İslâmî entelektüel omurga olmadan aslâ!
Yusuf Kaplan
01 Mayıs 2017
Bir ülkeye, ufuk açacak fikir adamları değil de, fitne-fesattan nemalanan, kul hakkını hiçe sayarak ona buna ayar vermeye kalkışan tipler damgasını vuruyor, gündemini ve hattı harekâtını belirliyorsa, bilin ki, orada alarm zilleri çalmaya başlamış demektir.
Oysa tarih, bedeli ödenmiş, çileyle yoğrulmuş, farklı bakış açıları sunabilen, derinlikli perspektifler geliştirebilen güçlü ve köklü bir fikriyatın kanatlarında yükselir.
Tarihin akışını değiştiren, insanlığın ufkunu genişleten, umudunu yeşerten hareketler, fikrî temelleri güçlü hareketlerdir.
Fikrî temelleri güçlü ve köklü olmayan herhangi bir hareketin geleceği de olmaz, gelecek sunacak imkânları da.
TÜRKİYE'NİN TRAJEDİSİ: MÜNBİT TOPRAK, ÇORAK ÜLKE
Türkiye'de fikir bitti. Fikir bitince, sanat da tükendi. Hayat temel varoluşsal değerleri aşındıran çıkar çatışmalarının, karakter suikastlarının normalleştiği iktidar kavgalarının arenası hâline geldi.
Yaklaşık bir asırdır yaşadığımız, sürgit anlamsızlığın hükmünü icra ettiği acıklı hikâyemiz, komediye dönüşen trajik hâl-i pür melâlimiz böylesi bir görünüm arzediyor.
Çorak bir ülkeyi andırıyor Türkiye.
Toprak münbit ama ülke çorak: Türkiye'nin trajedisini özlü bir şekilde özetleyebilecek cümle bu.
BATI MODERNLİĞİNİN SALDIRGAN MEYDAN OKUMASI...
Batı modernitesinin entelektüel, siyasî ve iktisadî devrimlerle geliştirdiği seküler / pagan meydan okuma, bütün dünyayı hallaç pamuğu gibi savurdu: Çin medeniyetinden İslâm medeniyetine, Hint medeniyetinden Latin Amerika medeniyetlerine kadar insanlık tarihine her alanda büyük katkılarda bulunan bütün medeniyetlerin varlık nedenlerini / zihinlerini ve varoluş zeminlerini yerle bir etti modernliğin bu yıkıcı meydan okuması.
Modernliğin bu saldırgan meydan okuması, İslâm medeniyetinin en kâmil örneğini ve nihâî temsilcisi Osmanlı'yı da derinden sarstı: Osmanlı'nın bedenini tarihten uzaklaştırdı ama ruhunu yok edemedi.
İşte bu nedenledir ki, Meşrûtiyetlere gelince muazzam bir fikrî birikim ortaya konuldu: Osmanlıcılık, İslâmcılık, Türkçülük ve Garpçılık gibi önemli ve güçlü temsilcileri olan akımlar ortaya çıktı.
.........................
GÜÇLÜ VE KÖKLÜ BİR İSLÂMÎ ENTELEKTÜEL OMURGA OLMADAN ASLÂ!
Gelinen noktada, “İslâmî söylemlerin, oluşumların tasfiye edilmesi” gibi tehlikeli bir “proje” dolaşıyor ortalıkta...
İslâmî kökten gelen bir iktidarın en güçlü döneminde, üstelik de Türkiye'nin tam da bu İslâmî ruh köklerine sahip çıkmasından ötürü medeniyet coğrafyasında umut ışığı olarak görülmeye başlandığı bir zaman diliminde, böylesi bir şeye izin verilebileceğini düşünmek akla ziyan bir şeydir.
Burada gelmek istediğim nokta hayatî: Oysa Türkiye'de İslâmî entelektüel omurganın, ülkenin geleceğinin şekillendirilmesinde belirleyici rol oynaması hâlinde, Türkiye'nin orta ve uzun vadede bir medeniyet yürüyüşüne soyunmasının fikrî temelleri atılabilir.
