Reform, yeni reformlar, yeni uygarlık ve … - 9
Bu yazı dizisi vesilesiyle bazı genel uyarılarımızı bir kere daha hatırlatalım…
Biz diyoruz ki…
Sadece zaman zaman zorluklar, sorunlar, sıkıntılar ya da krizlerle karşılaşıldığında hatırlanıp hatırlatılan bazı “acilen yapılması gerekenler” her zaman hatırlansa ya…
Sadece hatırlanan ve hatırlatılmakla yetinilen yani yapılması gerekenleri sadece anmakla yetinen ama amel etmeme yani uygulama yapmama daha ne kadar sürecek…
Sürekli olarak hayatımızın “dinî-ilmî-iktisadî-idarî/siyasî sahalarındaki sorunlar” artık “sosyal tufan” seviyesinde seyrediyor diyoruz; buna rağmen “summun-bukmun-umyun” davranışı içinde olanlar bu davranışlarını inadına sürdürmeye devam ediyorlar…
Soruyoruz…
BU DAVRANIŞLARINIZ NE ZAMAN KADAR DEVAM EDECEK?!.
Bugüne kadar yaşanan “sorunlar ve musibetler” yetmedi mi, “nasihat” olmadı mı?!.
“Reform” ya da “yeni reformlar” deniyor ya…
Biz bu vesileyle hem bu hatırlatmaları yapıyor hem de meseleyi bir merhale daha ileriye götürerek “yeni uygarlık” yani üçüncü binyılda beşeriyetin muhtaç olduğu “yeni dünya düzeni” ve “üçüncü binyıl uygarlığı/medeniyeti” merhalesine kadar götürmüş oluyoruz...
Neden?
Nedenini hem “teşhis” hem de “tedavi” metodumuzla açıklamaya devam edelim…
Geçen ay yaptığımız “TEHLİKE BÜYÜK, ÇÖZÜM KOLAY” çalışmamızdaki uyarı ve çözüm önerilerimizle devam edelim; özellikle ilgili yetkililerin ilgilenmesi dileklerimizle…
2000 yıllarına kadar yeryüzü tarım döneminden sanayi dönemine geçiyor, köylerde artan nüfus arazi darlığından dolayı iş bulamıyor, aş bulamıyor idi...
Sermaye (dünyayı sömüren küresel sömürü sermayesi) faizli işçilik düzeniyle kentlerde fabrikalar kuruyor ve köylerdeki artık/artan emeğe iş üretiyordu; 20. yüzyıl işte bu anlamda köylerin kentlere taşındığı yüzyıldır...
Tarımda makineleşmeler gerçekleşiyor, mevcut olan üretim daha az emekle elde edilir hale geliyor, böylece insanlar köyleri terk ediyor ve kentlere taşınıyorlardı...
20. yüzyıl olumlu ve olumsuz yönleriyle gelip geçti…
21. yüzyıl ve üçüncü binyılda bugünkü yaşanan durum ise farklıdır…
Köylerden kentlere artık/artan emek sağlayan kaynak kurumuş durumda...
Köylerdeki insan emeği yeteri kadar kalmadı, makine tarımı da yeterli olamıyor, yine insan emeği ile gerçekleştirilen normal mevsimlik veya sera tarımına ihtiyaç duyuluyor...
Şimdilerde köyden kente değil, kentten köye taşınılması gerekiyor ama nasıl olacak...
Bugünkü gelinen var olan durumda kentlerdeki fabrikalar işçi bulamadığı için durma noktasına geliyor, yeni fabrikalar ise hiç kurulamıyor; daha doğrusu sömürü sermayesinin “faizli işçilik sistemi” çökmüş durumda, sistem çağımız dünyasının sorunlarını çözemiyor...
Faizli işçilik düzeninde faize alan bulmak için yeni fabrikaların kurulması gerekiyor ama yeni fabrikalar kurulamadığı gibi var olanlar da kapanmaya devam ediyor yani “faizli işçilik düzeni” sağlıklı çalışamıyor, onun yerine “enflasyonlu bir düzen” zorunlu hale geliyor...
Böyle bir ortamda önce dolar (döviz) artıyor, sonra da borçlar çoğalmaya başlıyor...
Halk ve var olan işletmeler bankalara, bankalar ve devletler de karşılığı olmayan Dolar ya da karşılıksız paranın üretildiği sömürü sermayesinin merkez bankasına (FED) borçlanıyor...
Gün geçtikçe halkın, işletmelerin, devletlerin borcu artıyor da artıyor...
Başlangıçta borçlar borçla ödenerek halkın ve devletlerin ekonomi çarkı dönebilirken, şimdilerde borçların borçla ödenmesi düzeni de çalışamaz durumda görünüyor...
Görülen ve anlaşılan odur ki; insanlığı büyük bir ekonomik kriz ya da tufan bekliyor...
Nuh Peygamber zamanında fiziki bir tufan olmuş, dünya yeniden şekillenmişti...
Bize göre; bugün sosyal bir tufan olacak ve dünya yeniden şekillenecektir...
(Devamı var; teşhis ve tedaviye kaldığımız yerden devam edeceğiz…)