Türkiye, mazlumların umudu: İşte Batılıların korkusu bu!
Yusuf Kaplan
16 Aralık 2016
Önce iki önemli tespit:
Osmanlı durduruldu; dünyanın dengesi bozuldu; Balkanlar, Kafkaslar hüzne boğuldu; Arap dünyası paramparça oldu.
Halep'te yaşanan vahşetin en temel ve genel nedeni, Osmanlı'nın durdurulmasıdır.
Sadece Halep'te değil, son çeyrek asırda Balkanlar'da Kafkaslar'da, bütün Arap dünyasında yaşanan katliamların, kanın, gözyaşının birincil nedeni, Osmanlı'nın tasfiye edilmesi, İslâm dünyasının yetim kalmasıdır.
OSMANLI HANGİ GEREKÇEYLE DURDURULDUYSA, TÜRKİYE DE AYNI GEREKÇEYLE KUŞATILIYOR
........................................................................
OSMANLI'NIN DA TÜRKİYE'NİN DE HEDEF TAHTASINA YATIRILMASININ İKİ TEMEL NEDENİ
Osmanlı'nın durdurulmasının iki temel nedeni vardı:
Birincisi, biraz önce de değindiğim gibi, eğer Osmanlı durdurulmasaydı, Batı uygarlığının bütün medeniyetlerin kökünü kazıyan barbarlığı bütün çıplaklığıyla anlaşılacaktı.
Bu da, Batılıların dünya üzerinde kesinkes ve mutlak hegemonya kurmalarını son derece zorlaştıracaktı. Batılıların, Osmanlı'yı durdurmalarının ikinci temel nedeni ya da gerekçesi de buydu.
Bugün işte bu iki temel gerekçe, Türkiye'nin kuşatılmasının ve karıştırılmasının iki temel nedeni yine.
Bunun somut göstergeleri artık küre ölçeğinde belirginlik kazandı: Türkiye'nin, Somali'yi, seferber olup Allah'ın yardımıyla açlıktan kurtarması, ardından 4 milyon Suriyeli mazlumu bağrına basması Batılıları çıldırtmaya, Batılıların Batı ittifakının bir üyesi olmasına rağmen Türkiye'yi hedef tahtasına yatırmalarına yetti.
Türkiye'nin ekonomik olarak büyümesi, stratejik hedeflerini medeniyet coğrafyasına enlemesine ve boylamasına genişletmesi, Batılıların bin yıllık hayaletlerinin hortlamasına ve büyük bir akıl tutulması yaşamalarına yol açtı.
O yüzden terör örgütlerini gizli ve açık şekillerde desteklediler ve Türkiye'ye karşı örgütlediler. Bu “akıl tutulması” (=”kâbus” diye okuyun siz bunu) öyle bir noktaya ulaştı ki, Türkiye'ye NATO üzerinden darbe ve işgal girişiminde bulunmaktan bile çekinmedi Batılılar.
Ve son olarak PKK'yı, Avrupa Parlamentosu'nda aldıkları bir kararla terör örgütü listesinden çıkardılar.
TÜRKİYE'Yİ İRAN'LA KAPIŞTIRMA VE BOĞMA TUZAĞINA DİKKAT!
Bu arada, dün “haydut devlet” olarak ilan ettikleri, İran'ın önünü alabildiğine açtılar. İran'ın 250 bin askerle Irak ve Suriye'de terör havası estirmesine, mazlumların kanını dökmesine imkân tanıdılar.
Amaç: Türkiye ile İran'ı karşı karşıya getirmek, savaştırmak ve ardından da Türkiye'yi boğmak!
Şunu aslâ unutmayalım: Osmanlı da böyle bir tuzak sonucunda Birinci Dünya Savaşı'na itilmiş ve koskoca devlet bu sürecin sonunda bitirilmişti!
Fakat bunu başaramayacaklar: Türkiye basiretle gidecek; dik duracak ve bölgemizdeki tezgâhların hepsini de püskürtecek -Allah'ın izni ve keremiyle...
