TİB’lere bak!
2185 Okunma, 0 Yorum
Ergün Diler - Takvim
Süleyman Karagülle

 

16/09/2016

 

- Uludere faciasından sonra Hakan Fidan gazete yayın yönetmenleri ile Ankara temsilcilerini MİT'in merkezine davet etmişti. Geniş bir sunum yapılacaktı. Büyük salonda Hakan Bey'in gelmesini beklerken gözlerim bir radar gibi etrafı tarıyordu. O sırada iki kişi gözüme çarptı.

- Hukukun kuralları vardır.

a) Herkesin savunma hakkı vardır. Kendisi yapmasa velisi yapar. Savunmasız kimse mahkûm edilemez. Savunmadan kaçan yargıdan kaçtığı için hukuktan korunmaz. Biri onu öldürdüğü veya zarar verdiği zaman yargıya başvuramaz ama savunmasını yapmadığı bir cezadan da mahkûm edilemez.

b) Mahkûm olmadan önce kimse suçlu sayılamaz ve ceza verilemez. Mahkûm edildikten sonra da yalnız bulunduğu yerin cezası ne ise o ceza verilebilir.  Ceza kanununda ne yazılmışsa o ceza verilir.

c) Bir şeyin suç sayılabilmesi için fiil işlendiği tarihte o fiil suç sayılmalıdır. Yetmez muhakeme edildiği zaman da fiilin suç sayılması gerekir. Sonradan yapılan kanunlarla kişi mahkûm edilemez. Muhakeme sırasında suç sayılmayan fiilden dolayı da mahkûm edilemez.

d)Sıkıyönetim zamanında verilen kararlar kesindir. Sıkıyönetimin kalkması ile kararlar kalkmaz. Ne var ki o kararlar yürürlükteki yasalarla değiştirilebilir. Ayrıca sıkıyönetim kararlarından mağdır olan varsa mağduriyet mahkeme kararı ile giderilir. Olağanüstü hallerde alınan kararlar, olağanüstü halin kalkması ile kendiliğinden kalkar. Mağduriyetleri yönetim tarafından giderebildiği gibi yargıya da gidilebilir.

Bugün olağanüstü hal vardır. Hiçbir kararın hukuki sonucu yoktur. Sadece tedbir olarak yapılmaktadır, mağdur olanların mağduriyeti giderilecektir. El konan mülkler sahiplerine iade edilecektir.


- Biri daha sonra Londra'ya BÜYÜKELÇİ olarak giden Abdurrahman Bilgiç, diğeri ise Basri Aktepe'ydi. İki ismi de tanımıyordum. Ayaküstü de olsa kısa bir sohbet şansı yakaladım. Aktepe ile konuşamadık! Ama zeki bir insan olduğu belliydi. Oradaki kalabalıkta bunu görebiliyordum. Bir farkı vardı. Bunu hissettiriyordu. Hiçbir şey yapmadan!
O Basri Aktepe şimdi FETÖ'den tutuklu... Aslında AKTEPE biraz da bizim ülke olarak son yıllarda yaşadıklarımızın bileşkesi gibi...

-   Kapitalizm düzeninin kuralı vardır. Küçükler elenir. Kalanlar büyür ama sayıları azalır ama serbestlikleri artar. Sonunda iki firmaya kalır. Tek kalır. Bugün bu iki firma Rockefeller ile Rothschild aileleridir. Rockefeller de yenilmiştir. Diğerlerinin hepsi taşerondur. Koç, Sabancı dahil kimse zengin değildir. 


Açalım...
- Basri Aktepe, Hanefi Avcı Bey'lerin yanında yetişti. Akıllı ve yetenekliydi.
Dinleme, elektronik izleme konusunda Türkiye'deki TEK İSİM olarak biliniyordu. TİB'i kuran oydu! Altyapıdan en üst noktaya kadar... İşinde çok iyiydi.

- İstihbaratta çalışan herkes mutlaka ikili oynar, ikisine de haberler taşır. Ondan görünür.  Gerçekten kimden olduğunu kendisi de bilemez. Kim galip gelirse ondan olur.

-Yetenekliydi. Hanefi Avcı'nın yanında yetiştiği için Kemalettin Özdemir'e de yakın olduğu söylenirdi. Kemalettin Bey'e büyük saygısı olduğunu duydum.

