24.12.2016
ARAP Baharı’nın gazıyla...
Suriye’de devrim hayali kurduk ya...
*
“Yeni Osmanlı”, “Stratejik derinlik” falan diyerek...
Sınırımızın Peşaver’e çevrilmesini sağladık ya...
*
“Üç günde Şam’a ulaşma, Emevi Camisi’nde namaz kılma” gibi...
Zafer hülyalarına daldık ya...
*
Batı ile bir olup...
Esad’ı alaşağı ederiz sandık ya...
*
Batı tornistan ettiği halde...
İnat edip biz bir türlü geri adım atmadık ya...
*
Ve böylece...
Suriye adlı bir bataklığın oluşmasına katkı sunduk ya...
*
İşte bu yüzden El Bab’dayız.
*
Kısacası...
Oluşmasına katkı sunduğumuz bu ölüm kusan bataklığı kurutmak için El Bab’dayız.
*
El Bab’daki yegâne işimiz telafidir bizim.
- Büyük yanlışlarımızın...
- Muazzam öngörüsüzlüğümüzün...
- Müthiş gafletimizin...
Yol açtığı devasa ve tehlikeli sorunların telafisi...
*
İşte tam da bu nedenle...
“Ne işimiz var bizim El Bab’da?” sorusunu sormak yerine...
“Ne oldu da bizim El Bab’da böyle bir işimiz oldu” diye sormalıyız.
Yazının tamamı için tıklayın
Yorum:
Kuran’a kulak tıkamanın sonucu
Ne işimiz var El Bab’da diyorlar. Çok basit bir sebebi var: Kuran’a kulak tıkamak.
Namaz kılıyorlar, alınları secdeden kalkmıyor ama Kuran’a kulak tıkıyorlar.
Kuran demiyor mu “İsyan etmeyin”. Siz Suriye’de isyanı teşvik ediyorsunuz.
Kuran demiyor mu “Hicret edin”. Kuran demiyor mu “yapacağınız yardım yalnızca size hicret etmeleridir.” Siz Suriye’de zulme uğradığını düşündüklerinizi hicret ettirmiyor, ayaklandırıyor ve arkasından mecburen gelenleri muhacir olarak değil, mülteci olarak alıyorsunuz.
Kuran’a kulak tıkıyorsunuz, sonra hatalarınızı telafi etmek için Suriye içinde savaşmak zorunda kalıyorsunuz.
Ne diyelim, kulaklardaki tıkaçları çıkarıp bir kere, lütfen bir kere Kuran’ı dinleyin de yanlışlarınızdan kurtulun.