Yine de her şeye rağmen bendeniz gerek bölgesel gerekse küresel sorunlarda Türkiye'nin zekice stratejiler geliştirmesi, tuzaklara karşı teyakkuz hâlinde olması ve adım adım mazlum dünyanın umudu olduğu gerçeğini gözler önüne sermesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum.
Bu arada, Halep bir hafta boyunca yüzyılın en büyük soykırımlarından birine tanık oldu.
Fakat Halep'te (acımızı ve öfkemizi içimize gömerek) sergilediğimiz serinkanlı ve zekice tutum, İranlı şebbihaların, Rusların ve Esed'in askerlerinin katliamlarına rağmen bizim mazlumların umudu olduğumuzu bir kez daha gözler önüne sermemize imkân tanıdı: Başta İHH ve Kızılay olmak üzere bütün sivil toplum kuruluşlarını seferber ederek katliamı durdurduk, mazlumları Halep'ten tahliye etmeyi başardık.
Şu kesin artık: Irak'a, Suriye'ye “demokrasi, özgürlük” getireceğiz diyerek işgal eden, cehenneme çeviren Batı uygarlığının mezarı oldu Halep.
Türkiye ise, mazlumların umudu oldu bir kez daha.
Bu umudu, dik durarak ama basireti ve teyakkuzu elden bırakmayarak dalga dalga büyütme zamanı şimdi...
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/turkiye-mazlumlarin-umudu-iste-batililarin-korkusu-bu-2034893
YORUM;
Zekice ülke stratejisi nasıl geliştirilir?
Yazarımız Yusuf Kaplan israrla ana kaynağa
yöneltme yapmadan aralardaki suyunun suyu kaynaklarla
çözümler aramaya teşvik ediyor okuyucularını.
Halbuki kendisi de çok iyi bilir ki bütün deliller
Kur’ana çıkar.
Bu yazısında Türkiye’nin bölgesel ve küresel çapta stratejiler
geliştirmesinden bahsediyor ama kaynak vermiyor.
Bugün itibarıyla bir Baktım ki o kadar çoğaldık ki Milli görüş sahibi
yazar ,yorumcu ve akademisyenler.
Fakat ortada bu noktada bir ürün yok gibi.
Yinede eli yüzü düzgün derli toplu bir ekip çalışması
Sonucu 50 yıllık emekle ortaya çıkan birtek Akevler ekolü var.
Akevler-Adil Düzene göre işte birinci stratejik adım var mısınız.
“Çözüm: Güçlü ama bağımsız, tarafsız, saygın ve etkin bir yargı sistemini gerçekleştirmektir. Bu ancak beş bin yıllık Hakkı üstün tutan uygarlıkların öğretisi ile mümkündür. O günkü imkanlarla o kadarını yapabilen bu öğreti bugünkü imkanlarla da sorunlarını yalnız o çözebilir.
“Adil Düzen Çalışması” işte bu sorunun çözümünü önermektedir.
Öneri basittir: Siyasiler hakemlik ehliyetini tevcih edeceklerdir. Her parti aldıkları oy nispetinde her ilçede yirmiye yakın hakem, yine her bölgede oy nispetinde yüksek hakem, devlet merkezinde ise yirmiye yakın ehliyetlilerden seçecektir. Davacı bunlardan bir hakem, davalı bunlardan bir hakem seçecek; iki hakem de baş hakemi seçecektir. Böylece oluşmuş mahkemenin kararı kesin olacaktır. Hakemlerin kararlarına karşı başka hakemlere gidilebilecektir. Yanlış karar bozulmayacak, sadece mağdurların uğradıkları haksızlıklar devlet bütçesinden verilecek ve kasten mevzuata aykırı karar veren hakemlerin hakemlikleri hakemlerin kararı ile iptal edilecektir.
Bu çözüm kesin çözüm ve tek çözümdür.
“(http://www.akevler.org/AkevlerSeminerler/508/Tum/1/Kuran-Seminerleri-555?seoContent_ASPxGridView1=page3)
Yargıdan başlamalı bence devletimiz çünkü o olmayınca(Adalet mülkün
temelidir. Sözü tüm ülkenin üzerinde ittifak ettiği bir maddedir bugün.)
Hiçbir şey olmuyor.