- Bunlarda kimin kimden olduğunu kendileri de bilmez. Bunlarda sevgi saygı yerine tarafları kandırma hesapları var.  Bazı kimseler vardır ki hırsızlık yapmak onlar için zevktir. Bunlar için haber taşımak zevktir. Karşı tarafın sırrını çözmek ve de karşı tarafa sır vermek onu kandırmak gibi.


-Kemalettin Bey de Gülen'e en yakın insanlardan biriydi. Zamanla yollar ayrıldı. Uzak düşüldü...

- Gülen ekolü Bediuzzaman’ın ekolüdür.  Erbakan’a karşı Gülen’i kullanan Demirel onu büyüttü. Çevresine CIA ve MİT ajanları doldu ve böylece büyüdü. Ajanlar kısmen karşı taraftan olmak zorundadır. Ne tarafta samimi olduklarını kendileri de bilmezler.


-  Basri Aktepe'nin daha çok bu çizgide olduğu düşünülüyordu. Kemalettin Bey yörüngesinde olduğu varsayılıyordu.

Ancak EVLİLİĞİ işin rengini değiştirdi.

-Evlilikte bunun için takiye yapılabilir. Bunlarda insanı hisler körelmiştir. Her an herkesi herkese satabilirler. Eşi veya babası da olabilir.


-Aktepe, cemaatin önemli isimlerinden olan ŞERİF ALİ TEKALAN'ın bir yakınıyla evlendi. Bu adım dengelerin değişmesine neden oldu. Tekalan da cemaatin içini dışını bilen ender insanlardandı. Evlilik sonrası cemaat de Kemalettin Beyler de AKTEPE'yi kendi tarafında görüyordu. Görüyordu ama sanırım iki taraf da çok fazla güvenmiyordu. Onlar bu hisleri yaşarken AKTEPE görevine eksiksiz devam ediyordu. TİB, dinlemenin üssüydü! Her şeyi takip ediyordu. Başında Aktepe vardı. Buradan yapılan operasyonlar ayyuka çıktı. Polis buradan verilen uzantılarla kuş bile uçurtmuyordu.

- İki tarafı da kendinden görüyordu. Bütün ajanların durumu budur. Kendinden görür ama ihtiyatı da elden bırakmaz.

 

-Aktepe ile birlikte TİB tartışmaların odağı haline geldi. Zaten biliyorsunuz sonra imha edildi! Ama her taşın altında Aktepe'nin adı vardı. Yeteneği ve aklı onu öne çıkarıyordu...

- Başkası yazar, inandırıcı olsun diye onun adını koyarlar. O da koyar.

 

-Sanırım bunun önüne geçmek için MİT'e alındı.

- Bu tür insanlardan istihbarat çok yararlanır. İki taraftan haber taşırlar. Haber yalan olmaz ama elenmiş olur.  Önemsiz ifadeler taşınır. Taşıyan manasını anlamaz ama merkezler ondan çok manalar çıkarırlar.

 

-Aktepe ile birlikte GES de yani askerin en önemli silahı da MİT'e geçiyordu.

-Dış istihbaratı yaparken iç istihbarat da sağlanır.


Bu nedenle bir dönem herkes GES'i konuşuyordu. Aktepe MİT'e geldi ama GES'in yani sonradan değiştirilen ismiyle Sinyal İstihbarat Başkanlığı'na (SİB) getirilmedi.

-  Sermaye baskı yapıyor, askeri istihbarattan almadığı bilgileri resen MİT'e aktarıyor. MİT de Sermaye’ye veriyordu. SİB'i asker dinledi, vermedi demektir.


- Aktepe MİT'e gelirken, MİT'ten de Cemalettin Bey TİB'e gidiyordu.

- Bütün istihbaratçılar yer altında birbirlerine sırlarını aktarırlar. Takas ederler. Demek ki bu iki kişi paralel çalışıyormuş. Biri oraya, biri buraya.


-Aktepe'nin kurduğu sistemin bütün KOD'larını çözüyordu. Kurulan sistem yıkılmak üzere keşfediliyordu!

- Meslektaşı ona öğretiyordu.  Devlet içinde devlet?


