Selamlar..
Uzun zamandır iktisadi faaliyet göster(e)meyen adil düzen çalışanları, dünlerde bir proje hazırlamış ve faaliyet gösterilebilmesi için uzun, zorlu mücadelelerden sonra bugünlerde fiilen bir üretim projesine başlamıştır. Bugün için fail üstaddır. Şimdilik birden çok işletmelerin sahaları, yapacak oldukları işler ve usulleri taslak olarak hazırlanmaktadır. Bunların uygulamaya geçmesi ve saha içerisinde yer teşkil etmesi, zahirdeki sebeplerden dolayı mümkün olamayacağı herkesçe vurgulanıyor.
Bunların doğru olanları olduğu gibi yanlış olanları da var. Doğru olan kısım, zahirde görülen hususlardır. Yanlış olanda batındaki olanlar hakkında zahire göre kesin hükümler vermedir.
Doğrudur, hazırlanan projeler uygulanması şu yada bu sebeplerden dolayı mümkün değildir. Bu projeler elbette uygulanamaz. Çünkü tüm projeler insanların üzerine kurulu.
Bana göre insan demek alışkanlıklarını zor bırakan, yeni birşeyi ve bilmediği birşeyi kabul etmeleri zor olan varlıklardır... yani insanlar bildikleri ve ondan haz aldıkları ile meşgul olurlar. İlim, öğrenme, şahsi bir durumdur. Getirisi kendisine olup başkasından bir şey eksiltmez. ama yaşam başka birşeydir.
Yaşamda ilmin zaruriyeti olduğu gibi, amelde de zaruriyet vardır. İlim amelden öncedir. Yani ilk önce ihtiyacını bilir ve nasıl gidereceğinizi düşünürsünüz. Bunlar ancak ilim ile olur, bilmek ile olur.
İnsan gayet aciz varlıklardır, ama ilim sayesinde olmaz denen şeyler gerçekleşiyor. Aya seyahat, teknolojinin kendisi, yada ilmin kendisi, ucu bucağı yok.
Mesele bence şu ki; bugün mümkün görülmeyen projeler yarınlar için mümkündür. Hatta bugünkü hayal edilenin üzerinde oluşumlar gerçekleşir. Hak olduğuna inandığı, bildiği, üzerinde konuşmaktan haz aldığı, insanlar yani bizler, ortak amaç ortaya koyamıyoruz. Bugün dünyaya meydan okuyan bir sistemin mimarlarındanız diyen kimseler birlikte hareket edemiyor, ayrı duruyor ve ayrı ses, ayrı yürek oluyorlar.
Adil düzene inanmış kimseler ilk önce birlikte hareket etmeleri öğrenemedikçe projelerimizin başarıya ulaşması mümkün değildir. Ancak yeni Bosna daki merkezimizde arkadaşlarla birlikte gücümüzün yettiğince, aklımızın erdiğince, birlikte, tek ses, tek yürek olarak çalışmalar yapıyoruz. Hepimiz aynı amaç için birlikteyiz.
Yaptığımız şey meyve vermese dahi, birlikte, meyve verecek daha kaliteli projeler üretmeyi öğrenmiş oluyoruz.
Bugün ortada olan bir şey var. Birlikte görünen aslında ayrı olan iki hal var. Konuşanlar ve yapanlar. Aslında teklik, tek ses, tek yürek, tek yumruk hedeflenendir. İnanıyorum ki bu konuşmalar ayrı olanları birleyecektir.
Biliyoruz ki insanlar, yeme, içme, barınma, korunma gibi hallerde hayvanlarla müşterektir. Bunun yanı sıra şehvet gibi hazlarda da ortaklığı vardır.
İnsanı insan yapan farklı şeylerdedir. Aklıdır, deriz, ama biliriz ki, hakkı bilip inkâr eden akıl, akılsızlıktır.
Bizler fıtrat gereği olarak öğrenmeye kabiliyetliyiz. Bizi harekete geçiren iki unsurdan biride, sonradan öğrenilen bilgilerdir.
