İngiliz, “Müslümanların Türkiye’yi yönetmesine izin ver
1441 Okunma, 0 Yorum
Yusuf Kaplan - Yeni Şafak
Ali Bülent Dilek

İngiliz, “Müslümanların Türkiye’yi yönetmesine izin verilemez!” dedi. Hadi ordan!

Yusuf kaplan

05.haziran.2015

İngiliz The Guardian gazetesinde -hem de başyazıda!- aynen şu yazıldı:
“Tam Batılılaşmamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez.”
Bu meseleye birazdan geleceğim. 

NATO'YU, TÜRKİYE'YE MÜDAHALEYE ÇAĞIRMAK!

Birkaç gün önce de Amerika'nın en güçlü gazetesi, Yahudilerin sesi The New York Times'ta, NATO'nun Türkiye'ye müdahale etmesi çağrısı yapılmıştı!
İkiyüzlülüğe bakar mısınız? Türkiye, NATO'nun üyesi değil mi? NATO'nun temel kuruluş nedeni, NATO üyesi bir ülkeye yapılan saldırıyı “durdurmak” değil mi? NATO üyesi bir ülkeye, NATO'nun müdahale etmesi çağrısı yapmak da nereden çıktı şimdi?
Aslında bütün bunlar, Batılıların bilinçaltlarında yatan şeyi çok güzel ifşa ediyor: Batılıların tek korkusu, tek kâbusu, dünya üzerinde kurdukları haksız ve zorba hegemonyaya birilerinin bir gün , “Yeter! Bu dünya böyle gitmez!” diyebileceği fobisiydi.

GEZİZEKÂLI'LARA İBRET OLSUN!

Batılılar, hep bu fobiyle yaşadılar. Türkiye'ye hep bu fobiyle yaklaştılar. Özellikle de İngilizler. İngiliz gazetesinin -üstelik de solcu The Guardian'ın- “Batılılaşamamış, yoksul Müslümanların kendi ülkelerini yönetmelerine izin verilemez!” diye yazması, bizim gezizekâlılara ibret vesikası olur mu acaba? 
Hiç sanmam: Batılıların solcuları, İngiltere deyince duruyor, İngiliz çıkarları için göğsünü siper ediyor! Bizim zihnen sömürgeleşmiş, celladına âşık solcularımızsa, her fırsatta Türkiye'ye vuruyor! Fark bu!

İNGİLİZLERE DİKKAT!

“İngilizlere dikkat!” diyorum. Neden?
Hâlihazırdaki câri küresel düzenin kurucuları İngilizler. Her ne kadar İngilizler 20. yüzyılda iki büyük paylaşım savaşından büyük darbe yemişlerse de, küresel kapitalist sistemi kuranlar, işlemesini sağlayan mekanizmaları kurgulayanlar, iki büyük Sanayi Devrimi'ni yapan İngilizlerdi.

Dahası, son iki yüzyıl boyunca özellikle de İslâm dünyasının “kaderini belirleyen”ler İngilizler olmuştu: İngilizler, -Yahudilerin ve Vehhabilerin de desteğiyle- önce Osmanlı'yı durdurdular.
Sonra, yaşasaydı dünyanın en büyük ve güçlü ülkesinin Müslüman bir ülke olmasını sağlayacak Hindistan'ı parçaladılar.
Ardından, İslâm dünyasının sınırlarını cetvellerle çizdiler. İslâm dünyasının bugün yaşadığı sorunların tohumlarını ektiler.
Son olarak da, bunun meyvelerini almalarını sağlayacak sinsi ve kirli işlere giriştiler: Mısır'da Suudiler üzerinden Selefileri kışkırtarak Mursi yönetimini sinsi Sisi darbesiyle devirdiler.

Şimdi de, daha büyük ve sonuçları bakımından çok daha tehlikeli bir senaryoyu devreye girdirdiler: IŞİD'i İran'a karşı kışkırtarak Şiî-Sünnî çatışmasının tohumlarını ekiyorlar!

TÜRKİYE'YE NİÇİN SALDIRIYORLAR?

Burada görmekte zorlandığımız hayatî mesele şu: İngilizlerin amaçları, yalnızca Şiî-Sünnî çatışmasının tohumlarını ekmek değil. İngilizlerin asıl amaçları, Selçukluların verdikleri mücadeleyle kurulan, Osmanlıların verdikleri mücadeleyle korunan 1000 yıldır İslâm dünyasını dimdik ayakta tutan Ehl-i Sünnet omurgayı çökertmek. Bu, İslâm dünyasının bir daha toparlanamayacak şekilde tam ortadan ikiye bölünmesi, paramparça edilmesidir. İngilizlerin 100 yıllık büyük oyunları, büyük projeleri bu!
Eğer bu proje hayata geçirilemezse, İslâm dünyasının yeniden toparlanması ve küresel sistemin zorba hâkimiyetinin son bulması aslâ önlenemez!