-Aktepe MİT'e gelse de GES ile yani yeni ismi SİB olan yapı ile yan yana gelmedi. SİB'in başında bir GENERAL vardı. Alınan her bilgi anında GENELKURMAY ile paylaşılıyordu.

- Asıl istihbarat bu idi. Bunu asker kimse ile paylaşmadı.


-GES'in yani SİB'in dillere dolanmasının tek bir nedeni vardı! UYDU SİNYAL TAKİBİ YAPAN TEK BİRİMDİ!
Yani İran'dan biri Almanya'yı arar ve SİB UYDU ile bunu yakalarsa DİNLEMEYE ALIRDI. Kimse bu gücü, bu özelliği elinden kaybetmek istemedi.

-  İstihbarat teşkilatları halktan topladıklarını devletlere aktarırlar. Karşı istihbaratla da paylaşırlar. Gizli istihbarata Sermaye tarafından verilen görev, halkı kontrol altında bulundurmak. Devletler halka hakim olacak, devletlere de sermaye hakim olacak.


-Dışarıdan burayı arayan ya da tam tersi durumda yakaladığı SİNYALİ NOT EDİYORDU... Tabii olarak herkes burayı elinde tutmak istiyordu.

- Ne diye elinde tuttuklarını kimse bilmez. Herkesin kendine göre sırrı vardır.


- Aktepe MİT'teydi ama buranın başkanı falan değildi. Elektronik Başkanlığı yapıyordu sadece. MİT'te olsa da bünye kendisine pek güvenmiyordu.

- MİT’te bir yerde görünür, başka yerlerde çalışır. Kimlerle çalıştığını kendisi bilir. Çalıştıranlar da ancak kısmen bilirler. Elektronik işe bakıyordu, yani her şeye bakıyordu.


-Başından beri onu sakıncalı bulan çok isim vardı. Hatta bir ara önündeki bilgisayardan başka sahip olduğu bir şey yoktu. MİT içinde yalnız kalmıştı.
- Her istihbarat başarı derecesine göre sakıncalıdır. Çünkü sakıncalı olmadan istihbaratta başarı elde edemezsin.

 

- Arayanı soranı yoktu. Yetiştiği yer ile evlilikle katıldığı yer karşı karşıya gelmişti. Kimse ona güvenmiyordu.
Devlet de içine almış, bir kenara atmıştı.

-  Her istihbaratçının yapabileceği iş vardır. Bazen yapacağı işi olmaz, kızağa alırlar. Evlilik bahane.


-Sanıyorum 17 Aralık'tan iki ay önce iyice kenara alındı. Kendisi için düğmeye basılmıştı. O dönem BAŞBAKAN olan Erdoğan'ın evinde ve ofisinde bulunan BÖCEKLERLE ilişkisi olduğu düşünüldü. Çünkü bu işi en iyi yapacak isim oydu. Dedim ya DİNLEME ile ilgili her taşın altından aynı isim çıkıyordu!

-  Böcek koyanı bulmanın imkanı yoktur. Bunlar hiçbir işi kendileri yapmazlar. Baskı yapamadıklarını zavallı görenler vardır. “Onlar yaptı” derler. Kendileri koyar. Kendileri bulurlar. Filan koydu derler, onu kızağa çekerler. İstihbarat demek her şeyden kuşkulanmak demektir. Kimseye güvenmemek demektir. Kandırdığın kadar yaşarsın. Büyürsün kızağa alırlar.

 

 
- SİB'in yani GES'in başına geçmediği gibi MİT MÜSTEŞAR Yardımcısı da olmadı. Yapılmadı! Yapılamadı!

- Demek ki Sermaye fazla kullanamadı.


-BÖCEK SKANDALINDAN sonra kıskaca alınmıştı. Memurluktan atıldı.

- Memurluktan atılması için demek böcek skandalı düzenlenmişti. Ben olsaydım onu memurluktan atanın üzerinde durur onun canına okurdum.  Bundan Cumhurbaşkanının da haberi olabilir. Bunu atabilmek için o tertip yapılabilir. MİT'in başına askeri getirmedikçe hiçbir habere ve olaya inanamazsın. Asker de oyun oynar ama kendisine değil düşmana. Askere üstü “öl” dediği zaman, ölür.

