Ruh köklerimize, anayurdumuza yolculuk-1
26 Nisan 2019, Cuma
YUSUF KAPLAN
ADAM girişimi olarak Sabahattin Zaim ve Yıldırım Beyazıt üniversitelerine mensup arkadaşlarla, Sabahattin Zaim’in rektörü Mehmet Bulut Hoca’nın öncülüğünde anayurdumuza, Özbekistan’a yola çıkıyoruz.
Ziyaretimiz başkent Taşkent’te Özbekistan’ın en büyük üniversitesi Özbekistan Millî Üniversitesi’nde müşterek bir sempozyumla başlıyor. Üniversitenin Avazcan Maraximov bizi dostane bir şekilde karşılıyor.
***
............................
***
Oysa biz buralara çok farklı duygularla ve saiklerle geldik.
Anayurdumuz bizim bu topraklar. Ruh köklerimizi oluşturan mayamızın karıldığı her bakımdan verimli, delişmen ama yorgun topraklar.
Küskün topraklar aynı zamanda.
Bize küskün.
Belki tarihe küskün.
O yüzden makus talihini yenmek için, iki asırlık yok oluş felaketine son verecek çıkışı gerçekleştirebilmek için uzun süren geceyi sona erdirecek o diriltici, kol kanat gerici rahmet sabahını bekliyor...
O sabahı getirecek erlerini, erenlerini, alperenlerini, kıtalar ve kıtalar koşturan akıncılarını bekliyor yeniden...
Türk dünyasına ölü toprağı serpilmiş gibi. Bu topraklar o yüzden bu hâli kabullenecek tıynette değil.
Toprağa düşen, tarihin akışını değiştiren, bu verimli topraklarda hakikat medeniyetinin aynı anda zihnini, kalbini ve ruhunu harekete geçiren, Asya’nın içlerinden Avrupa’nın içlerine kadar bu hakikat medeniyetinin tohumlarını ekmek için uzun, hiç bitmeyecekmiş gibi köklü, kalıcı bir yolculuğa çıkan, ilim, irfan ve hikmet adamları yetiştiren, zihin, kalp ve ruh adamları yetiştiren, hakikat bayrağını yere düşürmeyen öncü devlet adamları, öncü komutanlar, öncü âlimler, ârifler ve hakîmler yetiştiren bu verimli topraklar çoraklaştı ama kurumadı. Kurutulamadı. Kurutulamayacak biiznillah.
O yüzden buralardayız. Bizim buralarda olmamız, buralarla, kök-topraklarımızla, ruh-topraklarımızla, köklerimizle yeniden köklü bağlar kurmak amacıyla biz burada olduğumuz için bu topraklar kurutulamayacak artık.
Gidip-geleceğiz.
Ruh köklerimizden doyasıya besleneceğiz.
Ruh köklerimizin mayasını karan İmam Maturîdî’lerden, İmam Buharî’lerden, Şah-ı Nakşibendi hazretlerinden susuzluğumuzu giderecek, bizi silkeleyip kendimize getirecek hakikat suyundan kana kana içeceğiz...
Yeniden insanlığın yüz akı güzel insanlar yetiştirecek atılımlara gebe bu topraklar...
Ama önce kendimize gelmemiz, ilişkilerimizi her alanda derinleştirmemiz ve kökleştirmemiz şart.
Bunun için de ruh köklerimize köklü ve uzun soluklu yolculuklar yapmamız, birbirimizi dinlememiz ve beslememiz gerekiyor öncelikle.
Ruh köklerimizin kaynağı anayurdumuza yaptığımız yolculuğa giriş yazısı oldu bu.
Sonraki yazılarda bu toprakların ruhunu size hissettirmeye ve bu ruhu nasıl yeniden hayata ve harekete geçirebileceğimizi göstermeye çalışacağım gezip gördüğümüz yerlerden yola çıkarak...
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/ruhkoklerimize-anayurdumuza-yolculuk-1-2050165
YORUM;
İMAM MÂTURİDİ'YE GİTME YETİŞTİR!
Yazarımız yazısında bazı öğretim üyeleriyle Özbekistan'a yaptığı ziyaretten
bahsettiği yazısında ruh köklerimizin ve ana yurdumuzun oralarda olmasından
bahisle oradaki ilim ve mana suyundan bol bol içmemiz gerekir diye yazısını
tamamlamış..
