Cemaat’i İçerden Öldürmek
1466 Okunma, 3 Yorum
Ahmet Taşgetiren - Bugün
Süleyman Karagülle

16/01/2014

Yazının Özeti: AK Parti’nin ve Erdoğan’ın ipini çektiler,  AK Parti’nin cellatlığını Camaat’a verdiler. Cemaat'i intihara sürüklediler. Yazık.

 

Yorum:

Cemaat ve Milli Görüş

Mahir Kaynak’ın yazısı çıkmadı. Star yazarları arasında adı da silindi. Bu hafta sizinle Ahmet Taşgetiren’in işlediği cemaat ve AK Parti konusunu işlemek istiyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi düşmanlığı içinde büyüdük. Üniversitede iken CHP aleyhinde hareket ettik. Mühendis olduğum zaman tarafsız olmuştum. Millet Partisi’ni tutuyordum. 60 müdahalesi olunca beni kamu görevinden uzaklaştırdılar. Oysa ben DP’den değildim. Menderes’i astılar. Oysa Menderes İslami hayatı yaşamıyordu, batıya kayıtsız şartsız tabi idi. 1960’larda kendi kendime sordum. Beni niye görevden uzaklaştırdılar, Menderes’i neden astılar, diye.

Çünkü CHP ve DP aynı yerden yönlendiriliyordu. Görünürde çatışıyorlardı oysa ikisi de İslamiyet’e oyun oynuyorlardı. Menderes’e verilen görev Türkiye’nin altyapısını yapıp efendilere rahatça Anadolu’yu işgal imkanını sağlamaktı. Oysa o Türkiye’yi ciddi ciddi kalkındırıyordu. Türkiye’yi tarım döneminden sanayi dönemine geçiriyordu.  Parti’de Bayer grubu vardı.  Koraltan, Köprülü; bunlar uysal masonlardandı. Partide kendi kedilerine iş yapmak isteyen Menderes kadrosu vardı; Zorlu, Polatkan ve İleri. İşte bunlar Menderes’le bir olmuşlar Türkiye’yi sanayi dönemine geçiriyorlar. İşte bunların ipleri çekildi. Birini hapishanede öldürdüler, çünkü isnat edebilecekleri bir suç bulamıyorlardı. Diğer üçünü de astılar. Böylece Türkiye’deki sanayileşme duracaktı.

Ne oldu? Demirel geldi Menderes’in başlattığı sanayileşmeye devam etti. Özal geldi devam etti, Erbakan geldi devam etti, Çiller devam etti, Erdoğan devam ediyor. Bir kadın olarak Çiller bile “İpimi koynumda taşıyorum.” dedi. Erbakan’la koalisyon yaptı.

Yeryüzünde mevcut bütün hukuk sistemlerinin dayandığı iki kitap vardır,  Tevrat ve Kuran. Roma Hukuku, başlangıçta bir Yahudi olan Kıbrıslı Zenon’un Tevrat’ı laikleştirerek Roma’ya öğrettiği 12 levha kanunlarına dayanır. Sonra da zaten Justinianos(Jüstinyen) tamamen Tevrat ve İncil’e dayalı bir hukuk haline dönüştürmüştür. Ayasofya’yı inşa eden imparatorun eseridir.

Sermayenin tek rakibi ve galibi Kuran’dır. Bütün sorun Kuran’ın ortaya çıkmasıdır.  İslamiyet’i batıya taşıyarak Sermaye dünyaya hakim oldu. Şimdi bu hakimiyeti sürdürebilmesi için dünyayı dinsizleştirmeyi denedi. Yirminci yüzyılda tüm dünyayı ateist yaptığını sandı. Beklenmedik olayla karşı karşıya kaldı.

60 Müdahalesi ile iktidara getirdiği askerler, dini ortadan kaldıracaklarına dine serbestlik verdiler. Şaşkına dönen Sermaye sonunda şuna karar verdi: İnsanlığı “Dinsizleştiremeyeceğim, hiç olmazsa şeriattan uzak tutayım.” ‘Dine evet ama şeriata hayır’ sloganı ile ortaya çıkan Demirel karşısında Akevler’in desteği ile şeriatçı Erbakan’ı buldu. Çatışma devam etti.

