Şimdilik yapamıyoruz diye gevşemeyeceğiz.
Çalışmalara devam edeceğiz…
“Adİl Düzen” dışında hiçbir iş yapmazsanız, işte o zaman vechinizi gerçek anlamda Allah’a çevirmiş olursunuz. “Adİl Düzen” dışında bir topluluk içinde oturmazsanız, işte o zaman vechinizi Allah’a çevirmiş olursunuz.
Bunları arzulayıp elden geldiğince yapmak vechimizi Allah’a çevirmek demektir.
(Farklı şekilde devamı var; yine kapitalist zalim düzene dönüş yaparak devamı var!)