Okullar okuruz. Üniversiteler bitirir, doktoralar yaparız. Her kim her ne yaparsa yapsın ya taklit yapar yada tahkik yaparak yeni bir şey yapar. Yapılan yada yapılmayan şey, söylenilen yada söylenilmeyen şey, hakkımızda yaşamımızda da ölümümüzden sonrada hesap sebebi olacağını hepimiz biliriz.
Hepimiz biliriz ki faniden baki bir hayata intikal edeceğiz. Hesaba maruz kalacağız. Ömrümüzü ne ile nasıl geçirdiğimizden, nerden kazanıp nereye harcadığımızdan hesap olunacağız, biliriz.
Yaşarken çözümler ararız, araştırır öğrenmeye çalışırız. Bu öğrenme süreci içinde sadece öğrenmenin yeterli olmadığını aynı zamanda öğrendiğin şeyi yapman gerektiğini de öğreniyorsun. Bana göre iman, bilmek, amel ise bildiğini yapmaktır. Hesap sahamız, bildiklerimiz ve uygulama sahamız ile sınırlıdır. İnsan bilmediği şeyden mesul değildir ama zaruri olanı öğrenmeye gayretten mesuldür.
Ben 10 senedir iş sahasında tecrübe ediniyorum. Öncesi teorik öğrenme süreci idi. Gördüm ki, hayat bilgi ve tecrübenin bileşkesi. Babam marangozdur. Anlatır; köyden ceketimi aldım, geldim. Bugün bu imkânlara sahip oldum. Ben ilkokul mezunu birisiyim. Benim tecrübelerimden faydalan, benim dediklerimi yap, bana itaat et, sende muvaffak olursun. Tüm ebeveynler böyledir. Babalar oğullarının hallerini beğenmezler. Diğer insanların bilgilerini ve tecrübelerini dinlersin onlarda farklı bilgi, farklı anlayış, farklı yorum ve önermeler. Sonuçta herkes farklı havadan dem vuruyorlar. Yani, aynı resme ekseri farklı yorumlar vardır.
Bizi burada diğer canlılardan ayıran özelliklerimizden biriside hitap olunduğumuz ve olmamız gerektiği haldir. Bizler; herkes, her sözü dinlemeli ve en güzelini, hak olan sözü, kimin ağzından çıktığına bakmadan, sözün manasına iman etmeli ve amel etmeliyiz, diyoruz.
Komünizm yıkıldı, kapitalizm can çekişiyor görüyor ve söylüyoruz. Bu cari sitem içerisinde çalışmadan dolayı yaşadığımız olumsuzlukları herkes bir yerlerde birbirleriyle kritik ediyorlar. Diyoruz ki; bu sorun devlet uygulamasından , şu sorun halkın ahlakından, o sorunda dışardaki baskıdan , vs …….
Sorun tespitlerini herkes yapabiliyor, çünkü herkes birşeylerin sorunlarını yaşıyor. Çözüm noktasında kimilerinin akılları tutuluyor, gücünü icap ederse orantısız kullanıyor, eziyor, kimileri bilgisini güç yapıyor, eziyor. Adil çözümler üretenler sınırlı oluyor, ender oluyorlar, az bulunuyor ve pek kıymetli oluyorlar.
Ne var ki; meyve veren ağaç taşlandığı için, genelde bu kimseler taşlananlar oluyorlar. Ama kıymetleri değişmiyor. Belki de kıymetleri artıyor.
Cari düzen içinde, Bilginin “güç” olduğu ve hızlı değiştiği, hızlı geliştiği bu zamanda, bizim gibi küçük esnafların ezilmemesi ve ezilmemek için ezmemesi mümkün değil, yaşaması zor. Alternatifin birlik içerisinde, birlikte hareket etmenin olduğunu biliriz, söyleriz, dayanışmalıyız deriz. O zaman hayatın dağdağasından felah bulabiliriz, diyoruz. Bu , kimsenin icadı değil, Allah ın emridir biliriz, söyleriz , bu bizim imanımız olur ammma nasıl amel etmeli ?…….
