20.05.2017
Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olduğu için hem Başbakanlığı hem de AK Parti genel başkanlığını bırakırken, siyasetin deneyimli isimlerinden seslendirilen uyarılara hak vermemek imkânsızdı. Bu uyarılarda Cumhurbaşkanı olmak için partilerini Mesut Yılmaz'a ve Tansu Çiller'e bırakan Turgut Özal ile Süleyman Demirel'in yaşadıkları hatırlatılıyordu.
ANAP da DYP de yok oldular
Gerçekten de Turgut Özal'ın kurucusu olduğu ANAP Mesut Yılmaz döneminde bambaşka bir kimliğe bürünmüştü.
Sistem Başbakanlık merkezli olduğu için de, Turgut Özal Çankaya'da adeta iktidarsızlığa mahkûm edilmişti. Aynı şekilde Süleyman Demirel Cumhurbaşkanlığına geçince, Tansu Çiller hem Başbakan hem de DYP Genel Başkanı olmuş ve Demirel de, tıpkı Özal gibi iktidarını yitirmişti. Bu konumunu ancak DYP'yi bölerek değiştirebildi.
Sonuçta bugüne bakarsak ortada ne ANAP ne de DYP var...
Post-Erdoğan süreci mi?
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2017/05/20/erdogansiz-ak-parti-de-anap-ve-dyp-gibi-erir-miydi
Yorum:
Gerçeğe sırtını dönenler
Yazının son paragrafına gelinceye kadar Barlas aslında AK Parti’nin de akıbetini anlatmış oldu. Her nedense finalde tarih her zaman tekerrür etmez deyivermiş. DYP, ANAP ve niceleri fark etmez. Ömrü dolan gider ve yerine yenisi gelir. Haktan ne kadar uzaklaştığı da bu süreci belirleyen en önemli parametredir.
Herkeste bir güce odaklanma, ona iman etme ve ondan medet umma hasatlığı oluşmuş. Ülkenin bu içler acısı haline rağmen iktidar partisini başarılı bulup onu baki görenlerin durumu ne ile açıklanabilir bilmiyorum ama tarih tekerrür eder ve sosyal yasalarda sapma olmaz, birileri buna kendilerini alıştırsalar iyi olur.