Erbakan bertaraf edilmeli ve şeriatçılık toprağa gömülmeli idi. Bunu askerlerle başaramayınca dini cemaatleri Erbakan’a karşı harekete geçirdiler. Nurcular, Süleymancılar, Nakşiler birlikte cephe aldılar. Demirel onları Erbakan’a karşı örgütledi. O gün Erbakan ve Demirel büyük siyasiler olduğu için görünürde Erbakan’la çatıştılar ama gerçekte İslamiyet’in genişlemesine imkan verdiler. Bize karşı, Akevler’e karşı cephe alan cemaatlere karşı biz cephe almadık. Onlar İslamiyet’e hizmet ediyorlardı. Varsın bizim aleyhimizde olsunlar.

Böylece cemaat ve tarikat ehli büyüdü. Erbakan devre dışı edilemedi. Akevler’le Adil Düzen üzerindeki çalışmalar devam etti. Bu sefer Milli Görüş’ü böldüler. AK Parti’yi güçlendirdiler. Biz buna karşı çıkmadık. Çünkü kurucu kadroyu tanımıyorduk. Yakın arkadaşlarımızdan idiler. Milli Görüş’e zarar verseler bile İslamiyet’e yararları olur. Bu sefer o kadro da büyüdü ve siyasette rakipsiz kaldı, dünya siyasetinde de söz söyleyecek hale geldi.

İşte şimdiki ip çekmeler budur. Bunları birbirleri ile çatıştırarak böylece artık görevleri biten bu iki İslami kuruluşu çökerteceğini sanmaktadır. Bu amaçla iki tarafta yerleştirdiği ajanlar, bu oyunları oynamaktadır.  İki taraf da Demirel ve Erbakan’ın Özal ve Çiller’in gösterdiği beceriyi göstermediler. Gülen de gereksiz konuşuyor. AK Partililer de.

Bir siyasi oluş başladığı zaman düşmanlarına yetişinceye kadar birlik olurlar ve düşmanı bertaraf ederler. Böylece büyüyüp hakim olurlar. Rakipleri kalmadığı zaman da kendi aralarında çatışmaya başlarlar. Bu zannedildiği kadar kötü bir şey değildir. Bu çatışmada diğer bütün gruplar bunlara katılırlar ve eski ekoller ortadan kalkar.  Cemaat’in de Milli Görüş’ün de temelleri Akevler’de atılmıştır. Kaynakları aynıdır. Kuran’ı asrın idrakine söyleterek üçüncü bin yıl uygarlığını kurmadır. Arada icraatlar olmuştur. Cemaat de Milli Görüş de işbirlikçi olmuşlardır ama ikisi de temelde İslamiyet’ten taviz vermemişlerdir.

Bu çalışma sonunda dünyada yalnız Milli Görüş ve Cemaat kalacaktır. Bu arada Adil Düzen çalışanları çalışmalarını tamamlayarak, üçüncü bin yıl uygarlıklarını kuracaklardır. Bu arada her iki taraf ajanları temizleyecek ve yeniden asıl görevlerine döneceklerdir.

Dinde söz Cemaat’in olacak, siyasette söz Milli Görüş’ün olacaktır.

 

 

Süleyman Karagülle


YorumcuYorum
Reşat Nuri Erol
19.01.2015
10:40

http://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/suleyman-karagulle/adil-duzene-gore-cozum-9234.html

Reşat Nuri Erol
20.01.2015
08:02

tamamı için

http://haber.stargazete.com/ekonomi/nobel-odullu-ekonomistten-turkiyeye-ab-uyarisi/haber-992712