 

-Yakın zamanda da tutuklandı... Ben hala kime çalıştığını bilmiyorum. Devlet de bilmiyor. Kemalettin Beyler ile mi FETÖ ile mi beraber tam olarak bilen yok.

- Sayın Yazar’ın unuttuğu bir şey vardır. Yakın zamana kadar FETÖ ile devlet iç içe idiler. Demirel, Özal, Ecevit, Erdoğan devlete sadık oldukları kadar FETÖ’ye de sahip idiler.   Erbakan’a karşı güçlendiriyorlardı. Sermaye öyle buyuruyordu. Bunların arası açılınca iki derede kaldı. Demek ki tercih yapmadı ve memurluktan atıldı. Çünkü Sermaye’nin artık işine yaramıyordu. İkisinden de öğrenecek, kendisine haberler taşıyacak, Dolarları ondan alacaktı.


-"Cemaatin ALTIN ÇOCUKLARINDAN biri" diyeni çok gördüm. Şimdi bildikleriyle birlikte cezaevinde... Eğer konuşursa Türkiye'nin son 10 yılını çok ama çok iyi anlarız. Tabii konuşur mu bilemem!

- O konuşur da, konuştururlar mı? Onu konuşturmak isteyen kişinin o tarafta olup Sermaye’nin dolarına çalışanlardan olmayacağını nasıl temin ederiz? Bir kurmay albayın heyeti tarafından sorguya alınırsa, bu albay istihbarata çalışmayan bir kurmay olursa emin olabilirim.

 

- Ankara'daki CASUS OYUNLARININ en kilit isimlerindendi.

- Casus olayları da birisinin canını yakmak için tertiplenmiştir derim.


- Gariptir! Neye güvendiğini bilmiyorum ama KAÇMADI. Kaçabilecek zamanı olduğu halde! Kimden ne umuyordu kestiremiyorum. Ama kalmayı tercih etti... FETÖ'ye bilgi yağdırdığı SIR değil.

- FETÖ’ye devletten gizli bilgi veriyorsa suç işliyordu demektir. Bunu MİT yetkilileri biliyorsa görev eksikliğindendir. Bilmiyorsa sorun yoktur. Kaçmadı. Çünkü Gülen’e bilgi vermek değil, suç 15 Temmuz darbesine katılmaktadır. Ben de olsam kaçmam. Grerin ve sonra devletten tazminat alırım. Adil Düzen iktidara gelince devlete yıkmadan varis olursa bu haksızlar hep tazmin edilecekti. Devlet yıkılırsa kaderlerine küssünler.


- Başka kime ne verdiğini bilmiyorum.

- Gülen’e bilgi verdiklerini diğer MİT’ten istihbarat ettiysen bilebilirsiniz. Yoksa onun da basının şaşırtmacası ile doğruluğu şüpheli bilgidir.


- Ama öğrenmek çok isterdim...

- Milli istihbaratın bunu bilmesi gerek. Ben şahsen kişinin istihbarattan olduğunu anlamak için bir metot kullanırdım. Kimseye söylemediğim bir sırrı yalnız ona söylerim, diğerlerine biraz farklı söylerim. Biraz sonra haber yayılır. Herkes biliyor diye o da konuşmaya başlar ve farklı bilgiye devlet sahip olur. Beni sorguya çektikleri zaman ona söylediklerim de karşıma çıkarsa onun MİT’le çalıştığını bilirim. Benim MİT’ten gizli hiçbir şeyim olmazdı ama devlete duyurmak istediğim olurdu. Yalnız ona söylerdim. Yani MİT biliyordur. Tekniği vardır.


- Basri Aktepe alınırken Türkiye hala DARBECİLERİN kullandığı BYLOCK'u tartışıyor. FETÖ'cüler LİTVANYA'ya bu sistemin merkezini kurdu. MİT'in içindeki bir ekip burayı HACK'ledi. 200 binden fazla NUMARANIN OLDUĞU HAVUZA daldı. 56 bin numarayı çözdü ve takibe aldı. Yakında BYLOCK kullanan yeni isimler açıklanacak. Ancak 15 TEMMUZ DARBESİ ile BYLOCK'un doğrudan bir ilişkisi yok. 2016'nın ilk aylarında FETÖ MİT'in yaptığı atağı haber alıyor ve bu sistemi toprağa gömüyor. Bunu yerine YAZILIMI daha özel ve sızılması zor olan EAGLE sistemini hayata geçiriyor. Şu an TÜRKİYE'de FETÖ'ye bağlı isimler hala bu sistemi kullanıyor. Bunların içine girilmiş değil. Sızılmış değil... 15 Temmuz KALKIŞMASI EAGLE üzerinden gerçekleşti. Koruma duvarı yüksek olan bu sisteme girilemedi. Ama çalışmalar sürüyor. Asıl bu duvar aşıldığı zaman GÖRÜNMEYEN BÜYÜK KISIM ORTAYA ÇIKACAK...

