Yine, yeniden, 2021 de reformlar yılı olacak! - 3
Hayatın her alanında yani dinî, ilmî, iktisadî, idari/siyasî alanlarındaki çok yönlü yolculuğumuz devam ediyor… Hani ‘havada, karada, denizde’ klasik söylemi var ya; şimdi buna ‘uzayda yolculuk’ söylemini de ilave edebiliriz. Havada uçak, denizde gemi, karada her türlü kara araçları ve uzayda uzay araçları ile değişik yol ve rotalardan gidebilirsiniz. Tercih edeceğin güzergâha göre erken veya geç gideceğiniz yere gidersiniz. Ama İstanbul Boğazı’nı karadan ve köprüden geçeceksen, geçebileceğin bir yer vardır, oradan geçmek zorundasın, trafik de orada tıkanır. Trafikte reform yapmak için yeni köprü yapman gerekir ama bu köprü istediğin her yerde yapılamaz, uygun bir yer bulup orada köprü yapmak gerekir.
İstanbul’dan söz etmişken; yıllar öncesinde çöp ve su sorunu çözülmüştü ama imar, trafik ve diğerleri hala çözüm ya da son günlerdeki söylemle ‘REFORM’ bekliyor…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen gün, “İnşallah 2021 yılı, milletimize söz verdiğimiz gibi demokratik ve ekonomik reformlar yılı olacaktır” dedi; önceki REFORM söylemlerinin devamı olarak. Biz, “Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve …” başlıklı bir yazı serisi (19 yazı) yazdık; “Ekonomik problemler ve İslami çözümler…” yazı serimiz (8 yazı) öncesinde.
Demokraside ve ekonomide ya da yukarıda işaret ettiğimiz üzere hayatın dört bir alanında REFORM yapmak demek, insanlığın beş bin senelik müktesebatını değiştirmek demektir. Bunlar bir gecede, bir ayda, bir senede, birkaç yıllık bir dönemde yapılacak işler değildir. Yeni bir köprü yapmadan önce eski köprüyü ve eski yolları kullanmak zorundasın. Ama tek başına ve anayasa ekseriyeti ile iktidar olduğun andan itibaren yapılması gerekenleri yapmazsan, REFORM olarak yenilikler yapmazsan, gün gelir köprüler tıkanır, yol biter…
Millî Görüş Hareketi ve onun partileri, bu günlerde sözü edilen reform veya inkılapları yapmak üzere yola çıktı ve yarım yüzyılda çok önemli mesafeler kat edildi. Ama bizimle beraber bu reform ya da inkılapları yapmak için yola çıkanlar bizi terk ettiler. Baştan belirlediğimiz programı bıraktılar. Bugün REFORM diyenler, bizim “üçüncü binyıl uygarlık projesi” dediğimiz “Adil Düzen Projesi” ile ilgilenmek bir yana; nasıl uygulanamayacağı ile ilgili RAPORLAR hazırlattılar… AB veya Avrupa müktesebatı peşine takıldılar… Batı ile doğu arasında gidip geldiler ama sonunda köprüler tıkandı, gidilen yollar bitip tükendi…
Bu arada, günlük okumalarımda, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı’nın bugünkü (30 Aralık) “120. Yıl Bildirgesi” başlıklı yazısı dikkatimi çekti. 21 Aralık 2020’de, Türkiye İlâhiyat ve İslâmî İlimler Fakülteleri Dekanlar Konseyi, sanal ortamda “120. Yılında İlâhiyat ve İslâmî İlimler Fakülteleri Çalıştayı” düzenleyip “Sonuç Bildirgesi” yayımlamış… Yazar, bildirgede yazılanları özetledikten sonra, SONUÇ olarak ‘olamayanlara’ geçmiş; yorumsuz aktaralım…
“Gelelim bildirgede olması gerekip de olmayanlara: 1. Keşke dekanlarımız, medreselerin her bakımdan iflas etmesi üzerine, çağdaş bir din öğretimi özlemiyle kurulan fakültelerimizin -siyasi ve ideolojik çekişmelerden ve müdahalelerden kaynaklanan kusurlarına rağmen- hizmet alanlarındaki başarılarının altını çizselerdi. Daha da başarılı olmaları için objektif öneriler getirselerdi. Kurumların daha ilmî, daha özgür; bilime, dinimize, ülkemize ve insanlığa daha yararlı olmaları yolundaki başlıca engellere işaret etselerdi.
2. Dünya değişti, insanlığın sorun ve değer öncelikleri değişti, değişiyor. Bu nedenle dünyada bilimsel kurumların eğitim ve öğretim hedefleri, müfredat öncelikleri de değişti. Nizamiye medreselerinden beri dersleri, müfredatları, modelleri değişmeyen, sadece İslam toplumlarının dinî öğretim kurumları kaldı. Saygıdeğer dekanlarımız bunu yönettikleri kurumların bir meselesi olarak görmüyorlar mı?
3. Kamuoyunda ciddi bir ahlâkî erozyondan, dindarlık yozlaşmasından söz ediliyor. Sayısı yüzü aşan İlâhiyat Fakültelerinin bu konudaki araştırmaları, çalışmaları, projeleri nelerdir? Dekanların bu konularda kamuoyunu aydınlatmaları gerekirdi.
4. Dünyada ve ülkemizde İslam’ın imajını karalayan gelişmeler artarak sürüyor. Dekanlarımızın karalamacılarla ve onların kullandıkları malzemelerle ilgili ne tür ilmî çalışmalar yaptıklarını ve nelerin yapılması gerektiğini bildirgeye koymaları beklenirdi.”