Nobel ödüllü ekonomistten Türkiye'ye AB Uyarısı 20.01.2015 Nobel ödüllü ekonomist Prof. Dr. Joseph Stiglitz, "Avrupa sadece tek ve büyük bir hata yaptı, bu da avroyu getirmekti. Avrupa bir siyasi projeydi ve liderler tek bir para birimi olduğunda ülkeler birleşir sandılar" dedi. Stiglitz, Çukurova Genç İşadamları Derneği tarafından bir otelde düzenlenen 4. Çukurova Zirvesi'nde "Global Ekonomide 2015 Beklentileri ve Türkiye'nin önemi" konulu konferansta konuştu. Dünyadaki ekonomik gelişmeler hakkında katılımcılara bilgi veren Stiglitz, 2015'in risklerle dolu bir yıl olacağını söyledi. Stiglitz, son haftalarda bu risklerin fark edildiğini aktararak, zor yılların devam edeceğini, dünya ekonomisinin de bu risklerle yaşamaya devam edeceğini ifade etti. Bu risklerin başında petrolün geldiğini ifade eden Stiglitz, "Petroldeki fiyat değişiminden bazı ülkeler kazanıyor, bazıları kaybediyor. Petrolde fiyatlar dramatik oldu. Fiyat değiştiği zaman kaybeden ve kazanan taraflar olacaktır. Bu nasıl devam edecek? Nasıl bir dengeye oturacak? Türkiye gerçekten bu işten faydalanacak, avantaj sağlayacak. Petrol ithalatçısı olan Türkiye için fiyat düşmesi iyi" diye konuştu. Avrupa'daki kredi kanalları bloke olduğu için paranın gerçekten işe yarayacağı yerlere ulaşmasının mümkün görünmediğini savunan Stiglitz, şöyle devam etti. "KOBİ sayısı Avrupa'da azalıyor. Yunanistan ve İspanya gibi ülkelerde daha da düşüyor. Avroyu yaratırken problemlerden bir tanesi paranın zayıf ülkelerden güçlü ülkelere akmasını sağlamaktı. Gelişmekte olan ülkeler için parasal genişlemenin etkileri çok sınırlı olacak çünkü bu etkiler bekleniyordu. Avrupa'da günümüzde deflasyon hakkında bayağı endişeler var. Deflasyon yüksek ateş gibidir. Deflasyon bir şeylerin yolunda gitmediğini gösterir. Deflasyon için neden endişe duymalıyız? Ekonominin zayıf olduğu anlamına gelir. Deflasyonun kendisi zayıflığı tetikler, destekler. 2008'de ABD'de çok borç vardı, evler alındı. Borcun miktarı gelirden fazlaydı. Gelirinize bakarak borcu kıyaslayabilirsiniz." - "Avro, Avrupa'yı birleştiremedi şu anda bölüyor" Stiglitz, Avrupa'nın Türkiye için önemine değinerek, şunları kaydetti: "Avrupa'nın ekonomisi, kaynakları, sermayesi, öz varlıkları, kurumları, kuruluşları hepsi 2008'de olduğu gibi bugün de aynılar. Yani bütün bu varlıklar var ama hala gayrisayfi yurt içi hasılası tuhaf. Peki ne yanlış gitti? Avrupa, sadece tek ve büyük bir hata yaptı, bu da avroyu getirmekti. Avrupa bir siyasi projeydi ve liderler tek bir para birimi olduğunda ülkeler birleşir sandılar. Siyasi bir karardı bu ama siyaset yeterince güçlü değildi. Kurumlar arasında bu dengeyi yaratıp işin yürüyebilmesini sağlamaktı. Avro, Avrupa'yı birleştiremedi şu anda bölüyor. Avrupa'da ülkeler arasında fark yaratıyor." - "Türkiye, Ortadoğu, Afrika ve Avrupa arasında bir merkez oldu" Çin'in büyümesinin gelişmekte olan tüm piyasalara yaradığını vurgulayan Stiglitz, şunları kaydetti: "Geçmiş yıllarda Türkiye, Afrika ile işler yapmaya başladı ve gelişen etken oldu. Türkiye, Ortadoğu, Afrika ve Avrupa arasında bir merkez oldu. Bu Türkiye için büyük bir avantaj. Özellikle 2008'den Avrupa ve ABD kendi ekonomik problemleriyle karşı karşıyayken, kendi başlarının çaresine bakmaya çalışırken Türkiye ve Çin, Afrika'da daha yoğun çalışmalara başladı." - "ABD'de üniversiteden çok hapishanelerimize para harcıyoruz" "ABD, hiçbir zaman Avrupa gibi olağan dışı durumlar yaşamadı ve ABD'de son 10 yılda ekonomik büyümeler Avrupa kadar kötü olmadı" diyen Stiglitz, ABD'de çok sayıda tutuklu olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "İşsizlik istatistiklerinin içine girmiyor hapishanedeki insanlar ve buraya harcadığımız paralar gerçekten gayrisafi hasıla içine katılıyor. Hapishanedeki insanlar mutlu yaşamıyorlar ama ABD'de üniversiteden çok hapishanelerimize para harcıyoruz. İnsanlar ABD'de 25 sene öncesiyle aynı parayı kazanıyor. Ayrıca ABD'de erkeklerin daha fazla çalıştığını görüyoruz. Tam zamanlı çalışan bir erkek işçinin geliri 40 sene öncesinden şu an daha düşük. Düşünebiliyor musunuz, hayal edebiliyor musunuz böyle bir şeyi? Aradan 40 sene geçiyor, Türkiye'de neler oldu bitti 40 yılda ama ABD'de işçi gelirleri hala aynı. Ne kadar şanslı milletsiniz. ABD'deki siyasette niye bu kadar çirkinlikler ve mutsuzluklar var biliyor musunuz? Bu tabloya bakın anlarsınız. İnsanların çoğu mutlu değil. Amerikan rüyası var ama paraları yok." - "ABD'de 2008'deki krizin kaybı trilyonlarca dolar" ABD'de işsizlik oranının düştüğüne yönelik haberler gördüğünü ifade eden Stiglitz, şöyle devam etti: "Ama işsizlik oranının düşmesi daha fazla insanın çalıştığı anlamına gelmiyor. İstihdam oranına bakmak gerekir. Bir insan artık iş aramıyorsa işsizlik nüfusuna kayıtlı olmuyorsunuz, hapishanede olduğunuz zaman işsiz sayılmıyorsunuz. İş aramıyorsan, bu işin vardır demek değil. ABD'deki istihdam piyasasına baktığınız zaman 40 yıl öncesiyle hiçbir şey değişmedi. ABD'de 2008'deki krizin kaybı trilyonlarca dolar. Çok yüksek bir fatura ödedik bu krizde. Krizi, uygun politikalarla karşılasaydık aradaki açığı kapatabilirdik. Petrol ve teknoloji sektörü son birkaç yıldır güçlü yönler ama burada istihdam sınırlı."