-Saydıklarınızın ne olduklarını bilemiyorum. Şunu biliyorum ki bunların hiç birisi FETÖ’ya ait değildir. CIA’ya ait değildir. Atılan, satılan, değiştirilen bir şey yok. Sermaye buralarda buldum diye haber yapıyor,  ülkemizi intihara sürüklüyor. Bu sebepledir ki İslamiyet’te gizli istihbarat yasaktır. İstihbarata göre amel etmek de yasaktır. Açık haberler değiştirilebilir ve zahire göre hareket edilir ve galip gelinir.


DEVAM... 
Aslında bugün Uşak ve Hazım Sesli'yi yazacaktım.
Pensilvanya'nın iki prensinden biri olan SESLİ'yi. Diğeri AKIN İPEK'ti. O kaçtı!
-Ama Hazım kaçamadı, kaçırılamadı ya da kaçmadı! Bilemiyorum. Ama taşıdığı servet itibariyle ilk kaçması gereken Hazım Sesli'ydi. 80 ülkeye battaniye satacak kadar yetenekliydi. Büyük paraya komuta ediyordu. Türkiye'de onun kadar bol sıfırlı paralara hükmedecek kişi yoktu. Uşak'ta olması onu gözden uzak tutuyordu.

- 80 ülkeye battaniye satmak kolay iş değil. Sermaye ile iş yapmayan ancak borçlandırılarak iflas edinceye kadar yaşar. O FETÖ’nun değil doların adamıdır. Kurbanlık koyun gibidir. Beslersiniz sonra kesersiniz. Sermaye için bütün zenginlikler böyledir. Günü gelince kurban edilecektir.

 

- Ama BÜROKRASİNİN İMAMI'ydı. Yardımcı gözükse de onun dediği olurdu. Sesli'yi etkileyen ve üzerinde iz bırakan kişi cemaatin MİT İMAMI Murat Karabulut'tu!

-  Sermaye belli kişileri zengin eder. Yüksek bürokrat yapar. Gizli iple kendisinin bilmediği iple bağlar ona istediğini yaptırır. İsimleri bilsek ne olur, bilmesek ne olur. Onlar bir şey yapamaz onlar adına yapılır. Gülen nasıl günah keçisi yapılmışsa onlar da o sürünün sıradan keçileridir.

 

-Karabulut bildiğimiz bilmediğimiz kimleri etkiliyordu? Bunu bilen yok! En azından biz bilmiyoruz. MİT içinde kimlere tesiri oluyor, kimlere emir veriyordu? Neleri önceden haber alıyordu? Kimlerle teması vardı? Türkiye'de kime hizmet ediyordu, kime bilgi veriyordu? BİLMİYORUZ!

- İyi istihbaratçı herkese hizmet eder, herkese bilgi verir. Kiminden para alır, kiminden memleketi korur, kiminden cennete gider. Her yerle iş yapar. Büyük istihbaratçı böyle olunur.


- Ama Hazım ile Murat YURTDIŞINDA DARBE yapacak kadar güçlüydü! Hazım ÖZBEKİSTAN'a yüklendi. Yanında Karabulut vardı.

- Yüklenen onlar değil Sermaye’dir. Bunların da küçücük rolleri olurdu.


-Kerimov'un kızı GÜLNARE'yı yanlarına aldılar. Anlaşma yaptılar. Bunlar darbeyi yapacak, kız devletin tepesine oturacak, ancak devlet bunlarda kalacaktı. Rus istihbaratı devreye girdi. DARBEYİ önledi. Kerimov düğmeye bastı. FETÖ ile birlikte hareket edenler yakalandı. Kaynar sular altında can verdi.

