Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve … - 13
Reform, yeni reformlar ve yeni uygarlık ile ilgili uyarılarımıza devam ediyoruz…
Bilim adamlarımız, bürokratlarımız, yöneticilerimiz ve siyasilerimizin bu konularda söyledikleri bir yana, devletimizin başı cumhurbaşkanımızın söyledikleri daha da önemli…
Cumhurbaşkanımız R. Tayyip Erdoğan, geçen ay önce “reform” dedi ve biz de bu vesileyle “Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve …” yazılarımız yazmaya başladık…
Cumhurbaşkanımız yine geçen ay bilahare dedi ki:
“Kendimizi başka yerde değil Avrupa’da görüyor ve geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ediyoruz.”
Erdoğan’ın sözleri bununla sınırlı değildi, devamında çekincelerini de sıralıyordu:
“Avrupa’nın bize verdiği sözleri tutmasını, ayrımcılık yapmamasını, en azından ülkemize yönelik aleni düşmanlıklara alet olmamasını bekliyoruz…”
***
Reformlar ile ilgili uyarılar yapmanın ötesinde, bütün beşeriyetin beklemekte olduğu “üçüncü binyıl uygarlığı” ile ilgili olarak da epey uyarı yapmış olduk…
Devamında da, özellikle Cumhuriyetimiz kurulduğundan beri “muasır medeniyetin/uygarlığın fevkine çıkma” hedefinin nasıl gerçekleştirilebileceğini yarım yüzyıllık uygulamalı ilmî çalışmalarımıza istinaden açıkladık; “Adil Düzen, Adil Ekonomik Düzen” dedik; “Adil Dünya Düzeni, Adil Düzene Göre İnsanlık Anayasası” dedik…
Yarım yüzyıldır uygulamalı ilmî ve akademik çalışmalar yaptığımızı ve hâlen de yapmaya devam ettiğimizi her vesileyle hep hatırlatıyor, özellikle de günlük ve haftalık “Kur’an ve İlİm Seminerleri” çalışmalarımızdan söz ediyorum…
Kur’an ana rehberİmİzdİr ve Kur’an’ın bizzat kendisinin ifade ettiği üzere, onu da her türlü müspet ilimlerle önce anlamaya, sonra anlatmaya gayret ediyoruz…
Araf Suresi 52. ayette ifade edildiği üzere: “Ve lekad ci'nahum bi kitabin fassalnahu ala ilmin huden ve rahmeten li kavmin yu'minun / Onlara, bir ilme göre açıkladığımız Kitap getirdik. O, inanan ve güvenen bir topluluk için rehber ve bir ikramdır.”
Konumuza istinaden bu ayetin anlamı ve açıklaması üzerinde bilahare durabiliriz ama ayette geçtiği üzere önce “Kur’an’ın rehber olması” üzerinde yeterince duralım…
Bizim rehberimizi Avrupa veya Asya, batı veya doğu, şu veya bu değil, Kur’an olmalı.
Aradan yarım yüzyılı da geçtikten sonra hala kendimizi Avrupa’da görmeye ve geleceğimizin onlarla beraber olup olmamasına karar verme zamanıdır, diyoruz.
***
Evet…
Rehberimiz Avrupa mı bizim?
Rehberİmİz Kur’an mı bİzİm?
Avrupa Kur’an’ın tam tersini uygulayan Batı uygarlığının merkezi. Bir kuvvet uygarlığı. Hak uygarlığı değildir. Hak uygarlığıdır bizim yerimiz, kuvvet uygarlığı değildir.
Bu konudaki Kur’an ayetini hatırlayarak devam edelim: “Velen terdâ anke’l-yehûdu velâ’n-neara hattâ tettebia milletehüm / Ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar onların milletine tabi olmadıkça senden asla razı olmayacaklardır.” (Bakara, 2/120)
Kitabımız Kur’an ne kadar açık ve net söylüyor.
Keşke onu okusak, anlasak, uygulasak da gerçek anlamda bize yol gösterip rehber olsa.
Kitabımız Kur’an rehber olsa peşlerine düşer miyiz Avrupa’nın?!.
Bizzat başkanlık makamından ya da bizzat başkanın kendisinden bize ulaşan bilgiye istinaden yazıyorum: Bizim çözümlerimiz pratik değilmiş! Pratik çözüm denilen şey buymuş meğer! Pratik çözüm Avrupa’nın peşinde gitmekmiş meğer!
Kur’an’ın ikinci suresi Bakara Suresi nasıl başlıyor? “Zalike’l-kitabu lâ raybe fîhi hüden li’l-müttekîne / O kitap, onun içinde bulanıklık yoktur, muttakiler için rehberdir.”
Rehberimiz Kur’an ve Araf Suresi üzerinde durmaya devam edeceğiz…