11.11.2016
"Arap Baharı" denilen siyasi bir kasırga vardı ya... Tunus'ta başlayıp tüm Arap coğrafyasını altüst eden bu kasırganın, bölgeye demokrasi getireceği zannedilmişti. Ama sonra Arap Baharı yeni diktatörleri ve istikrarsızlıkları getirdi Arap dünyasına... Libya'da, Suriye'de binlerce insan öldü, Mısır'da Sisi darbesi ile demokrasi rafa kaldırıldı.
Brexit şoku
Şimdi böyle bir kasırga Avrupa'dan Amerika kıtasına doğru esmekte. Hiç tahmin edilmeyen ve gerçekleşinceye kadar yok sayılan bir toplumsal tepki İngiltere'de Brexit ile gündemi işgal etti. En ılımlı, akıllı ve bilinçli seçmenler olarak bilinen İngilizler, bir referandumla Avrupa Birliği'nden çıkmaya karar verdiler. Derken aynı durum Amerika'da gerçekleşti. Bütün anketler, bütün medya yorumları Hillary Clinton'ın başkan seçileceğini söylerlerken, kurulu düzeni adeta reddeden Donald Trump başkan seçildi.
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2016/11/11/simdi-sira-avrupa-baharinin-kasirgalarinda
Yorum:
Şu resti artık çekelim
Türkiye’de yaşanan her şeyi yakından takip eden ve çıkarlarına ters düşen her uygulama için de ‘demokrasiye aykırı’ ibaresini kullanan sevgili dünyalı kardeşlerimiz önce kendi hallerine bir ayna tutsalardı bugün böyle durumlara düşmezlerdi. Ülkelerin insanlardan farkı yoktur, ne derler bilirsiniz ‘Eden, bulur!’.
Ülkemizin selameti için bize düşen, AB’nin peşinden koşmak değil, onu elimizin tersiyle itip, ait olduğu yere göndermektir. İlla bir birliğe katılacaksak bu birlik; kültürel dokumuza, tarihi birikimimize, ekonomik çıkarlarımıza ve ülkü birliğimize uygun olmalı. Bizi tüketmemeli, bize güç katmalı. Şimdi yapılan ise ülkemizin prestijini yerle bir edip, onu fıkra konusu yapmaktan başka bir şey değil. Bu anlamsız süreci o kadar ciddiye almışız ki bir de bakanlık kurmuşuz, pes artık.
Çok uzak değil, Avrupa da karışacak, ABD de. Hem de bin beter olacaklar. Ortadoğu’yu yakarken keyifleri yerindeydi, dünyayı sömürürken keyifleri yerindeydi. Tabii, ne de olsa ilahi adaleti hiç hesaba katmamışlardı
Gezi olaylarında ayağa kalktılar, “Türk polisi kontrolsüz güç kullanıyor, insan özgürlüklerini kısıtlıyor.” dediler. İki gün sonra kendi ülkelerinde eşdeğeri bile değil, anca onda biri öneminde bir protesto yaşanınca, coplar, gazlar havada uçuştu. Hani insan hakları, hani düşünce özgürlüğü?
Daha kötüsünü 15 Temmuz ve sonrasında yaptılar. Bizim ülkemiz elden giderken, öylece bakıp demokrasi oyunu oynamamızı beklediler. Çok beklerler. Türk Halkı’nı hala tanıyamamışlarsa zaten sürprizlere ve şoklara hazırlıklı olsunlar. Bu perde öyle çabuk kapanmayacak.
Siz adına gaddarlık mı dersiniz, barbarlık mı dersiniz bilemem ama ben kimseye diğer yanağımızı uzatmayalım derim. Göze göz, dişe diş…
Biz sebep olmayalım, zulüm etmeyelim ama zalimin sonuna da oturup ağlamayalım. Merhamet o kadar da büyük bir lüks değildir.