6.07.2015
Kemal Tahir anlatmıştı... 1912'deki Balkan savaşı yenilgisi üzerine yüzlerce yıl yaşadığı köyünü terk edip İstanbul'a göç etmek zorunda kalan bir Bulgaristanlı Türk'e bir gazeteci "Bulgarlar sizin köyü nasıl alabildiler" diye soruyor... Köylü de "O gün ben şehre inmiştim" diye cevap veriyor.
Kemal Tahir'e göre bu köylünün cevabını iki şekilde yorumlamak mümkündü... Bir yoruma göre köylünün "Ben o gün şehre inmesem Bulgarlar köyü alamazlardı" demek istediğini varsayabilirsiniz. Ya da bu köylünün Osmanlı'ya karşı oluşturulan uluslararası ittifak konusunda hiçbir bilgisi olamadığı yargısına varabilirsiniz.
Yeni ve eski
Bugüne gelirsek... Yaşanılan büyük değişimin farkında olmayan ama siyasete çok hevesli kesimden bir kişiye "Yeni Türkiye'nin eskisinden farkı nedir" diye sorsaydınız, acaba "Ben Erdoğan'a ve AK Parti'ye duyduğum öfkeden ötürü, yeni ile eskinin farkına pek varamadım" benzeri bir cevap alır mıydınız?
Markar Eseyan Yeni Şafak'taki köşesinde "Köşe yazarlarına pek güvenmeyin" başlığı altında dün şu hatırlatmaları yapmıştı:
Arsızlar
"- CHP'nin gasp ettiği vakıf mallarını iade eden, insanların belki ilk defa kendilerini hem Ermeni/Kürt/Alevi hem de eşit vatandaş hissettikleri bir normalleşme sürecini açan, Dersim için özür dileme, 1915 için taziye yayımlama seviyesine gelmiş bir liderin/partinin, sözlerini cımbızlayıp, çarpıtıp, ondan 'diktatörlük' üretmeyi başaran gözü dönmüş bir kutuplaştırma arsızlığından bana gına geldi...
Tamamı için http://www.sabah.com.tr/yazarlar/barlas/2015/07/16/bu-bir-bilincsizlik-mi-yoksa-sadece-arsizlik-mi
Yorum:
Erdoğancılar ve Anti-Erdoğancılar
Televizyon kanalı, gazete, dergi, web sitesi… Bunların hepsinde bugün tüm tam anlamıyla bir taraftarlık hakim. Bu tarafgirlik o kadar ileri boyutlara ulaşmış ki ara renklere hiç yer kalmamış. Medya ikiye ayrılmış durumda. Erdoğancılar ve Anti-Erdoğancılar.
Erdoğancılar, Erdoğan her ne yaparsa yapsın olumsuz eleştiriye yer vermeden gözü kapalı alkışlarlar ve başka bir doğru olabileceği ihtimalini dahi düşünemezler. Bunların çoğu, iktidarın nimetlerinden çöreklenme derdinde olan insanlardır. Bunlar ellerindeki ranttan olmamak için, kendi şahsi menfaatleri için hükümete destek vermekte, iktidarın değişmesi halinde ise hiç tereddüt etmeden U dönüşü yapabilecek kapasitede varlıklardır. Çok az kısmı ise siyasi bir lider olarak Erdoğan’a, namı diğer Uzun Adam’a hayrandır ve onu eleştirmekten beridir. O veya bu şekilde iki grup da hakkı söylemekten uzaktır.
Gelelim Anti-Erdoğancılar’a. Bu arkadaşların çoğu iktidar kaymağından nasiplenemediklerinden öfkeli olan, her şeyden şikayetçi olan, memnuniyetsiz somurtkan şirinlerdir. İçlerinde ideolojik olarak iktidara karşı olup da öfkesini baş rol olan Erdoğan’dan çıkarmak isteyenler de vardır ama bu ayırımın pek de bir önemi yoktur. Sonuçta hepsi için Erdoğan diktatör ve vatan hainidir. Kimsenin yapılan doğrulara sahip çıkacak vicdanı olmadığından, gözü kapalı her şeye muhalefet halindedirler. Görüldüğü gibi bu kesim de hakkı görmekten ve söylemekten fersah fersah uzaktır.
Anlaşılan o ki, Türk toplumunun, bölge halkının, dünyanın gerçekleri hiçbir çıkar gözetmeden ve hiçbir korku hissetmeden haykıracak birilerine ihtiyacı vardır. İnsanlığın hak olana, adil olana ihtiyacı vardır. Birileri çıkıp da ‘Biz de varız’ diyene kadar da bu inlemeler devam edecektir. Allah yardımcımız olsun.