Fatih’in, gemileri niçin karadan yürüttüğünü bilmiyoruz, iyi mi?
Yusuf Kaplan
30 Mayıs 2016
Öncelikle şu: Fatih'in torunları olduğumuzu söylüyoruz övüne övüne ama Fatih'in, gemileri niçin karadan yürüttüğünü bilmiyoruz bile!
İkincisi: Fatih, “Ortaçağ karanlığına son verdi; Rönesans'ı başlattı; çağ kapattı, çağ açtı” aşağılık kompleksinden bir türlü kurtulamıyoruz!
………………….
ŞEYHÜLİSLÂM, SİVİLLERİN VURULMASINA İZİN VERMEDİ, FATİH'E, “BAŞKA BİR YOL BUL!” DEDİ!
Tarihimizin kilit hâdiselerinden birinin nasıl gerçekleştiğini bilmeden yaşıyoruz! Onun için de yaşamıyoruz aslında, yaşadığımızı sanıyoruz! Esen rüzgârlara göre oraya buraya savrulup duruyoruz yalnızca! Ürpertici gerçekten!
Bu yazıda, Fatih'in gemileri niçin karadan yürüttüğünü açıklayacağım ve şok olacaksınız!
Bugüne kadar bilinemeyen bu tarihî gerçeği öğrenince, nasıl bir medeniyetin çocukları olduğumuzu fark edecek ve dünyaya bambaşka bir gözle bakacaksınız:
İstanbul'un fethi, surlar dövülürse, gerçekleşebilecekti. Ama önemli bir sorun, hayatî bir engel vardı: Surlarda yoğun bir sivil nüfus yaşıyordu.
Şeyhülislam, fetvayı vermedi Sultan Mehmed'e: “Bu surları dövemezsin! Masum sivilleri öldüremezsin! Başta bir yol bul!” dedi. Fatih, gemileri, karadan yürütme fikrini işte bundan sonra geliştirdi.
Osmanlı bu, işte!
İSTANBUL FETHEDİLMESEYDİ, İSLÂM TARİHTEN “ÇEKİLEBİLİRDİ”!
O yüzden Osmanlı, anlaşılamamış ve aşılamamıştır; anlaşılamadığı için de aşılamadığı da anlaşılamamıştır.
Yazının başında da dikkat çektiğim gibi, İstanbul'un fethi bizim için hayat-memat meselesiydi. İslâm medeniyetinin 13. ve 14. yüzyıllarda yaşadığı birinci büyük medeniyet krizi, nihâî olarak İstanbul'un fethiyle aşılabilmişti.
Eğer İstanbul, fethedilememiş olsaydı, İslâm “tarihten çekilebilirdi”.
GELECEĞİNE SAHİP ÇIK ÖYLEYSE!
Böylesine ölüm-kalım meselesinin söz konusu olduğu kritik bir zaman diliminde bile, Osmanlı, masumları aslâ vurmama konusunda insanın tüylerini diken diken eden muazzam bir insanlık, merhamet ve adalet dersi vermişti bütün Haçlılara ve Avrupalılara.
Batılılarla aramızdaki fark burada gizli işte! Uygarlık'la medeniyet arasındaki fark da!
Uygarlık şiddet ve işgale, acımasızlık ve köleleştirmeye; medeniyet ise hikmet ve fethe, merhamet ve adalete dayanır.
O yüzden, büyük tarihçilerin -örneğin Toynbee'nin- de altını çizerek vurguladıkları, benim de zihninize kazımaya çalıştığım gibi, “Osmanlı, insanlığın geleceğidir”.
O yüzden, “geleceğine” iyi sahip çık öyleyse, diyorum.
http://www.yenisafak.com/yazarlar/yusufkaplan/fatihin-gemileri-nicin-karadan-yuruttugunu-bilmiyoruz-iyi-mi-2029352
yorum;
Tarih kökünü bırak, Kur’an köküne bak!
Yazarımız ve refikleri hem yeni bir medeniyetten söz ediyorlar
hem de hala tarihi köklere atıfta bulunuyorlar.
Bu bence çok büyük bir çelişki.
Çünkü tarihi kökler insani hatalar ve zaaflarla malül, yani hasta ve sakat.
Kur’an’ı kerim ise geçmiş helak olmuş kavimleri sıfatlarıyla anlatır ve
Allah(CC)’ın kelamı ve kitabıdır.
Fakat tarih kitapları çeşitli sebeplerden dolayı yalan yanlış ve
çelişkilerle doludur.
Olaylara kul zaviyesinden bakarlar da ondan.
Ülkemizin asıl aktörleri olan Milli görüşçülerin de aynı
çelişkiyi yaşadığını gözlemleyebiliyoruz.
Gömlek çıkaranlarda da çıkarmayanlarda da bu çelişki aynı.
Fakat gömlek çıkaranların tahribatı ve tahrifatı daha fazla,
çünkü ellerinde 80 milyonun üretmiş olduğu bir devlet aygıtı mevcut.
Bu arada acaba Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kaçta kaçı yeni bir
medeniyet kurmaya taraftar.
Diyelim ki % 52 si cumhur başkanımızın aldığı oyla ölçtüğümüz takdirde..
Fakat bunların bir yeni bir medeniyeti nasıl kuracakları konusunda
kafaları karışık ve kestirmeden reis’imizin dediği gibi diyorlar.
Diğer % 48 ininin ise öyle bir hedefi olmadığı gibi % 52 in karşısında
Bulunup can ve mal pahasına mücadele taraftarı.
Demek ki bugün % 99 u Müslümanım diyen halkın yarış diğer
yarısıyla kavgalı.
Kur’an’a dayanarak oluşan ilk peygamberi site devletinde müslimm- gayri
müslim oranı da benzer olmakla birlikte Hz.Peygamber onların
Hepsinin ittifakını sağlamış ve hakem başkanlığı elde etmişti.
Demek ki tarihi şahsiyetlere dayalı zihinler parçalıyor, kur’an’i
kavramlara dayalı zihniyet birleştiriyor.
Hemde Medine’nin=Vatan’ın savunmasını , (müslim-gayri müslim)
can ve mallarıyla yaptırıp, bu uğurda ölmeyi bile kutsal saydırıyor.
Bu günümüze gelecek olursak çare açık ve net;tarihi kökleri
tarihe havale edip Adil Kur’an Düzenine, yani İslam Düzeni’ne
Sımsıkı can ve mal verecek derecede sarılmak.
Allah-u teala nurunu tamamlayacak;planı tıkır tıkır işliyor gören gözlere.
Müşrikler=kural tanımazlar istemese de.
50 yıl önce bizim büyüklerimiz İzmir’de bunu görüp Akevler kredi ve
Yardımlaşma kooperatifini bu amaçla kurmuşlar ve hala çalışıyorlar.
Ne mutlu Adil Düzen çalışanlarına ve onlara katılacaklara.
Bu sefer iş daha büyük peygambersiz ikinci kuran medeniyetini kurmak.
Ama Allah(CC’)a zorluk yok. O’nun müminlerine de!
Yazarımıza çağrımızı yineleyerek bitirelim yazımızı;Yusuf hocam Akevle’re verdiğin
sözü hatırla ve hakça çözümlerinden de bahsederek Akevler kervanına sende katıl
Vesselam.