- FETÖ adına Sermaye’nin doları yaptı.  Siyaset böyledir. Karısını kocasına, oğlunu babasına, damadını kayın pederine düşman eder. Özal da böyle zehirlenmiş olabilir. Erdoğan’ın bugün yaptıkları intihardır. En yakınları yaptırmaktadır.

 

-GÜLNARE Kerimov, HARVARD'ta okumuştu. FETÖ ile nerede tanıştı bilmiyorum. Çok değişik bir kişilikti. 1 milyar dolar rüşvet alacak kadar kendine güveniyordu. Cemaatle nikah kıydı. Ancak yanındaki Hazım Sesli ve Murat Karabulut ile finali gerçekleştiremedi... Hazım Sesli ise Güney Afrika'da bile BATTANİYE fabrikası kuran ve Devlet Başkanı JACOB ZUMA'ya YÜZDE 10 veren bir isimdi. Pensilvanya'nın PARA KALESİYDİ! Kimse onun eline su dökemezdi. Ancak alınacağını bilemedi.

- Sermaye insanları böyle şartlandırır. Sonunda işi Gülen’e yıkar ve yenisini yapmaya devam eder ama sonu gelmektedir. Adil Düzen’de bunları yapma mümkün olmayacaktır. Yapan da gark olup gidecektir. Sistem onu boğacaktır. Adil Düzen’de yargı dört temele dayanır. Savunma, soruşturma, araştırma (bilirkişi), yargılama. Bunlar bağımsız kurumlardır ve dengelenmiş kurumlardır. Yanlış karardan dayanışmaları sorumludur. Yargı da yargının denetimindedir.


-Herkes kaçarken PRENS olmasına rağmen burada kalmıştı. Ya da gitmeye fırsat bulamamıştı. Aynı şekilde Basri Aktepe de buradaydı... Neden? En önemli iki isim burada kalıyor, küçük rollerde yer alanlar kaçıyordu! Mesela Üzeyir Garih Uşak'a gidip konferans vermişti. Ortağı İshak Alaton da Jacob Zuma ile yakın dosttu! Atlasjet uçağı da Hazım'ı bekler gibi uçaklarını Uşak'ta hazır tutuyordu!

- Yahudiler iki gruba ayrılmıştır. Dünyayı savaşla, fesadla yönetmek isteyenler; dünyayı Tevrat’la, adaletle yönetmek isteyen Tük Yahudileri genellikle barışçıdırlar. Üzeyir Garih de bunlardan idi. Bahsettiğimiz tarihlerde Gülen’in en yakını Erdoğan’dı. Şimdi de Gülen savaşı başlatmadı. AK Parti, müesseselerine el koymaya başlayarak başlattı. Hala devam ediyor. Sermaye’nin istediklerini yapıyor. Darbeyi başaramadılar diyoruz ama darbeyi başarsalardı yapacakları bu idi. Ben Binali Yıldırım’ın işi zor diyorum. Erdoğan mı, Türk sermayesi mi?  İşte şimdi bu durumda Türkiye Devleti yıkılıyor, hükümetin eli kolu bağlı.


- Neyse... Kafanızı şişirmek istemiyorum daha fazla...

- Sıradan olayları haber yapmanın yanında haberlerin sosyal yapısını da çözmek gerekir.  Başımız ağrımadı. Olayların teşhisinde sebep oldunuz. Belki akıllanan olur.


- Kimin eli kimin cebinde! Anlamak hiç kolay değil. Bildiğim tek şey ülke bize bırakılmamış. Hep bir ODAK, bir grup, bir akım, bir cemaat, bir klik!

- Bedelli. Karşılıksız faiz parası ile dünyayı korkutan kullanan sermayenin eli hepimizin cebinde. Cebinize soktuğu parayı çıkaracaksınız. Bu nedir? Rockefeller ile Rothschild’ler. Semt kooperatifleri ile elden çıkar, kapıya konur. Oradan öteye götürmek siyasetin işi ama kapıya koymak bizim işimiz.


- BİZ NEREDEYİZ! Şükür 15 Temmuz'da sahneye çıktık!

- 15 Temmuz’da galip geldik ama mağlup olmuşuz gibi kendimize zulmediyoruz.

 

NOT: Yazıda yer alan italik ifadeler Süleyman Karagülle’ye aittir.

