20.10.2016
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhtarlar toplantısında açıkladığı "Yeni Güvenlik Anlayışı", eğer bu anlayışın gerekleri tam olarak yerine getirilirse, Türkiye'ye nefes aldıracaktır.
Tehlikeler ve tehditler kapıya gelmeden bunları kaynaklarında kurutmak, düne kadar alışık olmadığımız bir siyaset ve icraat tarzıydı.
Terör ya da dış kaynaklı krizler toplumun dengelerini sarsar noktaya geldikten sonra bunlara karşı önlemler alınırdı. Bir anlamda da bunların köküne inilmez ve adeta ilerideki yeni krizlere kadar unutulurlardı.
Kaçınılmaz bir yeni dönem
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı bu yeni anlayış sürecine yönlendiren olaylar dizisinin başlangıcını, "Barış Açılımı"nı Kandil bağımlısı Kürt siyasetçilerin istismar etmelerinde ve uzlaşma sürecini PKK'ya silah yığınağı yapmak için fırsat olarak değerlendirmelerinde bulabiliriz.
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2016/10/20/yeni-guvenlik-anlayisina-gecis-cok-dogru-bir-karardir
Yorum:
Yurtta sulh, cihanda sulh!
Açılım süreci ile artan Türkiye’deki PKK’lıların silahlandırılması, 15 Temmuz darbe girişimi ve en nihayetinde DAEŞ’in sınır güvenliğimizi tehdit etmesi Erdoğan’ı Misak-ı Milli ruhuna götürmüş olmalı. Sayın Cumhurbaşkanımız konuyla ilgili olarak “2016'da 1923'ün psikolojisiyle hareket edemeyiz.” derken çok doğru söylemiş ancak Misak-ı Milli’ye vurgu yaparak sanki derdimiz toprakmış gibi bir algı oluşturmuş, en azından ben öyle anlıyorum. Meydanda değil, masada kazanırsan zafer kazanmış oluyorsun. O yüzden ne vererek ne almaya çalıştığımızın hesabını iyi yapmalıyız.
Aradan neredeyse bir asır geçmiş, dünya değişmiş, düzen değişmiş, teknoloji almış başını gitmiş, yaşamın her anı herkesle paylaşılacak hale gelmiş ama ‘Yurtta sulh, cihanda sulh!’ ilkesi eskimemiş, dimdik ayakta duruyor.
Kendi iç barışımızı, sadece kendi sınırlarımız dahilinde koruyamayız, nitekim bugün de olan budur. Biz baş belamızı PKK olarak biliyoruz ama onun da dışardan beslendiği gerçeğini atlıyoruz.
Bölgemizde barış sağlanamazsa hatta tüm dünyada barış sağlanamazsa savaş döner durur gelir bizi bulur. Yerimizden dolayı bizi illaki bulur. Bu güzide koordinatların rahat bir nefes aldığı hiç görülmemiş. Bu özel coğrafyada ayakta kalabilmek için sulh yolunu takip etmek gerekiyor.
Uluslararası bir hakemlik müessesesinin olması kışkırtmalara ve spekülasyonlara boyun eğmemek için çok doğru bir adım olur diye düşünüyorum. Tarafların birbirinden emin olduğu ve dayanışma içinde olduğu bir birliği yıkmaya kimin gücü yetebilir ki? Bugün kısmen de olsa sağlanan bir Türkiye-Rusya dayanışması Sermaye’nin planlarını alt üst etmeye yetiyor. Böyle bir birliğe Irak, İran ve Suriye’nin de katıldığını bir düşünsenize. Tadından yenmez.