Hangi ordu? Hangi yargıç? Hangi savcı? Hangi polis?
894 Okunma, 0 Yorum
Emre Kongar - Cumhuriyet
Vahap Alma

 

 

Devlet, bir toplumda meşru olarak kaba kuvvet kullanabilen tek yapıdır: 
Dış güvenliği sağlayan ordu, iç güvenliği sağlayan polis, bir devletin varlığını korur. 
Yargı ise devletin, kaba kuvveti meşru olarak kullanıp kullanmadığını denetler.

***

Ne yazık ki, Türkiye’de Çok Partili Düzen’e geçildiği andan itibaren, toprak ağalarının temsilcisi olarak muhalefet partisini kuran ve çok kısa bir süre sonra da iktidar olanMenderes ve arkadaşları: 
Ordu, polis ve onların üzerinde yer alan adalet mekanizmalarını, demokrasiyi geliştirmek için değil, kendi otoritesini pekiştirmek için kullanmış, sonunda askerler tarafından iktidardan uzaklaştırılmış ve böylece ülkemizde “Demokrasi deneyimi”, önce sivil iktidar, sonra da askerler tarafından yapılan darbelerle sakatlanarak başlamıştır.

***

Kısacası, bir devlet, adalet, ordu ve polis gücüne dayalı olarak kurulur veayakta kalır... 
Demokrasilerde bu üç kurum ve mekanizma, temel hak ve özgürlüklerin güvencesidir... 
Demokratik olmayan rejimlerde ise bunlar, devleti kontrol eden partinin vepartiyi kontrol eden liderin otoritesini pekiştirerek sürdürmek için istismar edilirler.

***

Ben, hem ailede, hem de okulda, demokrasiyi hedefleyen Cumhuriyet ideolojisine bağlı olarak, adalete, orduya, polise karşı, güven duyguları aşılanarak yetiştirildim. 
Bu nedenle hep, adaletin, ordunun ve polisin, demokrasi ile temel insan hak ve özgürlüklerinin güvencesi olduğuna ilişkin inancımı korumaya çalıştım. 
İlk düş kırıklıklarımı Demokrat Parti dönemindeki baskılarda ve Menderes’in Tahkikat Komisyonu Darbesi’nde yaşadığımı anımsıyorum... 
Bu darbe, Demokrasi adına iktidara gelen Demokrat Parti’nin, Demokrasiyi rafa kaldıran, anayasayı yok eden bir eylemiydi. 
Bu sivil darbeye, 27 Mayıs 1960’taki darbe ile karşılık veren askerler, üç politikacıyı asarak, Türkiye’deki Çok Partili Düzen’i kana buladılar ve iyice sakatladılar. 
Sağ sivil iktidarların ve askerlerin, adaleti, orduyu ve polisi, temel insan hak ve özgürlüklerini korumak yerine kendi otoritelerini pekiştirmek için kullanmaları, Türkiye’deki Demokrasinin en önemli engellerinden biri oldu.

***

Ne yazık ki, bu yanlış uygulama AKP/ Cemaat iktidarında doruk noktasınaulaştı: 
Bu ittifak, adaleti, orduyu ve polisi, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerini değil, iktidarın çıkarlarını koruyan bir yapıya dönüştürdü. 
Derken iktidarın nimetlerini paylaşım kavgası patlak verdi; 17-25 Aralık rüşvet ve yolsuzluk soruşturmaları bombası patladı; AKP, buna bir “Darbe” diyerek Cemaate karşı saldırıya geçti... 
Ne var ki, AKP’nin güçlenmesine yardım ettiği Cemaat, kolay kolay pes etmedi ve olaylar 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsüne kadar tırmandı. 
Şimdi Post Mortem Darbe döneminde, AKP ile Cemaat arasındaki hesaplaşma, binlerce, on binlerce kişinin, ordudan, polisten, adalet mekanizmasından atılmasına, bunların bir bölümünün de hapsedilmesine kadar uzandı. 
Eskiden de vardı ama artık OHAL döneminde, yargıç, savcı ve polisin, yargıcı,savcıyı, polisi ve askeri tutuklaması, iyice “olağanlaştı”. 
AKP/Cemaat ittifakı döneminde başlayan bu uygulama, bugün artarak ve yoğunlaşarak zirveye ulaştı. 
Köşe yazarlarına ve gazetecilere, işten atılan veya hapsedilen öğretmenlerden, askerlerden, polislerden, savcılardan, yargıçlardan pek çok haber ve yakınma mesajları geliyor: 
Devletin, vatandaşları korumakla yükümlendirdiği, ama kötü yöneticilerinemrinde vatandaşlara karşı tehdit oluşturan askerler, polisler, savcılar, yargıçlar dörde bölünmüş görünüyor: 
1) Dün haksızlık ve hukuksuzluğa uğradıkları saptanmış olanlar. 
2) Dün haksızlık ve hukuksuzluk yaptıkları saptanmış olanlar. 
3) Bugün haksızlık ve hukuksuzluğa uğradıklarını iddia edenler. 
4) Bugün haksızlık ve hukuksuzluk yaptıkları öne sürülenler.

***

Düne ve bugüne baktığımızda görülen şu: 
Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusu, yargısı, polisi, AKP ile Cemaat arasında ikiyebölünmüş görünümde... 
Şimdi AKP kesimi, Cemaat kesimini temizlediğini iddia ediyor. 
Oysa, devletimizin varlığı bu kurumlara dayandığı için, bunların bir an öncebu bölünmüş ve AKP’nin veya Cemaat’in emrinde olan görünümden kurtulup demokrasinin, temel insan hak ve özgürlüklerinin yanında olduklarını kamuoyuna göstermeleri gerek!

     Kargaşa

     Yazar Menderes’i ve Ak Parti ile birlikte çok partili düzene geçtikten sonraki sağ görüşlü oluşumları tamamını eleştiriyor. Verdiği örneklemelerin genel anlamda doğruluğu tartışılmaz. Mesela temel hak ve özgürlükler…

     Detaylandırınca ise işler çok da iç açıcı değil. Sağ – sol hiç de farketmez. Her gelen iktidar kendi yandaşlarına imtiyazlı davranmıştır. Kilit kurumlar da yandaş kişilerce yönetilmeye çalışılmıştır. Kurumun adı pek de önemli değildir. Her kurum için aynı şey geçerlidir. Bunlara yargı da dahildir. Çünkü ülkece bir türlü tam bağımsız yargıya şahit olamadık. Her kesime göre ‘’ya bizdendir ya da bizden değildir’’ mantığı öne çıkar.

     Sonuç itibarı ile yine dönüp dolaşıp ‘’kişilere bağlı beşeri sistemlerden, İlahi kanunlarla yönetilme’’ konusuna geliyoruz. Yaratıcı, adalet ve ihsanı ile hükmeder.  Herkese adildir, kendi ipine sarılanlara da ihsan eder vesselam…

 

Vahap Alma






Sayı: 384 | Tarih: 23.10.2016
Ahmet Hakan
Gelişine yedi Musul vuruşu
Musul destanı tiyatrosu
1029 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Ergün Diler
Ankara Fuller
Ne yapmalıyız?
1024 Okunma
Süleyman Karagülle
Mehmet Barlas
Yeni güvenlik anlayışına geçiş çok doğru bir karardır
Yurtta sulh, cihanda sulh!
955 Okunma
Tayibet Erzen
Emre Kongar
Hangi ordu? Hangi yargıç? Hangi savcı? Hangi polis?
Kargaşa
894 Okunma
Vahap Alma