Amel kısmıda ilme muhtaç. Ortaklıklar nasıl kurulmalı, sözleşmeler nasıl hazırlanmalı, projeler nasıl hazırlanmalı gibi birçok konuda bilgiyi gerektiriyor. Sorarım sizlere; bu gibi çalışmaları yapan , kur an okuyup çözümler üreten başka bir yer var mı?, başka çalışmalar var mı?, varsa bizlerin arayıp bulması ve tahsil etmesi ve amelde sebat ve gayret etmesi gerekmez mi?
Ben, şimdilik anladığım, bildiğim bir işte, bilmediğim kurallarla çalışmaya gayret ediyorum. Hızlı koşmaktan ziyade yavaş ama kararlı adımlar atmaya gayret ediyorum ve ediyoruz.
Ben inanıyorum ki, muvaffak olmak, ancak aynı amaç için birleşerek, sinerji oluşturarak, ortak proje ve muhasebe ile olacaktır. Dünyaya hitap eden bir sistemin inşası asla bir kişinin yapabileceği birşey değildir. Onun için neye inandığını bilen insanlar inandıkları şeyin etrafında kümelenmeli ve birlikte çalışmayı öğrenmelidirler. Her türlü imkânlar elde var iken el tutan, elini kişiye değil, imanında gayrete uzatmalıdır.
Evet. Ben inanıyorum ki, bugün için iktisadi ve içtimai hayatta insanların kurtuluşu olacak dini hükümleri araştıran tek yer burasıdır. Burası nerden kazandığına verilecek hesap yeridir. Nereye harcadığın kısmı ahlaki hallerimizdir. Kazanılan ve kazanma yeri ve harcanma yeri kişiye ya nimet olur ya da nikmet olur, tercih kişiye aittir.
Tecrübelerime dayanarak diyorum ki, burası bizler için tek çare yeridir. Başkaları bundan mesul değildir. Mesul olanlar bizleriz. Çünkü konuları bilen ve üretebilenlerdeniz.
Her birimiz farklı meziyetlere sahibiz. Ortak proje üretilmesinde bir topluluğun sahip olması gereken her türlü donanıma sahibiz. Aramızda tecrübeli hukukçularımız, muhasebecilerimiz, ilim ve siyaset adamlarımız, ekonomistlerimiz, felsefecilerimiz, yöneticilerimiz, miz de miz, var, eksik olan ne var ki.
Allah her türlü imkânları bugün bizlere nasip etmiş. Bu imkânları görmemek deve kuşu olmak demektir, inkar demektir.
Peki bize mani olan nedir. Neden herkes ayrı telden saz çalıyor da birtürlü notalarını ahenkli ayarlayamıyor. İstiklal savaşı dağınık birliklerin düzenlenmesi ile kazanıldı. Bunu kimse inkâr edemez.
Problem ne. Sistem kişiler üzerine kurulmaz biliyoruz. Yani her kişi için ayrı kanun olamaz , kanun olur, her kişi uyar. Uymaz ise kanunda hüküm bellidir. Ama hükümler ZAN na dayalı olamaz. SUİ ZAN asla olamaz. Biz Allah ın buyruklarına uymakta, sui zanna dair hükümlerine karşı kayıtsız kalamayız, kalmamalıyız.
Dağınık durmak yara kaşımaktan başka bir şey değil. Bedende kaşınan yaranın kaşınmasından her yer rahatsızlık duyar . Dişin ağırması bedenin her tarafını etkiler.
İnanıyorum ki, dağılmak batıl, hak olan toplanmaktır. Hak olan her zaman batıla üstündür. Elbet hak tecelli edecektir. Bize düşen güzel bir SABIR dır.
Allah bizleri sabredenlerden eylesin.
Allah dan dileriz ki, bizlere , faydalı ilimler öğrenmeyi , salih ameller işlemeyi , hayırlı ve bereketli kazançları ihsan etsin.