Büyük alimlerin özel topraklarda yetiştiği gibi bir kanıya sahip anlaşılan.
Halbuki ilmin kaynağı, alîm olan Allah, ilmi isteyene ve çalışana veririm buyuruyor.
Birde özelde Türkiye ve genelde dünya müslümanlarının yaptığı hatayı tekrarlamış.
Bu da geçmişimizde, zamanının problemlerine çözümler bulmak için var güçleriyle çalışan,
cehd eden ve içtihatlarda bulunan alimlerin çözümlerini zamanımıza ve
geleceğe taşımakla problemlerimizin çözüleceği yanılgısı.
Oysaki Kur'an'ın temel özelliği, kıyamete kadar insanlığın karşılaşacağı problemleri
getirdiği içtihat ve icma kurumlarıyla çözebilir olmasıdır.
Burada teberrüken bir alıntı yapalım; "Kur’an’ın ilk örneği Hazreti Peygamber zamanında uygulanmıştır. Kur’an’ canlanmış ve müessese olmuştur. Kur’an’ı anlamak için sünnete ihtiyacımız vardır. Sonra müçtehitler geldiler, içtihat usulleri ortaya koydular ve Kur’an’ı sünnete dayanarak şeriatlaştırdılar. Bin sene bu şeriat yetti.
Bin sene sonra onların şeriatı yetmez oldu. İşte İslâm âlemi bu sebeple geriledi. 1924’te ahkâm-ı şer’iyye lağvedilerek birinci Kur’an uygarlığı şeriatının cenazesi kaldırıldı. O günkü siyasiler Batı’nın sorunlarını çözdüğünü zannetmişler. Batılılaşırsak sorunlar çözülmüş olacaktı. Bunun yanlış olduğunu ilk keşfeden Mustafa Kemal olmuştur. Batı’nın sorunları çözmediğini, taklitle sorunların çözülmeyeceğini bilmiş, muasır medeniyetin fevkine çıkmayı hedeflemiş ve elimizde tuttuğumuz meşale müsbet ilimdir demiştir.
Şimdi Batı sanayide ileri gitmiştir ama hukukta Batı 1400 senenin çok gerisindedir. İçtihadı halkın heveslerine indirgemiştir. İcmayı da ekseriyet parmaklarına dayandırmıştır. İslâm hukuku karşısında Batı hukuku bir insanın karikatürü bile değildir. İçtihat ve icma inanlığın ideal yaptığı demokrasinin uygulamasıdır. İlme dayanmaktadır. Evet, âlimini kişiler kendileri seçecek ama seçilen âlim olacaktır.
Ne var ki ilim siparişle elde edilemez. Mağazalarda ilim satmıyorlar. İlim uygulamalı çalışmalarla elde edilir. Önce ilmi öğreneceksin. Projeyi yapacaksın. Uygulayacaksın. Hatalarını görecek ve yeniden proje yapacaksın. Ondan sonra yeniden uygulayacaksın. Bu durum devam eder ve proje olgun şeklini alır. Uygulanır ve yaşlanır.
Yeni projelere ihtiyaç vardır.
İşte bu usulü öğreteceğimiz müçtehit araştırmacılara ihtiyacımız vardır. Bunlardan yüzlercesi çalışır, belki içlerinde üç dört kişi o seviyeye ulaşır. Diğerleri onların yardımcı ve uygulayıcıları olurlar.
Dört delile dayanarak üçüncü bin yıl uygarlığı, Kur’an uygarlığı kurulacaktır.
Biz bu çalışmaya karınca kaderince katkıda bulunmakla mükellefiz."SÜLEYMAN KARAGÜLLE- http://www.akevler.org/AkevlerMakaleler/1211/SonEk/10053/Suleyman-Karagulle/Ictihat-ve-insanlik
Sözün sonunda, muhterem Yusuf Kaplan hocam, gelin yanınıza arkadaş ve hitab ettiğiniz kardeşlerimizi de alın da zamanımızın ilimde ve siyasette ilklerinden olan, merhum Erbakan hocamızın kendisini anlatırken ömrünü tamamladığı,emanet olarak bıraktığı ve vasiyet ettiği , Akevler ekibiyle çalışmasıyla oluşturduğu Adil Düzen'i tek gündem yapıp, olgunlaştırıp, uygulayalım da milletimizin ,zalimiyle, mazlumuyla tövbe etmemizi sağlayalım ve cennetlerde buluşanlardan olalım inşaallah...