... ... ...

Reşat Nuri Erol
20.01.2015
10:45

Etyen Mahçupyan bu kez 'yolsuzluk'ta ters köşe yaptı

Bugüne dek sık sık kamuoyunun yolsuzluk yapıldığına yönelik inancının altını çizen ve AK Partinin eleştiri oklarına maruz kalan Mahçupyan bu kez ters köşe yaptı.

Akşam gazetesi yazarı ve Başbakan Davutoğlu'nun danışmanı Etyen Mahçupyan, AK Parti iktidarının sistemik yolsuzluk düzenini durdurup ekonomik büyümeye nasıl çevirdiğini yazdı. Mahçupyan, AK Parti'nin son verdiği sistemik yolsuzluğun devletçilik, popülizm ve Kemalizm’le ilişkili olduğunu sorgulamayan muhalefete çattı. Daha önce "kamuoyu çalışmalarına göre toplumun yüzde yetmişi yolsuzluk olduğuna inanıyor" ve "Belki bazı yolsuzluklar var, evet. Ama diğer yandan başka bir şey daha var, o da, bu yolsuzluğu başka bir şey yapmak için kullanmak." gibi çok konuşulan Mahçupyan, bu kez sistemik yolsuzlukların AK Parti tarafından sona erdirildiğini ileri sürdü.