Türkiye'nin istiklal ve istikbal mücadelesine katkıda bulunabilecek her tür entelektüel oluşum, ciddiye alınmayı hak eder. Ama bu mücadelenin medeniyet coğrafyamızda karşılığının olmasını sağlayabilecek yegâne entelektüel söylem, İslâmî entelektüel omurga olabilir yalnızca.
ÖNÜMÜZÜ, TEK DERDİ HAKİKAT OLAN HAKİKAT ADAMLARI AÇABİLİR ANCAK
Sadece dedikodu yapan, fitne-fesattan nemalanan, bu ülkenin bin yıllık İslâmî birikiminin çilekeş temsilcilerini tasfiye çağrıları yapan kişilerin ülkenin gidişatını şekillendirmeye kalkışmaları, bizi büyük çıkmaz sokakların eşiğine sürükler...
Türkiye'nin, hem ülkemizin hem de coğrafyamızın önünü açabilecek uzun soluklu bir medeniyet yolculuğuna soyunabilmesi, fikir, oluş ve varoluş çilesi çeken, bu dünyada yaşayan ama bu dünyayı yaşamayan, çağrısı çağını kuracak İslâmî entelektüel omurgayı harekete geçirebilmesinden geçer.
Türkiye'nin gelecek 10 yılda 100 yılın tohumlarını dedikoducu, fitne-fesatçı, önüne geleni tasfiye etme kavgası vererek asıl varoluşsal gündemimizden bizi uzaklaştıran bu sığ kişiler değil, bu ülkenin İslâmî entelektüel omurgasını oluşturan, ülkenin, bölgenin ve dünyanın sorunlarını derinlemesine kavrayan, insanlığın yükünü omuzlarında hisseden, hakikat'ten süt emen, fikir, oluş ve varoluş çilesi çeken fedakâr, vefakâr ve cefakâr öncü kuşaklar, önalacak, önümüzü açacak tek derdi hakikat olan hakikat adamları ekebilir yalnızca.
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/islm-entelektuel-omurga-olmadan-asl-2037644
yorum;
Cami yıkmaya müslüman sırtında gitmek!
Yazarımız ortalıklarda İslami söylemlerin ve oluşumların tasfiye edilmesi
projesinin dolaştığını söyleyerek kaygılarını belirtiyor.
Ve sloganını başlıkta atıyor; İslâmî entelektüel omurga olmadan aslâ!
Fakat haykırışları yansımasını bulmamış gibi düşünce ve tekliflerini
yineleyerek yazısını sona erdiriyor.
Gerçekten de 16 nisan referandumu sonrası alınan neticenin faturaları
kesilmeye başlanacak gibi bir sürecinde alttan alta gelmeye başladığı
da bir gerçek.
Başlangıçta eğer gereken tedbirleri alıp ülkeyi yoğun bakıma
almammışsanız eğer pansuman tedbirlerle gelinen noktanın bu günkü
ümitsiz ve korkulu günler olacağı daha o zamandan belliydi.
Akevler Adil Düzen çalışanlarını Ak parti reisi ve kadrolarıyla
yakınlığı malumdur ve Reşat Erol hocamızın da daha bizimle görüşmeye
sıra gelmedi mi reis uyarıları da satırlarda ve sadırlarda taptaze
durmaktadır.
Toplumsal hayatın da bir sünnetullahı ve matematiği vardır.
Sonuç şaşmaz ve yüzyıllardır denemelerle sabittir.
Yol yakınken dönme zamanı da geçmiş şimdi kendi düşen
ağlamaz safhasına gelmiş bulunmaktayız.
Bu hükümet ve Ak parti yanlısı medya mensuplarının da
şahitlikleriyle apaçık ortadadır.
Yazarımıza ve refiklerine davetimizi ve verdikleri sözleri
hatırlatarak diyoruz ki;Yusuf hocamının şahsında; gelin
tövbe edin Akevler Adil Düzen çalışanlarına katılın.
Ve uçurumun kenarında da olsa bu millet arabasını
durdurmaya sebep olalım da nesillerimizin
lanetiyle değil duasıyla anılalım vesselam...