Hukuksuz ve Adaletsiz Demokrasi olur mu?
“Ne biçim soru bu, elbette olmaz!” demeyin...
AKP-Erdoğan iktidarı bunu da becerdi.
Hem de 2 kez!
Üstelik sadece eylemde gerçekleştirmekte kalmadı, söylemde de açıkça ifade etti
Her seferinde “Hukuku ve Adaleti”, (bir siyasal, hukuksal ve tarihsel mantık harikası olarak) “Demokrasi adına” yok ettiğini belirtti!
***
Darbe iddiaları bahane edilerek “Demokrasiyi korumak için” yapılan ilk “Hukukve Adalet Cinayeti”ni, AKP/Cemaat ittifakı tarafından sergilenen, “Birinci Silivri Trajedisi” zamanında yaşamıştık.
Bırakın yapılmayı, teşebbüs bile edilmemiş, yani olmayan bir “Darbe” iddiasıyla gündeme getirilen bu birinci cinayet:
Hem AB, ABD gibi dış güçler...
Hem de kendilerine liberal ve sol etiketi yakıştıran “kullanışlı aptallar” tarafından...
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor”, “Kurunun yanında yaş da yanar”, “Demokrasi, askeri vesayetten kurtarılıyor”...
Naraları ile “Demokrasi adına” desteklendi ve başarıyla sahnelendi.
***
Sonradan bu ilk “Hukuk ve Adalet Cinayeti”nin bir kumpas olduğu, büyük haksızlıklar yapıldığı, bunu bizzat yapanlardan biri, AKP iktidarı tarafından, açıklandı ve “Kandırıldık, Allah ve halkımız bizi affetsin” denilerek, özür dilendi; trajedinin öteki sorumlusu olan Gülen Cemaati ise FETÖ/ PDY “Terör örgütü” ilan edildi.
***
Şimdi, hem henüz aydınlanmamış pek çok noktası olduğu, hem de savcılık tutanaklarındaki resmi ifadelerde önemli çelişkiler ve boşluklar bulunduğu için, Kılıçdaroğlu’nun haklı olarak “Kontrollü darbe teşebbüsü” dediği gerçek bir darbe kalkışmasından sonra “İkinci Hukuk ve Adalet Cinayeti” işleniyor...
15 Temmuz 2016 Darbe Teşebbüsünden sonra 20 Temmuz 2016’da ilan edilen Olağanüstü Hal, OHAL koşullarında oluşturulan partili yargı düzeninde, “Şu an hapiste olanların hepsi ya PKK’lı ya FETÖ’cü; haksızlıklar görmezden gelinebilir” denilerek “İkinci Silivri Trajedisi” yaşanıyor.
OHAL baskısı altında yapılan ve mühürsüz oy ve zarflarla sonucu etkilenen gayrimeşru 16 Nisan 2016 Halkoylamasıyla yapılan rejim darbesini bir yana bıraksak bile:
Hiç kuşkusuz, aralarında darbe kalkışmasına fiilen katılan, halka ateşeden, insanları şehit eden suçluların da bulunduğu sorumlularla birlikte...
Onlara yakın oldukları öne sürülen ama kanuna aykırı hiçbir eylemi bulunmayan, hiçbir kanun dışı olaya iştirak etmemiş, böyle eylemleri desteklememiş masum insanlar ile...
Bu sorumlularla, duygusal ve fikirsel hiçbir ortak tarafı, hiçbir ilişkisi olmayan, hatta bunlara açıkça karşı çıkmış, bunlarla mücadele etmiş olan...
Muhalif kimlikli; politikacı, akademisyen, bürokrat, gazeteci, yazar, avukat, demokrasi ve insan hakları savunucusu binlerce kişi, gerekli ve özenli (due diligence) soruşturma ve yargılama yapılmadan, suçlanmış, hapsedilmiş, işlerinden atılmış durumdalar.
***
AKP/Cemaat ittifakı ile başlatılan, şimdi de AKP/MHP ittifakı ile sürdürülen “Hukuk ve Adalet Cinayetlerine” karşı Kılıçdaroğlu’nun tek başına başlattığı ve milyonların katılımıyla sonlanan “Adalet Yürüyüşü”, AKP/Erdoğan iktidarı tarafından dışlandı, hakarete uğradı ve hatta teröristlikle suçlandı...
Oysa iktidar, 15 Temmuz Kalkışmasının yıldönümünde, halkı “Demokrasi nöbetine” çağırarak, gayrimeşru ve yasaya aykırı olan 16 Nisan Halkoylamasından sonra yürürlüğe koymak istediği yeni rejimin “Demokratik” olduğu konusunda büyük bir propagandaya girişmişti.
Halkı “Demokrasi Nöbeti”ne çağıran bir iktidarın aynı sırada yapılan bir“Adalet Yürüyüşü”nü, dışlaması ve suçlaması...
Herhalde hem Hukuk ve Adalet, hem de Siyaset ve Demokrasi tarihine geçecek:
“Adaletsiz Demokratik Rejim” örneği olarak bir garip vakadır!
DİREN ADALET...
DİREN HUKUK DEVLETİ...
DİREN DEMOKRASİ!
Yorum:
Umut
Adalet, hemen her kesimin dillendirdiği ve aslında her bireye hakkının teslimi niteliği taşıyan ama maalesef her kesimin kendi lehine hunharca kullandığı bir terimdir.
Hukuk devleti, demokrasi, insan hakları gibi terimler de adalet ekseninde çekiştirilir.
Ak Parti iktidara geldiği günden bu yana adalet ve kalkınmayı vitrinde hayli işliyor. Gelinen noktada ise eksikliklerin varlığı oldukça hissediliyor. Kalkınmaya diyecek söz yok aslında ama özellikle adaletin adilane işlemediğini görüyoruz. Bu durumun sebepleri sıralandığında, ülkenin dahili ve harici hasımlarının fesadı, muazzam bir işleyişle ülke geleceğini sekteye uğrattığı gerçeği oldukça göze çarpıyor.
Alınan önlemlerin kifayetsizliği, adaletin tesisi hususunda izlenen yöntemlerle doğru orantılıdır. Bürokrasideki bıktırıcı hantallık, teşkilat yapılanmalarının erdem, liyakat ve ehliyet kisvesi altında bu kavramların dışında yol izlenmesi, torpil ve/veya rüşvet döngüsü ile ahlaki yapının çöküşü realitemizin birkaç örneği…
Neticede ne yapmamız gerektiği hususunda çok çalışmamız gerektiği aşikardır. Ak Parti bir an önce Allah’ın emrettikleri ile hükmetmeli. Faizsiz ekonomik düzen, kısas, idam ve hakemlik sisteminin hayata geçirilmesi ve iyilerin gaflet ve ataletten uyanması veya uyandırılması, insanlık için kaçınılmazdır ve tek kurtuluş yoludur.
لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِّن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ يَحْفَظُونَهُ مِنْ أَمْرِ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتَّى يُغَيِّرُواْ مَا بِأَنْفُسِهِمْ وَإِذَا أَرَادَ اللّهُ بِقَوْمٍ سُوءًا فَلاَ مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُم مِّن دُونِهِ مِن وَالٍ
İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur. (Ra’d – 11)