 

Yorum:

İstihbarat

İslam’da gizli istihbarat yoktur. Herkes öğrendiğini bir kağıda yazar ve haber alma örgütüne verir. Haber alma örgütü haberde kimlerin ismi geçiyorsa “senin için bu şekilde bir şikayet var” diye haber verir. O da ithamlara cevap verir. Doğruları onaylar. Herkesin, hem haber verenin ve hem de haber alanın dosyasına konur. Bu dosyalar gizli olup haber alma örgütü de sonradan açıp alamaz. Mahkeme kararı ile de bakılamaz. Kişi kendi dosyasını her zaman görebilir.  İthamları ve cevapları kendi lehine delil olarak kullanabilir. Kişinin kendi dosyası kendisine delil olmaz. İtham ettiği kişilere karşı ithamlarını delil yapabilir. Karşı taraf da onunla savunabilir.

Soruşturma dört kademede yapılır.

a) Sözlü soruşturma kayıt cihazı ile yapılır. Sanık ve tanıkların ayağına gidilir. Bilirkişiler araştırma yaptırabilir. Görüşmeyenler veya cevap vermeyenler hakkında kanaatini ortaya koyar. Görüşmeme cevap vermeme aleyhinde değerlendirilir.

b) Sonunda belgelemek istediklerini yazılı olarak sorar ve yazılı cevap alır. Eksik bıraktıklarını teyit eder. Dosyayı tanzim eder ve sonuçlarını hakemlere tevdi eder.

c) Soruşturmacı gerek görürse, bucak başkanından duruşmalı soruşturma isteyebilir. Duruşmada soruşturmacı sorar. Taraf cevap verir. Cevap vermediği hususlar, zapta geçirilir. Soruşturma rahat bir alanda yapılır. Bir kişi sorabilir. Bilirkişi olabilir. Günde 8’den fazla sorgulanamaz, birden fazla kişi de soramaz.  Soruşturmacı değişecekse bir gün ara verilir.  Duruşmaya getirilen tanık veya sanık mesleki derecesine göre ücret istihkak eder. Mahkûm olsa bile cezadan sayılmadığı için ücretini alır.

d) Karakol soruşturması.  Tehlikeli durumlarda ve çok önemli olduğunda hakemler kararı ile karakol soruşturması yapılabilir. Karakol soruşturmasında kişiye kalıcı zarar verilemez. Ağır diyete tabidir.  Kalıcı olmasında kasıt varsa kısas yapılır. Diğer durumlarda o filleri yapana ne kadar diyet yüklenecekse o kadar diyeti devlet yüklenmiş olur. Suçu itiraf etsin etmesin bu diyet kendisine ödenir. Çünkü cezanın içinde bu işkence yoktur.

Demek ki gizli istihbarat yoktur. Kişinin kendisine açık istihbarat dosyası vardır. Savunma aracıdır. Lehine kullanılır aleyhinde kullanılmaz. Olayların sübutu başka kuruma aittir. Soruşturma kurumana aittir. Dört soruşturmacının birbirinin etkisinde kalmaksızın vardıkları sonuç kesin kabul edilir ve kısas yapılır, diyet düşünülürse ağır diyet ödenir. Ağır diyet normal diyetin iki mislidir ve suç işleyen öder veya zorunlu işyerlerinde kazanarak öder. İki soruşturmacının birbirlerinin etkisinde kalmaksızın vardığı lehte hususlarda hafif diyet ödenir ve dayanışması tarafından ödenir.

Askeri mıntıkalarda, örfi idarede, seferberlikte veya savaşta ise askeri hükümlere tabidir. Özel dosyalara el koyup komutan veya görevli olanlar bakabilir.

 

Süleyman Karagülle






Sayı: 379 | Tarih: 18.09.2016
Ergün Diler
TİB’lere bak!
İstihbarat
2185 Okunma
Süleyman Karagülle
Ahmet Hakan
Cemaatler ve tarikatlar nasıl olmalı?
Cemaatler-Diyanet İşleri Başkanlığı
1233 Okunma
1 Yorum
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Türkiye’ye niçin saldırıyorlar ve nasıl püskürtebiliriz
100 yıllık tohum nasıl ekilir?
1100 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Barlas
Yazı yok!
Dünyanın önü tıkalı
1039 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler