Dârü’l-İslâm kurulmadan Dârü’s-Selâm kurulamaz…
25 Eyl 2017, Pazartesi
Yusuf Kaplan
Önce şu temel gerçeği zihnimize iyi kazımamız gerekiyor, diye düşünüyorum: Ülkemizde de, bölgemizde de boğuştuğumuz, bizi per-perişan eden bütün sorunlar, iki asırdır yaşadığımız medeniyet krizinin yol açtığı sorunlar.
Medeniyet krizi, özlü bir tarifle, Müslüman zihni’nin ve Müslümanca yaşama Zemini’nin çökmesi, yerle bir olmasıdır.
MEDENİYET KRİZİNİ ANLAMADAN HİÇBİR ŞEYİ ANLAYAMAZ, HİÇBİR YERE VARAMAYIZ…
...............
MÜSLÜMAN DEVLETLER YOK, SEKÜLER VE BATI-GÜDÜMLÜ TOTALİTER DEVLETLER VAR
Zihnimiz, Müslümanca işlemiyor…
Zemin’imiz, İslâmî temellerden bütünüyle kopuk…
Ev’imiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, medeniyet / ümmet coğrafyamız, fiilen seküler/ Batılı tarzların, duyarlıkların ve dünyanın işgali altında. Üstelik de, bu batılı tarzlar, duyarlıklar, kısacası kültür, Batı kültürünün posası çıkmış, en sığ, en yoz, en kimliksiz, en zevksiz ve kişiliksiz örnekleri.
Müslüman zihni ve Müslümanca yaşama zemini çöktüğü için medeniyet gök kubbemiz çöktü, medeniyet coğrafyamız işgal altında.
O yüzden İslâm dünyası dediğimiz “dünya” aslında İslâm’ın değil Batılı emperyalistlerin şekillendirdiği bir dünya; “İslâm dünyası” dediğimiz zihnen ve fiilen işgal altındaki bu dünyada Müslüman halklar var ama Müslüman devletler yok.
İşgal altındaki İslâm dünyasındaki devletler, hem fiilen hem de zihnen Batılıların kontrolünde nefes alıp veren ya seküler ya da totaliter devletler. Türk devleti seküler, Suud devleti totaliter. Ama ikisi de bağımsız değil. İkisi de İslâmî ilkelerden, temellerden uzak devletler.
Hâl böyleyken, İslâm dünyasının, zihnen yeniden Müslümanlaşmaya, yaşadıkları zeminleri silbaştan müslümanlaştırmaya ekmek kadar su kadar ihtiyacı varken, yeni (güdümlü) devletçilerin kurulması, sınırların emperyalistler tarafından yeniden çizilmesi, yaşadığımız sorunları kangrene çevirecek, iyice içinden çıkılmaz hâle getirecek, daha da vahimi, bizi birbirimize düşürecektir.
MEDENİYET YOLCULUĞUNUN TEMELİ: MÜSLÜMAN ZİHNİ VE MÜSLÜMANCA YAŞAMA ZEMİNİ
İslâm dünyasının, daha fazla parçalanmaya değil toparlanmaya, bütünleşmeye, emperyalistlerin zihnen ve fiilen işgal ettikleri coğrafyamızı ve zihinlerimizi İslâmileştirmeye ihtiyacı var.
İslâm dünyasının halkları, “yeniden Müslüman Zihni’ne ve Müslümanca Yaşama Zeminine nasıl ulaşabiliriz” hayatî sorusunun izini sürmek yerine, “nasıl kendi kanton devletçilerimize kavuşuruz” ayartıcı sorusunun izini sürerlerse, felâketten felâketle sürüklenmekten ve emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey yapmış olamazlar.
Oysa tarihî gerçek şu: Yalnızca Dârü’l-İslâm kurulduğunda, yani Müslüman zihni ve Müslümanca yaşama zemini tesis edildiğinde, sadece İslâm dünyası değil, dünya da Dârü’s-Selâm’a (Sulh Yurdu’na) dönüşmüştür.
Farklı dinlerin, kültürlerin, felsefelerin, mezheplerin, ırkların bütün farklılıklarını koruyarak yaşayabildikleri bir dünyayı yalnızca Müslümanlar armağan edebilmiştir insanlığa.
