Ruşen Çakır - rcakir@gazetevatan.com
09.01.2011
Başlık sizi aldatmasın, bu yazıda değineceğim kitaplardan sadece biri Amerikalı bir yazarın, Graham Fuller’in kaleminden çıkmış ki o da bir süredir Kanada’da yaşıyor. Diğer iki kitapsa ABD’de yaşayan iki Türk’ün çalışması: Cihan Tuğal ile Zeyno Baran. Bu arada eşi Matt Bryza’nın Bakü Büyükelçiliği kararı nihayet Başkan Obama’nın devreye girmesiyle kesinleştiği için Baran da Azerbaycan’a yerleşme hazırlıklarına başlamış olmalı.
Önce Fuller’in “İslamsız Dünya” (Çeviren Hasan Kaya, Profil Yayıncılık) kitabına göz atalım. CIA’de uzun yıllar üst düzey görevler yapmış olan ve bu kapsamda Türkiye’de de bulunan (ve Türkçe de öğrenen) Fuller İslam ve İslamcılık üzerine çok sayıda makale ve kitap kaleme aldı. İslamcı hareketleri çok önemseyen ve Batı’nın (tabii başta ABD’nin) onlarla diyalog kurması gerektiğini savunan Fuller son kitabında okuru uzun bir tarihsel yolculuğa çıkarıyor ve sonunda en iyi bildiği alana, çağdaş dünyada İslam ve buna bağlı olarak siyasi şiddet/terörizm konularını irdeliyor.
Dolayısıyla kitabın en çarpıcı kısımları sonlarda yer alıyor. Özellikle “Ne Yapmalı?” başlığı altında ortaya attığı, “Teröristlerle müzakere olur mu?”, “Terörizm nasıl son bulur?” gibi sorulara verdiği cevaplar kesinlikle dikkat çekici ve ufuk açıcı. Fuller’in kitabıyla ilgili sözlerimizi, onun Amerikan yönetimine sunduğu öneri/önermelerin sonuncusuyla noktalayalım: “İslami (yerel) radikalizmin üstesinden gelinmesine ilişkin yalnızca (yerel) Müslümanlar çözüm bulabileceklerdir.”
“Diğer Müslümanlar”
Amerikan yeni-muhafazakârlarının ana üslerinden Hudson Enstitüsü’nde çalışan Zeyno Baran’ın İslamcılık konusunda Fuller’in tam karşısında yer aldığını söyleyebiliriz. Baran, ABD başta olmak üzere Batılı devletlerin, İslam dünyasındaki radikal akımlara kayıtsız kalamayacaklarını, kalmamaları gerektiğini savunuyor. Ve Batılı devletlere partner olarak Fuller’in yaptığı gibi İslami hareketleri asla önermiyor, bunların yerine “ılımlı Müslümanlar”ı öne çıkarıyor.
İşte Baran “Diğer Müslümanlar” (Çevrien Handan Saraç, Remzi Kitapevi) adlı kitabı bu perspektiften hareketle hazırlamış. Kitaba makaleleriyle katkıda bulunan, bir kısmı ABD ve Avrupa’da yaşayan 10 kişinin ortak özelliği, kendilerini “laik” ve “demokrat” olarak tanımlamaları; bazıları geçmişte içinde yer almış olsalar bile (hatta belki de o yüzden), İslamcılığa karşı mücadeleyi hayatlarının en önemli uğraşı olarak görmeleri. Zaten “Diğer Müslümanlar”ın en dikkat çekici yönü, yazarların tezlerini İslam’ın temel kaynaklarından ziyade kendi yaşamöykülerinden hareketle açıklamaya ve savunmaya çalışmaları.
“Pasif Devrim”
Son olarak çalışmalarını bir süredir …
Devamı için TIKLAYINIZ.
Yorum:
ÜÇ...İKİ... BİR... MOTOR!
Kendimi bildim bileli İslam adı altında yapılan bütün girişimlere kuşkuyla bakılmıştır. Bu ister bir parti kurmak, ister bir okul açmak, ister bir tiyatro gösterisi, ister bir sinema filmi olsun. Tepki hep aynı. Hep aynı kuşkuculuk, hep aynı bağnazlıkla, yapılanlar terörizm ile ilişkilendirilir, olmadık senaryolar uydurularak yapılan her şeye set çekilmek istenir, maalesef ki çoğu da başarıya ulaşır.
Kavramların farklı kullanılması ve farklı anlaşılması üzerinde durmaya gerek var mı bilmiyorum. Çünkü artık insanlara dinin aslında düzen, şeriatın aslında belirlenmiş kurallar birliği olduğunu anlatmaya ne mecalim ne de isteğim var. Sayın Çakır’ın yazısını okurken bunu niye haber yapmaya gerek duyduğunu anlayamadım çünkü ABD’de yayımlanan kitaplardaki hava ve onun yaratacağı atmosfer yıllardır süregelen Hollywood sinemasıyla belleklere işlenen terörist! Afganlar ve anarşist! Çeçenler propagandasından bir adım bile ötede değil. Bu kitaplardan bahsetmeye bile gerek yok, dünyanın Müslümanlara bakış açısı böyle yerleşikken ve aynı eksendeyken bu haberler şaşırtıcı değil, oldukça klişe.
Bekledikleri birilerinin çıkıp da Refah Yol veya Ak Partinin kurulma ilkelerinin ve ideolojik hedeflerinin mevcut düzen ve anayasayla olan uyumundan veya geriye kalan savunmaya dair diğer cart curtlardan bahsetmekse, hiç heveslenmesinler, parti tüzüğünü okusunlar. Onların derdi bu değil, farkındayız. Bana göre hala farkında olmadığımız şey, artık sözel tebliğ sürecinin sona ermiş olmasıdır. Bu herkesin bilinçli ve bilgili olduğu anlamına gelmiyor, sadece artık fiili tebliğle insanlara bir şeyler anlatmak gerekliliğinin ivedilik kazandığı anlamına geliyor. Bunu başardığımız taktirde aleyhte yapılan propagandaların zerrece hükmü kalmaz, herkes gördüğüne inanır ve şimdiki gibi tezgahtan ibaret iki terörist haberiyle gözlüklerini takıp köşesine çekilmez.
Bu aslında en zor olanı ancak sona gelindiği ve başka çare kalmadığı inancındayım.