Hakikati yitirmez, omurganı korur, pes etmezsen, Türkiye’yi korur geleceği kurarsın....
19 Nisan 2019, Cuma
YUSUF KAPLAN
Seçim sonuçlarına sadece siyaset açısından hatta yalnızca partiler nokta-i nazarından bakılırsa, bu seçimlerin bizi nereye götürdüğü görülemez.
Seçim sonuçlarına sosyolojik ve felsefî açıdan, dolayısıyla daha derinlemesine ve uzun soluklu perspektiflerle bakabildiğimiz zaman, toplumun nereye gittiğini ya da sürüklendiğini daha iyi ve sarahatle görebilmek kolaylaşabilir.
BÜYÜK ŞEHİRLERİN CHP’YE GİTMESİNE NEDEN ŞAŞIRDI İNSANLAR?
HAKİKAT YİTİRİLİRSE, OMURGA ÇÖKER...
............................
İNSANLIĞIN YURDU, UMUDU VE UFKU OLMAK YENİDEN...
İnsan sekülerleştikçe, dünyayı dâr (yurt) edinir ve dünyayı başkalarına dar eder.
İnsan, insanın kurdu olup çıkar böyle bir dünyada.
İnsan, İslâm’ın ilkelerini, hakikati, her şeyin ölçütü katına yükselttikçe, mümin olduğu bilinciyle hareket eder; yeryüzünde mümin olduğu bilinciyle yaşayan kişi, emaneti üstlenen, yeryüzünde emniyeti teminat altına alma yükümlülüğüyle bütün insanlığın yükünü omuzlarında taşıyan kişidir.
Hakikatin / amaçların siyaset vesaire gibi araçlar tarafından yutulamadığı müslüman dünyasında, müslüman yurdunda, insan insanın kurdu değil, insan insanın yurdu, umudu ve ufku olur.
Dün böyleydik biz. Bugün hakikati yitirdikçe, omurgamız çöküyor; dünyaya nizam vermemize imkân tanıyan, insanlığın ekmek kadar su kadar ihtiyaç hissettiği cihanşümûl kâmil insan hasletlerimizi yitiriyoruz...
Pes etmezsek; yani bundan böyle hakikati siyasete kurban etmezsek, aksine, siyaseti de, hayatın her bir bölmesini de hakikatin ölçülerine göre şekillendirme kaygısı ile nefes alıp verebilirsek, omurganızı da, ruhumuzu da yitirmeyiz; dün olduğu gibi yarın da yeniden insanlığın yurdu, umudu ve ufku olabiliriz...
https://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/hakikati-yitirmez-omurgani-korur-pes-etmezsen-turkiyeyi-korur-gelecegi-kurarsin-2050078
YORUM:
ADİL DÜZEN HAKİKATİ SİYASETE KURBAN ETMEZ!
Yazarımız yerel seçimlerde İstanbul,Ankara ve bazı büyükşehirleri Chp 'nin
kazanmasının ardından, olaya siyaset ve partiler açısından bakılmasının
dünya müslümanlarının omurgası olan Türkiye'yi çökerteceğini yazmış.
Ve hakikati yitirdikçe omurgamız çöküyor bu mesuliyeti kaldıramayız
tekrar silkinip umut olmalıyız diye de eklemiş.
Evet İslam aleminin son 300 yılının semeresi olan bu silkiniş hamlesinin,
son etabı olan 53 yıllık Akevler Adil Düzen çalışmaları tam da bu vazifeyi
yapacak muhtevaya sahiptir.
Müslüman başladığı en hayırlı hidayet işini başta peygamberler olmak üzere
hayırlı selefleri gibi tamamlamak zorundadır.
Merhum Erbakan hocamızın da Akevler çalışanlarıyla yaptığı teşriki mesai
sonucunda ortaya koyduğu ve dünyaya ilan ederek dünya mazlumlarının
ve masumlarının ümidi haline getirdiği Adil Düzeni kurma ameliyesi bugün
Türkiye müslümanlarına farzı aynların farzı aynıdır.
Bir alıntıyla netleştirelim; DÜZEN: Halkın benimsediği kurallarla kendi seçtiği yöneticilerle kendi kendilerini yönetmesidir. Düzende yöneticiler de kurallara uyarlar. Burada önemli husus kuralları kimin koymasıdır. Bunun için de iki yol vardır: a) Düzenin kurallarını kişiler veya seçkin kimseler koyarlar. Bu seçkin kişiler peygamber veya krallar olabilir. Yahut zenginler olur, buna “kapitalizm” denir. Askerler olur, buna “sosyalizm” denir. Peygamberler olur, buna “teokrasi” denir. Alimler de olabilir. Ne var ki, batıda bu tür bir sistem olmamıştır. Onun için adı yoktur. Bu tür sistem İslâmiyet’te olmuştur. Buna "Şeriat sistemi” diyoruz. Batı terminolojisini üretmek istersek “siantifizm” diyebiliriz. b) Düzenin kurallarını halkın kendi kendilerine koymasıdır. Buna “demokrasi” diyoruz. Halk bu kuralları dört aşamada koymaktadır. Birincisi “içtihat”tır. Herkesin kendi yaşama kurallarını bizzat kendisinin koymasıdır. Kişi kuralları koymakta ve değiştirmekte serbesttir, ama kurallar yürürlükte iken kurallara uymak zorundadır.İkincisi “sözleşmeler”dir. Kişiler anlaşarak sözleşme yaparlar. Sözleşmeleri istedikleri gibi yapar ve istedikleri zaman da sona erdirebilirler. Ancak sözleşmeler geçerli iken ona uymakla yükümlüdürler. Üçüncüsü ise “hakemler”dir. Çıkacak ihtilafları tarafların seçtiği iki hakem ile onların seçtiği baş hakemden oluşan hakemler kurulunun verdiği kararlar da kuralları oluşturur. Sözleşmeler hakemler tarafından yorumlanır. Bunlar da sözleşmelerin bir parçası gibidir. Hakemleri taraflar seçerler, ama seçtikleri hakemlerin kararlarına uymak zorundadırlar. Dördüncüsü ise”başkan”dır. Tolululukların 10’a yakın aileden oluşmuş aşiretleri (ocaklar) ve 100’e yakın ocaktan veya 1000’e yakın aileden oluşmuş bucakları (kabileleri) vardır. Kişiler içinde bulundukları ocak veya bucak başkanlarının kararlarına uyarlar. Kendileri istedikleri ocak veya bucakta yaşama hakkına sahiptirler, ama kendi istekleri ile yerleştikleri ocak ve bucak içinde oranın yönetimine uymak zorundadırlar.İstedikleri zaman değiştirebilirler. Kendilerinin güçleri yeterse ocak veya bucak kurabilirler. "SÜLEYMAN KARAGÜLLE- http://www.akevler.org/AkevlerKitaplar/1375/101/1-ADIL-DUZENE-GIRIS-ADIL-DUZENDE-GENEL-HIZMETLER
Gelin Yusuf Kaplan hocam muhterem ve mübarek öncülerimizin
başlattığı bu binayı bitirelim ve peygamberlerin varisleri silsilesine isimlerimizi
yazdıranlardan olalım inşaallah...