Kudüs’ten Saraybosna’ya, Üsküp’ten Delhi’ye, Şam’dan Kahire’ye, Semerkand’tan Kurtuba’ya ve
İstanbul’a kadar İslâm medeniyetinin bütün kurucu ve koruyucu şehirleri, henüz aşılamamış ve anlaşılamamış, anlaşılamadığı için aşılamadığı da anlaşılamamış ama yeniden keşfedilmeyi ve insanlığa sunulmayı bekleyen muazzam ve muazzez dârü’s-selâm örnekleriyle doludur…
Tam da dünyanın böylesi bir dârü’s-selâm’a şiddetle ihtiyaç hissettiği bir zaman diliminde, Müslümanların, etnik kimliği İslâmî kimliğin önüne geçirmeleri hem kendilerinin intiharı hem de kendi ayaklarına kurşun sıkmaları anlamına gelecek büyük bir felâkettir.
Sözün özü, eğer Müslümanlar, dârü’s-selâm’a kavuşmanın yolunun dârü’l-İslâm’ın yeniden tesis edilmesini mümkün kılacak, bütün yapay sınırları yıkıcı bir medeniyet yolculuğuna soyunmaktan geçtiğini kavrayamazlar ve buna göre hareket edemezlerse, sadece bizim değil, dünyanın eşiğine sürükleneceği felâketin sorumluları olacaklarını iyi bilmeliler.
Vesselâm.
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/drul-islm-kurulmadan-drus-selm-kurulamaz-2040302
yorum;
Müslim- zımmi yok, mümim- müslim var!
Yazarımız Yusuf Kaplan “darul islam kurulmadan darus selam kurulamaz”diyor.
Ve bunu sadece Müslümanların kurabileceğini ve geçmişte de ancak
müslümanların kurduklarını ilave ediyor.
Halbuki Müslümanların bugün en büyük sorunu birbirlerini anlayacak
Kur’an’i bir dil geliştirememiş olmalarıdır.
Mesela mümin ve müslim kelimeleri en yanlış anlaşılan iki temel kelimedir.
Şu anda geleneksel İslam anlayışında bu; kuvvetli iman sahibi=mümin
zayıf iman sahibi=müslim olarak anlaşılmaktadır.
Bu anlayış ahiretteki durum açısında doğru da olabilir.
Ancak bizler dünyada her inançtan insanın huzur içinde
ve dini inanışına göre yaşayacağı bir düzen kurmak hedefindeysek
bunu bedelli ve görevli vatandaşlar olarak anlamak durumundayız.
Çünkü bu yeni düzen hepsinin birlikte gayretleriyle kurulabilir ancak.
Örnek devletimiz olan Medine devletine bakacak olursak Medineye-
sözleşmesine katılan ve katılmayan her dinden insanların olduğunu görebiliriz.
Yine geliyoruz Mehmet Özdek-(MERHUM)Bahri Zengin tartışmasına.
Mehmet Özdek Müslümanların iktidarda olduğu bir düzeni
İslam Düzeni olarak savunuyordu.
Bahri Zengin ise iktidarda olanın dini değil, İslami kuralların yürürlükte
olduğu bir düzeni savunuyordu.
Bugünde bilfiil 15 yıldır yaşadığımız Ak Parti anayasal çoğunluk
İktidarının vatandaşların maddi-manevi problemlerini çözememesi.
rahmetli Bahri Zengin bu hususta haklı olduğunun somut delilidir.
“Erbakan Bahri Zenginden İslami bir düzen teorisi hazırlamasını
İstedi fakat o hazırlayamayınca gitti Akevlerin Peygamberler
Sistemini Adil Düzen diye benimsedi ve anlatmaya başladı.”
Bu sözler 1988 yılında İrfan Celep ağabeyin evine sohbete
gelen Abdurrahman Dilipak tarafından benim sorum üzerine
verilmiş bir cevaptır.
İşte Akevler 50 yıl önce her kavmin-ulus devletin kuracağı
“ADİL DÜZEN”in nasıl olması gerektiği hususundaki
çalışmalarını, 1985-1991 yılları arasında bizzat merhum Erbakan
Hocamızla her cumartesi-Pazar günleri yaptığı çalışmalarla
ADİL DÜZEN olarak taçlandırmış.
Ve merhum Erbakan hocamızın çalışmaları sonucunda da
Dünyaya Adil Düzen yavaş yavaş gelip hakim olmaya başlamıştır.
İslam kelimesi barış demektir,küfür ise çatışma demektir.
Burada klasik İslam kaynaklarıyla birleşilip yöneticilerin
dinine göre değil uygulanan kurallara göre o ülkenin
İslam veya küfür ülkesi olacağı konusu bir kez daha doğrulanmıştır.
Gelin Yusuf hocam Akevler Adil Düzen çalışanlarına katılın ve bir
insanın daha ölmeden önce dünya ve ahiret saadetine vesile olalım inşallah...