Çünkü küresel sistem, varlığını sürdürmesini İslâm dünyasını kontrol edebiliyor olmasına borçlu. 

TARİH, BURADAN YAPILIYOR!

Şu yakıcı tarihî gerçeği bilemezseniz, hem tarihin nasıl yapıldığını, hem de bundan sonra nasıl yapılabileceğini aslâ bilemezsiniz: İnsanlık tarihi, son 300 yıla kadar burada yapıldı. Osmanlı coğrafyasında yani. Tarih, son 300 yıldır burada yapılmıyor. Ama burada/n yapılıyor. 

Batılılar, buradan çekip gittiklerinde tarihi yapabilirler mi? Aslâ! Bu, Batılılar için tam bir kabus olur. O yüzden İslâm dünyasına çullanıyorlar. O yüzden İslâm dünyasını kendi hâline bırakmıyorlar. O yüzden İslâm dünyasının kendi kaderini kendisinin şekillendirmesine aslâ izin vermek istemiyorlar!


YALNIZCA TÜRKİYE, “BU DÜNYA BÖYLE GİTMEZ!” DİYOR!

Türkiye, Batılıların zorba hegemonyasına orta ve uzun vadede “dur!” diyebilecek tek ülke olduğunu gösterdi. Önce rahmetli Erbakan Hoca'nın D-8 projesiyle, ardından da Erdoğan'ın “One minute!” çıkışıyla bu mesaj çok net bir şekilde alındı Batılılar tarafından.
0 yüzden Türkiye'yi her ne pahasına olursa olsun durdurmak istiyorlar. 
O yüzden küresel şer güçler ve içerideki şebek-e-leri, medyalar üzerinde/n Türkiye'yi vurmaya çalışıyorlar.

……………….
Önlerinde tek engel var: Kale gibi, dimdik duran, kefeniyle dolaşan, o yüzden de şer güçleri ve içerideki şebek-e-lerini çıldırtan Tayyip Erdoğan!

17 Aralık darbe girişimi sırasında yazmıştım. Burada tekrar yazıyorum: Dün, Abdülhamid'e ateş püsküren aydınlar, Abdülhamid gidince, kafalarını duvarlara vurdular. Şimdi Erdoğan'a sahip çıkamazsak, kafamızı vuracak duvar bile bulamayız!
Eğitim, medya, gençlik, kültür ve sosyal yapının hızla çözülmesi gibi hayatî sorunları, yanlışlıkları hep usturuplu bir dille yazdım; seçimlerden sonra daha çok yazacağım. Ama Müslümanların umudu olan, gece gündüz dua alan bir Müslüman lideri, şer güçlere ve şebek-e-lerine yediremeyiz, yedirmeyeceğiz!

Mesele, parti-marti, sen-ben meselesi olmaktan çıkmıştır. Gerek The Guardian'in başyazısı, gerekse The New York Times'ın NATO çağrısı, gören gözlere, duyan kulaklara, Türkiye'ye neden canhıraş bir şekilde saldırıldığı yakıcı gerçeğini bütün çıplaklığıyla göstermeye yetiyor olmalı! Vesselâm.

http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/yusufkaplan/ingiliz-muslumanlarin-turkiyeyi-yonetmesine-izin-verilemez-dedi-hadi-ordan-2012235

yorum;

Keşke anlattığımızı anlayacak  %50’lik bir kitlemiz olsaydı!

Yazarımız yazmış ta yazmış.

Birinci problem  yazdığı gazetenin ve okuyucularının

sınırlı sayısı olması.

İkinci problem okuyucu kitlesinin anlama kaabiliyeti.

Üçüncü ve en büyük problem çözümü anlatmayıp çözüm adresi olarak   bir fırka ve

liderini göstermesi.

Dördüncü problem ise kaldırılacak yükün tüm Türkiye

Halkları tarafından kaldırılabilir olmasıdır.

Dönüp dolaşıp bizim Adil Düzen çözümümüz olan

nisbi temsil esaslı Milli Mutabakat  Hükümetine

geliyoruz.

Maalesef Ak Parti bu büyük fırsatı kaçırmış

gözüküyor.

KURANDA “Siz hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ın bakım ve onarımını, Allah’a ve âhiret gününe iman edip Allah yolunda cihad eden kimse(lerin amelleri) gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında eşit olmazlar. Allah, zâlim topluluğu doğru yola erdirmez.TEVBE 19-DİYANET MEALİ-YENİ

buyuruluyor.

Ak Partinin yaptıkları hacılara su dağıtmak ve mescidi haramı

onarmak gibidir.

Ama yapamadıkları Allah yolunda cihad etmek gibidir.

Kur’an’ın dediklerini dinlemeyenlerin sonu son cümlede

“Allah zalim topluluğu doğru yola erdirmez”denilerek

beyan ediliyor.

Allah cümlemizin günahlarını affetsin ve Akevler-Adil Düzen

çalışanlarını ve çalışmalarını bereketlendirsin…

 

 

 

 

 

Ali Bülent Dilek








© 2024 - Akevler