AKP BU DÜZENİ TERSİNE ÇEVİRDİ "Kısacası Türkiye yıllar boyunca sistemik olarak bir yolsuzluk yapılanması içinde tutuldu. Belki ihalelerden cebine para atanlar veya rüşvet alanlar bugün aynı işlere heveslenenlerden daha fazla değildi. Ama ekonomik alanın işleme ve işletilme biçimi belirli bir zümrenin kendiliğinden toplumsal katma değeri sömürmesine dayanmaktaydı. AKP bu düzeni basit ve yumuşak bir süreçte durdurup tersine çevirdi. 2002 öncesinde faizler ve cari giderler ödendiğinde yatırım için hiç kaynak kalmıyor ve bunu ayrıca yurtdışından bulmak zorunda kalıyorduk. Dolayısıyla yatırımların toplam bütçe büyüklüğüne oranı yüzde beş on civarında kalıyor ve giderek ağırlaşan bir faiz yükü yaratarak yatırımları daha da kısıyordu. Bugün cari harcamaları da eklediğimizde elde bütçenin en az yarısı kadar, kendi kaynaklarımızla finanse edilebilen bir potansiyel yatırım imkanı var. Yani eskinin muhtemelen on katı… Üstelik aynı gayrı safi milli hasıla seviyesinde de değiliz. Kişi başı gelir üç mislinden fazla arttı. Bunun anlamı bugün potansiyel yatırım kaynağının 2002 öncesine göre kabaca otuz misli olduğudur. Nihayet buna AKP’nin daha az gelişmiş yöreleri ve insanını kollayan yeniden dağıtımcı sosyal politikalarını ekleyin. Bugün Türkiye’nin ‘Doğusu’ geçmişe oranla belki kırk misli yatırımla büyüyor.

MUHALEFETE ÇAĞRI Bütün bunlar Türkiye’deki sistemik yolsuzluk düzeninin durdurulması ve tersine çevrilmesi ile oldu. Kişisel menfaatini öne çıkaran kişiler dünyanın her yerinde, her iktidarında ve her zaman olmaya deivam edecek. Bunlarla da hesaplaşılması, bu alanda şeffaflığın hâkim kılınması, kamu vicdanını rahatsız eden hiçbir olaya müsamaha gösterilmemesi lazım. Ama bu eleştirinin ‘yerine ulaşması’ isteniyorsa aynı anda geçmişin yozlaşmış düzeneğinin de nasıl oluştuğunu söyleme cesaretini göstermek ve bu alanda AKP iktidarlarının yaptıklarına sahip çıkmak gerekiyor. Muhalefetin en azından “biz de olsak AKP gibi davranırdık” diyebilecek cesarete ve samimiyete ihtiyacı var. Bu inanılırlığı sağlamak için yeterli mi bilemeyiz ama en azından şu anki eleştiriyi bir nebze inanılır kılar.

SİSTEMİK YOLSUZLUĞUN KEMALİZM İLE İLİŞKİSİNİ İRDELEMEYEN MUHALEFET Yoksa hükümete darbe vurmak için üretilmiş olduğu apaçık dosyalardan hareketle dürüstlük gösterisi yapmak muhalefet partilerini toplum nezdinde çaresiz, aciz ve neredeyse gülünç kılabilir. Sistemik yolsuzluk ve yozlaşma ile yüzleşemeyen, o sistemin devletçilik, popülizm ve Kemalizm’le ilişkisini irdelemekten kaçınan bir muhalefetin Türkiye’nin geleceği üzerinde ne kadar ve hangi meşruiyetle söz hakkı olabilir ki? "





Sayı: 292 | Tarih: 18.01.2015
Ahmet Taşgetiren
Cemaat’i İçerden Öldürmek
Cemaat ve Milli Görüş
1466 Okunma
3 Yorum
Süleyman Karagülle
Can Dündar
'Faşislamizm' Dalgası Geliyor
Fetişizm
1172 Okunma
Vahap Alma
Ahmet Hakan
Bu nasıl İslamofobi kardeşler
İslamofobifobi
1170 Okunma
Lütfi Hocaoğlu
Yusuf Kaplan
Hz.Peygamber'e yapılan saldırıyı aşmanın yolu;Zih
Kur'an'ı paçavraya çevirmek mi?Hâşâ!
1095 Okunma
Ali Bülent Dilek
Mehmet Barlas
Cemaatçilik gerekirse onu da CHP mi getirecek?
CHP ve Cemaat aynı çerçevede, aman ne saadet!
1002 Okunma
Tayibet Erzen


© 2024 - Akevler